26
Mayıs
2024
Pazar
GÜNCEL

Gözyaşlarını tutamadı!

Başbuğ'un konuşmasının bir bölümünde kelimeler boğazında düğümlendi ve gözyaşlarını tutamadı.

Genelkurmay Başkanlığı'na Orgeneral Işık Koşaner'e devreden Orgeneral İlker Başbuğ, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, aynı zamanda devlet denilen yapı içinde önemli bir yere ve sorumluluğa sahip olduğuna dikkat çekerek, "Bazı çevrelerce bilinçli olarak çarpıtılarak ifade edildiği gibi bu konum, herhangi bir ayrıcalık içermemektedir" dedi.


Genelkurmay Başkanlığı'nda bugün devir teslim töreni gerçekleştirildi. Genelkurmay Başkanlığı yerleşkesi içinde yapılan Atatürk Kültür Sitesi içindeki bin kişilik konferans salonu, ilk kez bir törene ev sahipliği yaptı. Törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, KKTC'nin ikinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, kuvvet komutanları, eski Genelkurmay Başkanlarından emekli Orgeneral Hilmi Özkök ve çok sayıda davetli katıldı. MHP Genel Başkanı Bahçeli, tören salonuna girdikten sonra, daha önce salona gelen Başbakan Erdoğan ve diğer protokole selam vermeden yerine oturdu.


İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan törende 26. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ ve 27. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Koşaner'in özgeçmişleri okundu. Başbuğ'un emeklilik, Koşaner'in ise atama kararnamelerinin okunmasının ardından Orgeneral Başbuğ, veda konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldi. Kendisinin ve eşinin, hizmet yaptığı 50 yıl boyunca Türk ordusuna ve devletine sadakat duygusuyla yaşadıklarını söyleyen Başbuğ, bir Anadolu şehri olan Afyonkarahisar'da başladığı kariyerine bugün son noktayı koyduğunu dile getirdi.

 

TSK'da görev yapan personelin ancak kendi çabası ve mesleğindeki başarılarla ve Türk ordusuna, devletine bağlılıkla yükselebileceğini ifade eden Orgeneral Başbuğ, TSK'nın sahip olduğu kurum kültüründe hiç kimse için hiçbir şekilde ayrımcılık yapılamayacağını vurguladı. Son yıllarda Türkiye'nin ve özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin siber savaş benzeri bir tehditle karşı karşıya olduğunu dile getiren Başbuğ, bu yeni tehdidin en önemli özelliğinin, sanal ortamın denetlenememezliği nedeniyle neredeyse sonsuz manevra alanından azami ölçüde yararlanması olduğunu ifade etti.


Başbuğ, konuşmasında sivil-asker ilişkilerine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Milli güvenliğin içinde sivil-asker ilişkilerinin ayrı ve önemli bir yerinin bulunduğunu ifade eden Başbuğ, her ülkede karar mekanizmalarının nasıl işleyeceğinin, asker ve sivil arasındaki yetki ve sorumlulukların nasıl paylaşılacağının o ülkenin Anayasa ve yasalarında belirlendiğine dikkat çekti. Bu konuda siyasal ve kurumsal kültür, güvenlik ortamı ve toplumsal algının da belirleyici özelliğe sahip olduğunu kaydeden Başbuğ, "Bu ilişkide sivil liderler güce ve otoriteye sahiptir.

 

Ancak sivil otoritenin askeri konulara müdahalesinde tespit edilmiş katı prensiplerden ziyade sağduyulu davranışlar öne çıkmalıdır. Sivil-asker ilişkilerinde askerler için önemli bir diğer husus ise şudur. Çağdaş toplumlarda askerler sivil otoriteye profesyonel tavsiyelerini yaparlarken şu anlayışa sahiptirler. Yaptıkları tavsiyeler ve teklifler dinlenecek ve değer verilecektir" şeklinde konuştu.


Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, aynı zamanda devlet denilen yapı içinde önemli bir yere ve sorumluluğa sahip olduğuna dikkat çeken Başbuğ, bazı çevrelerce bilinçli olarak çarpıtılarak ifade edildiği gibi bu konumun herhangi bir ayrıcalık içermediğini vurguladı. Başbuğ şunları söyledi:


"Türk Silahlı Kuvvetleri, devlet düzeni içinde yasalarla kendisine verilmiş görevleri yerine getirmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri, cumhuriyetin temel niteliklerinden birini oluşturan demokrasi rejimine bağlıdır ve saygılıdır. Demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için de üzerine düşeni yapmaya özen göstermektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri, normal bir çağdaş demokrasinin öngördüğü tüm değerleri içselleştirmiş bir kurum olarak görevini yapmaktadır. Hal böyleyken, bunu defalarca ifade etmemize rağmen
geçmişte yaşananları sık sık gündeme getirmenin, toplumu huzursuz ve Türk Silahlı Kuvvetleri personelini rahatsız ettiğini ve toplumun tansiyonunun gereksiz yere yükseltildiğini düşünmekteyiz."

 

BAŞBUĞ GÖZYAŞLARINA HAKİM OLAMADI

 

Genelkurmay Başkanlığı görevini Orgeneral Işık Koşaner'e devreden Orgeneral İlker Başbuğ, zor bir dönemde Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüttüğünü söyleyerek, "Silahlı Kuvvetlerin yaşadığı bu zor dönemin bir tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Her şeye rağmen inancım odur ki zaman her şeyi açığa çıkarır ve TSK, yaşamakta olduğu bu süreçten daha güçlü olarak çıkacaktır. Fırtınalı denizde gemisini en az hasarla karaya yanaştıran kaptanların tarihi başka, gemisini terk edenlerin tarihi başka
yazılır" dedi.


Orgeneral Başbuğ, Genelkurmay karargahındaki devir teslim töreninde yaptığı konuşmada terörle mücadeleye yönelik ilginç değerlendirmelerde bulundu. Terör karşısında boyun eğemeyeceklerini, mücadeleye kararlılıkla devam etmek zorunda olduklarını belirten Başbuğ, Türkiye'nin terörle mücadele ettiği 30 yıl boyunca çok acı kayıplar yaşadığını, bedeller ödediğini, devletler ve milletlerin gereken durumlarda bedel ödemeye hazır olmaları gerektiğini söyledi. 1993-1999 safhasının, bölücü terör örgütüne asıl
darbenin vurulduğu ve güvenlik kuvvetlerinin, bölücü terör örgütüne karşı yürüttüğü mücadeleyi kazandığı dönem olarak değerlendirildiğini belirten Orgeneral Başbuğ, 2004 yılından itibaren Türkiye'de PKK terör örgütünün eylemlerinin tekrar tırmanışa geçtiğini anlattı. Orgeneral Başbuğ şunları kaydetti:


"Elbette 1994-2004 yılları arasındaki süreç ilgililer ve yetkililer tarafından incelenecektir. Ancak bir gerçeğin da altını çizelim. Türkiye'de terör eylemlerinin azaldığı ya da hiç olmadığı dönemler yanlış anlaşıldı. Sanki terör örgütü bitti, dağıldı zannedildi. Aslında terör örgütünün dağ kadrosu duruyordu. Terör örgütünün ağır darbe aldığı 1999 yılından sonra yaşanan süreç belki daha iyi değerlendirilebilseydi o günkü şartlarda daha sağlıklı bazı tedbirler de alınabilirdi. Unutulmamalı ki eylemler sürerken alınan tedbirler, istenen olumlu sonuçları ortaya çıkarmıyor."


Orgeneral Başbuğ, bölücü terör örgütünün elimine edilebilmesi için örgüte katılımların, finans ve para kaynağının kontrol altına alınması ve Irak'ın kuzeyindeki bölücü örgüt varlığının mutlaka etkisiz hale getirilmesinin zorunlu olduğunu söyledi.


Anayasa'ya göre Türkiye'de askerlik hizmetinin bir vatan borcu olduğunu dile getiren Başbuğ, askerlik hizmetinin 'tek tip askerlik' şekline dönüştürülmesinin uygun olacağını değerlendirdiklerini söyledi. Türk ordusunu emsalsiz kılan gücün, Mehmetçiğin cesareti, kahramanlığı ve fedakarlığı olduğunu vurgulayan Başbuğ, ancak bütün bunlara rağmen İç Güvenlik Harekatında yürütülen bazı görevlerde devamlılığın sağlanması için bazı birliklerin profesyonel hale getirilmesinin de zorunluluk olduğunu belirtti. İç
güvenlik harekatının icrası sırasında zaman zaman bu zorlu mücadeleyle ilgili çeşitli iddiaların ortaya atıldığına işaret eden Orgeneral Başbuğ, TSK'nın veremeyeceği hiçbir hesabın olmadığını vurguladı.

