16
Mayıs
2024
Perşembe
GÜNCEL

PKK bombalarda gübre kullanıyor

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Eğirdir Dağ Komando Tugayı’nda terör örgütü PKK’nın patlayıcı olarak amonyum nitrat gübre kullandığını ve tedbir alınması gerektiğini şöyle açıklamıştı: "Terörle mücadelede şehitlerin yüzde 50’sini mayın ve el yapımı patlayıcıdan verdik. Bunların içindeki önemli madde amonyum nitrat gübre. Bu gübrelerin içindeki amonyum oranı hasarı yükseltiyor. Bu konuda bizim isteğimiz amonyum nitrat gübrenin azot derecesinin yüzde 26-28’e düşürülmesi, gübrenin kontrollü satılmasıdır. Çünkü el yapımı patlayıcı ile mücadele bizim için çok önemlidir."

Bu talep değişik zamanlarda hükümetlere iki defa iletildi. İstanbul’u dört yıl önce kana bulayan terör saldırılarının da ana maddesi olan gübreyle ilgili tedbirlerin alınması için konu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Tarım Bakanlığı’nın masasına taşındı. Ancak aradan geçen günler, konuyu adeta unutturdu.

Şimdi Orgeneral İlker Başbuğ’un son hatırlatmasıyla birlikte gübre üreticileri, bakanlık yetkilileri ve güvenlik güçleri konuyu iki haftadır tartışıyor. Bu sürede iki ayrı toplantı yapıldı, üçüncüsü ise bu haftaya kaldı. Tarım Bakanlığı azot oranının düşürülmesi yerine denetimlerin daha sıkı yapılmasını teklif ediyor. Gübre üreticilerinden ise azot oranının düşürülmesini isteyen de, buna karşı çıkan da var. Yıllardır üst birimleri uyaran bomba uzmanları ise sadece gübre değil, maytap ve havai fişek gibi piyasada kolayca ulaşılabilen birçok maddenin, bomba imalinde kullanılabileceğine ve bunların da kontrol altına alınması gerektiğine dikkat çekiyor.

PKK’NIN 589 KG GÜBRESİ

Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın konuyu gündeme taşımasında amonyum nitrat gübreden yapılan bombaların yakalanması etkili oldu. Askerî birlikler tarafından 1 Ocak-29 Haziran 2007 tarihleri arasında terör örgütü PKK’nın kullanmaya hazırlandığı 589 kilogram amonyum/potasyum nitrat gübre ele geçirildi. Aynı tarihlerde bu gübreyle birlikte kullanılabilecek 44,5 kg TNT, 55 kg C-4, 103 kg A-4, 35 anti-personel mayın ve 91 adet tuzaklanmış mühimmat yakalandı. Böylece 133 saldırı girişimi önlendi, 78 saldırı/patlama ise engellenemedi.

Son aylarda artan terör olaylarına karşın güvenlik güçleri kontrolü sağlamak için 8 ilave taburu sınıra sevk etti, terör örgütüne operasyonlarını artırdı. Bu gelişmelerden sonra PKK komşu ülkelerden Türkiye’ye patlayıcı madde geçirmekte zorlanmaya başladı. Terör örgütü hazır patlayıcıların yerine hem daha ucuza hem de herhangi bir bayiden kolayca temin edebileceği yüksek azotlu amonyum nitrat gübreye yöneldi. Yüksek azotlu gübreyle Türkiye, 15 ve 20 Kasım 2003 tarihlerindeki intihar saldırılarında tanışmıştı ilk olarak. Neve Şalom ve Beth İsrael sinagogları, İngiltere Başkonsolosluğu ve HSBC Bank saldırılarında 57 kişi hayatını kaybetmişti. Bu terör olaylarının yaşanmasını izleyen günlerde yüksek azotla ilgili tedbirler gündeme geldi ancak zaman içinde unutuldu. Orgeneral İlker Başbuğ’un terör olaylarının yükselmesiyle konuyu tekrar gündeme getirmesi 2003’teki saldırıların üzerinden geçen dört yıla rağmen denetimlerin artırılmadığı ve azot oranının düşürülmesiyle ilgili ciddi atımlar atılmadığını da ortaya çıkardı.

