19
Mayıs
2024
Pazar
GÜNCEL

'Provokasyonlardan korkuyoruz'

Eski DEP milletvekillerinin öncülüğünde kurulan Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) eşbaşkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk, Kürt sorunu ve terör örgütü PKK’ya yaklaşımlarını Zaman’a anlattı.

Eşbaşkanlar, bölücü örgüte “terörist” dememeye özen gösterirken, silaha başvurmanın çözüme hiçbir katkı sağlamadığını kabul ediyor. Bu yüzden örgütün derhal silah bırakması gerektiğini belirten Türk ve Tuğluk, devletin de dağdaki insanları topluma kazandırmak için çalışma yapmasını istiyor.

DTP’liler, bu çerçevede Başbakan Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz yaz yaptığı çıkışı ise “çok olumlu, ancak yetersiz” görüyor. Kesin çözüm için ilk kez ‘din birliğine’ atıf yapan eşbaşkanlar, şu önemli tespitte bulunuyor: “Türkiye üzerinde oynanan oyunun herkes farkına varmalı. Hem devlet içinde hem de PKK cephesinde çözümsüzlükten beslenenler var. Parti olarak acıların yaşanmaması için elimizden ne gelirse yapmaya hazırız. Bu anlamda hükümetle de bütünleşmek, bir araya gelmek istiyoruz.”

DTP, Kürt milliyetçiliğinden beslenen etnik temelli son parti. Daha önce aynı doğrultudaki HEP, DEP, ÖZDEP ve HADEP ‘terör örgütü PKK ile organik bağı olduğu gerekçesiyle’ kapatıldı. Halen pasif olarak siyasete devam eden DEHAP ve Özgür Parti hakkında da aynı gerekçeyle açılan davalar var. Geçmişten ders çıkararak yola çıkan DTP, geleneksel imajı kırmanın yanında ‘Türkiyelileşmeyi’ de hedefliyordu. Ancak partinin kuruluşundan kısa süre sonra aynı yakıştırmalar yeni oluşum için de yapıldı.

Türkiye’de ilk kez denenen ‘eşbaşkanlık’ sistemiyle yönetilen partinin başındaki Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk, bu yüzden partinin misyonunu anlatmakta zorluk çekiyor. Türk’e göre aynı doğrultudaki 7. partiyi kurmanın gerekçesi, ‘yapısal ve söylemsel’ anlamda yeni bir projeyi hayata geçirmek. Bugüne kadarki partilerin temel görevinin Kürt sorununu gündeme taşımak olduğunu ifade eden Türk, bu hedefe ulaşıldığını ifade ediyor, son oluşumun ise sorunun çözümüne katkı amacını taşıdığını söylüyor. Türk, eski partilerle aynı kefeye konulmalarından rahatsızlık duyduğuna işaret ediyor.

Aysel Tuğluk da etnik partilerdeki ‘dışlanmışlık’ duygusuna dikkat çekiyor. Tuğluk, bazı illerde yüzde 50’lerin üzerinde oy almalarına rağmen Parlamento’ya girememelerinin seçmeni umutsuzluğa ittiğini savunuyor. DTP eşbaşkanları, Kürt sorununun geldiği aşamayı tanımlarken üç ana başlık üzerinde duruyor. İki isim de sorunların çözümünde büyük mesafeler kat edildiğini; ancak ‘kangren haline gelen’ problemin tamamen ortadan kalkması için zihniyet değişiminin şart olduğuna inanıyor.

Türk, bu konuda “Kürt sorunu önce inkar edildi, sonra imha ve susturmaya gidildi, şimdi ise sorun kabul ediliyor; ama çözümsüzlük ve suskunluk dönemi başladı.” görüşünü dile getiriyor. Ahmet Türk, tüm hakların anayasal güvenceye kavuşması, ekonomik ve sosyal altyapının hazırlanması ve dağdaki insanları indirecek bir proje geliştirilmesi durumunda sorunun çözüleceğini iddia ediyor. DTP eşbaşkanları, bu noktada İngiltere’deki IRA terörünün aynı yolla bitirilmesini örnek gösteriyor.

Şiddeti kesinlikle savunmuyoruz

Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk, bölücü örgütün başvurduğu silahlı eylemleri net bir dille reddettiklerini vurguluyor. PKK’nın derhal silah bırakmasını isteyen iki başkan, devletin de dağdan inecek insanları sosyal hayata kazandırmaya yönelik bir proje sunması gerektiğini düşünüyor. Türk, şöyle devam ediyor: “Açık konuşuyorum; silahlı mücadelenin Kürt sorununun çözümüne hiçbir katkısı yoktur. Silahla hiçbir sorun çözülmez, aksine bu yöntem halka zarar vermenin ötesine gidemez. Biz en ağır sorunların bile demokrasi içinde çözüleceğine inanıyoruz. Şiddeti savunmuyoruz.”

