15
Mayıs
2024
Çarşamba
GÜNCEL

'İmamlarım bana karı kız getirir '

Çeteden yargılanacak olan ve 'Ben aileleri çok seviyorum' diyen Adnan Oktar'ın 8 yıl önce polise verdiği ifadesi: İmamlarım bana karı-kız getirir...

Evlatları ailelerinden ayıran, kızları malikanelerinde tutsak eden Adnan Oktar 8 yıl önce polise verdiği ifadesinde “İmamlarım bana karı-kız getirir” diyor, cemaatindeki bütün ahlaksızlıkları anlatıyordu

Hoca efendi, dün 1999 yılında söylediği bütün bu sözleri unutup sütten çıkmış ak kaşık gibi konuştu: Ben aileleri çok seviyorum. Ceylan’ın babasına şefkat duyuyorum. Aralarının düzelmesi için gayret ediyorum

1999’da Emniyet’te ne demişti?

Bizden ayrılanların ailelerine şantaj
yapar, tehdit ederiz!

* Sizin liderliğinizdeki örgütün yapısını anlatır mısınız?

Ben 1956 yılında Ankara’da doğdum. Babam Ankara Samanpazarı’nda bakkallık yapardı. Annem, dikimevinde işçiydi. 2 kardeşiz. Kardeşim doktor. 1979-80 yıllarında Adnan Hoca Grubu’nu tek başıma oluşturmaya başladım. O dönemde Yasin Gürlek ve 2-3 kişi daha yanımda idi. Sonra akademi öğrencilerinden 20-25 kişilik bir grup oluşturdum. 1991 yılında Bilim Araştırma Vakfı’nı kurana kadar örgütlenmeye devam ettim. Hoca yani lider Ahmet Abi kodunu kullanan ben yani Adnan Oktar. Benden sonra “İmamlar” dediğimiz örgütü yöneten bir nevi Konsey yapılanması vardır. Bir de “Bacılar Grubu” vardır ki onlar direkt bana bağlıdır.

İMAMLAR: Erkek İmamlar’ın görevi verdiğim talimatları yerine getirmektir, ayrıca gruba eleman temini ve imam seviyesinde olmayan diğer müritleri yönlendirme ve yönetme görevi imamlara aittir. İmam sayısı kadar çeşitli semtlerde tuttuğumuz ve operasyon sırasında bastığınız örgüt evi de mevcuttur. Bu evlerden İmamlar sorumludur. Evlerde ailelerinden ayrılıp bize katılan müritlerimizin bir bölümü kalır. İmamlar arasında belirli bir görev ayrımı yoktur. Ancek herkes meziyetlerine, çevresine göre görev dağılımı almıştır. İmamlar hemen her akşam yanıma gelerek fikir teaddinde bulunur, yaptıkları işleri anlatır. Erkek İmamlar’ın diğer bir görevi de bana ilişkide bulunmam için kadın ve kız getirmektir.

BACILAR: Bayan İmamlar (Bacılar Grubu dediğimiz) 4 ayrı evde kalan ve ailesinden ayrılıp grubumuza katılan bayan müritlerimizden sorumludurlar. Benim kitap yazma işimi de bu Bacılar Grubu sağlamaktadır. Gruba bayan eleman teminini yine Bacılar Grubu yapmaktadır.

* Örgüt içindeki cinsel münasebetler nasıldır?

Mürİtlerİmİn zengin, zeki, akıllı, kültürlü ve güzel kişilerden olmasına özen gösteririm. Bunun nedeni bu şahısların çevrelerinin geniş olması, böylece örgüt olarak kısa sürede güçlenmemizi sağlamalarıdır. Kurmuş olduğumuz evlerde kalan müritlerimizin tüm ihtiyaçları örgüt tarafından sağlanır. Diğer İmamlar da ihtiyaçların karşılanması için çaba sarf ederler. Bana kadın kız bulma işinden önce Kemal Gül, sonra Bahadır Güven sorumlu oldu. Beni yakaladığınız akşam birlikte olmam için Tuğçe adlı kız getirilmişti. Örgüt içinde Bacılarla cinsel ilişkiye girmek yasaktır. Ancak Cariye dediğimiz ve müritler tarafından bulunan kızlar müritler, İmamlar (Abiler) ve benim tarafımdan cinsel olarak kullanılmaktadır. Müritler ve İmamlar, cariyelerle ilişkiye girerken mutlaka diğer bir mürit ilişkiye şahitlik yapmaktadır. Benim dini anlayışıma göre bir kadın ve erkek İmam nikahlı değilse erkek, kadınla normal cinsi ilişkide bulunamaz, bulunursa zina olur. Bu nedenle müritlerim cariyelerle anal veya oral seks yapmak zorundadırlar. Aksine davranana ceza verilir. Kemal Gül bir cariye ile önden ilişkiye girince, kendisi ile 2 sene görüşmedim.

* Kamerayla görüntüleyip şantaj yapıyor muydunuz?

DeĞİŞİk zamanlarda gerek aleyhime konuşan, yayın yapan, gerekse vakıf aleyhinde faaliyetler bulunan kişiler ile bunlara yardım edenlere karşı korku ve yıldırma için değişik dönemlerde İmamlarıma emir vererek birçok kişiye karşı gerek cinsi münasebette bulunurken gizli kameraya çekme yolu, gerekse fotomontaj yaparak, basın ve ilgili kişilerin yakın çevrelerine göndermek sureti ile bu kişileri korkutup sindirdim. Ama hiç kimseden para almadık. Tehlikeli olur diye delil kalmaması açısından 1997 yılında çiftlikte çekmiş olduğumuz kasetleri imha ettirdim.

* 13 yıl öncesine kadar annenizin emekli maaşıyla geçinirken şimdi ise son derece lüks bir yaşantınız var!

KurmuŞ olduğum ve liderliğini yaptığım cemaatin üyelerini zengin çocuklarından seçmemin ana nedeni budur. Bir yandan ibadet edip bir yandan çeşitli ihtiyaçlarımı karşılayıp bir yandan da lüks bir yaşama sahip olmak izçin müritlerimin zengin olması gerekmektedir. Ben de bu yüzden müritlerimi zenginlerden seçiyorum. Tabi benim kurmuş olduğum örgütlenme içerisinde aile hayatı, başta İmamlar olmak üzere herkes yaşamaktadır.

* Birçok aile çocuklarını ellerinden aldığınızı ve beyinlerini yıkadığınızı söylüyor. Amacınız nedir?

Bİzİm örgütten ayrılanları rezil etmek gibi bir stratejimiz vardır. Örgütten ayrılanları aleyhimizde faaliyette bulunmuş sayarız. Bu nedenle geçmişte çocuklarını bizden ayıran aileler hakkında yukarıda anlattığım şantaj ve tehdit faaliyetlerinde bulunduk. Bunu diğer aileler de bilmektedir ve bu faaliyetlerimizden korkmaktadılar. Çocukları, kiraladığımız cemaate ait evlerde tutup ailelerinden ayırmamızın nedeni örgüt fikirlerini çocuklara daha iyi anlatıp onları örgüt içerisinde tutmaktır. Çocuklar birbirlerini de saymaktadırlar. Evlerde ihtiyaçlar ortak karşılanır. Buralarda kalan çocuklar benim fikirlerim ve talimatlarım doğrultusunda hareket ederler.

Şimdi ne diyor?

Ceylan’ın babasına çok üzüldüm, çok şefkat duydum

Bilim Araştırma Vakfı Fahri Başkanı Adnan Oktar, hakkında çıkan haberler üzerine dün bir basın toplantısı düzenledi. Oktar, son olarak 2 yıl önce ailesini terkeden Ceylan’ın dramıyla gündeme gelmişti. Babası Feridun Özgür kızını kurtarmak için kaçırmış, ama Ceylan yine cemaate dönmüştü. Oktar’ın, toplantı boyunca yalanlarla çizdiği portre herkesi hayretler içinde bıraktı. İşte ’Adnan Hoca’dan inciler...

“Aileleri gerçekten çok seviyorum”

* Ben aileleri gerçekten çok seviyorum. Çok şefkat duyuyorum. Ben aslında onlarla görüşmek de isterim. Ben Türk annelerine, Türk babalarına, Türk insanına karşı her zaman sevgi ve saygı duyarım.
“Annelerle konuşmaktan büyük zevk alırım”

* Zannediyorum biraz konuşarak bunların hepsi halledilebilir. Aklı başında makul insanlarla konuşmak görüşmek benim çok hoşuma gider. İnsanlarla konuşmak çok sevdiğim zevk aldığım bir şey.

“Ceylan’ın babasıyla görüşmesine sevindim”

* Ben Ceylan’ın babasını televizyondan seyrettim. Yani gerçekten çok şefkat duydum, çok rahatsız oldum. Hiç hoşlanmadım. Böyle bir durumun olmasını hiç de istemedim. Bugün Ceylan’ın babasıyla görüştüğüne dair bir haber geldi ve bunu beni çok sevindirdi. Aralarının iyi olmasını çok istiyorum. Mutlu olmalarını çok isterim.

* Aileleriyle aralarının açık olması hiç hoş değil. Hiç kimse için istemem. Herkesin hoşgörü kardeşlik ve sevgi bağları içerisinde birbirlerini sevmesi anlayışlı olmasını isterim. Fikirleri ayrılıkları da olabilir hiç önemli değil. Ateist olabilir materyalist olabilir ben o insana saygı duyarım. Sevmek mecburiyeti yoktur ancak saygı şarttır.

Aralarının düzelmesi için çabalıyorum

*Televizyonda seyrettiğimde o sahneyi gördüğümde şok oldum. Çok şaşırdım, bir garip oldum, çok hayret ettim. Sonra da arkadaşlar aracılığıyla haber gönderdim. Ve aralarının düzelmesi için de gayret ediyorum. Yani hiç hoş değil. Hiç kabul etmiyorum.

“Ticari faaliyetim var ama açıklayamam”

* Ben en başından beri akademi yıllarından beri hiçbir hediye almamakla bilinirim. Hatta arkadaşlarımın arabasına dahi binmezdim. Şu anki harcadığım kendi kazancımdır. Her türlü parayı kendim elde ediyorum. Ticari faaliyetlerim var. Ticari faaliyetlere ilişkin detay verirsem ticari faaliyetler durabilir. Faaliyetlerimin vakıfla bağlantısı yok arkadaşlarımla bağlantısı var.
“Aslında ben fakir insanları da severim”

* Benim bütün milletim seçkindir. Ama mesela Saint Benua da okuyan bir öğrencinin Saint Benua dan arkadaşları oluyor mecburen. O da ortamda öyle bir yapı varmış gibi gösteriliyor. Kasten yapılmış gibi göstertiliyor ancak öyle değil. Yoksa ben fakir insanları da çok severim onlardan da çok arkadaşlarım var.

“Tepki aldıkça sevap kazanıyorum”

* Bana gösterilen tepkilerden rahatsız olmuyorum. Hatta beni teşvik eder böyle şeyler beni çok canlandırıyor heyecanlandırıyor. Hatta olmadı mı ben bitkinleşiyorum doğrusunu söyleyeyim. Ben üstüne gelindikçe canlanan heyecanlanan ve şevki artan bir insanım. Bu fikirler beni çok açar, hiçbir şekilde de rahatsız olmuyorum. Çünkü ibadettir bunlar. Ben bundan sevap kazandığımı düşünüyorum.

“BAV milli ve manevi değerlere bağlıdır”

* BAV milli manevi değerlerine bağlı Atatürkçü üniter devlete inanmış insanlardan oluşan bir sivil toplum örgütüdür. Özellikle materyalist ve Darwinist zihniyetli insanlar bir takım karalama iddiaları ile önümüzü kesmeye iftara atmaya çalışıyorlar. Türk adaletine güvenmek lazım. Barışçıl bir insanım ben. Demokrasi fikir özgürlüğü içerisinde tartışılmasına inanırım.

