Türkiye’nin 60’lı yıllarda başlayan AB macerası zorlu ve uzun bir mücadele içinde geçti. Yıllarca ekonomik düzeyde devam eden Türkiye – AB ilişkileri 90’lı yıllarda ise çehre değiştirdi ve Türkiye’ye 1999 yılında Helsinki’deki zirvede üye adaylığı statüsü tanındı. Türkiye’yi 3 Ekim randevusuna kadar getiren Avrupa Birliği macerası şöyle:
Türkiye’nin Avrupa Birliği macerası, birlik henüz Avrupa Ekonomik Topluluğu iken 1959 yılında ortaklık başvurusuyla başladı. Başvurusundan 4 yıl sonra, Türkiye ve Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında Ortaklık Anlaşması imzalandı. 1987 yılında Türkiye’nin Avrupa Topluluğu’na tam üyelik başvurusu başvuru geri çevrildi, ancak 90’lı yıllardan itibaren askeri darbenin etkilerinden uzaklaşan Türkiye ile Avrupa Topluluğu arasındaki sıcak temaslar başlayacaktı. Bu arada 1992 yılında Avrupa Topluluğu isim değiştirmiş, Avrupa Birliği adını almıştı.
Türkiye ve Avrupa Birliği arasında gelişen ilişkilerde 6 Mart 1995 yılında yeni bir dönem başladı. Ankara ve Brüksel arasında Gümrük Birliği anlaşması imzalandı. Bu arada Türkiye’de Refah – Yol hükümetinin iktidardan ayrılmasına neden olan 28 Şubat sürecinin ardından, Erbakan hükümetinin yerine geçen Mesut Yılmaz başbakanlığındaki ANASOL-D iktidarının programı Avrupa macerasını sürdürüyordu.
Türkiye resmen üye adayı
1997’de Türkiye’nin tam üyelik başvurusunun diğer ülkelerle değerlendirilmeye alınması kararından sonra, kritik bir döneme girildi. Aday ülkeler arasında Türkiye’nin adını 1997 yılının Aralık ayındaki zirvede zikretmeyen Avrupa Birliği, bundan tam iki yıl sonra 1999’da, Helsinki’de müjdeli haberi verdi ve Türkiye’ye üye adaylığı statüsü tanıdı. Ancak bu arada hükümet değişmişti: Başbakan Bülent Ecevit, yardımcıları ise koalisyon ortakları Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli idi.
Toplam 884 sayfalık Ulusal Program’ı yürürlüğe koyan Ankara, yoğun bir reform sürecine girerek, AB siyasi kriterlerine uyum amacıyla çok sayıda yasa ve mevzuat düzenlemesini içeren 8 Uyum ve 2 Anayasa Değişikliği Paketi’ni kabul etti. Tüm bunlar Erdoğan hükümeti dönemisinde gerçekleşti. Dindar kişiliğiyle bilinen Başbakan Erdoğan da iktidara geldiğinde Avrupa Birliği sözü vermişti. Türkiye’nin muhafazakar bir liderle gösterdiği bu yüksek performans, birçoklarını şaşırtmış ve desteklerini sık sık dile getirmelerine neden olmuştu. Türkiye’ye destek verenlerin başında gelen ise Almanya Başbakanı Gerhard Schröder olmuştu.
Yeni 10 üyenin katılımı
Avrupa’da Türkiye’ye olan destek artarken, reformların semeresinin, 2002 yılında gerçekleştirilen hükümet ve devlet başkanları zirvesinde alınması bekleniyordu. Ama liderler, Türkiye’nin beklentisi doğrultusunda bir müzakere tarihi vermedi, ancak Türkiye’nin Avrupa persfektifinin sürdüğü ve bu konuda 2004 yılında bir takvim belirleneceğini vurguladı. Türkiye bu karardan memnun değildi, çünkü aralarında Güney Kıbrıs’ın da bulunduğu 10 ülkenin üyelikleri onaylanmıştı.
