16
Mayıs
2024
Perşembe
GÜNCEL

Polis, '1 numaralı vatansever'in peşinde

 Kamuoyunda 'Vatanseverler' olarak bilinen derneğe yönelik operasyonda ilginç bilgilere ulaşıldı. Suç örgütü kurdukları gerekçesiyle dün tutuklanan 12 zanlının, talimatları, '1 numara' kod adlı yerden aldığı tespit edildi. Polis, esrarengiz şahsı ararken, suçlamalar arasında 'şehit yüzbaşının eşinin dolandırılması' da dikkat çekiyor.

Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Derneği'ne (VKGB) yönelik, 9 ilde yapılan 'Girdap' operasyonunda yargı süreci başladı. Araların- da derneğin genel başkanı Taner Ünal'ın da bulunduğu gözaltındaki 18 kişi, Emniyet'teki sorgularının ardından adliyeye sevk edildi. Ünal'la birlikte 12'si tutuklandı. Zanlıların 40 ayrı suçtan yargılanmaları istenirken, bunlardan bazıları şöyle sıralandı: "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yağma, ihaleye fesat karıştırmak, zimmet, dolandırıcılık, tarihî eser kaçakçılığı, kaynağı belli olmayan gelirlerle suç örgütünü finanse etmek, devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya yönelik eylemlerde bulunmak, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini engellemeye yönelik provokatif eylemler düzenlemek."

Zanlılar hakkında en ilginç suçlamalardan birini ise şehit eşinin dolandırılması oluşturdu. Bir dönem derneğin genel başkan yardımcılığını ve Konya il başkanlığını yürüten Vehbi Şanlı, şehit yüzbaşının eşini, ev almak vaadiyle 70 bin YTL dolandırmakla suçlandı. Telefon kayıtlarında, söz konusu şahsın şehit eşini, "Beni şikayet edersen adın çıkar. Bana mı inanırlar, sana mı?" diyerek tehdit ettiği belirlendi.

Alınan bilgilere göre, 14 ay boyunca Vatanseverler'in her hareketini takip eden polis, ilginç bir kod adını çözmeye çalışıyor. Derneğin başkanı Taner Ünal olmasına rağmen talimatların 'bir numara' olarak adlandırılan bir kişiden geldiği tespit edildi. Ancak Emniyet, gözaltına alınan şahıslarla 'bir numara' arasında bir buçuk yıl içinde herhangi bir telefon görüşmesi saptayamadı.


Vatanseverler, şehit eşini de dolandırmış
Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şubesi tarafından gerçekleştirilen 'Girdap' operasyonuyla gözaltına alınan Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği (VKGB) Başkanı Taner Ünal'ın da aralarında bulunduğu VKGB mensubu 18 kişi, emniyetteki sorgulamalarının ardından dün mahkemeye sevk edildi. Ankara, Mersin, Antalya, İstanbul, Konya, Giresun, Muğla, İzmir ve Diyarbakır'da yapılan eşzamanlı operasyonda gözaltına alınan kişilerle ilgili, 'suç örgütü kurmaktan, hükümeti ortadan kaldırmaya' kadar bir çok suçlamaya yer verildi. Zanlıların Diyarbakır'da bayrak, Konya'da '10 Kasım Atatürk'e saygı mitingi' tertipledikleri anlaşıldı. Tandoğan ve Çağlayan'daki 'Cumhuriyet mitingleri'; Ordu, Bilecik, Mersin, Diyarbakır ve İzmir'deki şehit cenazeleri mercek altına alındı. Operasyonda gözaltına alınan derneğin eski genel başkan yardımcısı ve Konya İl Başkanı Vehbi Şanlı'nın şehit Yüzbaşı Abdulkadir Özaydın'ın eşi Mehtap Özaydın'ı dolandırdığı bilgisi de dava dosyasında yer aldı. Dosyaya göre, şehit yüzbaşının eşi Mehtap Özaydın'a OYAK'tan 100 bin YTL tazminat ödendi. Şanlı, şehit yüzbaşının eşinden ev almak vaadi ile 70 bin YTL para aldı. Ancak Şanlı ev almadığı gibi parayı da iade etmedi. Telefon kayıtlarına geçen konuşmada ise Şanlı, parasını isteyen Mehtap Özaydın'ı şöyle tehdit etti: "Beni şikâyet etmeye çalışma. Benimle adın çıkar. Beni buralarda herkes tanır. Sana mı inanırlar bana mı inanırlar?"