“Silivri’ye bir kere dahi gitmedim”

* Arkadaşlar Silivri’de bir çiftliğin çekimleri basına yansımıştı. İnanın oradaki bütün yaşayanlara sorun tek bir kere oraya gitmiş değilim. Ama Kandilli’deki eve zaman zaman gittiğim olmuştur doğru. Ama bunların hiçbiri bana ait değil. Vakfa da değil, arkadaşlarıma aittir.


vatan
Yayın Tarihi : 20 Mayıs 2007 Pazar 17:16:48
Güncelleme :20 Mayıs 2007 Pazar 17:16:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
FARUK NUR IP: 85.104.69.xxx Tarih : 20.05.2007 14:37:23
ALLAH; Bir zaman gayet zengin bir ressam,sadece takdir edilmek amacıyla bir resim sergisi açmış.Fakat sahnenin gerisinde durmuş, kendisini konuklara göstermemiş.Konuklara her türlü ikramı yapmış.Sergiyi gezen misafirler,harika resimlere bakmışlar,ne kadar güzel resimler diyerek aralarında konuşurlarken, birisi, ressamı göremediği için; “acaba bu harika resimleri kim yapmıştır?” diye bir soru ortaya atmış. Bir kısım insanlar;bu resimler “kendi kendine” olmuştur demişler. Bir kısım insanlar; resimleri “tabiat kanunlarının” yaptığını iddia etmişler. Bir kısım insanlar ise; resmi meydana getiren,” boya,fırça,kağıt;kafa kafaya verip bu resimleri meydana getirmiştir”demişler. Bir kısım insanlar ise;harika resimleri ve ikramları; “ancak akıllı,mahir, zengin bir ressam tarafından” yapılabileceğini, söyleyip; kendilerine ikramda bulunan,O ressamı içeriden,alkışlar ile çağırıp, kendisiyle tanışmış ve teşekkür etmişler. İşte biz,bu kainatın ressamına; O,Musavvir”e;Allah diyoruz. Ressamdan farkı, gerçek ve canlı resimler yaratmasıdır. Resim,ressamın bir parçası olmadığı gibi; ressam da, resmin bir parçası değildir.Yani mahlukat, Allah”ın bir parçası değil, eseridir. Resim ile ressam arasında da fırça vardır. Yani vahdet-ül vücudu doğru anlamak gerektir.Gökyüzündeki bulutlara dikkatli baktığınız zaman, fırçanın nasıl ustaca kullanıldığını ve tabloyu biranda nasıl değiştirdiğini hayret ile izleyebilirsiniz.Gözünüzü açınız ve aklınızı çalıştırınız.Allah”ın tasarrufunu ve kudret fırçasını, ibret ile gözleyiniz. Bir esere bakıldığı zaman; eser sahibi unutulmamalı.Yani;Ne güzel bir ayna diyerek, dikkatli ve kem bakıp nazar ile aynanın kendisini ve aynanın ustasının kalbini kırmamalı. “Maşaallah, bu aynanın ustası gerçekten harika ve mahir birisi” diyerek, sanatkarını da sena ve takdir etmeli; inkar etmemelidir. *Soru:Allah”ı kim yaratmıştır? Cevap: Allah”ı kimse yaratmamıştır ve yaratamaz da. Çünkü;Yaratılan bir şey; zaten,Allah olamaz.Bir şeyin Allah olabilmesi için;İlah,Rab,Rahman, Rahim,Ferd,Hayy, Kayyum,Adl,Kudüs,Evvel, Ahir,Samed,Subhan,Hak vs.en az binbir tane ismi ve vasfı olmalıdır. Bir varlık nasıl olur da;doğrulmamış,doğmamış,doğurmamış,bir başkası tarafından yaratılmamış,bir başkasına muhtaç olmayan,her şeyin O”na muhtaç olduğu,başlangıcının ve sonunun olmadığı,ölümsüz,ölmeyen, öldürülemeyen,yok edilemeyen,kusursuz,hiç değişmeyen; bir varlık olur.Bu sır; bizim için kapalı bir kapı olsun. Mesela; bir saraya girmek için bin kapı var,ama bir kapı kapalı ve sarayın sahibi ancak o kapıyı açabilir ve anahtarda sadece O”nda olsun. Dışarıdan saraya girmeye çalışan biri,açık kapıların herhangi birinden içeri girebilir.Ama inat edip, açık kapılardan saraya girmemek ve kapalı kapının önünde durmak o kapalı kapıyı açamadığı için, bu saraya girilemez demek, saray sahibini inkar etmek, akıl karı değildir. Bu sefer biz ;o dessas şeytana; aksi ile kanıt yöntemi ile;şu soruyu soralım. Peki ,Allah yoksa,bu kainatı kim yaratmıştır? Yani yukarıdaki harika resimleri kim yapmıştır? Ey şeytan susuyorsun.Kibrinden,enaniyetinden,inadından ve kandırdığın dostlarına mahcup olmamak için, Allah”tır diyemiyorsun! Kurnaz olduğun için;kendi kendine,tesadüfen olmuştur, tabiat kanunları yapmıştır veya bu akılsız ve şuursuz,aciz maddeler; bu harika resimleri meydana getirmişlerdir de diyemiyorsun! Çünkü; böyle desen;saf ,tertemiz ve günahsız çocukların bile sana güleceklerini ve ”çocuk mu kandırıyorsun!Cansız bir resmin bile ressamı var iken;canlısının evleviyetle vardır.Sen git de akıllıyım diye geçinen akılsızları kandır” diyeceklerini çok iyi biliyorsun! İlmin kapısı Hz.Ali şöyle der,”farzedelim; inanmayan inat edenlerin dediği gibi; “Allah,peygamberler,kitaplar,melekler,ahiret,kader yok”; Ne inanana bir şey olur,nede inanmamakta inat edene. Ama, ya varsa; inanana yine bir şey olmaz, ama inanmamakta inat eden; işini şansa bırakmış olur ki buda akıl karı değildir.” *Soru:Allah”ın bir sureti varmıdır? Cevap:Allah”ın bizim anladığımız tasavvur ettiğimiz bir şekilde, bir sureti yoktur.Çünkü;Suret ve şekil sınırlı şeyler için söz konusu olabilir.Yani başlangıcı ve sonu olan şeylerin sureti ve şekli olur.Allah ise Evvel ve Ahir”dir,Ezeli ve Ebedi”dir, yani başlangıcı ve sonu yoktur. Mesela;belirli iki nokta arasına çizilen bir çizgiden, bir doğru oluşur.Üç doğrunun başlangıç ve bitim noktalarının, açı yaparak birleşmesinden de üçgen oluşur.Eğer üçgenin kenarını meydana getiren doğruların başlangıç ve bitim noktaları yok ise yani sınırsız ise;baştan bir doğruyu çizemezsiniz. Dolayısıyla da üçgeni çizemezsiniz.Çizemediğiniz içinde o şeye şekil ve suret veremezsiniz. Mirac hadisesinde Hz.Muhammed peygamber; Allah”ı; Nur olarak gördüğünü ifade etmiş;ama sureti şöyledir dememiştir. *Soru:Allah bize çok yakın, ama biz ona çok uzağız,diyorlar;bu nasıl birşeydir? Cevap:Mesela;Güneş bize ışık ve ısısı ile çok yakındır,biz ise güneşe zatı; bakımından,çok uzağız.Ayna,teleskop,büyüteç vasıtasıyla,güneşin özelliklerini biraz anlayabiliriz. Fakat;uzay aracı ile de; güneşin hakiki nuruna ve ısısına yaklaşabilir,onun büyüklüğünü ve gerçek mahiyetini yakından;gözümüz ile görebilir,aklımız ile idrak edebiliriz. *Soru:Güneşin ısı ve ışığı nasıl dünyamıza ulaşmaktadır? Cevap:Heyula isminde atomdan daha küçük latif bir madde vardır ki bu maddeye esir de denir.;bu madde güneşin ısı ve ışığını dünyaya taşımaktadır.Yani kainatta boşluk yoktur.Hatta bu madde;kainatın her yerini kaplamış vaziyettedir. *Soru:Madem,herşey bir kader defterinde yazılı ve herşey ona göre oluyor;o halde insanlar niçin cehenneme gidiyor?Ey Hakim;ben kader kurbanıyım,beni niçin cezalandırıp, hapse yolluyorsun? Cevap:Evet herşey bir kader defterinde yazılı ve herşey ona göre oluyor;ama,kader defterinde yazılı olduğu için o şey olmuyor. Mesela; Bir insan ne kadar yükseğe çıkarsa hem görüş alanı genişler hemde geleceği de bir manada görebilir.Bir meteoroloji uzmanı da uydudan gelen fotoğraflara bakarak bir manada geleceği görebilir. Meteoroloji uzmanı, uydudan gelen fotoğraflara ve bilgilere bakarak, görüyor ki,Türkiye”nin batısından yağmur bulutları geliyor. Bulutların hızını ve yönünü hesaplıyarak,hemen defterine şunları yazıyor ”yarın Türkiye bulutlu ve yağışlı olacak”. Bulutların gelmesine daha bir gün var.Bir gün sonra, Türkiye bulutlu ve yağışlı olsa; Soru: Acaba meteoroloji uzmanı bir gün önceden defterine,bu olayı yazdığı için mi olaylar oluyor? Yoksa uzman olayları uydudan önceden gördü de mi yazdı? Cevap;Uzman olayları uydudan önceden gördü de yazdı. Yani;meteoroloji uzmanı; defterine yazdığı için olaylar olmamakta;fakat olayın öyle olacağını önceden uydudan,görüp, yazmıştır. Mesela;Aklı başında bir adam, bir taksiye binse;taksiciye;”beni çabuk, şu dar, tali ve patika yolundan; şu diyara götür dese. Taksici ise;nazik bir biçimde ona;“daha güvenli,doğru ve tehlikesiz, ana bir yoldan,seni daha rahat ve çabuk götürebilirim;hem dediğin yol tehlikeli,dar ve virajlıdır, o yolda başımıza bir kaza gelebilir”diye cevap verse. Ve fakat o adam; taksiciyi zorlasa; ve o tali, virajlı yolda,bir kaza olsa. Soru:O adam;taksiciye; ”bak senin yüzünden başıma bu kaza geldi” diyebilir mi? Cevap: Diyemez:Çünkü;kendisi tehlikeli yolu istemiştir.Ne zorla arabaya bindirilmiş, nede istemediği bir yoldan götürülmüştür.Hem taksiciyi, kendisi zorlamıştır.Hem taksici,gerekli uyarıyı da yapmıştır.Hem taksici işi gereği;görevini yerine getirmiştir. Suç; götüren taksici de değil,tehlikeli yoldan ısrar ile gitmek isteyen; o adamdadır. Ey inatçı,laftan anlamaz, kendini akıllı zanneden,akılsız adam; arabanın istihap haddini aşma,haddinden fazla yük yükleme; hem freni hemde kafanı patlatır;önce hastanede sonrada hapishanede gözünü açarsın. Hem kendine, hem başkasına, hemde milli servete zarar verirsin. Hem;küçükler akıl baliğ olunca;yani farık ve mümeyyiz olunca,yani iyiyi kötüden fark etmeye başladıklarında; sorumlulukları başlar, amel defterleri açılır. Aklı olmayan deli ve mecnunlardan hesap sorulmaz. Zorla, cebren imzalatılan senet; hukuken geçerli de değildir. Güç ve kuvvet yalnız Allah”tandır.Bunu; felçli hastalar veya eli ayağı uyuşan veya ayağına kramp giren veya rüyada üzerine karabasan çöken kişiler daha iyi bilir. Götüren Allah”tır, fakat tehlikeli yolda gitmek isteyen,insan suçludur. Ey Aziz insan; gidiyormusun?yoksa;götürülüyormusun? dikkat et. Suç;kundaktaki masum çocuğa;tetiği çekip, vicdansızca öldüren, katilin; kendi hür iradesi ile ve bu fiili bilerek ve istiyerek, kasten işlemesi ve Allah”ın “kasten haksız yere bir cana kıymayınız” emrine karşı gelmesi ve ceza kanunundaki mukabil maddeyi ihlal etmesidir.Dolayısıyla böyle bir katilin,Hakime; “ben kader kurbanıyım” diyerek kendini savunması ve affını beklemesi yersizdir. *Soru :Din nedir?Zaten bu din değimli afyon gibi bizi uyuttu? İlerlememize ve yükselmemize mani oldu!Zaten bütün savaşlarda din yüzünden çıkmadı mı? Cevab:Din;Hayatın,hayatıdır.Medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesini,daha iyiye ve ileri gitmesini savunur. İslam dini;bir lokma bir hırka felsefesine karşıdır. Yarın ölecekmiş gibi, ahirete, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya teşvik eder.İki günü aynı olan ziyandadır, Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir. Haksız yere bir insanı kasten öldüren, tüm insanlığı öldürmüş gibidir. Mesala;öldürülen o kişi ihtimal dahilindedir ki, insanlığı kurtaracak bir buluşa imza atabilir.Veya ; bir kişinin katli, öldürülmesi, bir dünya savaşına sebep olabilir. Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.Yıkıcı değil,yapıcı olunuz.Alan el değil, veren el olunuz.Cüz-i bir şer için, küll-i bir Hayrı terk etmeyiniz.Mesela; kangren olmuş bir kolu kaybetmemek için kolu kesmez iseniz, o Aziz insanıda kaybedersiniz.Aynen bunun gibi; dünyadaki iyiliklere vesile olup kötülüklere mani olmaz iseniz;yani Allah”ın emir ve yasaklarına uymaz iseniz; bu Aziz dünyayı da kaybedersiniz. Hayırda yarışınız.Anne ve babaya;sizleri kötülüğe zorlamadıkları sürece itaat ediniz.Yakınlarınızı,yetimleri,kimsesizleri,yaşlıları,yolcuları, hastaları, komşularınızı,küçükleri, zorda ve çaresiz durumdaki kişileri, boçlu ,işsiz, fakir ve talebeleri gözetiniz.Bekarları evlendiriniz. Tek İlah vardır. O, İlahın adı Allah”dır. Allah”ın emir ve yasaklarına karşı gelmeyiniz.