İspanya’nın 20. yüzyıldaki büyük bestecisi Manuel de Falla’nın (1876-1946) ‘La Vida Breve’ (Kısa Yaşam) adlı bir saatlik kısa operasının Türkiye’de hiç sahnelenmediğini öğrenmek insanı şaşırtıyor.
Dünya prömiyeri 1913 yılında Nice’de yapılan eser, Paco adlı yakışıklı bir zengin tarafından evlenme vaadiyle kandırılan Salud adlı genç bir Çingene kızın, eski sevgilisinin düğün töreninde uğradığı aşağılanmaya dayanamayıp oracıkta ölmesiyle sona eriyor. Akdenizli konusu, tanıdık karakterleri, ‘aşk acısıyla ölüm’ türünden, arabeske de meyleden yürek burkan finali ve Türk halkının çok sevdiği flamenko çağrışımlı müziği ve danslarıyla bu güzel eseri bugüne kadar neden izleyememişiz acaba?
Bu soruyu soran çoktu muhakkak Türkiye’de ama önemli olan ‘söylenmek değil, söylemek’. Söylenmeyi bırakıp iş yapmaya bakan Aytül Büyüksaraç yönetimindeki İzmir Devlet Opera ve Balesi ‘La Vida Breve’yi de sahnelerimize kazandırdı geçenlerde. Bu sezon Verdi’nin ‘Simon Boccanegra’ operasının da Türkiye prömiyerini gerçekleştiren bu ekip böylece bir teşekkürü daha hak etti. Ama biz gelin teşekkürü sona saklayalım çünkü yenilikler ‘La Vida Breve’ ile sınırlı değil.
Kısa opera olduğu için yanına onun kadar kısa bir eser gerektiğini düşünen yönetimin imdadına, İzmir Operası’nın genel müzik direktörü Tulio Gagliardo Varas yetişmiş.
İspanyol orkestra şefi, ülkesinin az tanınan bestecilerinden Ruperto Chapi’nin (1851-1909) ‘La Muerte de Garcilaso’ (Şair Garcilaso’nun Ölümü) adlı 1876 tarihli operasının dünya prömiyerini yapabileceklerini söylemiş opera yönetimine. İspanyol şairin adına kurulmuş Garcilaso de la Vega Vakfı, Chapi’nin bestelediği bu operanın nicedir dünya prömiyerini yaptırmak istermiş. İlginç değil mi? İsmi şu sıralar, mezzosoprano Elina Garança’nın bir aryasını kayıt ve konserlerinde söylemesiyle (Geçen yıl İstanbul’da da söylemişti) yeniden gündeme gelen Chapi’nin 25 yaşında bestelediği ilk operası, 133 yıl sonra ilk kez, kendi ülkesinden de önce, İzmir Operası’nda sahneleniyor, hem de İspanyolca!
12 ve 14 Mayıs akşamları izlediğim Chapi’nin eseri hakkında önceden bilgi edinmek olanaksızdı.
Chapi’nin bu çıraklık dönemi eseri, başta sandığımın aksine, ‘İspanyol opereti’ denilen zarzuela türünde değil, opera türünde bir eser. Garcilaso Vakfı tarafından getirtilen şancılar, Türk meslektaşlarıyla birlikte sahneye çıktılar iki gece boyunca. 12 Mayıs akşamı Türk ağırlıklı, 14 Mayıs akşamı ise, İspanyol-İtalyan ağırlıklı bir kadrodan dinledik Chapi’nin eserini. Tevfik Rodos (Capitan Lara), Gökhan Koç (Carlos V) ve Linet Şaul’un (Elena) sahneye çıktığı eserin diğer kastı; Marcello Lippi ve Nancy Rodriguez idi. Tenor Rafael Lledo, Garcilaso’da rolünün tek kastıydı. Konuk yönetmen Carlos Duran’ın rejisiyle sahnelenen ‘Garcilaso’nun Ölümü’ çok etkileyici bir sahne eseri değil belki ama iki gece boyunca dinlediğimiz güçlü sesler, savaşın iç karartıcı atmosferini ve yaşanan trajediyi çok iyi betimleyen ve küçük sahneye cuk oturmuş etkileyici bir dekor (Tayfun Cebi), ışık tasarımı (Müfit Özbek), albenili kostümler (Sevda Aksakoğlu), eserin çıtasını yükseltip, izlenir kılıyor.
Manuel de Falla’nın eserini de iki farklı kasttan dinleme olanağı bulduk. Konuk şef Miquel Ortega’nın yönetimindeydi İzmir DOB Orkestrası. Yine Duran’ın rejisiyle sahnelenen operada, Salud rolünde Arses Yıldızca ile İspanyol Guadalupe Sanchez’i dinledik. Sanchez, etkileyici oyunculuğuyla artı puan almakla birlikte başından sonuna dek sallanan sesiyle operadan aldığımız zevki azalttı doğrusu. Arses Yıldızca vokal açıdan daha tatmin ediciydi. Sevgi Yalçın’ın Abuela’sı iyiydi tabii ama Anna Çubuçenko’nun gür sesli Abuela’sı yanında hafif sönük kaldı. Paco rolü de dönüşümlü olarak Enrique Ferrer ve Fahri Önoğlu tarafından seslendirildi. Her iki ses de birbiriyle yarış edercesine güzeldi. Yalnız, Önoğlu etkileyici fiziğine rağmen rolüne biraz yaşlı kalmıştı galiba.
‘La Vida Breve’, çok zengin, rengârenk çalgılamasıyla, sahneden bağımsız dinlenebilecek bir senfonik eser gibi adeta. Aslında Türkiye dışında da çok seslendirilmeyen bir opera ama aynı sözü eserin meşhur ‘İnterlüd ve Dans’ı için söyleyemeyiz. Sevilen bir bis eseri olarak, herkesin bildiği İspanyol ezgileri arasına girmiştir bu ara müziği. Goyo Montero’nun imzasını taşıyan çok başarılı bir koreografi izledik düğün sahnesinde. Aksakoğlu’na ait parlak kostümler kuşanmış davetliler ve flamenko dansçılar, sahnede bir renk cümbüşü yarattılar. Caner Ruhselman’ın çalıştırdığı koro, ‘Garcilaso’da ısındıktan sonra ‘La Vida Breve’de adeta ‘döktürdü’.
Eserin başında, koro ve orkestra arasında yaşanan çok kısa süreli uyumsuzluğu Ortega batonuyla iyi idare ederek hafif sıyrıkla atlattı. Cebi’nin geniş tahta yüzeylerden oluşan ‘İkeavari’ yalın dekoru, hem Çingene köyü hem de düğünün yapıldığı salon sahneleri için aynı kaldı.
İzmir Devlet Operası Türkiye’de başlattığı İspanyol operaları rüzgârını bu ayın sonunda Toledo’ya taşıyacak. Chapi’nin İzmir’de dünya prömiyerini yaptığı eserinin bu kez İspanya prömiyerini yapmak üzere, 28-30 Mayıs günleri arasında, İspanya’nın Toledo şehrine gidiyor. Kurum ayrıca burada bulunduğu süre içinde bir ‘Türk bestecileri konseri’ verecek.