16
Mayıs
2024
Perşembe
GÜNCEL

Turgut Özal öldürüldü mü?

Bugün 17 Nisan: Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın hayata veda edişinin on dördüncü yıldönümü... 

Öyleyse, unutulmaz Olağan Şüpheliler filminin o müthiş repliğini bir kere de Özal'ın başına gelenlere atıfta bulunmak için tekrarlamanın tam sırası:

"-Ölmeyen söylenti, söylenti değildir!"

***

Özal'ın ölümü ile ilgili kuşkular son dönemde ortaya çıkmış değil; ta en başından beri vardı...

Otopsi yapılmayışı tartışıldı: Ama yeterince tartışılmadı!

Otopsi istemediği için eleştirileri hak eden Semra Özal'ın şüpheleri zaman içinde arttı. Son yıllarda kuşkularının zirveye çıktığını görüyoruz: Semra Hanım eşinin "zehirlenerek" öldürüldüğü kanaatinde...

Özal, Orta Asya ziyaretinden dönüşte ayağının tozuyla Bulgar sanatçının sergisine gitmişti. Vefatından bir gece önce sefaretteki bu sergiye katılması için "yorgun" Turgut Bey'e anormal bir biçimde ısrar edildiğini hatırlatıyor, Semra Özal!

Nihayetinde, o gece içtiği (normalde hiç sevmediği) limonatadan zehirlendiğini öne sürüyor...

Sonraki yıllarda meydana gelen ve kuşkuları artıran alacakaranlık kuşağı tarzı "kaybolmaları"ndan da bahsediyor: Zehirlenmeyi ihbar eden Azeri adam, Hacettepe'deki laborant hanım gibi...

Semra Özal, Turgut Bey'in "Büyük Türk Birliği"ni gerçekleştirme projesi nedeniyle öldürüldüğünü iddia ediyor...

Tüm bu iddialara şimdiye kadar çoğunlukla "komplo teorisi" muamelesi yapıldı. Yapılmaya da devam ediliyor...

Öldürüldüğü savına "komplo teorisi" diyenlerin öncelikle Özal'ın ANAP Kongresi'nde uğradığı suikastı (Haziran 1988) izah etmeleri gerekiyor: Aradan neredeyse yirmi yıl geçtiği halde Kartal Demirağ'ın tetikçisi olduğu bu suikastın derinine zerre miskal seyahat edilebildi mi? Maalesef, hayır!

Türkiye'de perde arkası meçhul kalan suikastların aslında ne anlama geldiğini bilmiyor olamayız...

1993'te "kalp krizi" sonucu vefat eden Özal, o tarihten beş yıl önce "öldürülmek istenen" Özal'dı...

Şayet Özal öldürülmüşse, öldürülme sebebini Semra Hanım gibi "Türk Birliği Projesi" ile birebir izah etmek de yüzeysel kalacaktır...

1983'ün son ayında başbakanlık koltuğuna oturan Özal büyük reformlara imza atan bir lider olarak Statüko'nun, "Güç Odakları"nın canını çok sıkan icraatlar yapmıştı...

Türkiye'deki Gizli İktidar'a karşı sadece vitrinde değil; önemli bir kısmı hiç görünmeyen alanlarda, alttan alta çok büyük bir mücadele vermişti...

Başbakanlığının dört buçuk yılını doldururken uğradığı suikast Özal'la ilgili bir "infaz kararı" verildiğini gösteriyor!

Cumhurbaşkanı iken, Kerkük/Musul'a girme fikrinin Beyaz Saray ve Ankara'daki egemen işbirlikçileri tarafından nasıl engellendiğini daha önce bu sütunda ayrıntılarıyla yazmıştım. Bu örnek dahi suikasttan iki buçuk yıl sonrasına ait bir olayı anlatıyor. O Kuzey Irak atağını Özal'ın "hesabının kabardığı" anlamında yorumlayanlar olmuş mudur, acaba?

***

Köşk'e çıkmaya hazırlanan Başbakan Demirel, bazı Hürriyet yazarlarına 24 Nisan günü (1993) verdiği yemekte şunları söylüyordu: "Ölmeden iki ay önce ABD kaynaklı bir yerden sağlığının iyi olmadığı yolunda bize bilgi gelmişti. Bunu duyunca Özal'a sağlığını sordum. İyi olduğunu söyledi. Ancak bizim bildiğimiz kalbi ile değil prostatla ilgili bir sorundu..."

Gerçekte Özal'ın ölümcül bir hastalığa duçar olduğu yolunda hiçbir bilgi ve belge yok. Olsaydı, en başta Semra Hanım bundan haberdar edilirdi! Vefatından sonra da bir şekilde bu hususu açıklardı. Türkçesi, "ABD'deki bir kaynaktan" Özal'ın sağlığı hakkında "yanlış bilgilendirme" yapılması hiç de zor değildir...

Sonsöz: Özal'ın öldürüldüğü kuşkusu ölmüyor! Çünkü, gerçeğin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi "kötü" bir huyu vardır!


TAMER KORKMAZ /Zaman
Yayın Tarihi : 17 Nisan 2007 Salı 06:18:43


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?