22
Mayıs
2024
Çarşamba
GÜNCEL

Polislerin acı itirafları

Eğitime katılan emniyet görevlileri genellikle nöbetten çıkanlardan seçildiği ve görevlendirme ile geldikleri için haklı olarak yorgun ve isteksizdiler. Ama çoğunlukla eğitim süreci içinde dirençleri kırıldı ve gerek mesleki, gerek aile içinde yaşadıkları şiddetle ilgili, gerekse şiddet vakaları ile ilgili bir çok bilgi ve deneyimi paylaştılar eğitimcilerle… Önce kendi yaşadıkları stresi, özellikle iş yerinde yaşadıkları şiddeti paylaşmak istediler.

Çok doluydular… Onların da bu konuda kendi inandıkları vardı ve zaman zaman uygulaması gerekenlerle çelişiyordu… Hem şiddet görüyorlar, hem şiddet gören ve gösterenlerle bire bir mücadele veriyorlar, hem de kimi zaman istemeden, kimi zaman kendi deyimleriyle "başka bir yol olmadığı için", kimi zaman aldıkları emir doğrultusunda şiddet uyguluyorlar… ve tüm bu travmatik yaşantıları eve giderlerken beraberlerinde götürüyorlar ve önemli bir kısmı istemeden de olsa bu yükü aile yaşamlarına yansıtıyor…

Sanırım bu döngüyü anlamak için önce onların işlerinde yaşadıkları şiddeti tanımlamak, anlatmak gerekir. Eğitimcilerin raporlarından bazı alıntılar;

"Bu meslekte hiçe sayılıyoruz. İşimiz çok stresli. Sürekli olumsuz geribildirim alıyoruz. İyi yaptığımız bir iş içinse hiç övgü almıyoruz. Sürekli emir veriliyor, bizi dinleyen yok. Ailemizle zaman geçiremiyoruz. Biz nasıl patlamayalım!"

"En çok rahatsız olduğumuz konu, toplumun "polis" algısı , ailelerin çocuklarını polisle korkutmaları…"

"Çoğumuz mesleğe özenip girdik fakat daha ilk yıllarda bir kısmımız pişman olduk ama ayrılamadık. Çünkü, kendi öz ailelerimiz dahil, böyle bir durumda çevre tarafından olumsuz algılanıyoruz,yolsuzluk yaftası yapıştırılmasından korkuyoruz."

"Mesleğimizin aile ilişkilerini zorlayan yanları var. Çalışma saatlerinin uygun olmayışı ve yorgunluk nedeniyle eş ve çocuklarının gezme-eğlenme ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyoruz"

"Emir kuluyuz, kimi zaman şiddeti şiddetle durdurmaktan başka çaremiz olmuyor. Amirlerimiz "cop kullan" emrini verdiğinde başka seçeneğimiz yok. Mesai bitiminde çıkış saatimiz gelse bile amirimiz izin vermeden görevi bırakamayız. Aslında onlar da çok ağır koşullarda görev yapıyorlar. Onların yerinde olmak istemem"

"Sürekli kriz durumlarıyla çalışmak zorundayız ve şiddetle yüz yüze kaldığımız için hem şiddet gören hem de uygulayan konumundayız. Özellikle belli bölgelerde halkın güvenliğini sağlamaya çalışırken biz de şiddete maruz kalabiliyoruz. Aşırı sarhoş kişiler ve benzerlerini yönlendirmekte zorlanıyoruz, bazen güç kullanmadan güvenliği sağlayamıyoruz."

"Ast üst arasında bir uçurum var, amirlerimizle konuşamıyoruz, sorunlarımızı iletemiyoruz. Bunun çözümleneceğine inanmıyoruz, çünkü amirlerimiz kendilerinin şiddet içeren davranışlarının farkında değiller, bir arkadaşımız sırf bu nedenle intihar etti. Tükendik, kaliteli hizmet veremiyoruz,aynı şekilde özel yaşamlarımızda da kendimizi başarısız buluyoruz"

"Katı bir disiplin içinde çalışıyor ve şefkat yoksunluğu yaşıyoruz. Yıllar içinde her şey birikiyor ve patlıyoruz."

"Bizi at seçer gibi, dişimize bile bakıp alıyorlar mesleğe, ama sonra dişleri dökülmüş atlar gibi işe yaramaz halde atılıyoruz bir kenara."

"Uzun yol şoförleri için saat limiti vardır yolda, takometre ile ölçülür. Bizde bir aracın sürücüsü yeri geldiğinde 10 saat araba kullanır. Bunu kimse dikkate almaz."

"Amirlerimiz bile bize hırsızmışız gibi bakabiliyor. Bize güvenmiyorlar. Başımıza bir iş gelse arkamızda durmuyorlar."