Hükümetin sorunu çözmeye ciddi şekilde eğilmesi gerektiğini anlatan Türk, Erdoğan’ın geçen yaz yaptığı çıkışın çok önemli olduğuna dikkat çekiyor. Başbakan’ın sözlerinin arkasından hayata geçirilen bir projenin olmamasını eleştiren Türk, sorunun çözümünde kendilerinin görüşünün alınmamasına da tepkili: “Tayyip Bey, bu konuyu bir gün olsun bizimle konuşma ihtiyacı duymadı, katkılarımızı istemedi. Bizden destek istese, her türlü desteği verirdik. Eğer, bir kangreni kurtarmak istiyorsa ciddi bir çalışma yapması gerekirdi.” Hükümetin sorunu çözmek istediğine; ancak şiddetten beslenen çevrelere karşı gerekli cesareti gösteremediğini savunan eşbaşkanlar, hem devlet içinde hem de PKK içinde silahlı mücadelenin devam etmesi taraftarlarının olduğunun altını çiziyor. Tuğluk, “Bir oyun oynanıyor ve herkesin bunu görmesi gerekiyor. Her iki taraftan da bazı güçler PKK’nın dağda kalmasını istiyor. Bunu görerek çözümü düşünmek lazım. Bir strateji belirlemek ve kararlı bir adıma dönüştürmek gerekir.” diyor.

Din, Türk-Kürt kardeşliği için önemli bir etken

Kürt sorununun çözümünde AB’yi ‘önemli bir etken’ olarak gören DTP’liler; ancak meselenin tamamen dış dinamiklerle çözülemeyeceğine inanıyor. Eşbaşkanlar dinin ve manevi değerlerin ise Türk-Kürt kardeşliğini tarih boyunca hep olumlu etkilediğini, sorunun çözümünde de önemli etki edebileceğini düşünüyor. Türk, “Manevi değerlerin toplum üzerinde çok büyük bir rolü var. Bu değerler, toplumların sorunlarının çözümünü kolaylaştırır. Tarihte bunun önemli örnekleri bulunuyor.” ifadelerini kullanıyor.

Ahmet Türk, geçtiğimiz günlerde basına da yansıyan ‘PKK içinde yapılan anket’in doğru olmadığı görüşünde. Türk, “Ben bugüne kadar en beğendiği lider olarak Hz. İsa’yı gören tek bir Kürt görmedim. PKK’ya katılan insanların birçoğunun ailesi dindar Müslüman. Hatta PKK içinde bile namaz kılıp oruç tutan insanlar var.” derken, Aysel Tuğluk ise PKK’dan ayrılan bir kadın militanın kaleme aldığı ve örgüt içi tecavüzleri konu alan kitabın doğru olamayacağını öne sürüyor. Tuğluk, “Kitapta anlatılanlar kabul edilebilecek bir durum değil.” şeklinde konuşuyor.

DTP’liler, Avrupa ülkelerinde Türkiye’yi şikayet ettikleri iddialarını da kabul etmiyor. En vatansever insanlar kadar kendisinin de ülkesini savunduğunu kaydeden Tuğluk, “Ülkemizi şikayet etme gibi bir mantığımız olamaz. Hatta, bazı Avrupalılar Kürtlerin Türkiye’den ayrılmak istediklerini söyleyince, buna net bir dille karşı çıkıyoruz.” diyor. Mal varlığı tartışmalarına değinen Türk, çiftçi bir aileden geldiğini ve tapulu tarlaları olduğunu belirtiyor, partinin finansmanını ise üyelerin bağışlarıyla sağladıklarını ifade ediyor.

Provokasyonlardan korktuğumuz için 30 ilde teşkilat kurmadık

DTP eşbaşkanları, silahlı PKK’ya alternatif olarak demokratik bir mücadele sergilediklerini; ancak gerekli ilgiyi bulamadıklarından yakınıyor. Ahmet Türk, “Bugüne kadar 180 yöneticimiz faili meçhul cinayetlere kurban gitti. Tabanımız, devletin bizi de PKK ile aynı kefeye koyduğu görüşünde. Demokratik mücadeleye değer verilmediği sürece, silahlı mücadelenin bitirilmesi zor.” diyor. 2002’den önceki seçimlerde seçmenin büyük baskı gördüğünü, yıllardır Parlamento’ya giremediklerini belirten Türk, partilerden umudun yitirildiğini, bu nedenle potansiyelin çok altında oy aldıklarını da ileri sürüyor.

Türk, DTP’nin provokasyonlara meydan vermemek için hassas davrandığını kaydederken, bu yüzden 30 ilde şimdilik teşkilat kurmayacaklarını vurguluyor. Tuğluk ise bir özeleştiri yaparak parti içinde sorunlar yaşadıklarına dikkat çekiyor ve pratik siyasette yetersiz olduklarını itiraf ediyor.

Zaman
Yayın Tarihi : 12 Şubat 2006 Pazar 12:42:57
Güncelleme :12 Şubat 2006 Pazar 12:49:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Rojin IP: 84.56.232.xxx Tarih : 13.02.2006 11:18:17
Bunlar bize en cok zarar verenler. Onun icin biz kürtler artik Ahmet türk ve zana gibilerin pesinden gitmekten vazgecmeliyiz. Bize kandan baska ne verdilerki simdiye kadar.

AZAD IP: 85.100.90.xxx Tarih : 12.02.2006 20:52:04
Demokratik Toplum Partisini yürekten destekliyorum ve bu partide görev yapan tüm değerli siyasetçileri saygıyla selamlıyorum siyasi faliyetlerinizde başarılar dilerim.

oktay IP: 84.176.121.xxx Tarih : 12.02.2006 17:05:16
DTP candan kutlar cok dogru seyler vuru yapislar, ve en yakin zamanda daha basarili olacaklarina inaniyorum! Saygilar