Şeytan”ın, tek bir emre karşı geldiğinden dolayı düştüğü durumdan ders çıkarınız. Zerrece Allah”a imanı olan herkes; hesaptan sonra cennete girecektir. İslam dininin; Peygamberi Hz.Muhammed”tir,Kitabı Kuran-ı Kerim”dir. Bir Müslüman,hem İncile,hem Hz.İsa”ya; hem,Tevrata,hem Hz.Musa”ya; hem Zebur”a, hem Hz.Davud”a; yani tüm semavi kitap ve peygamberlere zaten inandığı için, din değiştirmesi, hiçmi hiç akıl karı değildir. *Soru:Dua nedir?Niçin duam herzaman; kabul olmuyor? Cevap:Dua manevi bir kalkan ve iki ucu keskin bir kılıçtır.Bu kılıcı doğru ve dikkatli ve başkalarına ve kendinize, haksız yere zarar vermeden ve mahlukatın hayrına kullanmak gerektir. Evvela; bir çifçi, ürün almak için; toprağını nadasa koyacak,toprağını sürecek,tohumu dikecek,sulayacak.vb.cüz-i iradesini kullanarak,fiili dua edecek. Sonra; küll-i irade sahibi olan, Allah”a ,ürün vermesi için kavli,sözlü dua edecek.Çünkü bir afet gelir ürünü alıp götürebilir. Mesela;Çekirge,kuraklık ve sel afeti gibi. Fiili ve kavli dualardan;yani şartlardan birinin eksik olması neticeye engeldir. Önce devemizi sağlam bir kazığa bağlayıp fiili duamızı yaptıktan sonra; benim devem kaçmaz veya kaçamaz veya kaçırılamaz dememeli, kavli, sözlü duamızıda hiçbirzaman unutmamalıyız. Buna rağmen devemiz yine kaçar veya kaçırılır ise;hemen devemizi aramaya çıkmalıyız.Acaba bu deve niçin kaçmış veya kaçırılmıştır diye de iyice düşünmeliyiz. Devenin dizgini her zaman elinizde olmalı,gerektiğinde o dizgini gevşetmeli,gerektiğinde çekmeli;ama hiçbirzaman dizgini elden bırakılmamalı ve herzaman sürünün başında da bir çoban olmalıdır. Ey Aziz yolcu, elindeki torbayı, bindiğin geminin üzerine bırak,çünkü elde taşıman ve kendine yük etmen akıl karı değildir. Bu kainatın da bir Sultanı ve sahibinin olduğunu unutma. Ey Aziz insan;senin vazifen;yapman gerekli işleri,görevleri vs. tam ve eksiksiz yapmak, gerekli tedbirleri almaktır.Bundan sonra da; “görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler” diyip sabır ile beklemektir. Gerekli vazife, iş,görev ve tedbirlerinizi aldıktan sonra da; benim gemimi hiçbir güç batırılamaz veya benim gemim, batmaz,batamaz diyerek, gururlanıp, Gayretullaha toslama. Mesela;bir vakit Tıtanıc isminde, cesim, büyük, bir gemi yapılmış “bu gemiyi Allah bile batıramaz” diye iddia edilmiş.O gemi; daha ilk seferinde Allah”ın bir aysbergine toslamış ve batmıştır. Ey Aziz insan;sen bu kainatın Halifesi ve Sultanısın. Siz yaprak değilsiniz ki ,rüzgar nereye savurursa oraya gidesiniz.O halde bir köle gibi değil, bir reis-i cumhur gibi emir ve sorumluluk sahibi ol. Sana emanet olarak verilen mülkü ve tebanı ve aileni ve mevcudatı koru.Emanete hiyanetlik etme ve bilki onların her birinden,birgün mutlaka;bir bir hesaba çekileceksin. Ayrıca; insanın cüz-i iradesinden başka kendisine ait günahları ve borçları vardır.Sevaptaki hissesi ise pek azdır.Kötülükte ise tamamen kusur ve günah kendisine ve sebep olan iştirakçilerine aittir. Dua eden kişi için o istediği, kendisi hakkında hayırlı olup olmadığını dua eden bilemez.O halde duam niçin kabul edilmedi diye,üzülmemelidir. Mesela;Bir anne ve baba;çocuğunun kötülüğünü istemediği için, terbiyeye muhtaç çocuğunun her istediğini de yapmaz .Bu imtihan dünyasında,sınırlı ve kayıtlı olduğumuz için her istediğimizi elde edemeyiz,her istediğimizi yapamayız. Ey Aziz insan;sen, kafa feneri hükmünde olan cüz-i aklın ile ancak dar, kısıtlı ve sınırlı bir alanı aydınlatabilirsin.Kendini bir güneş, zan ederek; her şeyi aydınlatabileceğini,herşeyi bilebileceğini,her şeyi yapabileceğini, bütün soruları ve sorunları çözebileceğini ve Allah”a hiç ihtiyacının olmadığını mı zannediyorsun!Yoksa kendini Allah mı sanıyorsun! İnsanın düşmanları çok, kuvveti yok; borcu çok, malı mülkü yok; dolayısıyla bu dünyanın derdi ve tasası çok.Eğer güveneceği,tevekkül edeceği, meded umacağı, dua edeceği, dayanacağı,teselli olabileceği,bir Allah”ıda yoksa; ve dostuda şeytan ise; kendi aklı da kendisine bela olacak, sıkıntılarını unutmak ve aklını iptal etmek için, kendisini ya eğlenceye veya uyuşturucuya veya alkole verecek.Sonu ya tımarhane, ya meyhane ya hapishane ya hastahane ya da batakhane olacaktır.Hem kendisine, hem ailesine ve hem de topluma zararı dokunacaktır. Her şeye muhtaç olan birisinin,Samed olan Allah”ın kapısını çalması doğru şeydir.Yanlış olan; kişinin kendisini hiçbirşeye muhtaç olmadığını zannetmesi ve dua etmemesidir. *Soru:Allah”ın benim namazıma ne ihtiyacı var? “Lailaheillallah” ne demektir?Herşey nasıl Allah”ı zikredebilir? Cevap:Bir kişinin, Allah”ın benim namazıma ihtiyacı yoktur, demesi; hasta birisinin,doktara“ey doktor senin ilaca ne ihtiyacın var demesine benzer ki, Allah”ın bizim beş vakit namazımıza ve zikrimize elbetteki ihtiyacı yoktur,bizim namaza ve zikre evleviyetle ihtiyacımız vardır.Hem namaz dinin direği,müminin miracıdır.Direk ve temel olmazsa sağlam;ne bir çadır,nede bir bina dikebilirsiniz. Bedenin havaya,suya,gıdaya ve ısıya ihtiyacı olduğu gibi, ruhunda manevi gıdaya ihtiyacı vardır ki o gıdalardan en önemlisi ve bir tanesi;namaz ve zikirlerin en eftali olan, “Allah”tan başka İlah yoktur” demek olan ve muhabbetullaha vesile olan,kelime-i Tevhidtir.Yani “La ilaheillallah” kelimesidir. Her zaman az;yemek,konuşmak,uyumak;yani,her zaman;helal lokma yemek,hikmetli konuşmak,fazla uyumamak ve daima “La ilaheillallah” diyerek,zikr ederek; kainata meydan okuyacak cesareti benliğinde hissetmek,Allah”tan başka hiçbirşeyden korkmamak,her şeyin Allah”ın tasarrufunda olduğunu hakkal yakin bilmek, yaşamak, muhabbetullahın verdiği; o manevi zevk ile huzur bulup, mutmain olmaktır. Ayrıca;Allah”ın Kitabı olan Kuran”ı çok okumak ve özellikle kendi asrınıza hitap eden tefsirleri iyi tetkik etmek, doğru anlamak ve ihlas ile amel etmek ve huşu içinde namaz kılıp, huzur ve emniyet bulmak,ruhen bir manada miraca çıkmak, dünyanın ağır yükünü her beş vakitte yere koyup, güzel bir nefes almaktır. İnsanlar her nefes verişte bilmeden,gayri ihtiyari “Hu” derler.Hu ,Allah demektir. Aslında her şey Allah”ı anmaktadır. İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin sebebi ve hikmeti Allah”ı tanımak, O”na dua,sena ve ibadet etmektir.Sadece Allah”a secde etmek;ama mahlukata ise hiçbir zaman secde etmemek ve başı daima dik tutmaktır ki;buna İzzet denir. Allah”a diklenmeye ise enaniyet denir ki;bu kibirdir ;şeytan ise bu yüzden huzur-u Hak divanından kovulmuştur.Mesela;bir askerin; komutanına diklenmesi gibi.Komutan;ters bir emir verse bile itaat etmelidir. Çünkü komutanın gayesi;senin emre itaat edip etmediğini öğrenmektir.Hem hiçbir komutan;askerini ezmez ve ezdirmez. Hem seni savaş düzenine göre eğitir.Hem savaşta;komutanın emirlerini dinlenmek ve mutlak itaat etmek gerektir. Mesela;Uhud savaşında Hz.Muhammed peygamber emir verdiği ve sıkı sıkıya tenbihlediği halde; askerler bulundukları mevzileri terk etmişler, savaş kazanmış iken; birden tersine dönmüş ve savaş kaybedilmiştir. Hem sahabilerden Halid bin Velid girdiği hiçbir savaşı kaybetmemiş ve Ahirzaman peygamberini bile bu savaşta yenmiştir.Yani savaş hafife alınacak bir şey değildir.Hem Allah hiç kimseye iltimas geçmez. Hem asker ocağı,Peygamber ocağıdır. Hem o ocakta enaniyet olmaz ve olamazda.Hem o ocakta aslanlar kedi, ejderhalar ise kuzu gibi olurlar. Hem o ocağın komutanını da hafife almamak gerektir.Hem o ocağın bir de gizli komutanı vardır.Hem askerlerin postalları bile Rab;Rab diye Allah”ı zikreder. *Soru:Tenasüh fikrine ne diyorsun? Cevap:İslamiyet; Tenasüh fikrine karşıdır.Yani ölen bir kişi, başka bir şeyin suretine girerek hayatını devam ettirmez.Ölen kişinin ruhu berzah elemine gider.Mesela;insanlık tarihi yedibin yıl olduğunu ve ortalama bir ömründe yüz sene olduğunu farz etsek, yetmiş defa bu dünyaya gelip gitmemiz gerekirken; değil yetmişini,birini bile hatırlayamamamız bizim çok unutkan veya akılsız olduğumuzun değil, tenasüh fikrinin doğru olmadığını gösterir. Delil ise; Mirac hadisesi ile ahireti,cenneti,cehennemi gören ve Ruyetullah”a mahzar ve şahid olan ve Ululazm bir peygamber olan; Hz.Muhammed”in beyanı ve Allah”ın kitabı olan;Kuran-ı Kerim”in yazılı ve aşikar olan ayetleridir. *Soru:Mirac hadisesinde kısaca ne olmuştur? Cevab:Mirac hadisesinde, bizzat Hz.Muhammed peygamber; çok kısa bir zaman zarfında;refref”e binip, sidret-ül münteha makamına yükselip; geçmişi, geleceği,cenneti, cehennemi ve kainatın yaratıcısını görmüş; Allah”ı; gidip de gören mi var? veya Ahirete gidipte dönen mi var? Sorularını da cevapsız bırakmamıştır. *Soru: Bu kadar kısa zamanda bu kadar çok iş nasıl yapılır,bu kadar hız nasıl olur?Benim aklım almıyor! Cevap:Mesela;bir elektronik saat düşünelim.Bir saat zarfında;saati gösteren rakam bir defa atarsa,dakikayı gösteren rakam 60 defa atar,saniyeyi gösteren 3600 defa atar.Bir mekanik saatte ise; bir saat zarfında yelkovanın aldığı mesafe; akrebin aldığı mesafenin 12 katıdır. Hız arttıkça;aynı zaman biriminde, daha çok hareket yapılmaktadır. Bunu kronometrede daha bariz bir şekilde görebiliriz. Beyin hızı ile sizin bir ömürde ancak çözebileceğiniz bir problemi,bir başkası kısa bir sürede çözebilir. Mesela; koca bir kütlesi olan dünyamızı,vasıtasız ve saniyede otuz kilometre gibi çok süratli bir hızla,hem kendi ekseninde hemde güneşin çevresinde hiçbir şeye dayanmadan,direksiz,bir topaç ve Mevlevi gibi döndüren Allah; sevgili bir peygamberini Miraç hadisesinde;elbette ve evleviyetle daha hızlı ve kısa bir sürede götürmeye ve geri getirmeye Muktedirdir. Mesela;bazen 10 dakikalık bir rüyada; bir günde yapamayacağınız çok işleri kısa bir sürede; rüyada yapmanız gibi. *Soru:Azrail bir iken nasıl aynı anda birçok ruhları kabzediyor? Cevap: Mesela;birçok aynayı,birçok yere koyup yüzlerini tek bir güneşe çevirdiğimiz zaman,her bir aynada güneşin aynı timsalini görebiliriz. Güneş bir iken birçok yerde ayna vasıtası ile ve timsali ile; hazır ve nazırdır. Mesela; herbir televizyondan,aynı anda,birçok yerden aynı görüntünün, herkes tarafından izlenebilmesi gibi. Fakat bugün ses ve resim nakl edilebilmekte isede gelecekte,maddenin de nakli imkan dahilindedir. Mesela;Hz.Süleyman peygamber zamanındaki bir tahtın, ilim sahibi birisi tarafından, çok uzak bir diyardan, bir anda, hazır ve nazır ve nakl edilmesi; maddenin naklinin mümkün ve imkan dahilinde olduğunun ve Azrail”in aynı anda,birçok yerde,birçok insanın ruhlarını kabzetmesi de bunun bir kanıtıdır. *Soru:Bir konuda ihtilaf var ise nasıl çözülür? Cevap:Evvela; Allah”ın kitabına müracaat edilir; yoksa peygamberlere ve sünnetlerine müracaat edilir; yoksa bilginlere ve yazdıkları eserlere ve içtihatlarına müracaat edilir; yoksa kendi aklınıza müracaat ediniz. Kesinlikle şeytana ve nefsinize müracaat etmeyiniz. Elbette ki;Allah”ın kitabı;bir tıb veya cebir kitabı değildir.Fakat hiç tıbtan ve cebirden bahsetmiyorda değildir.Peygamber;tıp doktoru değildir,ama tedavi ettiği hastalarda olmamış değildir.Hiçbir peygamber; ben her şeyi bilirim demez.Allah bildirmedikçe hiç kimse bir şey bilemez.Fakat bir peygamber herhangi bir kişide değildir.Sen bir zerre isen;o bir güneştir. Mesela;Ululazm bir peygamber olan Hz.