19
Mayıs
2024
Pazar
GÜNCEL

İmralı hakimi konuştu

"CHP'den aday olmak istedim. 'Apo'yu yargılayan hâkimi partiye alırsak, Kürt oylarını böleriz' diye beni istemediler. Çok kırıldım".

Eski DGM Başkanı, Yargıtay üyesi Turgut Okyay ile emekliliğinin üçüncü gününde buluştuk. Okyay, "Hâkimler para pul değil ideal için çalışır, bir insanın hayatına karar vermek kolay değil. Bu yüzden yargı önemli" diyor.

Kimi şişmanlıktan korkar/ Özgürce hareket edemez/ Kimi parasızlıktan/Kimi cimriliğinden/ Canına işkence eder/Sonra hepsi de takatsız kalırlar/Artık yaşamdan da zevk almazlar/ Bir de bakarlar suları ısınmış/Canları çekiniyor/Doldurmak üzereler/Bu dünyadaki sayılı günlerini/ Artık göç vakti gelip, çatmış/Yapraklar dökülüyor/ Birden irkilerek doğrulmak isteseler de/Tüm çabaları boşuna/Artık iş işten geçti/ Yaşamak isteseler de yaşayamazlar

Hayatı sonuna kadar bütün keyifleriyle yaşayan bir evdeyim bugün. Emekli hakim Turgut Okyay ile eşi Neriman Hanım'ın evindeyim. Turgut Okyay, hani Abdullah Öcalan'- ı yargılayan hakim. DGM eski Başkanı, Yargıtay 10. daire üyesi. Kapılarını çaldığımda, çok değil, üç gün olmuştu Turgut Okyay "Emekliyim" diyeli. Kocaman bir gülümsemeyle karşıladılar beni. Çankaya'da bir lojman katı düşünün. Son derece mütevazi döşenmiş. Salonun yarısı bitkilerle dolu, diğer yarısı da kitapla. Hayatımın en hoş röportaj deneyimlerinden birini yaşadım. Zaman zaman güldük, zaman zaman duygulandık, ağladık. Turgut Okyay şiirlerini okudu, eşi Neriman Hanım içli köfte, nohut çorba sundu. Beraber bir kadeh viski de içecektik ama vakit kalmadı. Röportaj boyunca eşine "Bizim hanım resim hastasıdır siz onu çekin" diye takılmayı da ihmal etmedi." Okyay iddia ediyorum, Türkiye'de parmakla gösterecek kadar az ama tabir-i caizse "Adam gibi adam"lardan. 42 yıllık hizmet hayatından sonra elinde avucunda ne var biliyor musunuz? Hala bitmemiş bir kooperatif dairesi ve şiirleri. Olsun, o dizelerde yazdığı gibilerden değil. O hayatı sonuna kadar sevgi dolu yaşayanlardan. Duygulanınca ağlamaktan çekinmeyen, sözünün arkasında duran ve her şeye rağmen hayata gülümseyerek bakan bir hakim o. Turgut Okyay o.

ANNE 'EVİ TERK EDERİM' DEYİNCE
Turgut Okyay ilkokulu Adıyaman'ın Tut ilçesinde okumuş. Anne ev hanımı baba çiftçi. Okul bitince babası "Sen artık amca oğlunla her gün oduna gidersin" bırak okulu" deyince bütün dünyası başına yakılmış. "O kadar çok okumak istiyordum ki anneme gittim. Annem beni dinledi, ardından babamın başının etini yemeye başladı. En son tehdit olarak 'Bu çocuğu okutmazsan ben baba ocağına dönerim' deyince babam ikna oldu. Ne varsa kadınlar da var yani. Kadınlara çok büyük önem veriyorum. Toplumun aydınlanıp, kalkınmasında çok önemli rol oynuyorlar." Turgut Okyay annesinin desteğiyle ortaokula yazılmış. Yazılmış yazılmasına ama okul evlerinden yürüyerek 9 saat. Çözüm gecikmemiş. Okyay her yıl başka bir aile tanıdığının yanında kalmış. Her haftasonu ise 9 saat yürüyüp, üstelik bir de çay geçerek evine ulaşmış ve kirli çamaşırlarını yıkaması için annesine getirmiş. "Ortakokuldaki ilk günümde hoca 'Sınav yapacağım' dedi. ,

