Dünyada çok nadir orkestra, Borusan Filarmoni'nin gösterdiği başarıyı sergileyebildi. 1993'te küçük bir oda orkestrası olarak kuruldu, 1997'de Şef Gürer Aykal'ın mucizevi çabasıyla saygın bir filarmoni orkestrasına dönüştü.
2009'da 10'uncu yılını kutlayacak olan Borusan Filarmoni'nin yeni hedefi ise Avrupa'nın en saygıdeğer oskestralarından birisi olmak. Borusan yönetimi bu hedef doğrultusunda genç bir yeteneği, Avusturyalı Sascha Goetzel'i, orkestranın başına getirdi. Şef sopasını Aykal'dan devralan tutkulu şef Goetzel de hayli iddialı konuşuyor: "10 yıl önce Türk milli takımını da kimse bilmezdi. Ama şimdi Avrupa hayran. Borusan Filarmoni de böyle olacak. Tüm Avrupa bizi kıskanacak."
Türk seyirciyi büyüledi
2 yıldan beri genç bir şef arayışı içinde olan Borusan Filarmoni, bu süre içinde dört şefi değerlendirmeye aldı. Geçen yıl nisan ayında konuk şef olarak orkestrayı yöneten Sascha Goetzel, hem izleyiciler hem de orkestra tarafından oldukça sevildi. Ve Borusan, aradığı şefi bu konserde buldu.
28 Ocak'ta İstanbul'da yılın ilk konserinde izleyicinin karşısına çıkacak olan Goetzel, orkestranın geleceğini ve hedeflerini ilk kez Referans'a değerlendirdi.
Bu heyecan verici görevi kabul etmekte hiç tereddüt etmediğini söyleyen
Goetzel için başlı başına İstanbul büyük bir çekiciliğe sahip. Zaten görevi heyecanla kabul etmesinde bu inanılmaz kentin payı da büyük. Ama Borusan Holding'in sanat faaliyetleri için sunduğu geniş imkanlar da reddedilmez bir fırsat sunuyor. Zaten Goetzel de bunu özellikle vurguluyor: "Borusan Filarmoni ile çalışmak çok önemli gördüğüm bir fırsat."
Hedef Avrupa'nın zirvesi
Borusan Filarmoni'nin Avrupa'nın en büyük ve saygın orkestraları arasına girmeyi hedeflediğini anlatan Goetzel, bu hedefe ulaşmanın ise bir hayal olmadığını belirtiyor. O'nun için tek yol "çalışmak, çalışmak, çalışmak..."
Borusan'ın hayalinin ne derece gerçekçi olduğunu ise çok sevdiği futboldan bir örnekle açıklıyor, Goetzel: "On yıl önce kimse Türk futbolunun Avrupa, hatta dünyanın en iyilerinden biri olacağını kimse düşünemezdi. Ama bugün baktığımızda kararlılık, işine tutkuyla bağlanma ve doğru kişilerden destek ve yardım almanın önemini görebiliyoruz. Her şeyimiz var: Son derece yetenekli müzisyenlerden oluşan bir orkestra, Zeynep Hamedi ile Ahmet Erenli'nin başını çektiği bir yönetici kadro ve ilgili izleyicimize yakışır konserler verme isteğimiz. Dokuz yılda kaydedilen başarılı yolu sürdürmek, zor parçalar çalmak ve onlarla gelişmek istiyoruz. Müzik dilimizi mükemmelleştirmeli, ortak ruhumuzu bütün Avrupa'ya benimsetmeliyiz. Bence Avrupa'nın bizi kıskanacağına hiç kuşku yok."