İsa”nın;ölüleri diriltmesi, doğuştan görmeyenin gözünü tam olarak açması mucizelerine; daha tıp ilmi yetişememiştir.Sakın yanlış anlama;yetişemez demiyoruz, haydi tıp alimleri sizde buna yetişebilirseniz,yetişin diyoruz, yeni keşiflere koşun diyoruz. İlim adamlarının fikirlerine ve eserlerinede ihtiyaç yoktur demek yanlış olur. Kendi aklınızı kullanmamak da hiç akıl karı değildir. İş ehline verilmelidir.Hasta olduğunuz zaman doktora,yazı yazmayı ve okumayı öğrenmek için okula, dini meselelerde ise diyanete gitmek gerektir. *Soru:Bir kazayı veya zulmü gördüğümüzde ne yapmalıyız? Cevap: Evvela; yetkili mercilere bildiriniz, gecikmesinde telafisi mümkün olmayacak neticeler hasıl olacaksa, mümkünse hemen elinizle düzeltmeye çalışınız, yoksa dilinizle düzeltmeye çalışınız,yoksa en azından o zulmü yapan, o zalimi Allah”a havale ediniz.Bunu da yapmıyorsanız belaların gelmesini bekleyiniz.Bana dokunmayan yılan bin yaşasın demeyiniz.Yoksa o yılan birgün mutlaka başınıza bela olacaktır. Mesela;dağın başında size saldıran ve canınıza kast eden bir yılanı; öldürdüğünüz,yaraladığınız veya def ettiğiniz için; hiç kimse sizden hesap sormaz ve soramaz. Belki;kendinizi savunmadığınız ve yılanın sokmasına mani olmadığınız için; acı ve cefayı siz; çekersiniz. Yanlış anlama;biz kanunları çiğne, adaleti sen yerine getir demiyoruz. Çünkü devletin;hakimi,savcısı,polisi ve jandarması vardır. *Soru:Hakikatlere ulaşmak içi; dünyayı terk etmek mi gerekir? Cevap:Helal şekilde; Çalışınız,üretiniz,kazanınız,yiyiniz,dağıtınız.Ama israf etmeyiniz.Kara günler, yaşlılığınız ve ahiret içinde,azık ayırınız. İlmin, malın ve kuvvetin önemini fark ediniz.Bunları insanlığın hayrı için ve helal bir şekilde kullanınız. Kendinize yapılmasını arzu etmediğiniz bir şeyi ,birbaşkası içinde arzu etmeyiniz.Çok arzu ettiğiniz bir şeyi elde edemediğiniz için de dünyaya ve Mevla”ya küsmeyiniz. Sizin;iyi ve güzel diye bildiğiniz;aslında kendiniz için şer;şer olarak bildiğiniz de kendiniz için;iyi ve güzel olabilir.Çünkü siz;kalbleri ve gönülleri ve gaybı bilemezsiniz. İnsanların; aslında Hz.Adem ve Hz.Havva”dan geldiğini düşünerek, uzaktan da olsa akraba ve kardeş olduklarını; Allah nazarında herkesin eşit olduğunu ve hiç kimseye iltimas geçilmeyeceğini,eninde sonunda; zerrece hayır işleyene mükafatının verileceğini,zerre miktar şer işleyene de cezasının verileceğini biliniz. Dünyayı da bütün bütün terk etmeyiniz.Yani kalben dünyayı terk ediniz. Yani;hiç ölmiyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışınız.Bazen inzivaya çekilmek gerekse bile bunu devamlı hale getirmeyiniz.Mesela;Hz.İdris peygamber;terzi, Hz.İsa peygamber; marangoz, Hz.Davut peygamber; kral,Hz.Muhammed peygamber;çoban vs.idiler. Dünyayı ve dini; terk etmediler.Peygamberlik vazifelerini ücret almadan yaptılar,hayatlarını idame ettirmek içinde çalıştılar.Çoban oldukları için gocunmadılar,kral oldukları içinde; böbürlenmediler. Evet tek koltukta iki karpuz gitmez ama iki koltukta iki karpuz gider.Kuş gibi uçabilmek için,çift kanatlı olunuz yani,hem maddi hemde manevi hayatınız için çalışınız.Her ikisinide birlikte orantılı şekilde götürünüz. İfrat ve tefritten kaçınınız.Namerte muhtaç olmamak için çok çalışınız, *Soru:Yerine ve zamanına ve makamına göre akıllıca hareket etmek ne demektir?Mütevazı olmak ne demektir? Cevap:Mesela;ileriden bir aslan geldiğini gördüğünüzde hemen tedbirinizi alınız.Aslan bana bir şey yapamaz, oda Allah”ın bir mahluku, her şey Allah”ın tasarrufunda, Allah istemese hiçbirşey olmaz diyip, okşamaya kalkmayınız.Çünkü sizde olan bu imanı; aklı ve temyiz kudreti olmayan Aslan”dan da beklemek; hiç akıl karı değildir. Aslana et,ata ot veriniz. Aslanın ve ayıların kafeslerine dikkatli ve mesafeli yanaşınız. Mesela; bir asker görevde ve savaşta;karada aslan ve havada kartal,suda kılıç balığı gibi; Azametli, heybetli, cesur,atik, güçlü,silahlı, korkusuz ve Celal sahibi olmalı. Ama evine geldiğinde ise; Cemal sahibi olmalı, çocuğuna karşı şefkatli, ve eşine karşıda nazik ve hürmetli olmalıdır. Kişi; kendi gözlüğünün rengi ile olayları renklendirmemeli,karşı tarafı ve üçüncü şahısların fikirlerini ve nasihatlerini ve şahitlerin beyanlarını dinlemeli.Bir bilene sorup istişare etmeli. Bilirkişiden rapor almalı. Mümkünse olay yerine gidip, keşif yapmalı. Tüm delilleri topladıktan sonra; Adaletli, doğru hakkaniyete uygun bir hüküm verilmelidir. Gerçeği ve maddi hakikatı bulmaya çalışılmalı,zandan ve suiniyetten sakınmalı.Hemen;karar verip; münakaşaya,hakarete,taarruza,kavgaya ve savaşa girişmemeli.Acaba ben mi renk körüyüm diye de bir doktora gitmeyi ihmal etmemelidir. Mesela;Siyah gözlüğünüz ile; kızıl bir elmayı, siyah görmeniz normaldir. Akıllı kişi odur ki;o siyah, yani; enaniyet gözlüğünü bırakıp, olaylara şeffaf bir göz ile bakmalı. Kendinizi; karşınızdaki sahsın yerine koyup, ”acaba aynı hareket bana yapılsaydı,ben ne yapardım”diye düşünmeli. Güçlüden değil,Hak”tan ve haklıdan yana olmalıdır. Bazen susmalı, bazen büyüklük gösterip bazı şeyleri görmezlikten gelmelidir. Mesela;her dediğiniz doğru olmalı ama her doğruyu söylemekte doğru değildir.Karı kocanın arasını düzeltmek için,bir can kurtarmak için veya savaş halinde her doğruyu söylemek doğru değildir.Yalana da hiçbir cevaz yoktur.O halde susmak en doğru bir iş olsa gerektir. Bindiğiniz dalı kesmeyiniz, bindiğiniz gemiyi batırmaya çalışmayınız, ekmeğini yediğiniz yere hainlik etmeyiniz.Yoksa;pirinci kurtarayım derken,evdeki bulgurdan da olabilirsiniz. Ve ummadığın ve ihtimal bile vermediğin bir taşın;başını yarması ve seni kahretmesi de imkan dahilindedir. Mesela; İlahlık iddiasında bulunan ve Hz.İbrahim peygamberi Urfa şehrinde ateşe atan,Nemrudu; kahreden şey; kör ve topal ve hasta bir sivrisinek tarafından öldürüleceğini kahinlerinden öğrenmesi idi. O sivrisinek,Allah”a;”Allah”ım beni niçin yarattın” diye sitem etmiş ve o çilekeş sineğine;cevaben, Allah; ”nemrud”u öldürmen için yarattım “diye ilham edip, taltif edip, memnun etmiş ve gönlünü almıştır. Nemrud; sarayının tüm pencere ve kapılarını kapattırmış ama İlahlık iddiasında ki Nemrut; anahtar ve burun deliğini kapamayı unutmuştur. Mesela;Kibirli ve her şeyi bildiğini zanneden şeytanı, kahreden ise; Allah”ın Habibi, kulu ve elçisi olan;Hz.Muhammed peygamberin doğumu ile; birdaha kesinlikle; gaybtan ve gelecekten haber almak için gökyüzüne yükselememesi,kahinlik mesleğini ve saltanatını; ümmi bir çoban yüzünden, ilelebed kaybetmesidir. Ve en büyük savaşın;evvelemirde,nefsiniz ve şeytanınız ile olan; imanı kazanmak veya kaybetmek, savaşı olduğunu da unutmayınız. Bu büyük savaşı kazandıktan sonra, dünyadaki diğer haksız savaşlara nasıl mani oluruz diye düşünmek ve engel olmak gerektir. Şayet size saldırı olursa da;meşru mudafa hakkınız kullanarak kendinizi savunun ve onlarla savaşın.Bunun içinde hazırlıklı,tedarikli ve tedbirli olun.Caydırıcı silahınızın ve ordunuzun olduğunuzu bilen düşman;size saldırmak için kara kara düşünecektir. Savaş haklı bir nedene dayanmalı.Zulüm olmamalıdır.Mesela;bir köyde bir masum,bin zalim dahi olsa;o köy yakılamaz.İlla ki;o masuma zarar vermemek gerektir. Savaşa mani olmak;savaşmaktan daha akıllıca bir iş olsa gerektir. Ey;bu dünya gemisinde misafir olan Aziz insanlar ve cinler; dünyanın kıyametine çalışmayınız. Daha iyi ve daha güzel bir hayat ve dünya için çalışınız. Mütevazı olmak;dilencilik yapmak veya kendini hakir göstermek veya işini bırakıp daha kötü bir duruma düşmek değildir.Her zaman daha iyi nasıl olur diye düşünmeli ve çalışmalı ve yükselmelidir. Kalem sahibi bilginlere,kılıç sahibi askerlere ve ululemre; Haktan ve hakikattan ve adaletten ayrılmadıkları sürece hürmet ve itaat ediniz. İşinizi ehil kişilere yaptırınız.Yöneticilerinizi ehil kişilerden seçiniz. İşinizi tam ve eksiksiz yapınız. Mesela;arabanızı iyi bir ustaya yaptırınız.Yani ustanın maharetine bakınız,yoksa ustanın gözünün ve teninin rengine,dünya görüşüne, cinsiyetine vs.bakmayınız. *Soru:Sıhhat nedir?Gerçek zenginlik nedir?İslamiyet nedir?İman nedir? Cevap:Sofradan istekli kalkınız.Yani doymadan kalkınız.Haddinden fazla yemek, hem sıhhati bozar hemde yattığınızda karabasana davetiye çıkarırsınız.Tıbbın piri, İbn-i Sina “sıhhat az yemektir” demiştir. Anne ve babanızın,sıhhatinizin,boş vaktinizin,gençliğinizin,aklınızın, zenginliğinizin,güzelliğinizin,gücünüzün,kardeşinizin,eşinizin,çocuğunuzun,kendinizin ve Azrail kapınızı çalmadan; ömrünüzün kıymetini iyi biliniz. Gerçek zenginlik; huzurdur.Huzur ise imandadır.İslamiyet hakka tarafgirlik ve teslim ve inkıyaddır;iman ise,Hak”kı kabul ve tasdiktir. İman;kalpte bir Nur”dur.O Nur”un bu dünyadaki ana kaynağı ise Kuran-ı Kerim”dir.O kitapın ilk ayeti “Ikra”yani “Oku”ile başlayıp,okunması için; “ Nur” dağında,Cebrail isminde bir melek vasıtası ile ümmi bir çoban olan Hz.Muhammed”de indirilmiştir.O kitabın müellifi ve sahibi ise Allah”tır. O çoban ;çoban yıldızı gibi; kaptanlara yol gösterici bir Nur”dur. Ay; Allah”ı; çoban yıldız ise Hz.Muhammed”i; kırmızı ise şehitlerin kanını temsil eder. *Soru:Biz gençlere ne tavsiye edersin?Bataklığa düşmüş insanları; kim,nezaman, nasıl kurtaracak? Cevap:Ey gençler kendinize uygun,münasip bir iş ve eş bulmak için çalışınız. Yoksa oruç tutunuz.Oruç ve evlilik nefsi dizginlediği gibi, şehveti söndürür. Batakhanelerin kapısına kepenk vurur. Zina hoş görülemez. Hiçbir ehl-i namus hatta en serseri bir kişide eşinin zina yapmasına razı olmaz olamaz.Bataklıkları ve batakhaneleri kurutmak gerektir.Çünkü mikrop ve hastalık yayarlar.Mesela;sıtma ve aıds gibi. Ey şeytanın ve deccalin bataklığa düşmüş ve düşürülmüş Aziz insan, elbet birgün senin feryadını işiten bir civanmert yiğit, çıkacak; seni ve tüm insanlığı, şeytanın ve deccalin o pis bataklığından kurtaracaktır. O yiğit neden sen olmayasın, Nemrudu öldüren; kör,topal,hasta bir sivrisinekten veya Hz.