 

Orgeneral Başbuğ, "Önemli olan bu tip olaylarda ihmal var mıdır, suç unsuru var mıdır sorularına cevap aranmasıdır. Böyle durumlarda mutlaka olaylar idari ve adli yönleriyle soruşturulur. Soruşturma sonuçları da kamuoyuyla paylaşılır. Soruşturması devam eden olaylara ilişkin açıklama yapılmasını beklemek ise her şeyden önce hukuk sistemine saygısızlıktır. Yapılan ve yapılabilecek olan hataların gündeme taşınmasından hiçbir zaman rahatsızlık duymayız. Bizi asıl rahatsız eden TSK'nın art niyetle ve önyargı ile sadece kendilerince hatalı olduğu uygulamalarının ısrarla, günlerce ve aylarca medyada gündeme getirilmeye çalışılmasıdır" şeklinde konuştu.


Orgeneral Başbuğ, zaman zaman 'Medya TSK'nın yanında mı, karşısında mı?' sorusunu akıllarından geçirdiklerini belirterek, bölücü terörle mücadelede tek ses ve tek vücut olarak hareket edildiği, terörle mücadeleye siyaset üstü bir konu olarak bakıldığı takdirde Türkiye Cumhuriyeti'nin kararlılığı ve gücü karşısında bölücü örgütün amaçlarına ulaşmasının mümkün olmayacağını vurguladı.

 


"TSK'YA KARŞI YÜRÜTÜLEN PSİKOLOJİK HAREKATIN EN ÖNEMLİ ARACI MEDYA"

 


TSK'ya karşı yürütülen psikolojik harekatın en önemli aracının medya olduğunu söyleyen Orgeneral Başbuğ, Silahlı Kuvvetler'in kendisine bağlı medyasının olmadığına işaret etti. Silahlı Kuvvetlerin bütün faaliyetlerini yasalar çerçevesinde yürütmek zorunda olduğunu ve bunun yanında etik kurallara uymak mecburiyetinde olduğunu anlatan Başbuğ, diğer tarafın ise ne yasalara ne de etik kurallara uymak zorunluluğu olmadığını ifade etti. Orgeneral Başbuğ, "Sıkı kuralları olan bir dünyada yaşayıp kuralları
olmayan bir dünya ile mücadele etmek kuşkusuz ki zordur. Kurallar içinde kalma zorunluluğunun da bu mücadeleyi zorlaştırdığı açıktır" dedi.


Yargı sisteminde soruşturmaların gizliliğinin çok önemli olduğuna işaret eden Başbuğ, bu süreçte elde mevcut bilgi, belge ve ihbar mektuplarının medyaya sızdırılmasıyla, toplumda ollcnkü şartlarda daha sağluşturulmaya çalışılan algının, bu olayların doğru olduğu ve ismi yer alan kişilerin de suçlu olduğu yönünde olduğunu belirtti. Böylece mahkeme henüz karar vermeden toplumda bir karar oluşturulmasının hedeflendiğini kaydeden Orgeneral Başbuğ, "Bu tam anlamıyla bir psikolojik harekat faaliyetidir" dedi.

 


"PSİKOLOJİK HAREKATIN ASIL AMACI TÜRK HALKININ TSK'YA DUYDUĞU GÜVEN DUYGUSUNU ZEDELEMEK"


Yürütülen psikolojik harekatın asıl amacının, Türk halkının TSK'ya duyduğu güven duygusunu zedelemek ve ordunu itibarına zarar vermek olduğunu belirten Başbuğ şunları söyledi:


"Ancak sağduyulu Türk halkı gerçekleri görmeye başlamıştır. Yürütülen bu karşı faaliyetlere de artık pek itibar etmemektedir. Son yıllarda yaşadığımız ağır saldırılarla yıpranacağımızı düşünenler, Türk ordusunun da, ülkesinin de zayıflayarak güçsüzleşeceğini düşünenler, bu toplumu, bu kurumu ve bu tarihi başkalarının gözüyle okuyanlar, başkalarının zihniyle düşünenlerdir. Böylesi büyük bir yanılgıdan dönülmediği sürece önümüzdeki günler de bir hayli zor geçebilir. Unutmayınız ki durum ve süreç ne olursa olsun sonunda kazanan Türk ordusu ve Türkiye Cumhuriyeti olur. Bu şüphesizdir. Bizim isteğimiz bu gerçeğin bir an önce fark edilmesidir. Türk ordusunun yıpranacağını düşünerek bu yönde çaba harcayanlardan daha acıklı olan ise, bu yıpranmadan medet umanların varlığıdır. Yaşadığımız süreçte tüm baskılar karşısında sakinliğimizi ve soğukkanlılığımızı hayretle karşılayan herkese, Türk ordusunun mizacında baskıya direncin önemli yeri olduğunu hatırlattım. Yoğunlaşmamız gereken başka konular varken bu tür telkinleri yapmak zorunda bırakılmak, bu salonda bulunan ve bulunmayan herkesin düşünmesi gereken konular olsa gerek."