Talimat '1 numaradan'
14 ay boyunca Vatanseverler'in her hareketini takip eden polis, dernek başkanı Taner Ünal olmasına rağmen talimatların "bir numara" olarak adlandırılan bir kişiden geldiğini gördü. Ancak bir buçuk yıl boyunca bir numara ile herhangi bir telefon görüşmesi saptanamadı. Zanlıların sadece kendi aralarında birbirlerini korkutmak amacıyla, "Bir numaranın talimatı var", "Bir numaraya söylerim", "bir numara bu konuyu duyarsa..." gibi ifadeler kullanması dikkat çekti. Polis, zanlıların tamamına telefonda bahsettikleri "Bir numara"nın kimliğini sordu. Ancak 4 gün boyunca emniyette devam eden sorguda Taner Ünal'ın da aralarında bulunduğu 18 zanlının hiçbiri "bir numara"nın kimliğini vermedi. Bu arada, örgüte mensup olduğu bildirilen Fatih K. ve Veli B. adlı kişilerin bir süre önce 'zorla adam kaçırma ve çek senet tahsilatı' suçlarından gözaltına alınarak, Mersin'de tutuklandıkları da kaydedildi. Öte yandan, örgüte mensup olduğu bildirilen Selçuk C. adlı kişinin de 'bir süre önce bir mitingde, AK Parti milletvekili Saffet Benli'ye küfür ve hakaretten tutuklu olduğu' da bildirildi. Şehit eşini dolandırmak ve tehditle suçlanan Vehbi Şanlı ise mahkemede verdiği ifadede iddiaları yalanladı. Vehbi Şanlı, Mehtap Özaydın'ı dolandırdığı iddialarını kabul etmedi.



Zanlılardan 12'si tutuklandı
'Suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturdukları' iddiasıyla adliyeye sevk edilen Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği (VKGB) Başkanı Taner Ünal'ın da aralarında bulunduğu VKGB mensubu 18 kişiden 12'si tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ankara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince sabah saatlerinde Ankara Adalet Sarayı'na getirilen bu kişiler, Adli Tıp Kurumu'nda sağlık kontrolünden geçirildi.

Daha sonra Cumhuriyet Savcısı Alp Arslan tarafından sorgulanan bu kişilerden, VKGB Başkanı Taner Ünal, dernek yöneticileri Ahmet C., Vehbi Ş., Salih Zeki B., Yasin A., Levent B., Mesut S., Halit B. Savaş K., İlhami D., Mehmet Doğan B. ve Hüseyin T. adlı kişiler üzerlerine atılı, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek, suç örgütüne üye olmak, yağma, ihaleye fesat karıştırma, zimmet, dolandırıcılık, tarihî eser kaçakçılığı, yasadışı yardım toplama, kaynağı belli olmayan gelirlerle suç örgütünü finanse etme, devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozma, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırma veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engelleme" suçlarından tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edildi. Ahmet K, Ahmet Y., Mehmet D., Osman A., Mehmet Ali D. ve Mehmet E. isimli zanlılar ise savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldı. VKGB Başkanı Taner Ünal ve diğer zanlıların, ifadelerinde, üzerlerine atılı suçlamaları kabul etmedikleri ve yasal olmayan hiçbir işle meşgul olmadıklarını belirttikleri öğrenildi. Ankara Nöbetçi 4. Sulh Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkan 12 kişi, üzerlerine atılı suçlardan tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Bu arada, emniyet yetkililerince, VKGB üyesi olduğu ve bir mitingde AK Parti Milletvekili Saffet Benli'ye küfür ettiği gerekçesiyle tuttuklu bulunan Selçuk C., "Adı geçen örgütün ne üyesi oldum ne de faaliyetlerinde bulundum. Milletvekili Saffet Benli'ye hakaret iddiasına ilişkin olarak da beraat ettim." açıklamasında bulundu.


Genelkurmay'a suç duyurusu
Ankara 4. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından tutuklananlar arasında Dernek Başkanı Taner Ünal da (önde, eli kelepçeli) yer aldı. Anadolu Ajansı'nın haberine göre, Emniyet yetkilileri, zanlıların bazı üst rütbeli askerî personelle ilişkileri olduğuna dair bulgulara rastlandığını açıkladı. Söz konusu personel hakkında Genelkurmay Başkanlığı'na suç duyurusunda bulunulacağı belirtildi.


Taner Ünal'la birlikte 18 kişi 'çete'den mahkemede
'Suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturdukları' iddia edilen VKGB Başkanı Taner Ünal'ın da aralarında bulunduğu 18 kişi, emniyetteki sorgulamalarının ardından dün mahkemeye sevk edildi. Zanlılar, 'suç işlemek amacıyla örgüt kurdukları, yönettikleri, suç örgütüne üye oldukları, yağma, ihaleye fesat karıştırma, zimmet, dolandırıcılık, devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya yönelik provokatif eylemler düzenledikleri' iddiasıyla yargılanacak.




