30
Mayıs
2024
Perşembe
GÜNCEL

Yaşar Kemal gürledi

Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü törenine Yaşar Kemal’in “Edebiyatım değil namusum umrumda” dediği tarihi konuşması damgasını vurdu. Cumhurbaşkanı Gül, “Her şeye rağmen devletimizin tüm kurumlarında sanata karşı saygı gelişiyor” dedi

ANKARA - Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Büyük Sanat Ödülleri, sahiplerini buldu. Edebiyatın dev çınarı Yaşar Kemal’in de aralarında olduğu sanatçılara ödüllerini veren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, devlet adına ‘özür dilercesi’ne yaptığı konuşmasında, sanat adamlarının geçmişte uğradıkları haksızlıklar yüzünden üzülmüş olabileceğini belirtirken, “Her şeye rağmen, bugün başta hükümet olmak üzere, devletimizin kurumlarında ve özel sektör dahil vatandaşlarımızda sanata karşı giderek daha ilgili, daha duyarlı, daha saygılı bir yaklaşımın gelişmekte olduğunu memnuniyetle görüyoruz” diye konuştu.
Çankaya Köşkü’ndeki ödül töreninin onur konukları ödüle edebiyat dalında layık görülen ünlü edebiyatçı Yaşar Kemal, mimari dalında layık görülen Turgut Cansever’in ailesi ve müzik dalında layık görülen Alaeddin Yavaşça oldu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’le birlikte evsahipliği yaptığı törene Başbakan Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve çok sayıda sanatçı katıldı.
Tören salonuna girişinde alkışlarla karşılanan Yaşar Kemal, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan başta olmak üzere tüm protokoldekilerle tek tek tokalaştıktan sonra, kendisini ayakta karşılayan edebiyatçı Adalet Ağaoğlu‘na “Beni mi bekliyordun” diye sarıldı. Kemal, elini öpmek istiyen Ağaoğlu’na “Dur, ben seni öpüyorum” diye jest yaptıktan sonra kendisine ayrılan yere karısı Ayşe Baban’la birlikte oturdu.

‘Özür gibi’ konuşma


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün törendeki konuşması, Eşber Yağmurdereli’nin hapse girmesi üzerine “Ölünceye kadar Tür devletini bağışlamayacağım” açıklaması yapmasına karşın, kendisine ödül verildiğini öğrendiğinde ‘toplumsal barışa katkı’ adına ödülü alacağını dile getiren Yaşar Kemal’e karşı ‘hem özür hem de takdir’ gibi karşılandı.
Gül, “Bu tören, üç değerli kültür adamının ‘asırlık emeklerinin ve artistik yaratıcılıklarının toplamına, aydın olarak özgür ve bağımsız duruşlarına ve toplumsal sorumluluk bilinciyle oynadıkları rollere devlet ve toplum olarak duyduğumuz saygıyı ifade etmektedir” dedi. Yaşar Kemal, Alaeddin Yavaşça ve Turgut Cansever’in ‘dehalarıyla mimariyi, edebiyatı ve müziği en yüksek noktalara taşıdığını’ söyleyen Gül, üç kültür adamının da sanat yaşamları boyunca ‘anlayışsızlık, ilgisizlik, vefasızlık veya haksızlıklar’ nedeniyle zaman zaman üzülmüş olabileceğinin altını çizdi ve şöyle dedi:
“Bu davranışlar, sayın Cansever için yarattığı bazı eserlerin bakımsız kalması, şehircilik ve mimaride özensiz ve kişiliksiz bazı uygulamaların hâkim olması; Sayın Yaşar Kemal bakımından, gençliğinde bazı elyazmalarının el konularak yok olması ve evrensel ve toplumsal barış ile ilgili olarak yapmış olduğu çağrı ve uyarıların zamanında ve yeterince dikkate alınmamış olması veya kitaplarının korsan baskılarının önüne geçilememesi; Sayın Yavaşça içinse, müziğimizin yozlaştırılması veya telif haklarına riayet edilmemesi biçiminde ortaya çıkmış olabilir.”

