28
Mayıs
2024
Salı
GÜNCEL

TESEV, kitabını 'Kerinçsiz'siz tanıttı

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı'nın (TESEV), 6 Temmuz'da açıklanması Hukukçular Birliği Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Kemal Kerinçsiz ve arkadaşlarının baskınıyla engellenen "Zorunlu Göç ile Yüzleşmek: Türkiye'de Yerinden Edilme Sonrası Vatandaşlığın İnşası" başlıklı kitap çalışması, polisin güvenlik önlemiyle açıklandı. 

Kocaeli Üniversitesi'nden psikiyatr Doç. Dr. Tamer Aker, Sabancı Üniversitesi'nden siyaset bilimci Yrd. Doç. Dr. Betül Çelik, TESEV hukuk doktoru Dilek Kurban, Hacettepe Üniversitesi nüfusbilimci Doç. Dr. Turgay Ünalan, Koç Üniversitesi'nden sosyolog Yrd. Doç. Dr. Deniz Yükseker'in hazırladığı "Zorunlu Göç ile Yüzleşmek: Türkiye'de Yerinden Edilme Sonrası Vatandaşlığın İnşası" başlıklı kitap çalışması, TESEV'in Karaköy'de bulunan merkez binasında düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.

OLAĞANÜSTÜ GÜVENLİK ÖNLEMİ

Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde 6 Temmuz'da halka açık düzenlenen basın toplantısıyla açıklanması Hukukçular Birliği Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Kemal Kerinçsiz ve arkadaşlarının baskınıyla engellenen kitap çalışması tanıtım toplantısı dolayısıyla, Karaköy ve çevresinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı çevik kuvvet ekipleri tarafından olağanüstü güvenlik önlemi alındı. Toplantıyı izlemek üzere gelen ve akredite olan gazeteciler, TESEV merkez binasına, üç noktada kimlik kontrolü yapıldıktan sonra alındı.

TESEV Demokratikleşme Programı Koordinatörü Etyen Mahçupyan toplantıda yaptığı konuşmada, toplantıyı TESEV merkezinde yapma amaçlarını açıklarken, "Nerede yaparsak orayı bloke ediyoruz. Karaköy Meydanı'nın yarısı 200-300 tane polisle dolu. Onların da mesaisini lüzumsuz yere alıyoruz belki. Burada, bu güvenlik tedbiriyle yapmayı tercih ettik. Geçen hafta halka açık bir toplantıydı, yapılamadı. Özellikle o toplantıyı yaptırmamak üzere oraya gelmiş olan insanların kışkırtması ve müdahalesiyle ortaya çıkmış bir şey. Epey profesyonelce yapılmış bir şey. Olay durduktan sonra herhangi bir sataşma ve fiziksel şiddet hiçbir şekilde gözükmedi. Olayı durdurmak üzere ne yapmak gerekiyorsa da yaptılar" diye konuştu. Mahçupyan, o grupların kendi siyaseti olduğunu ancak ortaya çıkan sonucun Türkiye'de gerçekten bir tartışma yapmayı, gerçekten soru sormayı, bu soruları beraberce düşünmeyi engellemek isteyen, soru sormaktan korkan insanlar olduğunu söyledi.

Mahçupyan, TESEV Demokratikleşme Paketi altında hazırlanan bu kitabın, kabaca genelde "Kürt Meselesi" diye adlandırılan, sadece siyasi olmayan, toplumsal, ekonomik ve insanı bir sorun olan geniş alan içinden üretilmiş olan bir proje olduğunu kaydetti. Yerinden edinilen insanlarla ilgili bir proje olan kitabın içeriğinde, köyleri yakılan, köylerinden uzaklaştırılanların anlatıldığını belirten Mahçupyan, "Bu olayın siyasi çözüm boyutuyla ilgilenen bir proje değil. Bu olayın toplumsal ve insanı boyutuyla ilgilenen bir proje. TESEV’deki bakışımız; siyasi çözümlerin ancak konuşan insanlarla mümkün olabileceği. Türkiye hala konuşmasını bilmiyorsa, konuşmaktan korkuyorsa hiçbir çözüm çözüm olmayacaktır. Hiçbir çözüm de gerçek anlamda bir siyasi çözüm olmayacaktır" dedi.

Mahçupyan'ın konuşmasının ardından, Jaklin Çelik tarafından hazırlanan zorunlu göç temalı kısa bir film gösterildi ve sonrasında kitap hazırlayıcılarından Kurban ve Yükseker, kitabı tanıttı.

TESEV hukuk doktoru Dilek Kurban konuşmasında, devletin "Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi (KDRP)" ve "5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Kararların Tazmini Hakkında Kanun"un uygulamadaki eksikliklerine ilişkin bilgi verdi.