Şehit cenazelerinde 'paralı' provokasyon
Girdap soruşturmasına polis, zanlıların tehdit, dolandırıcılık ve yağmalama gibi çete suçlarının yanı sıra para karşılığında eylemleri ve mitingleri de provoke ettiğini ortaya çıkardı. Derneğin, şehit cenazelerini 'coşku içinde kutlanacak bir eylem' olarak gördükleri tespit edildi. Zanlıların Ankara'da Tandoğan Meydanı'nda gerçekleştirilen Cumhuriyet Mitingi'nde de boy gösterdiği belirlendi.

'Girdap' operasyonu kapsamında gözaltına alınan zanlıların telefon takibinde şehit cenazelerine bakış açılarıyla ilgili ilginç bulgulara da ulaşıldı. Buna göre, bir görüşmede zanlılar kendi aralarında 'şehit cenazeleri coşku içinde geçirilecek bir eylem' ifadelerini kullandı. Son dönemde şehit cenazelerinde yaşanan provokatif eylemlerin arkasından da Vatansever Kuvvetler Birliği Derneği üyeleri çıktı. Yaklaşık 1 yıldır takibe alınan dernek üyelerinin şehit cenazelerini 'coşku içinde kutlanacak eylem zamanları' olarak gördüğü ve provoke ettikleri belirlendi. VKGB Mersin İl Başkanı Mesut Sezer'in Mersin'deki bir şehit cenazesinde AK Partili bir milletvekiline hakaret ettiği de yine telefon takibine takıldı. Gözaltındaki Ahmet Cinali ile grubunun ise, olaylı Ordu fındık mitingine katıldığı saptandı. Zanlılar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın korumalığını yapan yeğeni Ali Erdoğan'ın Söğüt şenliklerinde dövülmesi olayının yaşandığı etkinliklerde de boy gösterdiği, bu şenliğe eski Genel Başkan Yardımcısı Vehbi Şanlı ve grubunun katıldığı anlaşıldı.

Zanlıların mitinglere 200-250 metre boyunda yaptırdıkları Türk bayrağı ile katıldıkları da dosyada yer aldı. Zanlıların Tandoğan mitinginde boy gösterdiği soruşturma boyunca belirlendi. Tandoğan'daki mitingin ardından Anıtkabir'e yürümek isterken polisin müdahale ettiği grubun da Vatanseverler olduğu saptandı. Zanlıların kendi aralarında yaptıkları telefon konuşmalarında Vehbi Şanlı'dan "komutan" diye bahsettikleri, Halit Bozdağ Güngör'ün de "Ben generalim" diye kendisini tanıttığı bildirildi.



Çete, arama kararı bile çıkarmış
Ele geçirilen sahte belgeler arasında çıkan ev ve işyeri arama kararı, operasyonu yürüten polisleri bile hayrete düşürdü. Ev ve işyeri aramaları için polis ve jandarmanın mahkemeden özel izinle aldığı kararın, çeteden çıkması büyük şaşkınlık uyandırdı. Çete bu karara dayanarak istediği her yerde arama yapabilir. 'Girdap' operasyonuyla gözaltına alınan zanlılarla birlikte 1 el bombası, 5 değişik çap ve markada tabanca ve bunlara ait şarjörler, 4 av tüfeği, 3 kurusıkı tabanca, 370 mermi, 274 av tüfeği mermisi, 1 çelik yelek, 3 kelepçe, 1 cop, 2 adet gaz maskesi de bulunuyor.



Bombalar hediyeymiş!
VKGB Derneği Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Cinali'nin mahkemeye verdiği ifadede, aramalarda ele geçirilen el bombasıyla ilgili, "Bombayı bir polis arkadaş Mahmutpaşa'dan işportacıdan alıp hediye getirdi. Arkadaş çekmeceye koymuş." dediği belirtildi. İddialara göre, Cinali, silahlar için de 'dedemden kalmış' ifadesini verdi. Cezaevine konulan dernek başkanı Taner Ünal ise yasadışı para toplama iddialarını kabul etmeyerek, "Biz bu hareketi vatan için başlattık." dedi. Bu arada, Taner Ünal, mahkemeye verdiği ifadede dernek merkezinde internet bağlantılarının bulunmadığını belirterek, çocuk istismarı içeren görüntülerle ilgili suçlamalarını kabul etmedi. Yazarlık yaptığını, kitaplar bastırdığını söyleyen Ünal, "Bilgisayardaki görüntüler değişik kişiler tarafından girilmiş olabilir." dedi. Salih Zeki Balaban ise, dernekten 2006 Mart itibarıyla istifa ettiğini, Volkan isimli kişiye askerlikten kaçmak için çürük raporu aldırmadığını iddia etti. Metin Arslan, Ankara