İbrahim peygamber için yakılan ateşi söndürmek için gelen küçücük bir karıncadan daha mı acizsin!Yoksa sende Mehdi”yimi bekliyorsun.Niçin sen Mehdi veya Mehdi misal;yani Mehdi gibi olmayasın,sana Mani olan mı var,yoksa olamazsın diyen mi var.Ey aziz insan;Hz.Adem peygamber soyundan geldiğini hiçbir zaman unutma. Haydi işverenler;sizlere çok görev düşmektedir.Bir kişiye iş vermek;o kişiyi bataklıktan çıkarmak veya bataklığa düşmeye engel olmak demektir.Haydi alicenablığınızı ve büyüklüğünüzü gösteriniz. Haydi görevliler,yetkililer,ahlak zabıtaları vs.;insanlar size güvenmekte ırz ve namuslarını,can ve mal güvenliklerini size emanet etmektedirler. Görevinizi eksiksiz yapınız. Aldığınız maaşı Hak edip;sonrada afiyetle yiyiniz. Yanlış anlama;biz kanunları çiğne, adaleti sen yerine getir demiyoruz veya görevlileri eleştirmiyoruz. Belki biz;adaleti ve görevini yerine getirmeye çalışanlara yardımcı ol diyoruz. Mesela; bir kişi boğuluyor,sende yüzme biliyor isen,hemen o kişiyi kurtar.Sonrada devletin yetkili mercilerine haber ver diyoruz.”Yok benim görevim ve işim bu kişiyi kurtarmak değildir” deme diyoruz.Bu çilekeş ve vefalı dünyamıza; bir küçücük bir fidan, bir ağaçta sen dik diyoruz. Mesela;İslam peygamberi,Hz.Muhammed ;aileleri tarafından diri diri mezara gömülen kız çocuklarını gömülmekten ve bir mal gibi alınıp satılan kadınları ve gençleri, batakhanelerden;faiz yüzünden inim inim inleyen borçlularıda, faiz bataklığından kurtarmış, faizide kaldırmıştır. Mesela;bugün bile kredi faizi yüzünden çok aileler, toplumlar hatta devletler perişan olmakta,yuvalar yıkılmaktadır. Çare;borcunuzu ödeyinceye kadar, zaruri ihtiyaçlar için harcama yapmak,çok çalışmak, bir daha faize tövbe demek gerektir. *Soru:Bütün ihtilal ve devrimlerin sebebi nedir?Ne yapmalı? Cevap:Şeytanın ve deccalin;dünyayı fesada veren ve çoğu ihtilallerin ve devrimlerin sebebi olan ve insanlar için dünyayı cehenneme çeviren,”sen çalış ben yiyeyim ve ben tok olayım başkası açlıktan ölsün bana ne” düşüncesini, ortadan kaldırmak ve sosyal; refah ve eşitlik ve adalet ve huzur için çalışmak, insanlığa yapılacak en büyük hayırlardan biri olsa gerektir. Emek ve sermaye; aralarına uzlaştırıcı, aklı da alarak, sulh içinde ve refah içinde yaşamalı, taraflarda suiniyet ve angarya olmamalıdır. Mesela, bina yapacak sermayesi olmayan fakir bir kişinin barakasını, zengin müteahhide verip onunla Hakkaniyet ile anlaşıp refaha ve zenginliğe kavuşması akıllı bir iştir.Mesela; yarıcılık,kooperatifçilik, imece vs. akıllıca bir işdir.Emek,sermaye ve akıl birleşmeli,çatışmamalı ve çatıştırılmamalıdır.Aklın yolu birdir.Yıkıcı değil,yapıcı olmalı. Zenginliğe ve zenginlere değil;zenginliğin topluma yansıtılmamasına, gelir adaletsizliğine,sömürüye, bencilliğe,suiniyete, haksızlıklara, zulme şeytanın üstünlük taslayan kibrine ve kendisini efendi,başkasını köle kabul eden batıl ve yanlış fikre karşı olmak gerektir. Ey, sermaye sahipleri;dünyanın ve kendi ulusunuzun ve vatanınızın istikbalini gözeterek, daima yatırıma ve üretime ve istihdama çalışınız. Parayı haps etmeyiniz.Gelir dağılımına dikkat ediniz. İşçileri bir köle gibi,kullanmaya kalkmayınız. İşçide; işverenin, iyiniyetini suistimal etmemelidir. Aziz insanlar size iş veren;işvereninize hürmet ediniz.Çünkü;çalışma karşılığında aldığınız ücret ile;imanınızı ve namusunuzu muhafaza ettiğinizi unutmayınız.İşveren de; çalıştırdığı kişileri kollamalı ve korumalı;suiniyetli kişilere hiçbir zaman fırsat vermemelidir. Medeniyetin tekamülü ile; kölelik devri kapanmış.Hürriyet,eşitlik ve malikiyet devrine girilmiştir. Kast sistemi de fıtrata aykırıdır. Herkese;fırsat eşitliği sağlanarak,terakkinin ve yükselmenin önü açılmalı.Görev; Hak edene ve ehil kişilere verilmeli, iltimas ve kayırma olmamalıdır.Fakirlik ve kölelik bir kader olmaktan çıkartılmalı; herkes zengin,akıllı, güçlü,güzel ve Aziz olmalı.Daima yükselmelidir. Hem devrim;akıllarda ve gönüllerde olmalı;zülüm,kargaşa ve anarşiye sebep olmamalı;bilakis daha iyiye,daha güzele,daha doğruya vesile olmalı,fakirler ve toplum bundan zarar görmemelidir. Ey ehl-i kitab; birbirinizle mücadele etmek yerine; tüm insanlığın ve mahlukatın; şeytanın ve deccalin hile ve desiseleri ile, içine düştüğü sıkıntı ve belalardan kurtulması için çalışmak ve ittifak etmek daha akıllıca olsa gerektir. Birbiriniz ile mücadele etmek;sizi güçsüzleştirdiği gibi ;şeytana ve deccale ise; maddi ve manevi güç verir. *Soru:Şeytan kimdir,amacı nedir? Cevap:Şeytan”ın aslı cin olup ateşten yaratılmıştır.İnsanın apaçık, bir düşmanıdır. Mahlukatı,Allah”a düşman etmek için fırsat kollar. Bu hayatı insanlar için cehenneme çevirmeye çalışır. İnsan, şeytan”dan herbakımdan üstündür.Mesela;Hz.Süleyman peygamber, cinleri emri altında tutmakta ve cinlere istediğini yaptırabilmekte idi. Fakat şeytan”ıda hafife almamak gerekir.Çünkü Hz.Adem babamız ile Hz.Havva annemizin cennetten çıkmasına vesile olmuştur.Biz şeytanın inadına,bu dünyayı cennete çevirmek için çalışmalıyız. Dikkat ediniz!Allah”ı inkar etmemek ayrıdır,Allah”a iman etmek ayrıdır.Allah”ı inkar etmek ise;hiçmi hiç akıl karı değildir. Daha önce meleklere bile ders veren,şeytan, kibrinden dolayı; Allah”ın “ Ademe secde et” emrine karşı gelmiş.Bu yüzden; Allah’ın Rahmetinden kesin bir şekilde kovulmuş ve imtihanı kaybetmiştir. Hem Allah”ın buğdayından ekmek yap ,suyundan iç;hemde hainlik et, öyle mi!Kim ki; ekmeğini yediği kapıya hainlik etmiştir;o hain; o kapıdan kovulmayı Hak etmiştir. Fakat şeytan; Allah”tan,süre istemiş, Kıyamet vaktine kadar, kendisine sınırlı bir süre verilmiş.”Bende Senin ihlaslı kulların hariç,herkesi Sana düşman edeceğim ve onları azdıracağım” diyen şeytan; Hz.Adem peygambere ve nesline karşı,büyük bir savaş başlatmıştır. Sakın sizi şeytan, Allah afedicidir diye yanıltmasın. Çünkü, Allah af edicidir ama, kul hakkı hariçtir.Allah”tan korkunuz.Çünkü Allah,aynı zamanda “Kahhar”dır.Nice milletler Allah”ın kahredici gücü ile tarih sahnesinden silinmişlerdir.Mesela;Hz.Nuh Peygamber zamanındaki tufanda olduğu gibi. Eğer savaş istiyorsanız; şeytan ve deccal ile savaşınız. Sivrisineklerle uğraşmak yerine;mikrobun asıl kaynağı olan bataklığı kurutunuz.Bir suçu işleyen sanık ile birlikte; insanları suça iten, kullanan ve para ile satın alan;perde arkasındaki suçu işlettiren; azmettiriciyi hele hiç unutmayınız. Sanığı cezalandırmadan önce,suça sebep olan nedenleri; işsizliği, cahilliği, fakirliği,acizliği,caresizliği, kaldırarak; suçu önleyici tedbirler alınız. Suçluyu öyle bir ceza ile ürkütünüz ki ;o sucun yanına bile yanaşamasın. Gaye o ürkütücü cezayı vermek değildir,caydırmak olmalıdır. Yoksa o suçlu; suçu tekrar işlemeye devam edecek toplumun huzur ve sukununu bozacaktır. Mesela;Göze göz,dişe diş diye;bir ceza olsa. Kimse adam öldüremez. Çünkü kendisinede aynı cezanın verileceğinden korkar,yapmaz,yapamaz. Hem kan davası diye bir şeyde olmaz ve olamaz.Cezalar caydırıcı olmalıdır.Yani suçu önleyici olmalıdır.Yoksa ceza; amaç olmamalıdır. Önce tedbir sonra terbiye sonra ceza. Islahı gayr-i mümkünse ve cezasıda idam ise infaz etmek gerektir.Çünkü dönüşü mümkün olmayan bir yola giren suçlu için en hayırlı yol hem kendisi,hem ailesi, hemde toplum için cezanın infazıdır. Sakın şeytanın iman edeceğini düşünerek ona acımayınız,ona dua etmeyiniz ve onu dost edinmeyiniz. Hz.İsmail peygamber gibi ve Hacıların Hac”da şeytanı taşladıkları gibi;her zaman ve heryerde şeytan ile savaşınız. Çünkü; kendinizin,biricik ve birtaneniz olan yavrunuzun ve sevdiklerinizin ebedi cehenneme girmesine vesile olan şeytana hiç acımamak gerektir. Şeytana acımak, sevdiklerinize ve kendinize acımamak demektir.Suyun uyuduğunu,ama düşmanın uyumadığını biliniz,her zaman tedbirli olunuz. Ey insanlar ve cinler; sizin maddeten ve manen yükselmenize mani olan şeytanın; size takmış olduğu zincirleri kopararak ve manileride ortadan kaldırarak,kölelikten kurtulup; özgürlüğünüze kavuşunuz.O sinsi ve gizli düşmanınıza ve düşmanlarınıza karşı,bir sürü ve ordu gibi ittihad ediniz. Sürüden ayrılmayınız.Irk,din,dil,renk vs.nedenler ile de bölünmeyiniz. Gerçek savaş;şeytana ve nefsinize esir olmamak; onları dinlememek ve onlar ile mücadele etmek;onlara galebe çalmaktır.Gerçek özgürlük ise; ruhen ala-i illiyyine uçmak,bedenin sıhhatini korumak ve maddeten ise helal yoldan daima yükselmek demektir.Yoksa;helali ve haramı bilmeden gözetmeden; her haltı işleyerek yükselmek demek değildir.Yani Hz.Davud peygamber ve Hz.Süleyman peygamber vs.gibi,hem maddi hemde manevi makamların en zirvesine yükselmek peygamberler gibi olmak gerektir. *Soru:Mucize,keramet ve sihrin aslı nedir?Deccal ve Mehdi kimdir? Cevap:Bir zaman iki ayna var imiş,her iki aynada yüzlerini gökteki güneşe çevirmiş.Aynalarda akseden,tecelli eden güneşi, her iki aynada insanlara çevirdiğinde; insanların gözlerini kamaştırmışlar. Aynalardan biri;ben insanların gözlerini kamaştırdım diye;kibirlenmiş ve kendisinde bir şeyler olduğunu, tevehhüm, zan etmiş. Diğer ayna ise mütevazı bir şekilde,aslında kendisinde bizatihi bir şey olmadığını,gökteki güneş olmasa bir hiç olduğunu, önceki aynaya söylemiş. İşte gururlu ayna, sihir,fal ve büyü gibi menfi ve zararlı ilimler ile ilgilenip insanlara zarar veren ve insanları kendisinin etkilediğini ve her şeyi bildiğini zanneden ve sihir yapan ve nazar veren, şeytan ve deccal gibidir. Ama mütevazı ayna ise mucize ve kerametin asıl sahibinin Allah olduğunu bilen, dünyevi,fenni,müspet ve uhrevi faydalı ilimler ile ilgilenip insanlara faydalı olan bilge kişidir. Mesela;Hz.Musa”nın asası ile denizin ikiye ayrılması ,Hz.İsa”nın; Allah”ın izni ile ölüleri diriltmesi, Hz.Muhammed”in bir işareti ile, gökteki ayın ikiye bölünmesi hadiseleri birer mucize olup, bunlar Allah”ın iradesi ve kudreti ile olmuş.Hiçbir zaman,hiçbir peygamber; gösterdiği ve mahzar olduğu mucize ile övünmemiş, sadece insanlara ve cinlere; peygamber olduklarını kanıtlamak ve ikna etmek için mucize göstermek zorunda kalmışlardır. Gıbta edilecek kişi gökteki güneşin ısı ve ışığına mazhar olan kendisini güneş zannetmeyen ama güneşi gösteren,bir ayna olduğunu unutmayan kişidir.Bu aynaların en güzelleri peygamberlere aittir.En kötüleri ise şeytan ve deccal gibilere aittir. Şeytan ve deccal gibi kötü kişilerin şerrinden Allah”a sığınmak gerektir.