Tabii ben babam yüzünden 56 gün geç başlamışım. Hayatımda o güne kadar sınav sözcüğünü hiç duymamıştım. Köyde ilkokuldayken bizim hoca 15 gün ava giderdi, sınav mınav görmedik tabii. Boş kağıt verdim, "1" aldım." Turgut Okyay'ın gözleri doluyor, başlıyor ağlamaya. Ne yapacağımı şaşırıyorum. O konuşmaya devam ediyor: "Bugün bile hala gücüme gider. Haksızlık tahammül edebildiğim bir şey değil. Bir hafta sonra çalışıp karşısına çıktım, ancak sözlüden 10 alınca rahat ettim." Ortakokuldan sonra bu sefer lise için babayla bir savaş başlamış. Anne olaya yine el koymuş ve "Yürüyün Ceyhan'a, hep beraber baba ocağına gidiyoruz, ben çocuğumu okutacağım" demiş. Peki ya üniversite? Niye hukuk? Turgut Okyay "Ben galiba zorlukları aşmayı seviyorum" diyor.

"Mahallede hukukçu birileri vardı, çok itibar görüyorlardı. Oradan özendim. AnkaraHukuk için de çok zor, kimse bitiremez diye bir söylenti vardı, o yüzden istedim." Okyay'ın başkent günleri hiç de kolay geçmemiş. Bir öğrenci yurdunda kalan Okyay hiç unutamadığı bir sınav anısı anlatırken dalıp gidiyor. "Bir sabah kalktım baktım bütün elbiselerimi, ayakkabılarıma kadar çalmışlar yurtta. Moralim bozuldu. Arkadaştan kıyafet aldım. Ödünç giysilerle sınava girdim. 8 aldım, oysa 10 da alabilirdim. Ödünç kıyafatle mezun oldum yani." Üniversite bittikten sonra Kars'ın Kızılçakçak Köyü'nde (Yeni adı Akyazı) askerlik yapmış. Dağın başındaki karakolları bir bir gezen Okyay ilk şiir denemelerine yine burada başlamış.

ÜÇ KURUŞA SATTINIZ VATANI
18 ay askerlikten sonra kaymakam adayı olarak Adana'da çalışan Okyay, bir gün valiye kızıp basmış istifayı. "Çok önemli bir çiftlik soruşturmasında köylülüre haksız çıkarmam için bana baskı yaptı ve sicilin benim elimde diye tehdit etti. O gün işi bırakıp hakim olmaya karar verdim" Önce Adana, ardından Van Gevaş, sonra sırasıyla Bartın, Ödemiş ve Gaziantep'de ağır ceza hakimi olarak çalışan Okyay'ın ismini Türkiye ilk kez çok farklı bir şekilde duymuştu. Okyay Hizbullah sanıkları yargılanırken "Rejimi beğenmiyorsanız, Arabistan'a gidin" diyen hakimdi. Ardından kendini yine tutamamış, "Üç kuruşa memleketi satıyorsunuz" diye eklemişti. Bugün, "Düşünüyorum da büyük hata yapmışım" diyor.

"Hayatımda ilk kez sanıklarla diyaloğa girdim. Keşke söylemeseydim çünkü hakim yanlı diye bir tavır oluşabilirdi." Turgut Okyay Ankara 2 nolu DGM'nin de kurucusu. Bugüne kadar yargılamadığı terör örgütü, karşılaşmadığı çete başı neredeyse kalmamış. İdam kararına karşı ama en çok idam kararı veren hakimlerden. "İdam kararı verdiklerimden sadece bir tanesi infaz edildi. Çok gaddar bir insandı. Tire'de 13 yaşında bir kızı zorla kaçırmış. Engellemeye çalışan anne babayı öldürmüş. Ardından kızın ırzına geçmiş. İşte bu adama idam verdik biz. Ama yine de bu adamın idam edildiği gece ağlamaklı oldum. İdam cezasının kesinlikle bir çözüm olduğunu düşünmüyorum. İdam çözümsüzlük getiriyor. İdam cezası kalkınca sevindim. Önemli olan insanları toplumdan dışlamak değil, onları topluma tekrar kazandırmak." Peki ya af? Turgut Okyay en çok bu konuda dert yanıyor. "Sadece ben değil" diye söze başlıyor. "Bütün yargı mensupları af çıkınca isyan eder. Af yargıda bir yaradır. Hani 'Hakimin çaresiz kaldığı an nedir?' diye sorarsanız, işte budur."