"Neredeyse emekli olacağım, daha sosyal tesislere bir kere bile gitmedim. Zaten fırsatımız da yok ama, yukarıdakilerden de bize sıra gelmiyor…"

İş stresleri ev yaşantılarına yansıyor mu? Nasıl? Ve ne yapıyorlar?
İşte raporlardan bazı alıntılar;

"Şiddetle iç içe yaşadığımız için stresimizi istemeden aile yaşantımıza yansıtıyoruz. Arada bir rehabilitasyon çalışmalarına ihtiyaç duyuyoruz. Ancak psikoloğa gitmekten çekiniyoruz. Çünkü resmi yollardan yardım talep edersek açığa alınmaktan ve deli damgası yemekten çekiniyoruz."

" Yoğun iş temposu nedeniyle aile ortamında da sorun yaşıyoruz. Ruh sağlığımız bozuldu."

"İş dönüşü kahvede kafa dağıtmadan eve gidersem aileme patlıyorum"

"Eve gittiğimizde öyle yorgun oluyoruz ki… Eşimiz, çocuklarımız gezmek istiyor veya ilgi bekliyorlar. Ama bir yerden bir yere gitmek mesele… yol git, geri dön, halin kalmıyor. Gitsen bir türlü gitmesen bir türlü…"

"Bir kez kontrolünü kaybedip eşime vurdum.Sonra kendi kendime terapi yaptım. "Ailemin psikolojisini bozacağıma dışarıda patlarım diye karar verdim!"

"Kendi özel yaşamlarımızda da şiddetin pek çok türünü yaşıyoruz, yaşatıyoruz…En çok sözel-duygusal şiddet görüyoruz ya da uyguluyoruz."

"Yaptığımız işin özelliğinden dolayı çok yoğun duygusal baskı hissediyoruz. Bu baskı sonucu zaman zaman evde aile bireylerine şiddet uyguladığımız oluyor."

"Eşime, "eve geldiğimde bir saat kadar bana hiçbir sıkıntıdan söz etme, hele fatura-alacak-verecek konularına hiç girme" dedim. İnsan kendi psikolojisini düzeltebiliyor. 20 çeşit kaktüs, bir o kadar da başka çiçekler aldım. Eve gidince onlarla ilgileniyorum. Bu beni çok rahatlatıyor.

"Bazılarımız iş dışında saz vb… müzik aleti çalarak rahatlıyoruz. Ancak çoğumuz bu konuda ne yapacaklarını bilmiyor ve bu tip eğitimlere, resmi sevk yapılmadan psikoloğa gidebilmeye çok ihtiyacımız var."

"Genç bir emniyet görevlisi eğitim sonunda yanıma yaklaşıp "Sizce intiharı sık düşünmek normal midir?" diye sordu. Daha sonra intiharı sık düşünenin kendisi olduğunu, yaptığı işi sevemediğini mutsuz olduğunu , kurslara giderek yeniden üniversite sınavına hazırlandığını,yalnız yaşadığını söyledi. Depresif bir ruh hali içinde olan katılımcıya yaptığımız sohbet sonucu anlaşıldığını hissetmek ve kendini paylaşabilmek iyi geldi. Psikolojik destek alması konusunda ikna ettim ve gidebileceği yerler ile ilgili bilgi verdim."

BİR KADIN POLİSİN DRAMI...

"Eğitim sonunda genç bir kadın polis bireysel danışma istedi. Eğitim sırasında çocukluğuna gidip döndüğünü ve etkilendiğini anlatırken ağlamaya başlayıp küçük bir mola aldı. Çocukluğunda hem anne hem babasından çok şiddet gördüğünü , babasının alkol sorunu da olduğunu, korkudan kapısının arkasına eski bir sobayı dayayıp uyuduğunu, annesinin ise sırtında oklava kırdığını, babasından aldığı darbeler yüzünden okul çantasını omzunda taşıyamadığını, bu nedenle acele bir evlilik yaptığını, evlendikten sonra babasına yaptıklarını söyleyerek evden kovduğunu ve bunun kendisini biraz rahatlattığını, ancak eşinin kendisine sık sık küfrettiğini, bundan rahatsız olduğunu ama çözemediklerini, fiziksel bazı rahatsızlıklar yaşadığını ve tedavi gördüğünü, psikolojik desteğe ihtiyacı olduğunu ama bu gibi durumlarda silahları alınıp geri görevlere çekildikleri için bundan kaçındığını, o nedenle özel olarak yardım almayı düşündüğünü anlattı ve gidebileceği özel kurum ya da şahıs ismi istedi. Kendisine gerekli bilgiler verildi."