Sahte belgeler emekli subaydan
VKGB'ye yönelik yapılan operasyon kapsamında ele geçirilenler sadece silah ve mühimmatla sınırlı değil. 'Girdap'ın ardından yapılan aramalarda ev ve işyerlerinde zanlılara ait olduğu ileri sürülen çok sayıda sahte belge ve kimlikler de ele geçirildi. Örgüte sahte belgeleri ve kimlikleri, gözaltındaki zanlılar arasında bulunan ordudan atılan Jandarma Astsubay Savaş Karabali'nin düzenlediği öne sürülüyor. VKGBH Konya İl Başkanı Vehbi Şanlı adına düzenlenmiş sahte Özel Kuvvetler Komutanlığı kimlik kartı, Jandarma giriş kartı ile JAN-DER kartı da ele geçirildi. Şanlı'nın üzerinde ayrıca Jeriko marka bir tabanca yakalandı.


Askerî ihalelerde yolsuzluk iddiası
Telefon takibinde gözaltına alınan zanlıların halen görevde olan askerler ile emekli paşalarla da sık sık görüşme yaptığı saptandı. Adına çok sayıda sahte askerî kimlik çıkan Vehbi Şanlı'nın emekli Korgeneral Hasan Kundakçı ile yaptığı görüşmeler dosyada yer buldu. Halen görevde olan askerlerle yapılan görüşmelerin ise askerî ihalelerle ilgili olduğu belirtiliyor. Zanlıların askerî ihalelerde yolsuzluk yaptığı öne sürülüyor. Ev ve işyerlerinde yapılan aramada askerî ihalelere ilişkin çok sayıda evrak ele geçirilmişti. Soruşturmayı yürüten savcılığın ele geçirilen belgeleri askerî savcılığa göndereceği öğrenildi.


'CHP'li ağabey'den mitingler için 600 YTL
VKGB Derneği üyelerinin bazı eylemlere katılmak amacıyla yol masraflarının da karşılandığı soruşturma dosyasına girdi. Zanlıların yaptıkları bir görüşmede, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) teşkilatında yönetici konumunda olan bir kişinin mitinge gideceklerin ulaşımı için 600 YTL gönderdiği belirlendi. Zanlıların kendi aralarında, "CHP'li abi, masraflar için 600 YTL gönderdi. Mitinge gidelim mi?" diye konuştukları görüldü. Zanlıların Cağlayan mitingine gitmek amacıyla bir otobüsle anlaştığı; ancak otobüs şoförüne de ücret ödemediği saptandı. Parasını alamayan otobüs şoförü de polise şikâyetçi oldu.

Zaman
Yayın Tarihi : 4 Temmuz 2007 Çarşamba 02:05:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
TANER ÜNAL IP: 78.161.18.xxx Tarih : 11.05.2008 20:41:13