Size hiç rüşvet teklif eden oldu mu? Emekli hakim gülümsüyor. "Hayır asla. Bu meslekte böyle olayların yaşandığı doğrudur ama yüzde biri bile geçmez. Etrafta öyle dolandırıcılar var ki insanlara şu kadar para ver hakim adamımız diyorlar. Zaten mahkemeden yalnızca iki sonuç çıkabilir. Yani şans yüzde elli. İnsanları böyle kazıklıyorlar yani. Türkiye'de hakimler para pul için çalışmaz. Çok zor koşullarımız var. Büyük çoğunluğumuz dürüst. İdeallerimiz var bizim. Düşünsenize bir insanın hayatı için karar veriyorsunuz. Yargılanan siz olsanız, para için çalışan birinin mi yoksa idealleri, duruşu olan birinin mi sizin hakkınızda karar vermesini istersiniz? Yanıt sizde. " Turgut Okyay bugünlerde emekliliğinin tadını çıkarmaya başlayacak. Doğa aşığı hakim uzun yürüşlere çıkacak, ailesiyle daha fazla zaman geçirecek. Ya siyaset? CHP deneyiminden öylesine ağzı yanmış ki ürkek cevap veriyor, "Kim bilir?". Vedalaşırken "Aman" diye tembih ediyor. "Aman kızım, yargının bağımsız olması gerektiğini iyi vurgulayın. Ülkenin en önemli yapı taşıdır yargı. Zarar gelmemesi gerekiyor."

***

Kürt oyu gider diye CHP reddetti

ANTALYA'DA bir gün parkta yürüyordum. Bir ihtiyara rastladım. Sohbet etmeye başladık. Hakim olduğumu öğrenince "Bizim de hakimimiz var" dedi. "Kim" diye sordum. "Apo'yu yargılayan hakim" dedi. "Hani duta çıkan hakim." İmralı'da dut ağacına çıkıp, meyveleri düşsün diye sallamıştım ya, oradan hatrılıyor. O hakim benim deyince 90 yaşındaki ihtiyar elimi öpmeye kalktı. Öyle duygulu anlar yaşadım ben Apo konusunda. Çevremdekilerin de etkisiyle davadan sonra siyasete atılmaya karar verdim. Bu kararımda şehit yakınlarının etkisi çok oldu. Bir arkadaşım vesilesiyle CHP'nin kapısını çaldım çünkü ben sosyal demokrat bir insanım. Beni reddettiler. Beni 'Apo'yu yargılayan hakimi partiye alırsak, kürt oylarını böleriz' diye istemediler. Bana bu gerekçe Genel Başkan Yardımcısı düzeyinde söylendi. Önce çok şaşırdım sonra çok kırıldım.

***

Yargı bağımsız değil siyaset elini çekmeli

HER parti iktidara gelmeden önce yargı bağımsızlığından söz eder. Ama iktidara gelince durum değişir. Demek ki bunlar hukukun üstünlüğüne inanmıyorlar. Yargının başı Adalet Bakanı. O da siyasi bir kişilik. Bütün tayin, atama işleri onlar tarafından yapılıyor. Ayrıca Bakan'ın yetkili gönderme hakkı da var. Siz söyler misiniz bu nasıl bağımsızlık? Bazı hakimler tayin, yetki korkusundan baskı altında kalabiliyorlar. O biraz da hakimin karakterine bağlı tabii. Gündemi teşkil eden davalar sırasında üst düzey bürokratlar, bakanlar mutlaka hakimlere bir telefon eder. Onlar da seçmenlerinden baskı görür. Yargı bağımsız olmadığı için Van gibi olaylar yaşanıyor. En büyük hak ihlali yetersiz delillerle insanı sanık sandalyesine oturtmaktır. Bir tek yargılanan insan bilir yaşadıklarını. Öyle kolay değil insanları suçlamak.

***

AK Parti yükselişini yargıya borçludur

AKP yükselişinin arkasında diğer partilerin yetersizliği var, bu doğru. Ama asıl neden yargıdır. Hukukçuların çoğu bu yükselişi gördü ve maalesef oylarını arttırmalarını sağladı. Yargı tutum ve davranışlarıyla yanlış yaptı, abartılı bir duruma getirdi. Davalar açarak kahramanlaştırdık. Özellikle Tayyip Erdoğan yargılanırken çok abartılı tutum ve davranışlarda bulunduk. Bizim halkımız mağdurdan yanadır. İnsan yargılanabilir ama şiir okudu diye hapis yatar mı? Delilsiz, mesnetsiz iddialarla insanları sanık sandalyesine oturtmak doğru değil. Özellikle ceza hukukunda genişletici yorum yoktur. Onun için konuları iyi ölçüp biçmek gerekir, herşeyin altında suç aramak çok yanlış. Bunun üzerine diğer partilerin tutum ve davranışlarının da bozukluğu eklenince AK Parti birinci parti durumuna geldi.  