"YARGI ALANINDA SON ZAMANLARDA YAŞANANLAR, ZİHİNLERDEKİ HUKUK OLGUSUNU BULANIKLAŞTIRDI"


Yargı alanında son zamanlarda yaşanan bazı olayların, zihinlerdeki hukuk olgusunu bulanıklaştırmaya başladığının görülmesi gerektiğini bildiren Orgeneral Başbuğ, buna müsaade edilmemesi gerektiğini söyledi. Başbuğ, "Soruşturmanın gizliliği, masumiyet karinesine ve adli yargılama hakkına azami özen gösterilmesi, uzun tutuklama halinin adeta cezaya dönüştürülmemesi, soruşturmalarda ve iddianamelerde gizli tanıkları büyük rol oynaması konuları üzerinde yetkili makamların özenle duracağına inanıyorum. Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 250. maddesi gereğince kurulan özel mahkemelerin yetki ve sorumluluklarının acilen ele alınmasının gerekliliğine inanmaktayım. Zor bir dönemde Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüttüğüm doğrudur.

 

Bu zor dönemde hukuk içinde kalarak ve başkalarının bizden yapmamızı istediği şeyleri değil doğru olduğuna inandığımız şeyleri yapmaya çalışarak görevimi tamamlıyorum" diye konuştu.


Silahlı Kuvvetlerin yaşadığı bu zor dönemin bir tesadüf olduğunu düşünmediğini dile getiren Orgeneral Başbuğ, "Eğer Ocak 2008'de birileri, 'Bazılarına göre 2008 yılının Şura'dan sonraki ilk altı aylık hazırlık evresi, 2009 yılının ilk çeyreğinden sonraki en uygun zamanda eylem zamanı' diye yazabiliyorsa ve siz de 2009 yılının ikinci yarısından sonra gittikçlcnkü şartlarda daha sağle artan sorunlarla karşılaşıyorsanız, bu durum ve yaşananlar tesadüf değildir. Her şeye rağmen inancım odur ki zaman her şeyi
açığa çıkarır ve TSK, yaşamakta olduğu bu süreçten daha güçlü olarak çıkacaktır. Fırtınalı denizde gemisini en az hasarla karaya yanaştıran kaptanların tarihi başka, gemisini terk edenlerin tarihi başka yazılır" diye konuştu.


Orgeneral Başbuğ, konuşmasının sonunda Orgeneral Koşaner, Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, silah arkadaşları ve ailesine, kendisine verdikleri destek için teşekkür etti. Orgeneral Başbuğ, eşini ve çocuklarını andığı sırada gözyaşlarına hakim olamadı. Başbuğ, salonu dolduranlar tarafından dakikalarca alkışlandı. Orgeneral Başbuğ, konuşmasının sonunda Genelkurmay Başkanlığı Birlik sembolünü Orgeneral Koşaner'in yakasına takarak görevi devretti.


Bu arada İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın, Orgeneral Başbuğ'un konuşmasını sürdürdüğü sırada salondan ayrılması dikkat çekti.

 

"TÜRKİYE'DE BİR TANE ORDU VARDIR, O DA TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİDİR"

 

Orgeneral Koşaner, devir teslim töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin bütünlüğünü, güvenliğini ve huzurunu tehdit eden bölücü terör ve ayrılıkçı hareketlerin, son dönemde kendilerince yeni bir aşamayı gerçekleştirme çabasına girdiklerine işaret etti. Temelinde etnik milliyetçilik bulunan bu hareketlerle demokrasi ve hukuk devletinin sağladığı hak ve özgürlüklerin arkasına gizlenerek bireysel seviyede kalması gereken taleplerin, siyasal alana taşınmaya çalışıldığını ve her geçen gün adeta devletle pazarlık yaparcasına bu taleplerin bir adım daha ileriye götürüldüğünü ifade eden Orgeneral Koşaner, "Hedeflerinin devletimizin ulus devlet ve üniter devlet yapısını kendi amaçları doğrultusunda ortadan kaldırmak olduğu açıkça görülmektedir. Öncelikli hedefleri ise ulus devlettir" diye konuştu.


Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü uğruna kendisine yöneltilen her türlü haksız eleştiri, suçlama ve iftiralara rağmen sarsılmaz bir görev anlayışı ve disiplin içinde mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğini vurgulayan Orgeneral Koşaner, yurt içinde ikinci bir idari yapılanma tesis etme girişimlerine karşı etkili yasal önlemlerin süratle alınması, Irak merkezi hükümeti ve bölgesel yönetimin Irak'ın kuzeyinde yuvalanmış terör örgütüne karşı etkin tedbirler almasının
biran önce sağlanması ve TSK'nın Irak'ın kuzeyine operasyon yapma yetkisinin devam ettirilmesinin önem taşıdığını dile getirdi.


Türk Silahlı Kuvvetleri'nin değişime ve gelişime her zaman açık olduğunu ve çoğu kez bu konularda öncülük ettiğini anlatan Orgeneral Koşaner, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nde ihtiyaçlara göre değişim ve gelişim süreklidir. Ancak bu değişim, bazı çevrelerin sürekli gündeme getirdikleri ve arzu ettikleri 'değiştirilme' şeklinde olmayacaktır. Vatan savunması hafife alınacak bir konu değildir. Değişimin hatırı için değişim de yapılmaz" şeklinde konuştu.

 

Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Mehmetçiğin yerini alabilecek hiçbir alternatif bulunmadığını vurgulayan Orgeneral Koşaner, TSK'nın bazı unsurlarında tecrübe gerektiren görevler için sınırlı sayıda profesyonel personel görevlendirilmesinin, hiçbir şekilde 'profesyonel orduya geçiş' olmadığını belirtti. Orgeneral Koşaner, özel ordu tabirinin ise son derece yanlış olduğunu söyledi. Orgeneral Koşaner, "Türkiye'de bir tane ordu vardır o da Türk Silahlı Kuvvetleridir. Alternatifi yoktur ve olamaz. Vatan hizmeti herkes için hak ve ödev olduğuna göre hiç kimseye, hiçbir meslek grubuna ayrıcalık tanınmamalı, bu hizmet hakça ve eşit şartlarda yapılmalıdır. Ülkemizde vatan hizmetine alternatif başka bir hizmet de yoktur ve olmamalıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin temel taşı kahraman Mehmetçiktir ve böyle olmaya devam edecektir" dedi.


Genelkurmay Başkanı'nın, görevi gereği her konuda bilgi sahibi olmaya, her kesimden bilgi almaya ve TSK'yı temsilen devlet ve hükümet yetkilileriyle yaptığı görüşmelere doğru bilgilerle gitmeye ihtiyacı olduğunu söyleyen Orgeneral Koşaner, bu faaliyetlerin bir siyaset üretme değil, siyaset üreten makamlara doğru görüş verebilme ihtiyacı olduğunu kaydetti. Bu nedenle TSK'da bilgilerin toplanmasına, değerlendirilmesine ve gerektiğinde kullanılmasına ihtiyaç bulunduğunu ifade eden Orgeneral Başbuğ, her
karargahın kendi seviyesine ve görev ihtiyaçlarına göre bilgi topladığını ve çalışmalar yaptığını söyledi. Bu çalışmaları farklı şekilde değerlendirmenin doğru olmadığını vurgulayan Orgeneral Koşaner şunları söyledi:


"TSK daima hukuka saygılı olmuştur ve böyle olmaya devam edecektir. Demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine aykırı davranışlarda bulunan personelini dayanaksız iddialara göre değil ancak eylemleri doğrulandığı takdirde içinde barındırmayacaktır."