Sevgili KENT HABER OKURLARI Girdap Operasyonu kapsamında 3 Temmuz 2007 günü tutuklandık, yaklaşık 5 ay tutuklu kaldıktan sonra yargılanmakta olduğumuz 11 Ağır Ceza mahkemesinde ilk celse tahliye olduk. Mahkeme aşamasında kamuoyuna yansıdığı gibi Girdap Gözaltına alınan 21 Kişiden sadece 4 tanesi derneğimiz üyesi olup 14 tanesini hayatımızda görmediğimiz gibi bizimle ilgi ve irtibatlarının kurulmasını mümkün kılacak hiçbir delil, bilgi veya emare söz konusu bile değildi. Gazetelerde “Yüzbaşı Volkan” adıyla bahsedilen Vehbi Şanlı Derneğimizden Konya İl Başkanımız veya Genel Başkan yardımcımız değildi. Aynı şekilde bir takım ihalelerde adı geçen Zeki Balaban Genel başkan yardımcısı olmayıp birkaç ay üyemiz olarak kaldıktan sonra isteğimiz üzerine 2 yıl önce resmen ayrılmıştı. Yine günlerce telefon konuşmaları gazetelerde tefrika edilen Halit Bozdağ Güngör derneğimizle hiçbir münasebeti bulunmayan ve hayatımız boyunca ilk defa mahkeme de karşılaştığımız 12 kişiden bir tanesiydi. Bu şahıslara izafe edilen bir kısım telefon konuşmaları bazı basın kuruluşlarında manşetten derneğimizi zan altında bırakır vaziyette verilmiştir. Derneğimize sahte mühür yaptığı iddia edilen Savaş Karabali’yi ben ve diğer yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımız hayatımızda ilk defa mahkemede gördüğümüz gibi kendisi ile hiçbir ilgi ve alakamız olmamıştır. Bu tanımadığımız insanlarla birlikte basın mensuplarının önünde geçiş yaptırıldık ve Vatansever Çetelerin lideri olarak milletimize teşhir edildik!!! Üzerinde gizlilik kararı bulunan bir dava ile ilgili olarak Avukatlarımız bile ilgili evraklara ulaşamazken, yapıldığı iddia edilen soruşturma ve telefon görüşmelerinden düzmece bir takım haberler üretilerek gazetelere servis edildi ve basın yoluyla halkımızın yanlış bilgilendirilmesi temin edildi. Hiçbir ilgimizin ve alakamızın bulunmadığı, bulunmasının da mümkün olmadığı bir takım kişilerce gerçekleştirildiği iddia edilen telefon görüşmelerinin yanında boy boy resimlerimiz yayınlandı. Bazı gazetelerde “Vatansever Dolandırıcılar”,Vatansoyarlar Çetesi” ,”Vatansevere Bak” gibi itham ve iftiralara maruz kaldık. Neredeyse akla gelebilecek her türlü suçlamaya muhatap kaldık. “Şehit ailesini dolandırdığımız” bile iddia edildi Neredeyse akla gelebilecek her türlü suçlamaya muhatap kaldık. Üstelik bu durum aylarca devam etti. Sanki Türkiye’de Vatansever Çeteler varmış, Türkiye deki bütün huzursuzlukların kaynağı bizmişiz ve hatta bütün cinayetleri bile biz işliyor ve işletiyormuşuz, bütün kanlı eylemlerin arkasında sanki biz varmışız gibi yayınlar yapıldı. Düzmece bir takım haberler üretilmekte komplocular tarafından düğmeye basıldığı anda kalemleri, vicdanları satılmış çirkin habis ruhlu mahlûkatlar hep bir ağızdan saldırıya geçmekte vatanseverlerin en ağır biçimlerde cezalandırılması için yargıya baskı niteliğinde yazılar yazılmakta Televizyonlarda düzmece haberler yapılmaktadır. Gerçek dışı haber üretmenin bu kadar çirkin boyutlara varması bu haberlere dayalı yorumlar yapılması Türkiye tarihinde ilktir. Bu düzmece haberler kanıt kabul edilerek açık oturumlar yapılmakta, bu açık oturumlarda malum zatlar konuşturulmakta bunlar tarafından vatanseverler yargılanmakta ve en ağır hükümler verilerek linç edilmektedirler! Bununla da yetinilmemekte düzmece yayınlanan bir haber aynı anda yüzlerce internet haber sitesi tarafından aynen iktibas edilmekte böylece internette binlerce yalan haberin dolaşması ile beyinlerin yıkanması istenilmektedir. Yalanlar, yalanları izlemekte, yalan haberler birbirine monte edilerek ve birbirine delil gösterilerek milletimiz aldatılmakta, gerçek dışı bir senaryo izletilmektedir. Bu haberleri gerçek sanan mazlum vatandaşlarımız yorumlar yapmakta