Ve Ankara’da Kıbrıs konusundaki rahatsızlıklar artmaya başladı. Genişleme öncesi verilen çabalardan sonuç alınamadı ve Kıbrıs sorunu çözümsüz kaldı. Ama bu kez, suçlu referandumda birleşmeye „hayır“ diyen Güney Kıbrıs’tı. Ancak Türkiye, çözüm olmadan Güney Kıbrıs’ın AB’ye tam üye olmasına karşı olduğunu dile getirmesine rağmen, 2004 yılının 1 Mayısı’nda dönemin Konsey Dönem Başkanı İrlanda’da yapılan görkemli törenle 10 yeni üye AB’ye katıldı.
Avrupa’da Türkiye tartışmaları
Türkiye yoluna bundan sonra da devam etti. Bu arada Almanya’dan Schröder başbakanlığındaki hükümetin bu desteği, aslında Türkiye’ye pek sıcak bakmayan Fransa’yı da yumuşatmaya başladı. Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, yakın dostu Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın Türkiye’nin üyeliğine ısınmasını sağladı.
Ancak diğer yandan Avrupa Birliği’nde karşıt gruplar da kendilerini göstermeye başladı. Türkiye karşıtı grubun en keskin sesli olanı ise yine Almanya’daydı. Türkiye’ye tam üyelik yerine „imtiyazlı ortaklık“ önerisinin mimarı Hıristiyan Birlik partilerinin lideri Merkel, Avrupa’da bu önerisine azımsanmayacak kadar çok destekçi buldu. Fransa’daki Türkiye karşıtlarını da tetikleyen bu öneri, kabul görmedi, ama Merkel bu konudaki ısrarını sürdürdü. Merkel bu konudaki çabalarında istediği sonucu tam olarak elde edemedi.
Ve 17 Aralık Zirvesi
AB hükümet ve devlet başkanları ise 17 Aralık’taki zirvede tarihi kararı verdiler. Türkiye’nin Kopenhag Kriterleri’ni yerine getirdiğine değinen liderler 3 Ekim tarihinde müzakarelerin başlatılmasına karar aldı, ancak müzakarelerin ucu açık bırakılmıştı. 17 Aralık günü tarih almanın sevinciyle ne olduğu tartışılmayan „ucu açık“ ifadesinin daha sonra ne anlama geldiği tartışılmaya başlandı. Ancak bunun yanıtı tam olarak verilemedi, iyimser olanlar bunun „müzakerelerin doğası gereği“ anlamına geldiği açıklamasını yeterli buldular. Ancak Erdoğan, zirveyi terk etme tehdidinin ardından 17 Aralık gününden umutlu ayrıldı.
Ayrıca Türkiye’nin 17 Aralık günü alınan kararlar doğrultusunda Gümrük Birliği’ni yeni üyelere de genişleten Ek Protokol’ün imzalanması koşulu getirilmişti. 3 Ekim sevinci Türkiye’de yaşandıktan sonra, Ankara derin bir sessizliğe büründü. Kimileri reform sürecinin yavaşladığını dile getirdi, kimileri de yeni koşullar öne sürme çabaları içine girdi ve ardı ardına gelen çıkışlar Ankara’yı huzursuz etmeye başladı. Erdoğan hükümeti, Ermeni diasporasının soykırım iddiaları ve Kıbrıs sorunuyla baş etmek zorunda kaldı.
"Kıbrıs’ı tanı" çağrıları
Ve bu arada Fransa’da Türkiye karşıtı tavır güçlenmeye başladı ve Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması gerektiğini yüksek sesle dile getirmeye başladı. Ankara hükümeti sonuçta Gümrük Birliği’nin yeni üyeleri de kapsayacak şekilde genişletilmesini öngören Ankara Anlaşması’nın ek protokolüne imzayı attı, ancak milli bir mesele olan Kıbrıs konusunda yazılı bir koşul getirerek. Ankara, ek protokolü imzalamasının Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıma anlamına gelmediğini bir deklarasyonla Avrupa Birliği’ne iletti. Ancak Erdoğan hükümetinin 3 Ekim’i gölgelememek için yayımladığı bu deklarasyonun ardından tartışmalar durulmadı ve şimdi Türkiye’nin Kıbrıs’ı müzakere süreci içinde tanıması yönünde sesler yükselmeye başladı.
DW Türkçe / Hülya Köylü
Yayın Tarihi :
3 Ekim 2005 Pazartesi 18:48:03
Güncelleme :3 Ekim 2005 Pazartesi 18:52:55