Bel ağrısından oturdu


Konuşmasını yapmak üzere kürseye çıkarken çektiği bel ağrısı yüzünden zor anlar yaşayan Kemal, “Kimsenin aklına başka bir şey gelmesin. 1.5 aydır belimde ağrı var, bellik takıyorum. Okurlarım üzülmesin” dedi. Kemal, bugüne kadar hiç yazılı metinden konuşmamasına karşın şimdi yazılı metinden konuşmak zorunda olduğunu söyledi. “82 yaşında bu hale geldik” diye hayıflanan Kemal, ödül almaktan dolayı çok memnun olduğunu dile getirdi.
Kendisini sempati ve ilgiyle dinleyenleri, çoğu zaman da güldüren Kemal, bugün dünyada yaşanan savaşların tek sorumlusunun ‘kötü eğitim sistemi’ olduğunu söyledi. Kemal, “Bugünkü eğitimle barış da olmaz. Hiroşima’ya bombalar atanları da bu eğitim sistemi yetiştirdi. İnsanoğlu, bu eğitim sistemiyle insanoğlu olmaz” diye çıkıştı. Dünyadaki savaşlardan bahsederken, ‘kaçıncı savaştı’ diye unutkanlıklar da yaşadığını çekinmeden dinleyicilerle paylaşan Kemal, “Bugün dünya barışa susamıştır” derken, başını kaldırıp “En çok susayan da Türkiye’dir” diye çıkıştı. Kemal, “Bugün milyonlarca insan açlıktan, yoksulluktan ölüyor” diye yazılı metnini okurken, bir ara yine başını kaldırdı ve dünyayı yönetenleri argo sözcüklerle eleştirmekten de geri durmadı ve “Bugünkü sistem böyle devam etmeyecek. Ne halt ederlerse yapsınlar. Halk, her şeyi anlıyor. Olmaz böyle. Ben de edebiyatçıyım. Söylerim. Sonra çıkacaklar, bir Türk yazar söylemişti diyecekler. Bugün çok kötü günler yaşıyoruz. Edebiyatım umurumda değil, namusum umurumda” dedi.
Bir insanın ölmesinin bile ülkede savaş yaşandığının göstergesi olduğunu kaydeden Kemal, çok kültürlü bir dünyanın korunması gerektiğine vurgu yaparken de, yöneticileri ağır eleştirdi. “Tek kültüre, tek dile kalmış bir dünya rezildir. Eşşekler götürsün, başkasını. Tek kültürlü dünya cehennemin dibine gitsin. Olmaz öyle, boktur, püsürüktür. Çok kültür diyorum çok. Çok kültür, demokrasiyi de getirir” diye çıkışan Kemal, çok kültürlülüğün demokrasi ile korunmasını istedi.

“Sevgi ölmez”

Okurlarına “Barışçı olun” diye seslenen Kemal, onlara da “Yoksa okumasınlar, okumayın” diye çıkışmaktan da geri durmadı. “Her şey ölüyor. Yalnız içimdeki sevgi ölümlü değil. Kötülük bir işe yaramaz. Sevgi, her zaman sevgidir ve sonuna kadar, kıyamete kadar yaşar. Kötülük kalmaz geriye” diyen Kemal, sözlerini “Hasta olmasaydım, ne kadar konuşurdum görürdünüz” esprisiyle tamamladı.
Kürsüden inişinde sanatçılar kadar politikacıların da yeniden ilgi odağı olan Kemal’e, Başbakan Tayyip Erdoğan “Hayırdır neyiniz var. Spazm mı yoksa omurilik mi” diye ilgi gösterdi. Gazeteciler ve sanatçılarla tek tek hatıra fotoğrafları çektiren Yaşar Kemal, herkese “Ben de sizi çok seviyorum. Beni okuduğunuz gözünüzden anlaşılıyor” esprisi de yaptı.

Yaşar Kemal’in ardından sahneye çıkan Alaeddin Yavaşça “Kırk yıllık doktorluk ve 65 yıllık müzisyenlik hayatımda bana müracat edenlere hep sevgiyi aşılamaya çalıştım” diye başladığı kısa konuşmasını “Heyecandan konuşamayacak durumdayım,” diye tamamladı. Hastalığı dolayısıyla, Ankara’ya gelemeyen efsanevi mimar Turgut Cansever’in ödülünü eşi Neriman ve kızı Feyza Cansever birlikte aldılar. Feyza Cansever kısa bir teşekkürün ardından babasının kitaplarından iki alıntı ve onun mekan, doğa anlayışını ve dünya görüşünü özetledi.

Radikal
Yayın Tarihi : 7 Aralık 2008 Pazar 12:27:40


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
özgür eruhi IP: 88.231.193.xxx Tarih : 9.12.2008 14:54:46

saygıdeğer abimiz ve büyüğümüz yaşar kemal'in öncelikle geç kalınmış bu ödülü için kutlar yaşamında barışı ve kardeşliği hiç bir zaman eksik etmediği için de sonsuz saygı ve sevgiler.yaşar kemalin sivri çıkışından dolayı sonsuz teşekkürler sunarız doğrusu da buydu.Allah seni başımızdan eksik etmesin sevgili abimiz yaşar kemal


azad_04 IP: 88.251.255.xxx Tarih : 7.12.2008 14:10:02

bravo sayın yazarım bravo orada oturan başta başbakan olmak üzere bütün yöneticilere yapmış olduğunuz  açılımınıza 100de100 katılıyorum.Sayın Kemale saygılarımı sunuyorım.


d.ali yeniyıldızak IP: 78.167.105.xxx Tarih : 14.12.2008 18:49:42

tebrikler yaşar baba gercekleri gözlerinin icine baka baka söyledin büyük atamızın söyledigi gibi yurta barış dünyada barış yaşasın tam bagımsız türkiye kapitalizmin sonu geldi helal olsun sana adananın ve memleketin bilge insanı seninle gurur duyuyoruz.