 

"TSK İFTİRA VE HUKUK DIŞI UYGULAMALARA HEDEF OLDU"


Son yıllarda TSK'nın açık ve planlı bir asimetrik psikolojik harekat ile karşı karşıya olduğunu dile getiren Orgeneral Koşaner, bu faaliyetlerin asıl hedefinin, TSK üzerinden devleti yıpratmak olduğunun ortaya çıktığını ifade etti. Türk Silahlı Kuvvetleri ve bazı personeline yöneltilen, birçoğu doğruluğu henüz ispatlanamamış ve yargı sürecinde olan iddiaların, belli merkezlerce kamuoyuna birer gerçekmiş gibi sunulduğunu ve bunda da başarılı olunduğunu dile getiren Orgeneral Koşaner şunları kaydetti:


"Onur, şeref, haysiyet, vatan, millet ve bayrak sevgisi gibi duygularla yoğrulmuş insanlara karşı, bu duyguların değerini düşünmeyen kişi ve çevrelerin hukuk dışı ve maksatlı söz, yazı ve davranışları Türk Silahlı Kuvvetlerini ziyadesiyle üzüntüye sevk etmektedir. Bu saldırılar karşısında, itidalle, hukuk çerçevesinde kalmaya çalışan Türk Silahlı Kuvvetleri, yargıya müdahale olarak değerlendirilmemek için sınırlı şekilde ve daha dikkatle hareket etmek mecburiyetinde kalmış ancak maalesef iftira ve hukuk
dışı uygulamalara hedef olmuştur. Bazı soruşturmalarda gizlilik kuralına riayet edilmeyerek ve soruşturma sonuçları basına sızdırılarak kamuoyunun yanlış yönlendirilmesine fırsat yaratılmıştır.

 

Askerlik hizmetinin kendine has bazı kaideleri ve yasal mevzuatı vardır. Ayrı bir ihtisas gerektirdiğine inandığımız bu konularda, adli yargının değerlendirme ve yargılarında bazı sıkıntılar olduğu görülmektedir. Adli yargının, askeri adli makamlarla işbirliği içerisinde olma uygulaması geliştirildiği takdirde, daha adil ve kamu vicdanını tatmin eden sonuçlara ulaşılacağından şüphe yoktur. Hukuka saygılı olması gereken kurum sadece Türk Silahlı Kuvvetleri değildir. Herkesin, her kurum ve kuruluşun ve bilhassa yargı erkini kullananların da kendilerini bağlayan hukuk kurallarına itina ile uymasını beklemek ve istemek hakkımızdır. Yasaların verdiği yetkiler kurumları ve şahısları rencide etmek, araştırma, inceleme yapmadan suçlamak ve kamuoyunu belli bir istikamette yönlendirmek için kullanılmamalıdır. Bir yüksek mahkeme başkanımızın ifade ettiği gibi, yargı erkini kullananların adil yargılama yaptığını, tarafsız kaldığını ve herkesin güvencesi olduğunu topluma hissettirme borcu vardır."


Türk Silahlı Kuvvetlerini veya personelini suçlamak için elinde bilgi ve belge olduğunu iddia edenlerin, bunları basına verip sansasyon yaratmak yerine, yetkili ve ilgili makamlara vermeleri gerektiğini söyleyen Orgeneral Koşaner, TSK personeli içinde de suç işleyen ve hatalı davranışları içinde bulunanların olabileceğini söyledi. Orgeneral Koşaner, "Suç işleyene hak ettiği cezayı vermek ve suçluyu yetkili yargı merciinin karşısına çıkarmak, öncelikle TSK komuta kademisinin görev ve sorumluluğudur" diye konuştu.


TSK'nın hiçbir zaman Türk ulusunun yararına olmayan hiçbir faaliyette bulunmadığını ve bulunmayacağını dile getiren Orgeneral Koşaner, demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin yasalarla belirlenmiş sınırları dışında hareket edenlerin, suçları sabit görüldüğünde TSK'da barındırılmayacaklarını söyledi. TSK'nın her türlü siyasi tesir ve düşüncenin dışında ve üstünde olmaya özen göstereceğini vurgulayan Orgeneral Koşaner, "Kışlaya herhangi bir siyasi tesir, düşünce ve simgenin girmesine müsaade edilmeyecektir" diye konuştu.


Orgeneral Koşaner, amacı ne olursa olsun TSK ve personeline yönelik karalama ve suçlama kampanyalarının hiçbir zaman ve hiçbir şekilde TSK'nın moralini, disiplinini ve görev etkinliğini etkilemediğini ve etkilemeyeceğini vurguladı. Orgeneral Koşaner, "Emekli ve muvazzaf TSK personeline yöneltilmiş olan ve henüz iddiadan ileri geçemeyen suçlamalarla açılmış olan soruşturma ve kovuşturmaların bir an önce sonuçlandırılması ve gerçeklerin biran önce ortaya çıkarılması en büyük dileğimiz ve beklentimizdir"
dedi.