İSTANBUL’DA 7 TON GÜBRE KULLANILMIŞTI

İstanbul’da dört kamyonetle yapılan intihar saldırılarında beşer kilogramlık tenekelerin içine patlayıcı madde ve alüminyum tozuyla karıştırılmış gübre doldurulmuştu. Ortası kesilen tenekelerden her kamyonet için 10 tane hazırlandı. Kamyonetlerin içindeyse 50 kilogramdan oluşan 36 gübre torbası yerleştirildi. Bu tenekeler gübre torbalarının içine konuldu, bu sisteme patlama düzeneği eklendi. Böylece her kamyonette bin 1800 kg, dört kamyonette ise toplam 7 tondan fazla amonyum nitrat gübre bulunuyordu. Toplam patlayıcı miktarı 10 tona yakındı. Emniyet Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuarı’na göre saldırılarda gereğinden fazla kullanılan gübrenin tamamı patlamadı; patlama hedeflenen etkiye ulaşmadı.

Aslında bu saldırlar 2002 yılının yaz aylarında gerçekleştirilecekti. Eylemciler ilk etapta dinamit temin etmeye çalışmıştı. Bunun için taş ocağı kiralanması kararlaştırıldı ancak bürokrasinin zorluğu karşısında vazgeçildi. 2003 yılına kalan intihar saldırısının temel patlayıcısı gübre ise Mersin’de bir bayiden temin edildi. Teröristler 16 tona yakın gübreyi İzmit’teki fabrikadan teslim alıp İstanbul’a getirdi.

Dünyada gübre ile yapılan ilk saldırı 1995’te gerçekleşti. ABD’nin Oklahoma Eyaleti’ndeki federal bir binaya Timothy McVeigh ve Terry Nichols adındaki teröristler maden ocağı ve taş ocağı açmada dinamit yerine kullanılan ANFO (amonyum nitrat gübre ve fuel-oil karışımı patlayıcı) ile saldırmıştı. 168 kişinin hayatını kaybettiği bu faciada kullanılan gübrenin azot oranı yüzde 33 idi. Amerikan yönetimi bu saldırının ardından gübredeki azot oranını düşürmedi. Bunun yerine gübre satıcılarına sıkı denetim getirdi. Üretimden satışa kadar her aşamada kayıt tutulmasını ve üç yıl boyunca saklanmasını zorunlu kıldı.

PKK, GÜBRE BOMBA’YI DEV-SOL’DAN ÖĞRENDİ

Terör örgütü PKK ise Amerika’daki saldırıdan ilham alıp bir yıl sonra korkunç bir katliam planı hazırladı. Bagajına gübre ve C-4 yerleştirilen bir otomobil patlamaya hazır şekilde Sultanahmet Meydanı’na park edildi. Ancak çekici tarafından aracın Sarayburnu’na götürülmesiyle felaket önlendi. Patlama otoparkta gerçekleştiği için sadece çekicinin şoförü hayatını kaybetti. Terör örgütü PKK çoğunlukla hazır patlayıcıları kullandığı için gübreden yapılan bomba düzeneğini hazırlayamıyor.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde 20 yıla yakın bomba uzmanı olarak görev yapan Nazmi Nuri Çelik, terör örgütü PKK’nın gübreden bomba yapımını 1996-2001 yılları arasında Dev-Sol’dan öğrendiğini söylüyor. Bu yıllar arasında ortak eylemler yapan iki terör örgütünden Dev-Sol anahtar sistemini hazırlıyordu, PKK ise malzemeyi temin ediyordu: "O düzeneği Dev-Sol’un adamları daha iyi biliyordu. PKK kara düzenle giderdi. Elektronik konusunda fazla bilgisi yoktu. İşbirliği sonucunda PKK da öğrendi."

Polis, Dev-Sol’un Beykoz’daki hücre evine 1992 yılında düzenlediği operasyonda üç ton gübre ele geçirdi. Emniyet’in arşivlerinde unutulan bu operasyon hem ilkti hem de yakalanan en yüksek miktardı. Sözde Ermeni soykırımının tartışıldığı 1998 yılında ise Dev-Sol ve PKK, Osmanlı Arşivleri’ni gübrenin yakıcı özelliğini kullanarak yok etmeyi amaçlıyordu. Çelik, Ermenilerin tezlerini çürüten arşivleri koruyan polislerin saldırı girişimini önlediğini ifade ediyor. Ancak o yıllarda amonyum nitrat gübrenin azot oranının düşürülmesi ya da denetiminin artırılması gündeme gelmedi.