Kitapta yer alan bilgilere göre, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin karşısındaki en çetin sorunlar arasında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki çatışma sürecinde ülke içinde yerinden edilen kişilerin "köylerine dönüşü" ve "koruculuk" meselesinin halledilmesi konusunun yer alacağına dikkat çekildi. Bu sorunların çözümüne yönelik hükümetin bugüne kadar attığı adımlar, köye dönüşün maddi alt yapısını sağlamak amacıyla oluşturulan "Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi (KDRP)" ve TBMM'nin Temmuz 2004'te çıkardığı "5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Tazmini Hakkında Kanun"daki eksikliklerinin ve uygulanmasındaki sorunların belirlendiği kitapta, Diyarbakır, Batman, İstanbul ve Hakkari'de yapılan alan araştırmasına da yer verildi. Doğu ve Güneydoğu'da yerinden edilmiş insanların sosyolojik ve hukuksal durumunun incelendiği kitapta, "toprak dağılımındaki dengesizlik, aşiret yapısı, ekonomi, eğitim ve sağlık alt yapılarının zayıflığı, devletin ekonomik ve sosyal hizmet yatırımlarından ziyade askeri varlığına ağırlık vermesinin ve Kürt kimliği dahil olmak üzere farklı kimliklerin uzun süre yok sayılması" sorunlar arasında gösterildi.

Kitapta, Ülke İçinde Yerinden Edilen Kişi (ÜİYEK) sorununun, Türkiye'nin son 20 yılda yaşanan en uzun süreli ve en geniş vatandaş grubunu etkileyen hak ihlali olarak nitelendirildi.

YERİNDEN GÖÇ ETTİRİLENLERİN SAYISINDA ÇELİŞKİ

Kitapta, TBMM Araştırma Komisyonu raporunda, OHAL Bölge Valiliği'nin verdiği rakamlara dayanılarak, OHAL kapsamındaki ve mücavir alandaki iller ili bazı çevre illerde, 1997 yılı itibariyle 905 köy ve 2 bin 523 mezranın boşaltıldığı ve göç edenlerin sayısının 378 bin 335 olduğunun belirtildiği aktarıldı. Boşalan 939 köy ve 2 bin 19 mezranın nüfusunun 355 bin 803 olarak belirtildiği kitapta, Türkiye'deki ÜİYEK'lerin sayısı konusunda, uluslararası kuruluşlar ile yerli ve yabancı sivil toplum kuruluşlarının, 1 ile 3-4 milyon arasında rakamlar ifade ettiği kaydedildi.

DEVLETE GÜVEN YOK

TESEV hukuk doktoru Dilek Kurban, "5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Tazmini Hakkında Kanun"un yasanın AB sürecinde çıkarılan bir yasa olduğunu ancak hükümet tarafından sonrasında sahiplenilmediğini söyledi. Kurban, yasanın içerik olarak dünya genelinde çok iyi bulunduğunu vurguladı. Kurban yasanın, illerde kurulan Zarar Tespit Komisyonu tarafından uygulandığını ve hükümetin komisyon üyelerinin de destek vermediğini ifade etti. Kurban, "Mağdurlar kendi devletinin kendisini sahiplenmediğine inanıyorlar ve güvenmiyorlar. Bunun yanında avukatlarına da güven duymuyorlar. Bölgede bulunan bazı avukatlar, tazminat başvurularından büyük kazanç elde edecekler, çünkü bu avukatlar komisyonla birlikte çalışıyorlar. Bir de avukatlar arasında tekelleşme var. Bölgede, devletle vatandaş arasında güven zedelenmiş. Bölge barolarının avukatlarını takibe alması gerekiyor" dedi.

Deniz Yükseker ise yerinden edilme sonrasında başka yerlere yerleşen mağdurların zor koşullarda yaşamını sürdürdüğünü, yoksullukla mücadele ettiğini söyledi. Bu insanlarda güven duygusunun zedelendiğini belirten Yükseker, yaşadıkları travma nedeniyle köylerine dönmek istemediklerini de kaydetti.
ANKA
Yayın Tarihi : 12 Temmuz 2006 Çarşamba 17:21:45
Güncelleme :12 Temmuz 2006 Çarşamba 19:14:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Barış GEBOLOĞLU IP: 85.106.231.xxx Tarih : 19.07.2006 21:27:20
5233 sayılı yasa kapsamındaki haberlerinize katılıyorum,Dşyarbakır İl Merkezi ve KULP İlçe Merkezinde kurulan zarar tespit ve tazmin komisyonu taraflı davrandığı düşünüyorum,Bölgedeki iki katlı taş duvar evler "Kerpiç" evler olarak gösterilmekte ve bölgedeki tarım arazileri,Bağcılık faaliyeti sürdürülen Bağ tesisi 1952 Memleket Haritası kapsamında uygulama yapılarak bölge arazileri sanki orman bölgesi olduğu ve devletleştirilmiş gibi gösterilmektedir,yaş meyve ağaçları zarar tespiti tutatanlarına geçirilmemektedir,köylerde yapılan keşif ve zarar tespitinde yanlız notlar tutulmakta ve ilçe merkezine getirildikten sonra matbu hazırlanmış tutanaklar yazılmaktadır.Dilek KURBAN'ın başvurucuların Avukatlarına ve Devlete güvenmedikleri,bölgede büyük bir kazanç peşinde koştukları avukatlar arasında tekelleşmenin olduğu,avukatların komisyonlarla anlaştıkları görüşlerine katılıyorum.Görüşmek dileğimle,