 

ERDOĞAN RESEPSİYONDA ORUCUNU AÇTI

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanlığı'ndaki devir-teslim töreninin bitimi, iftar saatine denk gelmesine rağmen karargahtan ayrılmadı ve verilen resepsiyonda orucunu açtı.


Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmay Başkanlığı Atatürk Kültür Sitesi'nde düzenlenen törenle, görevini Orgeneral Işık Koşaner'e devretti. Devir-teslim töreninin ardından Genelkurmay Karargahı bahçesinde bir resepsiyon verildi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, tören bitiminden hemen sonra Genelkurmay Karargahı'ndan ayrılırken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, resepsiyonun iftar saatine denk kalmasına rağmen karargahta kalmayı tercih etti. Başbakan Erdoğan'a Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'de eşlik ederken, protokolün oturduğu bölümde ikramlar arasında hurmanın olduğu dikkati çekti.


Erdoğan, bir süre Orgeneral Başbuğ ile sohbet ederken, Orgeneral Başbuğ'un gazetecilerle görüştüğü zamanda yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral Koşaner ile uzun süre sohbet etti. Başbakan Erdoğan, yaklaşık bir saat süre kaldığı resepsiyondan saat 20.30'da ayrıldı ve Orgeneral Koşaner tarafından uğurlandı.


Resepsiyonda, Orgeneral Başbuğ ve Orgeneral Koşaner davetlilerin tebriklerini kabul ederken, Orgeneral Başbuğ, davetlilerle fotoğraf çektirdi.

 

"ŞEREF MADALYASI VERİLMEMESİ ŞU ANDA BENİ HİÇ İLGİLENDİRMİYOR"


Orgeneral Başbuğ, gazetecilerin törendeki konuşmasıyla ilgili sorularını da cevaplandırdı. Terörle mücadeleye ilişkin önemli mesajlar veren Orgeneral Başbuğ, yaşanan yüksek tansiyonun çatışmayla değil, diyalogla düşebileceğini söyledi. TSK ile ilgili konuların aşırı bir biçimde gündeme getirilmesinin kamplaşmalara neden olduğunu ifade eden Orgeneral Başbuğ, toplumun kamplaşmalardan mutlu olmadığını, bu durumun ayrıca silahlı kuvvetler personeli arasında da huzursuzluk yarattığını vurguladı.


Bölge insanının yüzde 90'ının terörden bezdiğini vurgulayan Orgeneral Başbuğ, "Bazı bölgelerde terör örgütünün baskılarının artığını görüyoruz. 'Kepenkleri kapatın' dediğinde buna yüzde 80-90'ını buna uyuyorsa, bunun üzerinde durmamız lazım. O insanın da hiç kabahati yok, ne yapacak. Ben bölge halkının terörden bezdiğini, terörden nefret ettiğini düşünüyorum. Örgütü bırakın desteklemeyi, örgüte sempati dahi duyduğunu düşünmüyorum" diye konuştu.


Orgeneral Başbuğ, toplumu çatıştırmanın Türkiye'ye yapılacak en büyük zarar olduğunu vurguladı. Orgeneral Başbuğ, bir gazetecinin, 'İmralı'daki örgütbaşıyla devlet görüşür, görüşmez diye bir tartışma var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?' sorusuna, "Onu ilgili, yetkili makamlara sorun. Bu konuyla ilgili bazıları cevap veriyorlar" karşılığını verdi.


Terörle, askeri mücadelenin dışında atılacak adımların 1999-2004 döneminde yapılması halinde daha fazla kazanımın elde edilebileceğini ifade eden Orgeneral Başbuğ, gazetecilerin, 'Kürt televizyon mu?' sorusuna, "Mesele...O dönemde 3-4 etki yaratacak şöyle yapılsaydı, 29 kat etki yapardı" şeklinde konuştu. Terör örgütünün 1993 dönemine dönmeye çalıştığını vurgulayan Orgeneral Başbuğ, "Bunu fırsat verilmemeli" uyarısında da bulundu.


Orgeneral Başbuğ, kendisine 'Devlet Şeref Madalyası' verilmediğinin anımsatılması üzerine ise, "Şu anda beni hiç ilgilendirmiyor" karşılığını verdi
 

İHA
Yayın Tarihi : 28 Ağustos 2010 Cumartesi 12:36:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?