Gübre karışım olmadan tek başına patlamıyor. Gübre ham petrol ile yoğrulup içine dinamit, A-4 gibi patlayıcılar eklenerek etkili patlayıcı haline geliyor. Isının 280 dereceye ulaşmasıyla patlama gerçekleşebiliyor. Bir kilogram dinamitin etkisini ancak 30 kilogram gübre gösteriyor. 400 gram TNT ya da 500 gram patlayıcıya karşılık, 20 kg gübre konulması gerekiyor. Nazmi Nuri Çelik, "Eğer İstanbul’da saldırılarda gübre yerine fabrikasyon patlayıcı kullanılsaydı sağlam bina kalmazdı." diyor. Gübre patladığı zaman 3 bin derece ısıya ve 25 km basınç hızına ulaşırken, fabrikasyon patlayıcılar bu 5 bin derecenin üstünde ısıya ve 60 km basınç hızına ulaşıyor.

16 YIL ÖNCE UYARDIK

Nazmi Nuri Çelik, içinde gübre bulunan havai fişek, maytap ve kız kaçıranların piyasada rahatlıkla bulunabildiği ve bomba imalinde kullanılabildiğini söylüyor. Bu şekilde terör örgütleri boruyla 38, kola kutusu içinde 30 tane bombalı saldırı düzenledi. Patlayıcılarla ilgili yasanın 1954 yılında Menderes hükümeti tarafından çıkarıldığını anlatan Çelik, 1990’larda üst birimleri defalarca uyardığını söylüyor: "Genelkurmay’ın uyarısını 16 yıl önce yaptık. Ama yine de tebrik etmek lazım. Gübre, torpil, maytap satanlar gözetim altında olsun. Bu adamlar rahatlıkla bunları yapıyorlar. Hep kuruluşlara bunları yazdık. Sadece gübrede değil her şeyde denetim olması lazım. Bu denetimi yapan yok. Genelkurmay üstüne giderse iyi olur."

Terör örgütlerinin gözdesi haline gelen gübre aslında tarımın vazgeçilmezi. Türkiye, gübre ihtiyacının önemli bir kısmını Rusya, Ukrayna, Bulgaristan, Macaristan gibi ülkelerden karşılıyor. Çiftçiler yılda 5 milyon tondan fazla gübre kullanıyor. Bunun 900 bin tonuysa yüksek azotlu denilen yüzde 33 azotlu amonyum nitrat gübre. Azotun yüksek olmasından dolayı yüzde 26’lık yerine son yıllarda bu gübre daha fazla tercih ediliyor. Türkiye’nin farklı iklim ve toprak özelliklerinden dolayı tek tip gübre kullanılmıyor. Ancak konuyla ilgili kişilerin fikir ayrılığı dikkat çekiyor.

AZOT ORANI DÜŞSÜN MÜ DÜŞMESİN Mİ?

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, azot oranının düşürülmesi talebiyle ilgili şu açıklamayı yapmıştı: "Her ülkenin toprak yapısı ayrıdır. Hatta büyük ülkelerin farklı bölgelerinde, farklı toprak kimyası vardır. Her toprak kimyasının da ihtiyaç hissettiği gübre çeşidi ayrıdır. Ama birçoğunun bünyesinde bir şekilde üre, amonyak, bu tür kimyasal elementler var. Başka ülkeler kendi ihtiyaçlarına, toprak yapılarına göre alıyor. Biz yüzde 26’lık azottan bunu karşılamaya kalkarsak mevcut gübrenin 2 katını kullanmak mecburiyetinde kalacağız. Çünkü neticede toprağın belirli bir azot, amonyak, üre ihtiyacı var."

Geçen hafta yapılan toplantılarda ise Tarım Bakanlığı’na bağlı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan başlıklarda azot oranının düşürülmesinin avantajları ve dezavantajları masaya yatırıldı. Müsteşar Vedat Mirmahmutoğulları konuyla ilgili teknik çalışmaların yapıldığını söylemekle yetiniyor.