hiçbir surette tanımadığı insanlar hakkında gerçek dışı kanaatlere sahip olmaktadırlar. Bu haberleri üretenlerin bize duydukları husumetin asıl sebebi yaptığımız faaliyetlerdir. Bizim yaptığımız faaliyetler Türk milletinin milli varlığına düşman bu ihanet odaklarını ürkütmüştür. Biz Vatanımızı seviyoruz. Bayrağımızı seviyoruz. Bizler Atatürkçüyüz, Cumhuriyetçiyiz, Cumhuriyetimizi ilelebet yaşatmaya kararlıyız. Bunun için kamuoyunda “Dip fırtınası” olarak değerlendirilen yasal faaliyetleri yürüttük. Yasal mitingiler yaptık. Mesela 15 Nisan 2006 günü Mersin’de Türkiye’nin uzun yıllardır görmediği, cumhuriyetin ilk 15 yılında yaşanan derece de milli his ve heyecanın bulunduğu muhteşem bir bayrak yürüyüşü yaptık. Bu yürüyüşte 2 Km uzunluğunda dev bir Türk Bayrağı taşınmış Miting alanında 11defa 10. Yıl marşı söylenmiş, gazeteler televizyonlar günlerce bu dev mitingden bahsetmiş, Hatta bu miting sırasında Türk Bayrağının aldığı şeklin uçakla çekilmiş muhteşem görüntüleri Türkiye’yi tanıtan kuruluşlar tarafından kullanılmıştır. Bu yürüyüş Türkiye tarihi için dönüm noktalarından birisi olup, o tarihe kadar milli tepkilerimizi ortaya koymak için yapılan yürüyüşlerde bin kişi bile toplanamazken 80.000 kişi yürüyüşümüze katılmış 100.000 kişi alkışları ve salladığı bayraklarıyla bu yürüyüşe destek vermiş, çeyrek yüzyıl sonra Milli his ve heyecan yeniden doruğa çıkmıştır. Bu yürüyüşten sonra Mersin Bayrak Şehri haline gelmiştir. Bu yürüyüşten sonra milli ruh ve milli şuur yeniden ayağa kalkmış insanlarımız derneğimiz önderliğinde Cumhuriyetimize, ülkemizin birliğine vatanın bölünmez bütünlüğüne sahip çıktığını gösteren yasal ve izni alınmış Bayrak Yürüyüşleri ve bayrak mitingleri yapmıştır. Güzel yurdumuzun her köşesi gelincik tarlaları gibi bayraklarla donanmıştır. Mesela 14 Nisan 2007 Tandoğan Mitinginde yüz binlerce üye ve gönüllümüz tarafından taşınan ve Atatürk’ün huzurundan geçen 4 Km uzunluğundaki Türk bayrağı günlerce bütün dünya Televizyonlarında defalarca yayınlanmıştır. Ancak Derneğimizce yürütülen bu faaliyetler işbirlikçi medya kuruluşlarının beslendiği kaynakları rahatsız etmiştir. Pentagon rahatsız olmuştur. AB deki hamiler rahatsız olmuştur. Bize saldırılmasının hakkımızdaki bu gerçek dışı yayınların iftiraların yapılmasının asıl sebebi budur. Mesela bu basın kuruluşlarında halen Kanlı Danıştay Cinayeti sanığı Katil Alparslan Aslan’ın üzerinde Taner Ünal’ın kartvizitinin çıktığı iddiasına yer verilmektedir. Hâlbuki bu ağır bir iftiradır. Ben Alparslan Aslan’ı hiçbir surette tanımadığım gibi onu tanıyan hiçbir kişiyi de tanımıyorum. Bu yalan önce Alparslan Aslan’ın üzerinde derneğimizin üyelik kartının çıktığı şeklinde başlamış ancak ben "Biz üyelik kartı vermedik" deyince kartvizit yalanına dönülmüştür. Hâlbuki ben kartvizit de kullanmıyorum. Benim kartvizitim Alparslan Arslan’ da çıkmamıştır. Ancak bir takım gazetelerde 2 yıl süreyle bu yalan haber yayınlanmış halen yayınlanmaya devam etmektedir. Neticede Danıştay Cinayeti 11. Ağır ceza Mahkemesinde karara bağlanmış bizim uzaktan yakından ilgi ve alakamızın kurulmasının mümkün olmadığı bu hadise ile ilgili olarak maruz kaldığımız iftiralar bunları yapanların yanına kar kalmıştır. Bir kısım medya tarafından maruz bırakıldığımız durum ve yaşadığımız komplolar 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde yaşanılanların çok ötesinde baskı ve dehşet ortamına dönüşmüştür. Kaldı ki o günlerde yapılan uygulamaların yapılan eylemler nedeniyle kısmen de olsa haklı görülebilecek mazeretleri bulunuyordu. Ancak bu gün tamamıyla iftiraya dayalı bir suçlamalara maruz durumdayız. Bir kısım insan baskı ve zulüm altında adeta yaşam mücadelesi verirken, bir kısım işbirlikçi yazar Ergenekon davası veya