***

Ağlıyordum Apo'ya baktım yüzünde duygu ifadesi bile yoktu

Mahkemede şehit eşi hemşirenin söyledikleri karşısında gözyaşlarımı tutamadım. Duygulanmamak için ancak insan olmamak lazımdı.

* Apo'yu ilk gördüğünüzde ne hissettiniz? -Hiçbir şey. Yakalandığı zaman zaten biz onun gıyabında yargılıyorduk. Ben çok örgüt elebaşı yargıladım. Bunda biraz heyecanlıydım çünkü problem çıksın istemiyordum.

* Ne gibi bir problem? -Yargılama aşamasında olacak bir tatsızlık bütün dünyaya haber olacaktı. Ona gerildim. Stresli geçti benim için. Taraf avukatların konuşma sürelerine bile çok titiz davrandım. Dünyanı gözü üzerimizdeydi. Sıkıntılı bir kamp dönemi gibiydi.

* Apo nasıldı? Nasıl davranmasını bekliyordunuz? Saddam gibi mahkemeye hakaret de edebilirdi. -Hiç öyle bir durum beklemiyordum beni yanıltmadı zaten. Saddam gibi değildi. Hep süklüm püklüm bir havası, "Pişmanım" mesajı vardı. Yaptıklarının bilincine varmış, cezasınıne olacağını anlamış gibiydi.

* Mahkemede duygulu anlar da yaşadınız. -Eşi şehit olmuş Yıldız Hemşire'nin söyledikleri karşısında duygulanmamak için insan olmamak lazımdı. Ağlamaya başladım. Belli etmemeye çalışıyordum ama nafile. Bütün mahkeme ağlıyordu zaten. O sırada Apo ile gözgöze geldim, duygulanmamıştı bile. Maalesef anlatılanlardan hiç bir şey hissetmediğini fark ettim. İnsan olanın duygulanmaması mümkün değil.

* Yabancı basında "Hâkim bütün detayları sormadı" diye eleştiriler çıktı. -Sayısı bir-ikiyi geçmez o eleştirilerin. Sormaz olur muyuz? Bilakis öylesine iyi çalışmıştık ki herşeyi sordum. Birçok konuyu zorlamamıza rağmen Apo söylemedi. Örneğin Yunanistan'daki kampları ve detaylarını öğrenemedik. Konuşsa çok bilgi çıkacaktı.

* Sizi şaşırtan bir davranışı var mıydı? -Şaşırtan demeyelim ama ilgimi çeken bir şey oldu. Apo bütün suçlamaları kabul etti. Bir tek PKK-uyuşturucu bağlantısını kabul etmedi. Üstelik deliller ortadaydı. Akıllı bir adam. Eğer o ilişkiyi kabul etseydi örgütün biteceğini biliyordu.

* Dava boyunca PKK'dan tehdit aldınız mı? -Hayır onlardan almadım. Kuzey Irak Kürtçü örgütleri beni öldürtmek için 3 terörist tutmuşlar. Hatta bir tanesini yakaladılar. Onlar tehdit etti.

* Korkmadınız mı? -Hayır. Niye korkayım? Amaç ülkenin huzurunu bozmak. Üstelik bunu yapan Türk bile değil. Ben öldürülsem yerime başkası gelecek. Apo yine yargılanacak.

* İmralı'da 45 gün kaldınız değil mi? -Yaklaşık 50 gün. Asker sağ olsun, bütün ihtiyaçlarımızı yerine getirdi. Garip bir durum tabii. Hepimiz asker kazanından yemek yedik. Apo da bizimle aynı yemeği yedi. Mahkemeden arta kalan zamanda briç oynuyorduk, meyve topluyor, havuza giriyorduk. Bol bol yürüyüş yapıp davayı mütalaa ediyorduk. Yargılama öncesinde tam 320 soru hazırlamıştım, hepsini sordum.

* Apo'nun İmralı'dan PKK'yı yönetmeye devam ettiği iddiasına ne diyorsunuz? -Net bilemem ama avukatları aracılığıyla bir takım mesajlar verdiğini düşünüyorum.

Balçiçek Pamir / Sabah
Yayın Tarihi : 13 Mart 2006 Pazartesi 11:27:49
Güncelleme :13 Mart 2006 Pazartesi 11:40:15


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Ahmet IP: 85.97.166.xxx Tarih : 13.03.2006 23:45:26
Çok yaşayın Hakimim. Chp, Chp olalı böyle bir pot kırmamıştır, yazıklar olsun.