Bizler mağdur duruma düştüğümüzde onlardan yardım istiyoruz ama ne yazık ki onlar da zaman zaman mağdur olabiliyor ve kimi zaman çözüm bulmakta zorlanıyorlar…

Bir sonraki yazıda onların eğitim ile ilgili yorumlarına, karakollara gelen vakalarla ilgili aktarımlarına yer vereceğiz…


Neşe Hacısalihoğlu/hürriyet
Yayın Tarihi : 10 Nisan 2007 Salı 14:12:39
Güncelleme :10 Nisan 2007 Salı 14:19:25


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
emre özcan IP: 85.99.187.xxx Tarih : 10.04.2007 20:10:15
Sorunlarınızı güzel güzel anlatıyorsunuzda hiç halinize şükretmiyorsunuz.Polis kardeş ben bir askerim benim görev bazen 5 bazen 10 gün devam ediyor sırtımda çanta üzerimde 30 kg tesisatla dağ tepe günlerce dolaşıyoruz sense metropolde veya bir ilçede hemen sıkılmış ve psikolojik sorunlara sığınıyorsun.Halen doğuda binlerce polisin 30 gün gitmediği pusu parasını aldığını görmediğimizi sanıyorsun kaç gün arazide ıslandınız kaç gün banyo yapamadınız doğuda hangi bir ücra köşede çalıştınız merak ediyorum.Halen çoluk çocuğunun durumunu telefonla dinleyen binlerce asker var. onlar ağlamıyorda ağlamak sizemi kaldı.Çarşıda mahallede sen araçlarla gezerken , günlerce ağlarda gezen mehmetçiği düşünmeden hep bir ağızdan

K. Mükremin BARUT IP: 85.99.76.xxx Tarih : 10.04.2007 15:43:45
PANZER (1977 YILINDA YAŞANMIŞ BİR OLAY) Sen panzerdeydin, ben gösterici çocuklar arasında. Ben senin panzerde, sen benim göstericiler arasında olduğumu biliyordun. Dağılmamız için tekrarlayan anonslar yaparken, o koca kalabalıkta bir tek ben biliyor ve hissediyordum sesisin titrediğini. ... Bizler kararlıydık. Kim bilir kaç kez elin tazyikli su düğmesine gidip geri geldi. Kim bilir kaç kez elimdeki taşları yere bırakmak istedim. ... O gösterici çocuklar üniversitelerini bitirip önemli mevkilere geldiler. Şimdilerde ise hemen hemen hepsinin çocukları üniversite çağınada. Hiç birinin, çocuklarını polis yapmak gibi bir projesi olmadı. .... Oysa sen; mezar kadar dar bir panzer içinde, üzerine yağan taşlara rağmen, son ana kadar elin düğmeye gitmeden oyalanmasını bildin. Tıpkı aç ve yorgun oturduğun öğünlerde, çocukların doyuncaya kadar elin çatala gitmeden oyalanmasını bildiğin gibi. Ve üzerine taş yağdıran üniversiteli çocuklara rağmen üç cocuğuna da tek bir maaşla üniversite tahsili yaptırdın. Rahat uyu sevgili babacığım. Kemal Mükremin BARUT 04 TEMMUZ 2006-ANKARA(ÖYKÜNÜN YAZILDIĞI TARİH)

Remzi CANGÜVEN IP: 88.228.50.xxx Tarih : 10.04.2007 20:17:59
Polislik kutsal meslek.Polisi.Siyasiler iktidar olduklarında siyasi makam olan Valiliği ve il emniyet müdürlerini genelde kendine yakın olanlardan seçiyor.Siyasiler, oy alacağım diye kaçak yapıya izin veriyorlar.İzin verilen kaçak yapılara su,elektrik vetelefonbağlanıyor.Sonradanda kaçak yapıyı poliside yanına alan belediyeler yıktırıyor.Bu hali ile polis halkın gözünde kötü oluyor.Kaçak yapıya önceden gözyumanlarında yargılanıp ceza alması gerekirken ağaya dokunulmuyor.olan abalıya oluyor.Böyle bir yıkımda görev alan polisi hiç düşündünüzmü.Bu polis olayın muhakemesini yaptığında ikilem yaşıyor.Ayrıca 12/24 saat esasına göre çalışan polis sabah görevden çıktığında akşamdan yarın maça gideceksin diye tebiğ ve tebellüğ yaptırılıyor.Cep telefonunun şarjı bitiyor polisin şarjı bitmiyor.Bu ek görev için polise bayat ekmek arası jiletle kesilmiş kokmuş salan ve bir dal marul ekmek arasında veriliyor.Yanındada tanınmayan marka meyve suyu.Çoğu zaman maçta bakıyorsun seyirciden fazla görevli polis var.Neden?Çünkü ek görev için polise herhangi bir ücret ödenmiyor.Bedava güç.Birde verilen yiyecekle onuru kırılıyır.Bugün 10 Nisan Tüm polislerin Bayramını samimi duygularımla kutlar,çoru ve çocuklarıyla mutlu bir hayat yaşamalarını dilerim.Yukarıda ki yazdıklarımla ilgili amacım herhangi bir kimseyi hedef alarak kötülemek değil.Bu benim yaptığım tespit ve gerçekler.Devletin yetkili mükellefleri polisine sahip çık.Sizlerin özel korumaları olabilir.Ama halkın böyle bir lüksü yok.Herkese saygılar,sevgiler.