Vatanseverlerin davaları konusunda onlarca düzmece yazı yazmakta yargıya alenen müdahale etmektedir. Bu durum vatanını seven insanların yoğun bir baskı ve bir korku imparatorluğunda yaşadığı duygusunu taşımasına sebep olmaktadır. Yaşanılan hukuk dışı durum totaliter rejimlerdeki hukuksuzluktan farksızdır. Bir kesim aklına geleni söylemekte ve istediği iftirayı atabilmekte diğer kesim ise kendini savunmaktan bile aciz bir halde bırakılmakta ağzını açan ise bir takım düzmece suçlamalara muhatap bırakılmakta Yargıya baskı yapılmakta neticede bu baskı ve zulüm altında suçsuz günahsız insanlar cezaevinde çile doldurmaktadır!!! Komple komploların yapıldığı bir dönemdir bu! Üstelik delil olarak üretilen hususlarda yalanlardan ibarettir. Mesela halen sanki ben Girdap operasyonu kapsamında bir takım kişiler aleyhinde konuşmuşum gibi düzmece haberler yapılmaktadır. Bir gazete düzmece bir haber yayınlamakta, bu haber kaynak ve delil gösterilerek sanık Avukatları tarafından Mahkemelerde savunma yapılarak olaylar saptırılmakta arkasından bu düzmece savunma delil gösterilerek mahkemeler aleyhinde yayın yapılmakta ve sanki mahkemeler suçluları koruyormuş gibi bir izlenim doğması sağlanarak halkımız aldatılmaktadır. Hadiseyi bir örnek vererek açıklarsak mekanizmanın aynen şöyle işlediğini görürüz. 1- Bir gazete “Taner Ünal Girdap Operasyonu kapsamında verdiği ifadede Danıştay Saldırısını yaptıran Muzaffer Tekin’dir. dedi.” Şeklinde yalan bir haber yayınlamıştır. 2- Danıştay Katilinin 11. Ağır ceza Mahkemesinde yargılandığı 26 Temmuz 2007 günlü duruşmada sanık Avukatı Mehmet Ener tarafından bu yalan haber kaynak gösterilerek konunun Sayın mahkemece araştırılması istenmiştir. 3- Sayın Mahkeme Sayın Avukatın bu talebini reddetmiştir. Nitekim böyle bir beyanım söz konusu değildir. 4- Yalan haberin mucidi olan gazete ise tekrar verdiği haberde “Avukat Mehmet Ener’in 26 Temmuz Günlü duruşmada ‘Taner Ünal Girdap Operasyonu kapsamında verdiği ifadede Danıştay Saldırısını yaptıran Muzaffer Tekin’dir.’ demiş olup bu durumun araştırılmasını talep ediyorum. Şeklindeki talebi 11. Ağır ceza Mahkemesi tarafından reddedilerek gerçek suçlular korumuştur.” Şeklinde daha etkileyici bir yalan ile halkımızı aldatmaya deva etmektedir. Yalan katmerleşerek devam etmekte bu haberi okuyan masum insanlar gerçek azmettiricilerin Adalet mercilerince korunduğunu sanmakta kafaları karmakarışık hale getirilmektedir. 5- Hâlbuki bu gazete “Ey Millet ben bir yalancıyım. Mahkemelere kadar yansıyan bu yalan haberi aslında ben uydurdum” veya “Avukat Mehmet Ener 11. Ağır ceza Mahkemesinde bizim gazetemizdeki yalan haberi örnek göstererek Taner Ünal Girdap Operasyonu kapsamında verdiği ifadede Danıştay Saldırısını yaptıran Muzaffer Tekin’dir. dedi. Böylece Yalan haberimiz Mahkemelerde bile delil oldu. Ey Millet işte biz böyle komplocularız ” Demeliydi. 6- Tarafımızca Avukat Mehmet Ener Şikâyet edildiğinde ise verdiği ifadede “Ben gazete böyle söylenmiştir dedim. Kesinlikle kimse hakkında iftirada bulunmadım” diyerek kendisini aklamıştır. 7- Ancak olay birçok gazetede önemli bir haber olarak verilmiş, Bu sözler bizim ağzımızdan çıkmış gibi insanlarımız aldatılmış gerçek suçlular ve azmettiriciler gizlenmiştir. 8- Hâlbuki bu cinayetlerin arkasında kimlerin olduğunu bu komploları hazırlayanlar ve halkımız çok iyi bilmektedir. Arkasında Cumhuriyet düşmanı, Atatürk düşmanı, Rejim düşmanı, Türk düşmanı, Devlet Düşmanı olduğu Savcılık iddianamelerine yansımış bir oluşum tarafından hem bu cinayetler işletilmekte, hem de aynı oluşumun haber servis edicileri ve gazeteleri tarafından“Bu cinayetleri Ulusalcılar veya Vatanseverler yaptırdı” şeklinde düzmece iftira ve ithamlarda bulunulmaktadır. 