İlk toplantı 28 Haziran’da gübre üreticileriyle bakanlık arasındaydı. 30 kişinin davet edilmesine karşın bu toplantıya üreticilerin yarısı katıldı. Toplantıya katılan üreticilerden Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü Bedrettin Yıldırım, yüzde 26’lık gübrenin de patlamaya müsait olduğunu, bu yüzden yasaklama yerine kontrol mekanizması getirilmesini istiyor. "Biz kurum olarak azot oranının düşürülmesine karşıyız. Aksi halde buğday ithal etmek zorunda kalırız." diyen Yıldırım, kooperatiften gübre satışının kayıtlı yapıldığını aktarıyor: "Piyasanın gübre ihtiyacının yüzde 25’ini karşılıyoruz. Bizim kamyonlarımızın gübre fabrikasında dolumu yapılır. Mühürlenir ve boşaltım yapılana kadar sökülmez. Ancak bir çiftçi üç ton alıp beş yüz kilogramı başka yere satarsa bir şey yapamayız. Çiftçiyi uyarırız."

ALMANYA İZİN VERMİYOR

Amerika, İngiltere, Rusya ve Fransa gibi birçok ülkede yüksek azotlu gübre kullanımı serbest, ancak denetim mekanizması son derece katı kurallarla çalışıyor. Yüksek azotlu gübre kullanılmasına Almanya ise izin vermiyor. Hollanda toprak özelliklerinden dolayı hayvan gübresinde bile azot oranının düşürülmesini talep ediyor.

Ortadoğu’nun sık sık patlamalarla adını duyuran ülkesi Lübnan ise yüzde 28’in üstünde azota sahip gübre kullanımını yasaklamış. Azot oranı kireç ile düşürülen kalsiyum amonyum nitrat (yüzde 26’lık) daha çok yağışların yoğun olduğu bölgelerde kullanılıyor. Mesela Karadeniz bölgesinde yağışlardan dolayı topraktaki kireç ihtiyacı bu gübre ile gideriliyor. Trakya, Marmara, Ege ve Karadeniz ise daha çok yüksek azotlu amonyum nitrat gübreyi (yüzde 33’lük) tercih ediyor.

Tarım Bakanlığı yetkileri ikinci toplantıyı 4 Temmuz 2007 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı, Savunma Bakanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, jandarma, emniyet, maliye, dış ticaret yetkilileriyle yaptı. Tarım Bakanlığı’ndan bir yetkili söz konusu toplantıda "Düşürülmesi talebi var, biz de neden olmaması gerektiğini anlatıyoruz. Su içiyorsunuz, meyve suyu da susuzluğunuzu gideriyor ama suyun yeri ayrı." diyerek azot oranının düşürülmesinin çiftçiye zarar vereceğini dile getiriyor.

Aynı yetkili bakanlığın güvenlik güçlerine denetim mekanizmasının daha aktif bir şekilde çalıştırılması yönünde teklif sunulduğunu aktarıyor. Buna göre ABD’deki gibi gübre satıcıları kime sattığı, satış tarihi, ne kadar sattığı, adresi gibi bilgileri tutacak. Uymayanlar cezai yükümlülükle karşı karşıya kalacak.

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Ünal ise çiftçilerin bilinçli olmadığını ve hangi gübrenin, hangi ürün ve toprakta, kaç kilogram kullanılması gerektiğine dikkat etmediğini ifade ediyor. Azot oranının düşürülebileceğini vurgulayan Prof. Ünal, "Azot oranı düşürülebilir. Gübre oranı düşürüldüğü zaman, besinlerde azot noksanlığına yol açar. Eğer düşürüldüğünde çiftçi 10 kg yerine 15 kg kullanırsa bir zararı olmaz. Ama çiftçi bilinçsiz olduğu için azot oranı düşürüldüğünde yine aynı miktarda kullanmaya devam edecek. Düşürülmesi ne getirir bilemiyorum. Kötü amaçla kullanan iki çuval getiriyor. Bunu her yerde bulur." diyor.

