22
Mayıs
2024
Çarşamba
GÜNCEL

'Kemalizm değişmek zorunda!'

Türkiye kendi coğrafyasında yaşananlar karşısında sakin görünüyor. Zira Iraklı Kürtlere öfkelenmedi veya en azından öfkesini askeri bir harekâtla göstermedi. 

Iraklı Kürtlerin bağımsızlığa yakın konumları, eski Kürt milletvekili Hatip Dicle'nin de dediği gibi Türkiye çatısı altında kalmanın zorunlu olmadığını anlayan Türkiye Kürtlerini teşvik ediyor. 

Ermeniler Almanya ve Fransa parlamentolarından sonra sorunlarını ABD Kongresi'ne de götürdü. Kıbrıslı Rumlar 'Türk kardeşleri' olmaksızın AB'ye girdi. İran'ın bölgesel ağırlığının artması bölgedeki Türk rolünü sınırlıyor. Bunların da ötesinde, İslamcılar meclisin üçte ikisini işgal ediyor ve bütün devlet kurumlarında da başkalarının sahip olmadığı güce sahipler.

301 Mussolini'yi hatırlatıyor 

Türkiye geçmişte de benzer krizler yaşadı; Türkiye ölçeğindeki modern bir devlet, Ortadoğu'daki etkin siyasi konumunu kaybederek krizlerin buluştuğu bir yere dönüştü. Kendisini devletin modern ilkelerinin koruyucusu olarak gören ordu, 1960 ve 1980'lerdeki gibi askeri darbeler ve 1990'ların sonunda Necmettin Erbakan'a dayatılan siyasi tecrit gibi ihlallerde bulundu. Fakat bu tür adımlar şu an kabul edilemez. Uluslararası şartların ve Türkiye'nin uluslararası denklemdeki konumunun Soğuk Savaş sonrası değişmesi bu tür adımları engelliyor. 

Türkiye'de bugün yaşananlar, ABD'nin son Irak savaşı gibi bölgesel veya uluslararası olaylardan dolayı sürpriz değil. Türk analizciler bölgedeki durumu 'güney penceremizi kıran rüzgâr' diye adlandırıyor. Diğer yandan Türkiye'nin şu an yaşadıkları Irak işgali kadar, siyasi Atatürkçülüğün miadını doldurması sonrası iktidardaki Türk seçkinlerin kendilerini yenileyecek siyasi ve kültürel araçlar aramamasının da sonucu. 

Bir başka ifadeyle, iktidardaki seçkinler devletin siyasi altyapısıyla somut organları geliştirmeyi durdurdu. Hiç kimse Mustafa Kemal'in birçok cephedeki savaşlarının sonucunda elde ettiği kadar geniş bir meşruiyete sahip olmadı. Devlet Mustafa Kemal'in düşünceleri, kurumları, tasavvurları ve ifadeleri üzerinde, yani onun siyasi mirası üzerinde kaldı. Bu siyasi miras da meşruiyet ve iktidarı, asker, Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu, Meclis ve Anayasa Mahkemesi arasında birbirine geçmiş ve gelişi güzel bir biçimde dağıttı.
Kürt sorunu gibi önemli bir konu, devlet televizyonunda haftada iki saat Kürtçe yayın yapılması gibi son dönemlerdeki bazı yüz kızartan uygulamalar dışında yarım asırdır can alıcı bir dönüşüm yaşamadı. Ayrıca ceza kanununun Türk ırkçılığını karalamakla suçlanan herkesi mahkûm eden ve Mussolini dönemindeki İtalyan kanunlarını andıran 301. maddesine, Atatürk mirasçıları arasından kimse karşı çıkmadı.
Türkiye, 21. yüzyılın elbisesini giymiş bir Atatürkçülüğe ihtiyaç duyuyor
.
Bu Atatürkçülük yeni Türk neslinin milliyetçi kuruntulardan kurtarılmasını amaçlamalı.

Al-Hayat/ Radikal
Yayın Tarihi : 22 Mayıs 2007 Salı 08:09:40
Güncelleme :22 Mayıs 2007 Salı 13:33:16


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Kemal Dürüst IP: 85.105.213.xxx Tarih : 22.05.2007 13:54:23
Pes doğrusu! oldu olacak "Türkiyedeki krizlerin oluşmasını ve gelişmesini teşvik ettik. Atatürke gıcığımız var", hatta "ümmetçilik adı altında arap milliyetçiliği yapamıyoruz artık ne yazıkki" deyin derdinizi daha kolay anlatmış olursunuz. İşi dala doruğa sardırmayın. Adam gibi elimizden geleni yapıp Türkiye Cumhuriyetinin canını okuyacaz deyin. Sinsi sinsi değil erkek gibi çıkın ortaya. Daha delikanlıca olmazmı ha! Daha dürüstçe olmazmı?

sertaç uzun IP: 88.244.225.xxx Tarih : 22.05.2007 13:54:52
Ne kadar düşmanımız varsa hepsi Kemalizme karşıdır, Kemalizmden rahatsızlık duymaktadır.Onu ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.Çünkü Türkiye Cumhuriyeti üzerindeki amaçlarını ancak bu şekilde gerçekleştirebilirler.Bu düşmanlara içerdeki kürtçüler ve dinciler de dahildir.