9- Bu yazdığım sadece küçük bir örnektir. Bunun gibi yüzlerce itham ve iftira yapılmıştır. Hepsini yüzlerce sayfa yazarak sizlerin kıymetli vaktinizi almak istemiyorum. Ancak çok merak edilen bir konuyu daha cevaplayayım. DGM Onursal Başsavcısı Sayın Nusret Demiral’ın ile ilgili hiçbir beyan ve ifadem olmadığı halde sanki içerisine bir takım mafya ilişkilerinin karıştığı bir durum olmuş ve Sayın Nusret Demiral bu olayda beni mafyacıların elinden kurtarmış gibi bir senaryo uydurulmuş ve sanki bunları ben anlatmışım gibi gazetelerde bu düzmece servis haberler yayınlanmıştır. Devlete önemli hizmetler vermiş insanların böyle abuk sabuk iddialarla bizim üzerimizden karalanması çirkin bir durumdur. Halen böyle iftiralar yapılmakta birçok kişi benim ağzımdan suçlanmaktadır. Mesela benim derneğin 1,5 trilyon TL’sini zimmete geçirdiğim haberi düzmecedir. Derneğin 3 yılda topladığı bütün para sadece 19.400YTL’dir. bu para derneğimizin bir günlük giderini bile karşılamayacak küçük bir rakamdır. Üstelik para konusu derneğin Genel muhasibi ile ilgili olup derneğin bütün giderleri tarafımdan karşılanmıştır. Bunlar sorgu tutanaklarımda ve elde edilen bilgilerde mevcuttur. Bunlar bilinmekteyken bu çirkin karalamalara muhatap olmak çok üzücüdür. Star gazetesinin 04.03.2008 günlü sayısında uzun yıllar kendi imkânlarımla finanse ettiğim Türkeli gazetesine bir Alman vakfı tarafından yardım yapıldığı şeklinde düzmece bir haber yayınlanmıştır. Hayatım boyunca hiçbir resmi veya diğer kurum ve kuruluştan tek kuruş destek almadım aldığımı ispat eden olsun kalemimi kırar bir daha yazmam. Yine aynı şekilde yaptığım herhangi bir faaliyet karşılığı tek ayran içtiğimi ispat eden olsun kalemimi kırar bir daha yazmam adamım diye de ortada dolaşmam. Bunların kardeş yayın kuruluşlarına “Neden hakkımızda bu düzmece haberleri yapıyorsunuz?” dediğimde bana “Bu haberler bize paket halinde geliyor ” diyorlar. Demek ki komple komploların üretildiği merkezler bile kurulmuş! Ne yazık ki gerçekleri bilmeyen insanlarımız bu yalanlara inanmaktadır. Hangi konuda ceza almışız da bu yargısız infaz yapılmaktadır? Bir yanda “Her türlü düşünceye serbesti vardır.” denilirken “Vatanımı seviyorum” diyenlerin en ağır şekilde iftiralara maruz bırakılması ve konuşturulmaması ilginçtir. Bu medya kuruluşlarında Türk milleti aleyhine en ağır hakaretleri yapanların bile affedilmesi insan hakları açısından ele alınırken vatanı sevenler neden suçlu olarak ilan edilmekte en ağır cezalara çarptırılması istenilmektedir? Vatanını sevenler insan değil mi? Hayatımız boyunca hiçbir yasa dışı iş yapmadık. Tek kuruş boğazımızdan haram geçmedi. Hakkımızda binlerce iftira atılmış ancak iki satır mahkeme kararı gösterilememiştir. Ben inşaat mühendisiyim. Mesleğim münasebetiyle kazandığım üç beş kuruşla geçiniyorum. Oldukça mütevazı hatta standart altı hayat yaşayan bir insanım. Hayatım boyunca elime geçen bütün imkânları da gazete, dergi çıkararak sosyal kültürel faaliyetler yaparak harcadım. Tek dikili ağacım yok. Malım mülküm hiçbir şeyim yok. Bu nedenle alnım açık yüzüm pak. Hiç kimseden de korkum yok. Hakkımızda yazılanlar anlatılanlar yalandır iftiradır. Sadece bu gün değil yıllardır akıl almaz iftiralara muhatap durumdayız. Yalanla dolanla bir yere varılmaz. Keser döner sap döner bir gün gelir hesap döner. Hukuk dışı iş yapan gün gelir bu yaptığının hesabını verir. Hakkımızda yeni komplolar düzenlenebilir! Nasıl başımız dik ve gülerek cezaevine girmiş ve başımız dik olarak çıkmış isek yine gireriz. Allah ömür nasip ederse yine başımız dik çıkarız. Biz vatan yolunda ölüm dâhil her şeyi göze alarak mücadele ettik. Başa gelen ne ise çekmeye razıyız. Vatan sağ olsun! TANER ÜNAL VATANSEVER KUVVETLER GÜÇ BİRLİĞİ HAREKETİ DERNEĞİ GENEL BAŞKANI www.vkgb.org