Çünkü insanları ve insanlığı tesirleri altına almakta ve aldatmakta, insanlığın ve medeniyetin mahvına sebep olmakta; bu nedenle de şeytanın;kuklası,maskarası ve aleti durumuna düşmektedirler. Mesela;deccal sihir ve manyetizma ile insanları etkileyecek,gözlerini kamaştıracak ve ilmi kötüye ve nefsine kullanıp insanlara zulmedecek, şeytanın dolduruşuna gelip,İlahlığını ilan edecektir. İnsanlığa faydalı bilgileri, başkaları ile de paylaşınız, yayınız.Teorik bilgilerinizi,pratiğe dökünüz.Mümkünse insanlık ve medeniyet için yeni icatlar, keşifler yapınız,olduğunuz yerde saymayınız.Sizden sonraki nesil için faydalı bir şeyler yapıp güzel bir miras bırakınız.Ahiret de sizi kurtaracak bir eseriniz olmadan, ahirete göç etmeyiniz. Zaman;hakikat zamanıdır.Bir kişinin; sizin sayenizde Hak ve Hakikatleri öğrenmesi; sahralar dolusu kırmızı koyunu olan bir zenginin; koyunların hepsini, fakirlere, sadaka olarak dağıtmasından, daha hayırlıdır.Bana bu bilgileri kimse öğretmedi; diyen kişinin hesabı; bilenden ve bildiği halde susan herkes den sorulacaktır. Sizde;sorumluluktan kurtulmak için; şimdi öğrendiğiniz bu bilgileri,önce aileniz ve sonra herkes ile paylaşabilir,başka dillere tercüme edebilir, internet sitenizde yayınlayabilir veya arkadaşlarınıza dosya olarak gönderebilirsiniz vs. Bilgiyi kendinizde haps etmeyiniz ve bu bilgileri herkesin bildiğini de zannetmeyiniz. Bu bilgilerin Kuran-ı Kerim; okyanusundan bir zerre olduğunu bilip;o okyanusun en derin yerine dalıp,bilgi hazinelerini çıkarınız ve o hazineleri başkaları ile de paylaşınız.Çünkü; mal,bilgi ve güç;paylaştıkça artmaktadır. Her zaman;fikri hür,vicdanı hür, gerçekçi ve gerçeklere açık olunuz. Körü körüne bir şeye veya kişiye bağlanmayınız,aklınızı çalıştırınız.Yani kula, kul olmayınız;Abdullah olunuz.Çocuk ile çocuk,büyük ile büyük olunuz.Her şeyin; Allah”a muhtaç olduğunu hiçbir zaman unutmayınız. Doğruyu,alınız;yanlışı ve batılı atınız.İfrat ve tefrittende sakınınız. Mesela;dinsizlik ve dini taassup gibi.Dini taassup;Kuran-ı Kerimin ve dinin; cahil kişilerce yanlış bilinmesi ve bu nedenle,insanların; dinden soğuması ve dine düşman olması demektir.Dinsizlik ise; dindarlara ve dine; hak ve hakikatlere, düşman olmak demektir. Mesela;matbaa’ya günah demenin ne akıl ile nede din ile bir alakası olamaz.Din teknolojiye değil;aklını çalıştırmayan akılsızlara karşıdır. Mesela;bir lokma bir hırka;vatan ve millet;eşitlik ve özgürlük vs. felsefeleri ile dini veya siyasi;muritlerini,üyelerini,mensublarını, milletini,insanları,devletleri; uyutan.Kendisi,refah ve zenginlik içinde yüzen ve insanları ve devletleri; sağ,sol,laik,anti laik,siyah, beyaz, dini,mezhebi, ırki,vs.ayrılıklar ile birbiri ile çatıştıran;bütün güçleri yok ettikten sonra, kendi adamlarını kilit noktalara yerleştirip ülkeleri işgal eden ve soyan; hilebaz düzenini ve iğrenç çarkını, savaş,terör,silah, uyuşturucu,kara para,faiz,kadın ve köle ticareti ile sağlamlaştıran; değil insan;ancak yalancı, düzenbaz, zalim,katil,sahir, nazarı değen,alçak, tefeci, hırsız, namert,bir münafık ve hain olabilir ki; ona deccal derler. Dinsizlik ve ifsat komitelerinin başını çeken deccal;öyle münafık birisidir ki;insanlara dindar gözükecek.Yani mensup olduğu milletin manevi değerlerine zahiren saygılı gözükecek.Dini taassubu,batıl ve hurafeleri; sanki din imiş gibi gösterip;cerbeze ve sihir ile insanları dine düşman edecek ve kurnazca dini ve siyaseti kullanıp, insanları; dinsizlik bataklığına atacaktır. İman ile küfür aynı anda aynı yerde olamazlar. Mesela;iki partiye aynı anda üye olmak siyasi partiler yasasına göre de yasaktır.Hem Kuran-ı Kerim”deki sağ,sol ayrımı ile siyasi partilerdeki sağ,sol ayırımı aynı değildir.Buna dikkat etmek gerektir. Size göre sol olan,sağ;sağ olan da sol olabilir.Hem hain Deccalin; sağı, solu da belli değildir.Sağ gösterip sol;sol gösterip sağ vurabilir.Hem o hain; hem sağın hem de solun düşmanıdır. Çünkü o;kendisinden başka rakip kabul etmeyen bir münafık ve yalancıdır.Emanete de hainlik eder. Her asırda ve her millet de;mehdi ve deccal misal kişiler çıkar.Bütün insanlar ve milletler imtihana tabidir ve tarih tekerrür eder.Hem adları lazım değildir. Hem;imtihan sırrını bozmamak gerektir.Hem;insanlar imtihan edilmeden,cennete gireceklerini mi zannediyorlar! Kurduğunuz beynelminel gizli,sinsi ve yasa dışı örgütler ile;Dünyayı soyup, insanları köleleştirip,milli servetleri ülke dışına kaçırıp, zenginlik ve refah içinde yüzdüğünüzü ve dünyayı kendinizin yönettiğinizi mi zannediyorsunuz! Hem halkın kendi kendini yönetmesine de müsaade etmiyorsunuz.Hem siz cumhuriyete bile karşısınız.Ama;her akıl ve güç sahibinin üstünde de bir akıl ve güç vardır.O güç bir gün mutlaka sizi yerin dibine geçirecektir.Hem bir gün elbet öleceksiniz. Hem bundan da asla kuşkunuz olmasın. Mehdi; Aziz insanları dinsizlikten ve dini taassuptan kurtaracak.Fakat; hem deccal, hem de deccalin;makam ve mevki ile kandırdığı yarım hocalar;Mehdi”ye cephe alacak ve karşı geleceklerdir.Yarım hoca dinden, yarım doktorda candan eder diye boş yere denilmemiştir.Sakın yanlış anlama; din alimlerine ve doktorlara, her zaman hürmet edilmelidir. Hem; deccalin kılıçı çok keskindir.Hem o kılıç sahibinide hafife almamak gerektir.Hem bütün ihtilal ve devrimlerde o gizli hainin parmağı vardır.Hem o gizli haini de herkez bilemez. Hem onu ancak Hz.İsa peygamber öldürebilir.Hem Hz.İsa peygamber ölmüş ve öldürülmüşte değildir.Hem annesi Hz.Meryem;saf ve tertemiz bir şekilde ve hiçbir erkek ile ilişki kurmadan;Allah”ın bir mucizesi olarak;Hz.İsa peygamberi doğurmuş.Hem daha kundakda iken de; konuşmaya başlamıştır. Hem Allah;imtihan sırrını bozmadan;hikmeti gereği,Hz.İsa peygamberini; gönderip; Haddi aşan ve mazlumların ahını alan; deccali tam vaktinde öldürecek,sonra da;başta Hz.Muhammed peygamber ile diğer peygamber ve tüm kutsal kitap ve sahifeleri; tasdik ve teyid edecektir. Sakın yanlış anlama;Hz.İsa peygamber yeni bir din ve kitap ile gelmiyecek, önceki peygamber ve kitapları teyid ve tasdik etmek için gelecektir. Hem herkes Hz.İsa peygamberi tanımıyacak.Yani imtihan sırrı hiçbirzaman bozulmayacak,hayat ve imtihan devam edecek,yeni gurublardaki insanlar ve cinler,yeni imtihanlara girecek.İlahlık taslayanlar ise herzaman olduğu gibi yerin dibine geçirilecektir. Dinsiz bir millet yaşayamaz.Sadece manevi veya sadece maddi kanat ile de uçamazsınız.Hem maddi,hem de manevi kanat ile ve birbirleriyle orantılı ve ahenkli olmak şartıyla uçabilirsiniz. Malın; kırkta bir zekatı olduğu gibi, ilmin ve kuvvetinde bir zekatı vardır.Bilen ile bilmeyen bir değildir.İlim mümin”in yitiğidir, nerede olursa alır.İlim Çin”de de olsa alınız. Hayatta, en hakiki mürşid ilimdir. Faydalı tüm ilimlerden istifade ediniz, ettiriniz. Beşikten mezara kadar faydalı ilim öğreniniz. Okuyunuz,okutunuz.Ne demiş Yunus Emre,’İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir,sen kendini bilmez isen ilim nice okumaktır.’ *Soru:Dünyadaki;hadsiz kötülüklere, günahlara, cinayetlere,Allah; niçin Mani olmuyor, zalimleri niçin hemen cezalandırmıyor? Cevap:Şu an imtihan vakti olduğundan;imtihanın huzur ve sukununu bozmuyor,yalnız huzuru bozanları ve kopya çekenleri tespit edip sessizce dışarı çıkarıyor.İmtihanın,ahengini bozmamak ve talebeleri korkutmamak ve imtihanı amacına ulaştırmak ve sonsuz şefkatinden dolayı ve bir aile reisi gibi,cezayı bazen hikmeti gereği erteliyor ve mahlukatına son nefesine kadar süre veriyor.Ola ki yanlış yoldan döneler,ola ki hidayete ereler. Hem,eğer her haksızlıkta Allah size bir tokat vursa idi o zaman herkes korkudan,zoraki iyi olur ve hayat yaşanmaz bir hal alır, idi. Hem bizlere seslenmediğini nerden biliyorsun.Hem Habibi olan ve Hz.Muhammed”e indirilen ve Allah”ın kitabı olan Kuran-ı Kerim ile bizlere her zaman seslenmektedir. Hem, Allah; ”emir ve yasaklarıma uyun,haksızlık ve zülüm yapmayın,iyiliği emredin,kötülüklere de Mani olun demiyor mu? Sem olan Allah,her şeyi duymakta. Basir olan Allah,her şeyi görmekte. Habir olan Allah ise her şeyi duymaktadır.Her şey melekler tarafından kayıt altına alınmakta ve ahirette bir mahkeme-i kübrada, delil olarak saklanmaktadır. Hem haddi aşanları yerin dibine geçirmediğini nerden biliyorsun.Herhalde Allah”ın tokadının sessiz olmasından olsa gerektir. Hem imtihan olmasa idi; Elmas ruhlu peygamberler ile kömür ruhlu şeddatlar,nemrutlar,fravunlar nasıl ayırt edilecekti?Şayet öğretmen soruları bazı talebelere iltimas yapıp önceden dağıtsa veya kopyayı serbest bıraksa idi;hem imtihanın sırrı bozulacak,hem hayatın ve imtihanın zevki kalmayacak, hem de çalışkan talebeye ve çalışana haksızlık ve Adaletsizlik olacak ve hem de terakki ve yarış olmayacak, hem medeniyet ve insanlık yerinde sayacak, hem de öğretmene haklı bir itiraz yapılacak idi. Mesala;silaha harcanan paranın cüz-i bir miktarı açlığa ayrılsa,dünyada yoksulluk kalkacak. Herkes hakkına razı olsa;dünyada davalar,kavgalar, savaşlar olmayacak.Herkes evinin önünü dahi süpürse,çevremizde hiç çöp kalmayacak idi. Allah”ın”içki içmeyiniz,kumar oynamayınız,fuhuştan,fal oklarından, sihirden uzak durunuz,faiz almayınız,haksız yere bir cana kıymayınız, kötülüklere mani olunuz,Allah”a; ortak koşmayınız vb.”emir ve yasaklarına uymayan sen, savaşlarla dünyayı yakıp yıkan sen,Allah”ın kanunlarını ve düzenini yürürlükten kaldırdığını zanneden ve bununla övünen sen, Allah”ın gücü yetiyorsa;kanunlarını ve düzenini geri getirsin diye;Allah ile dalga geçen ve kafa tutan sen,haksızlıklara ses çıkarmayan ve görevini yapmayan ve görevini kötüye kullanan sen;doğruyu söyleyenleri kovan ve cezalandıran sen; sonrada sorumluluktan ve cezadan kurtulmak için suçu kadere ve Allah”a yıkmak isteyen,sen! Hem tabiat,tabiat kanunu ve tabiat ana dediğiniz aslında Allah”ın; kanunu, düzeni ve bir mücessem kitabıdır.Hem insan bu kainatın küçük bir örneğidir. Hem tabiat kitabını da iyi okumak gerektir. Hem;tabiat kitabını okuyan ve sırlarını açığa çıkaran; medeniyetin ve insanlığın yükselmesi için çalışan,keşifler yapan; üniversite öğretim görevlilerine, alimlere, öğretmenlere, mühendislere,doktorlara, mucidlere, bilginlere, bilgelere vs. saygı göstermelidir. Evet;dinde zorlama yoktur, teklif vardır.Allah’a hiç kimse iman etmese veya kanunları ve düzeni alaya alınsa veya uygulanmasa veya gece gündüz yarattığı tüm varlıklar;Allah’a küfür ve isyan etseler yinede Allah onların rızklarını verir.Ama; imtihan bittikten sonrada çetin bir hesap vardır. Hem Allah çok Sabır”lıdır ve ansızın yakalar. Sakın yanlış anlama;biz diyoruz ki;madem siz kendi beşeri kanunlarınız ile yönetiliyor iseniz;Allah”a niçin isyan ediyorsunuz ve suçu niçin kadere yıkıyorsunuz!Hem;beşeri kanunlarınızı ve düzeninizi beğeniyor iseniz;Devletinize ve rejiminize niçin karşı geliyorsunuz! Belki biz diyoruz ki;en kötü bir kanun ve nizam dahi, kanunsuzluktan ve anarşiden iyidir ve haydi kanun koyucuları,yetkililer, görevliler, aile reisleri,insanlar ;gece gündüz çalışıp, makus talihinizi değiştirin diyoruz. Çünkü, Aziz olan insan; her şeyin en iyisine ve en mükemmeline layıktır. Hem herhangi bir devletin;kanunlarını ve düzenini; veya bir dini veya inancı,kişi veya kurumları tezyif;tahkir ve rencide etmek doğru değildir. Hem; şeytana ve deccale karşı; insanları ve cinleri uyarmak;sizi ve ailenizi,dostunuzu,sevgilinizi; öldürmeye ve zehirlemeye çalışan, yılandan sizi haberdar etmek ve korumak ; güzel ve doğru olsa gerektir. Hem biz insanı severiz.Hem insanlar da zaten Allah”ı çok sever;Allah”ta insanları çok sever. Hem; Yaratılanı;Yaratan dan dolayı sevmek gerektir. *Soru:Yavruma doyamadan vefat etti,ne yapmalıyım? Cevap:Ey Aziz ;eceli ile vefat etmiş küçük çocuklarınız size ahired de şefaatçi olacaklar;”annemi,babamı isterim “diyerek sizi cehennemden kurtaracaklardır.O halde sabrediniz. Çocuklarınızı ve rahimlerdeki ceninleri de rızk endişesi ile öldürmeyiniz.Yoksa;ahired de o masum çocuklar,sizden ve iştirakçilerinizden;davacı olacaklardır. *Soru:Kıyamet ne zaman kopacak? Cevap:Kıyamet sen öldüğün vakit kopacak.Eğer bu soru ile; kainatın kıyametini kastetmiştim diyorsan;elbetteki bir gün onunda kıyameti kopacak.Hem “ben öldükten sonra isterse Tufan olsun bana ne” diyen sen değilmisin. Hem kendi ecelin ile birlikte kıyametin vakt-i zamanını bilmek; hayatı sana zehir eder.Ecelin gizli kalmasının bir hikmeti de bu olsa gerektir. Farzedelim ki; 120 sene sonra;şu kainatında kıyameti kopacak.