EKONOMİYE 45 MİLYON YTL YÜK GETİRİR

Türkiye’de gübre üretiminin iki önemli kuruluşundan birisi olan Toros Gübre’de Genel Müdür Yardımcısı olarak uzun süre çalışan Sezai Bayraktar yüksek azotlu amonyum nitrat gübrenin yasaklanması gerektiğini düşünüyor. "Bu çiftçinin eline geçtikten sonra ne yaptığını kimse kontrol edemez. Polis de, bakanlık da, asker de… Yüzde 26 veya 28’e düşürülmesi lazım." diyen Bayraktar, düşük azotlu ile yüksek azotlu gübre arasında çok fark olmadığını öne sürüyor. Tarlaya 20 kg yüksek azotlu gübre yerine, 25 kg düşük azotlu gübre atıldığında bitki besin ihtiyacının aynı şekilde karşılanacağını savunuyor. Bayraktar’a göre eğer azot oranının düşürülmesi kararı verilirse çiftçinin yüzde 26’lık gübreden daha fazla kullanması gerekecek. Bunun ekonomiye getireceği yük ise 45 milyon YTL’yi buluyor. "Bence hiç önemli değil bu rakam. Nereye paralar harcanıyor." diyen Sezai Bayraktar’a göre yüzde 26’lık kalsiyum amonyum nitrat gübreden bomba yapılması da öyle sanıldığı kadar kolay değil: "Bu gübrenin azotunu yükseltmek için bayağı işlem gerekiyor. Başarılı olamazsınız. Yasaklanırsa yüzde 100 engelleyemezsiniz ancak caydırıcılık olacağı için bugünkü kadar kolay yapılamaz."

Türkiye’nin önemli gübre satıcılarından Ege Gübre’den bir yönetici ise denetim mekanizmasının daha aktif çalışmasından yana. Sistemin kayıt altına alınmasıyla caydırıcılık olacak. "Bence bu gübreler dışardan getiriliyor. Buradan aldıklarını kullanması zor. Bunun kontrol altına alınması da çok zor. Azot oranı düşürüldüğünde yerine ikame edilebilecek gübre var mı? Azotu başka kaynaklardan sağlayacak gübre var mı? Bitkinin fizyolojisini tek tek değerlendirmek gerekiyor." Gemlik Gübre Sanayii’nden bir yönetici de yüzde 33’lük gübrenin dünyada standart olduğunu belirtiyor. "Türkiye’de hırsızlık var mı yok mu? Var. Dükkânı mı kapatacağız? Kötü niyetli birisi bir torbayı da isterse kolayca bulur."

Mesela TÜGEM tarafından mısır, buğday, ayçiçeği ve şekerpancarında düşük azotlu gübre; pamuk, sebze ve meyvelerde yüksek azotlu gübre kullanılması tavsiye ediliyor. Gübre Üreticileri Derneği Genel Başkan Yardımcısı Hasan Ali Gören de azot oranının düşürülmesinin çiftçiye zarar verebileceğini düşünüyor. Yasaklanması durumunda yerine ne koyulacağının araştırılması gerektiğini savunuyor. "Türkiye topraklarının kireç miktarı yüksek. Her tarafta kalsiyum amonyum nitrat (kireçli-düşük azotlu gübre) kullanamazsınız." Birkaç yıl öncesine kadar çiftçi belgesi olana gübre verilirken bu sistem aksadığı için vazgeçildi. Gören’e göre de kötü niyetli kişiler riskli gübreyi her yerden alabilir.

SINIRA X-RAY VE KÖPEK GELİYOR

Orgeneral İlker Başbuğ, gümrük kapılarından C-4 ve A-4 patlayıcıların da girdiğini söyleyip "Peki biz neden kontrol edemiyoruz?" demişti. Gümrük Müsteşarlığı ise yakın zamanda kapıların daha güvenli hale getirmek için tedbirlerini almaya başladı. Polislerden alınan ödünç köpeklerin yerine AB fonlarından 4 milyon Avro’luk kaynak ile Gümrük Müsteşarlığı kendi köpeklerine kavuşuyor. Gümrük Müsteşarı Bülent Ertem, 50 bomba köpeğini eğitip bunları doğu sınırlarındaki kapılara yerleştireceklerini söylüyor. Geçtiğimiz ay sınır kapılarında 4 kg A-4 yakalandığını hatırlatan Bülent Ertem, sınır güvenliğinin daha rahat yapılması için doğu bölgelerindeki tüm sınır kapılarına X-Ray cihazları yerleştirileceğini açıkladı. "Günde 60 tarama yapılırken artık saatte 60 tarama yapılacak. Önümüzdeki ayın sonuna kadar sınır kapıları daha güvenli hale gelecek."
Aksiyon
Yayın Tarihi : 11 Temmuz 2007 Çarşamba 04:58:59


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?