Aykal mucizeyi başardı
Gürer Aykal'ın son derece zor bir işi kısa sürede başardığına da dikkat çeken Avusturyalı genç şef, bir oda orkestrasından bir senfoni orkestrası yaratmanın üstün bir başarı olduğunu ifade ediyor. Senfonik topluluğun sesleniminin bir oda orkestrasınınkinden çok daha farklı olduğunu, daha yüksek bir ses, daha fazla artikülasyon ve müzisyenleri yeni ufuklara zorlayan farklı bir repertuar gerektiğini kaydeden Goetzel, bu zor süreci şöyle tarif ediyor: "Hemen her orkestra hayatına küçük bir topluluk olarak başlamıştır; Viyana Filarmoni bile bugünkü 150 kişilik kadrosuna ulaşmadan önce böyleydi. Her senfoni müzisyeninin temelinde oda müziğindeki yaklaşım bulunur. Birbirini dinlemek, birbiriyle konuşmak bir müzisyenin ve yaptığı müziğin başarısının ardında yatan kuraldır. Müzik de bir dildir ve yalnız dinlendiğinde anlaşılabilir. Ancak günümüzde insanlar dinlemenin ne olduğunu unutmuş görünüyor. Sadece müzik değil, her şey için geçerli bu."
Yeni dönemde programlarında Türk bestecileri de katmak istediklerini kaydediyor Şef Goetzel. Tabii ki, ilk akla gelen isim Türkiye'nin hakettiği değeri yaşadığı dönemde veremediği Ahmed Adnan Saygun. Goetzel, böyle bir ustanın yapıtlarını incelediğini söylüyor. Mozart, Beethoven, Hindemith, Florent Schmidt ve Stravinski gibi bestecilerin Türk müziğinden etkilendiklerine dikkat çekiyor Goetzel ve sözlerine noktayı koyuyor: "Biz de Türk müziği geleneğini yaşatmak ve geliştirmek, her çağ ve dönemin örneğini orkestramızla elimizden geldiğince desteklemeyi amaçlıyoruz."
TUTKULU BİR ŞEF
Viyana doğumlu olan Sascha Goetzel, müziğe keman eğitimiyle başladı, Viyana Filarmoni Orkestrası birinci keman bölümüne sürekli yedek kemancı olarak katıldı. Böylece dünyanın en büyük orkestra şeflerinin birçoğu ile yakından çalışma fırsatı buldu. Kariyeri hayli parlak olan Goetzel'i klasik müziğin ustaları şöyle tanımlıyor:
Zubin Meta: "Müzikal ve teknik açıdan çok yetenekli. Çok istekli ve olağanüstü yetenekli bir müzisyen."
Riccardo Muti: "Müzikte en yüksek mükemmellik seviyesine ulaşmaya kararlı bir genç müzisyen."
Jorma Panula: "Özgün kişiliği ve profesyonel tutumu onu başarılı ve tutkulu genç bir orkestra şefi yapıyor."
YILIN İLK KONSERİ
Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nın Ocak ayı konserinde, dünyaca ünlü şeflerle, önemli sahnelerde yer alan sopranolar Geraldine Mc Greevy, Netta Or ve mezzo-soprano Michaela Selinger solist olarak ağırlanacak. Sascha Goetzel yönetimindeki bu ilk konserde Richard Strauss ve Richard Wagner'in eserleri seslendirilecek. Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nın, 28 Ocak 2009 Çarşamba günü Caddebostan Kültür Merkezi ve 29 Ocak 2009 Perşembe günü de Lütfi Kırdar Konser Salonu'nda gerçekleştireceği konserler saat 20.00'de başlayacak.
EN ŞIK ORKESTRA
Borusan Filarmoni, müzikteki başarısını görselliğe de yansıtmaya başladı. İddialı hedefler doğrultusunda yeni sezona yeni kıyafet tasarımlarıyla girdi.
Ve ünlü moda tasarımcıları Arzu Kaprol ve Mehmet Acar'a Borusan Filarmoni için yeni kıyafetler tasarlatıldı. 2009 konserlerinde Borusan Filarmoni, bu bakımdan da Avrupa'da ses getirecek gibi.