Şu anda yaşlı dünyamızda misafir olan altı milyar kusur insanın; ekseriyeti o vakit kabirlerinde olacaklardır.Kıyamete yetişenler bizzat,daha önce vefat etmiş ruhlar ise; kabirlerinden o dehşetli anı bir manada göreceklerdir.Tüm ruhları kabzeden Azrail”in canınıda,Allah alacak.Ve Allah “bu mülkün sahibi kimdir” diyecek;ama hiç kimseden ve hiç bir şeyden ses çıkmayacaktır.Bunun üzerine Allah; kendi sorusunu kendisi cevablayarak”bu mülkün sahibi Vahid ve Kahhar olan Allah”dır”diyecek. *Soru:Kıyamette; güneş nasıl batıdan doğacak? Cevap:Belki bir yıldız,dünyamıza çarparak, dünyanın dönüş yönünü tersine çevirecek ve güneş batıdan doğacaktır. Velev ki;bu yıldız dünyamıza çarpmasa ve dünyanın yakınından geçse bile; okyanusları kendine çekecek, Hz.Nuh peygamber zamanındaki tufanda olduğu gibi okyanuslar,denizler,göller ve nehirler yükselecek ve medeniyet birkez daha gark olacak veya nükleer silahların hepsi birden aynı anda ateşlenip;o füzeler mermi gibi çilekeş dünyamızın vefakar bağrına saplanıp,mevtine yol açacaktır. Ey şeytan; sende;her an,ansızın kıyametin kopmasını ve defterinin dürülmesini herhalde istemezsin.Kaderinin ve ecelinin; topraktan yaratılan; Ademoğlunun ve Allah”ın elinde olduğunu hiçbir zaman unutma. Allah”ın “Ademe secde et” emrinin hikmetini anla;titre ve kork. *Soru:Acaba; cennetlikmiyim,yoksa cehennemlikmiyim? Cevap:İnsanlar korku ile ümit arasında olmalı. Acaba cennetlikmiyim, yoksa cehennemlikmiyim sorusunu merak etmek yerine, en kötü ihtimali göz önüne alarak, tedbirimizi almak; daha akıllıca bir iş olsa gerektir. Son nefese kadar, kimin ne olacağı,(mesela;şeytan hariç) bizce mechuldur.Ölünce değil,şimdiden ve daima ” Aman ya Rabbi” demeliyiz. Ancak, Allah; kimin ne olacağını,kıyametin vakt-i saatini önceden bilmektedir. Fakat;bilmek; istemek demek değildir.Yani, Allah;herzaman imtihana tabi herkesin,cennete girmesini arzu eder. Mesela;Anneniz ve babanız sizi sırtından indirip haydi hayata ve çalışmaya ve üretmeye dediklerin de; onlara düşman olmayınız ve yaşlandıklarında onlara “of” bile demeyiniz. Kartal;yavrusunu kayalıklardan;öldürmek için değil uçmayı öğrensin diye bırakır. Hiçbir ebeveyn,yani anne ve baba; çocuğunu ateşe atmaz.Ancak, o hayırsız evlat ;anne ve babasını öldürerek;cehennemi Hak eder. Halbuki;anne ve babası; daha küçücükken kendisini şefkatle büyütmüş, her şeyden esirgemiş idi.İşte;Bismillahirrahmanirrahim”in bir manasıda budur.Çocuklarınıza güzel isimler koyunuz.Onları güzel bir şekilde terbiye ediniz ve yaşadığınız zamana göre güzelce yetiştiriniz. Ey masumlar,biçareler, mahsunlar,garipler,fakirler ve hakkı gasp edilenler: sakın zalim zenginliği ve izzetiyle;masum ise fakirliği ve zilletiyle bu dünyadan göçüp gitti diye üzülmeyiniz ve isyan etmeyiniz. Sizlerin hakkınız zayi edilmeyecek,bir mahkeme-i kübrada, eninde sonunda Müntakim ve Kahhar ve Adil olan Allah; sizin hakkınızı zalimden alıp size geri verecektir. Ahired de;mal, mülk, para, iltimas, kariyer,rütbe, unvan soy,sop vb.geçmediği için;ya zalimin sevapları size verilecek veya sizin günahlarınız zalime yüklenecektir. Cennette huzur ve güven ve zenginlik içinde; ebedi yaşayacak;dünyadaki fakirliğinizin,çaresizliğinizin ve acizliğinizin intikamını; cennette fazlasıyla doya doya çıkaracaksınız. Dikkat ediniz;imtihan ve hesap; zor ve çetindir.Ne mutlu;o zerre kadar imanı muhafaza edene,ne mutlu; iman ile son nefesini verene. *Soru:Hayat kaç tabakadır? Cevab:Hayat; beş tabakadır.Birinci tabaka;şu anda yaşayan insanlara aittir. İkinci tabakada;Hz.Hızır ve Hz.İlyas peygamber.Ücüncü tabakada, Hz.İdris ve Hz.İsa paygamber.Dördüncü tabakada, şehitler.Beşinci tabakada ise vefat etmiş insanlar vardır. Hem Hz.İdris peygamber;cennettedir ve vefat etmişde değildir.Hem Hz.İsa peygamber ölmüş veya öldürülmüşte değildir.Hem Hz.Hızır hayattadır;içimizde dolaşmaktadır.Hem şehidler;öldüklerini bilmezler ve güzel bir hayatları vardır. Hem Hz.Muhammed peygamber;bizden birisi gibi vefat etmiş,kabri; Medine şehrinde;cesedi hala bozulmamış ,ismi ile musemma yani Mustafa, yani saf olup;Ruhu bizimledir.O;alemlere Rahmet olarak tüm ins ve cinne gönderilmiş;siyah,beyaz,sarı,kırmızı tüm insan ırklarının ve tüm cinlerin peygamberi; hatem-ül enbiya ve ahirzaman peygamberidir. Dikkat ediniz;O peygamber cinlerinde peygamberidir.Hem ismi; Mustafa gibi saf ve iyiniyetli kişilere de hürmet etmek gerektir.Hem Allah;Habibi Hz.Muhammed peygamberine herzaman; salat ve selam etmektedir. *Soru: Ruh nedir,nefis nedir?Ben;neyim?Ölümün hakikatı nedir? Cevap:İnsan;ruh ve bedenin birlikteliği.Mana ve maddenin bileşimi. Şoförü ve kaptanı olan; bir araba,bir gemi veya bir uçaktır.Ruh insanın aslıdır,kendisidir.Mahiyeti;can”ı,nefsi olan;göz,kulak, kalb,sır, akıl, irade,sorumluluk sahibi,ölümsüz; bir kanundur. Mesela;Yerçekimi kanunu gibi.Ama yerçekimi kanununun yukarda belirtilen vasıfları yoktur. Ruh”un; dünyadaki işleri yapabilmesi için; elbisesi,evi,sarayı,bineği mahiyetinde olan bedene ihtiyacı vardır.Ruh; beden sarayının efendisidir. Nefs ise bu sarayın bekçisidir,hizmetçisidir.Bedendeki kuvve-i şehvet ve gadabiyet merkezidir.Mesela;iç alemde;kandaki alyuvarlar vücuda gelen besinleri alır, akyuvarlar ise zararlı mikropları öldürür.Dış alemde ise insanın ağzı,dişi besinleri alır,kolu bacağı,kafası kendisine saldıran düşmanı def eder. Aynen bu misallerde de görüleceği üzere sarayın bekçisi olan nefsin vazifesi; bedeni korumak ve bedenin levazımatını tedarik etmek ve efendisi olan Ruh”a hizmet etmektir. Bedene helal rızk vermek gerektir.Mesela;arabanız benzinli ise mazot alırsanız yolda kalır motoru bozarsınız,şayet jet benzini alırsanız da sizi uçurur ve kazaya sebep olabilirsiniz.Helal rızk keyfe kafidir.Arabanın fabrikasyon ayarlarını, yani Allah”ın yarattığı; bedenin sıhhatini ve ruhun saflığını bozmamak elzem ve gereklidir. Mesela;Vücuda;İçki ve uyuşturucu madde almayınız.Bu hem aklı iptal eder,hem de sizi sorumluluktan kurtarmaz ve hem de işlediğiniz suçtan dolayı da aynı cezayı alırsınız ve indirim sebebi olmadığı gibi, verdiğiniz maddi ve manevi zararlarda sizden tazmin edilir. Nefsi; kullanmak,korumak,dizginlemek, terbiye etmek gerektir.Yoksa bineğiniz olan nefsi öldürmek hem akıl karı değildir.Hemde intihar demek olur ki, kesinlikle yasaktır.Nefsin dizginleri,daima ruhun elinde olmalı,gerektiğinde çekmeli,gerektiğinde gevşetmeli,ama hiçbir zaman dizgini bırakmamalıdır. Nefsi, şımartıp;beden sarayında, ruh”a karşı;darbe ve ihtilal yapmasına da izin verilmemeli.Hem reis-i cumhur hükmünde olan ruh;aynı zamanda başkomutan olduğundan;nefs,ruhun emrinde emirber bir nefer olmalı,meşru emirlere herzaman itaat etmeli ve ruhu esir almamalıdır. Bedenimizin hücreleri her altı ayda bir yenilenmekte.Yani her altı ayda bir;ruh;elbisesini değiştirmekte yeni bir cehreye bürünmektedir.Bunu yeni doğmuş çocuklarda veya muhtelif yaşlardaki resimlerinizi karşılaştırarak;ibret ile izleyebilirsiniz.Ama siz değişmezsiniz. Akıl ise; Ruh”un müsteşarı yani akıl hocası,yol gösteren bir deniz feneridir.Ruh”a yol gösteren bir Nur”dur.Kuran-ı Kerim ise, manevi bir güneş,bir mürşid, bitmez ve tükenmez bir bilgi hazinesidir. Ey deniz feneri hükmünde olan aklına ve mercimek büyüklüğündeki hafızasına güvenen ve iki küçücük hücreden yaratılmış insan;haddini bil ve Allah”ına şükret ve Allah”dan her zaman kork ve titre. Ruh ise; beden gemisinin kaptanıdır.Mesela bir ülke düşünelim.Ruh o ülkenin reis-i cumhuru, akıl veziri ,nefs ise kuvve-i gadabiye olan ordusu ve kuvve-i şeheviyesi olan hazinesidir. Bir ülke; hazinesi dolu,ordusu güçlü ve yöneticileri akıllı ise; ilelebed payidar kalabilir.Bir insan da ne kadar zeki,güçlü ve zengin ise hem hayatını güzel bir biçimde idame ettirebilir hem başkalarına yardım edebilir,hemde başkalarına bar ve yük olmaz. Ruh; katiyyen Baki”dir,yani ölümsüzdür.Fakat bu Baki”lik bizatihi değil;Allah, öyle takdir ettiği ve istediği içindir. Ey insanlar ve cinler; baki bir aleme gideceksiniz, o halde hazırlıklı olun.Ölüm,ruhun bedenden ayrılması; daha önce vefat etmiş olan sevgili anne ve babanızın ve çocuklarınızın ve sevgilinizin ve sevdiklerinizin yanına gitmektir. Mesela ;bir şoför nasıl aracından inince araba hiçbir işe yaramaz ise,ruh”ta beden aracından inince, beden hiçbir işe yaramaz.Kabre konan bedendir. *Sen ise; ruh”sun.Sen bu beden sarayının Aziz bir Sultanı,bu kainat sarayının; nazenin,nazlı,güzel bir gülüsün.* Mesela;rüyada o korkuyu veya o sevinci hisseden,kalp gözünüz ile çok şeyleri gören sizsiniz.Şayet siz beden; olsa idiniz gözleriniz uykuda kapalı hiçbir şey görememeniz ve yeriniz sabit olduğundan, hiçbir şey yapamamanız ve hiçbir yere gidememeniz gerekirdi. Ruh bedenden ayrılınca; berzah alemine gitmektedir. Ölüm yokluk ve hiçlik değildir.Kim yok olmak ister ki,Ezeli ve Ebedi, bir ve tek olan Allah”ın sevgili mahlukatı da ebedi olmalıdır.Fakat mahlukatın ebediliği bizatihi değil, Allah”ın dilemesiyledir. Ey Aziz insan;bir peygamber soyundan geldiğini hiçbir zaman unutma. Ey insanlar ve cinler; ebedi yaşamak, baki bir cennete girmek, Ve güzeller güzeli,kusursuz ve tek olan Allah’ı görmek istemezmisiniz! Ey sevgili ruh,bunun için Allah’a şükretmeli ve iman etmeli ve Hak sahibine veya mirascısına hakkını vermeli ve tövbe etmeli değilmisin! HULASA : Allah;birdir,herşey O”na muhtaçtır.Ne bir başkası Allah’ı yaratmıştır. Nede Allah’ın bir çocuğu vardır.Allah’ın; eşi, benzeri ve ortağı yoktur.

Cihan Bayramer IP: 82.214.224.xxx Tarih : 20.05.2007 19:51:04
Adnan Oktar Objektif programında emniyet ifadesine inanılmasının ne büyük vicdansızlık olacağını anlatmıştı. Utube'dan bu videoyu izlerseniz, gerçekleri görürsünüz. http://www.youtube.com/watch?v=umc4tz43m7o&mode=related&search=

Okan Erturk IP: 82.214.224.xxx Tarih : 20.05.2007 19:51:35
Ulkemiz sartlarinda emniyette alınan ifadelerin ne kadar saglikli oldugu tartisilir dogrusu. Yolu bir sekilde oraya dusmus herkes soyler bunu.

Cezmi Şilit IP: 82.214.214.xxx Tarih : 20.05.2007 20:36:38
Vatan gazetesinin bu haberi karşısında tek bir yorum yapabiliyorum: insaf! Bu emniyet ifadelerinin doğru olmadığını, onlara zorla söyletildiğini artık cümle alem biliyor ama gelin görün ki bazıları sürekli bize yutturmaya çalışmaktan bıkmadı hala bu yalanları. Siz de alet olmayın lütfen onun bunun oyunlarına. Gerçek haberlere ve haberciliğe davet ediyorum sizi.

fikri IP: 82.214.214.xxx Tarih : 21.05.2007 02:49:19
Avrupa Birliğine girmek istiyoruz, çağdaş bir ülke olalım diyoruz buna rağmen hiç kimseye inancını , düşüncesini söyleme hakkını vermiyoruz. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Bırakın hepimiz özgür olalım, huzur içinde yaşayalım. Adnan Oktar ilkeli ve inançlı bir insan olduğu için sadece benim bildiğim 20 yıldır eziyet görüyor. Bu zihniyet Türkiyeyi hiç bir yere götürmez, aksine geriletir.

gönül karadağ IP: 85.102.178.xxx Tarih : 17.01.2009 23:27:01

böylesi bir insana deger verip veya bi kefeye koyup anket yapıyorsunuz yaa helal size. ne kadar melenkolik bi tipdir buu hiç utanma sıkılma yok adamda he bizde müslüman bi ülkeyiz oda bizim hocamz =) heee oda haklı kendi çapında millet çıktı aya biz hala sapık hocalarla yayayız..