14
Haziran
2025
Cumartesi
KÜLTÜR/SANAT

DÜNYA YAZARLARI KÜRT DİLİNİ TARTIŞTI

Diyarbakır'da düzenlenen 'Uluslararası Edebiyat Günleri' Güney Afrika, Kuzey Irak, Hollanda ve Türkiye'den gelen yazarları buluşturdu. Etkinlikte Kürt edebiyatının önemli yazarları ve maruz kaldığı yasaklar ele alındı.

 

 

İstanbul’da TÜYAP Kitap Fuarı devam ederken Diyarbakır da üç gün süren uluslararası Edebiyat Günleri’ne ev sahipliği yaptı. Edebiyat Günleri, Lîs Yayınları, Diyarbakır Sanat Merkezi, Winternachten Vakfı, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Hollanda Başkonsolosluğu’nun işbirliğiyle gerçekleşti.

Her yıl Lahey’de yapılan Winternachten (Kış Geceleri) adlı uluslararası edebiyat festivalinin bir ayağı olarak 5-8 Kasım tarihleri arasında Diyarbakır’da gerçekleşen etkinliklere Güney Afrika, Hollanda, Fas, Irak (Erbil) ve Antiler Aruba’dan gelen sanatçıların yanı sıra Uluslararası PEN Türkiye Merkezi Başkanı İnci Aral, Aslı Erdoğan, Ayşegül Devecioğlu, Arjen Arî, Markar Eseyan, Evrim Alataş, Ayça Damgacı gibi çok sayıda şair ve yazar katıldı. Türkçe, Kürtçe ve İngilizce gerçekleşen etkinliklerin ana temasını dil, kimlik ve tarihle yüzleşme oluşturdu.

Kürtçenin sorunları
Uluslararası Edebiyat Günleri Dicle Üniversitesi ve Diyarbakır Anadolu Lisesi’nde düzenlenen atölye çalışmalarıyla başladı. İrfan Babaoğlu, Şêrzad Barzani, Mueyed Teyib ve Azad Zal’ın ‘Ortadoğu’da Kürtçenin Serencamı’ başlıklı panelde yaptıkları sunumlarda Kürtçenin kaynakları, mekânları ve dünden bugüne karşılaştığı baskılar irdelendi. Kürtçenin eski ve zengin bir dil olduğuna dikkat çeken panelistler, Kürtçenin varlığını sürdürebilmesi için eğitim dili olmasının gerekliliğine vurgu yaptılar. UNESCO’nun Zazaca’yı tehlike altındaki diller arasında gösterdiğini söyleyen İrfan Babaoğlu, bu nedenle Zazaca yazmaya başladığını vurguladı. İngiliz ve Rus edebiyatından övgüyle söz eden Mueyed Teyib, bu dilleri Kürtçe ile karşılaştırdı. Elî Heriri’nin Kürtçe divanını 500 yıl önce yazdığını, İngiliz edebiyatının ilk örneklerinin de aynı tarihlerde yazıldığını söyleyen Teyib, Kürtçe’nin kadim bir dil olduğuna ve Kürt edebiyatının ağır aksak ilerleyişinin dilin üstündeki baskılardan kaynaklandığının altını çizdi.

‘Kültürel ve Dinsel Kimlik Bağlamında Coğrafi Simgelerin Anlamlandırılması’ başlıklı panele ise Evrim Alataş, Aslı Erdoğan ve Hollanda’dan Frank Westerman katıldı. Aslı Erdoğan konuşmasında mitolojik kaynaklara gönderme yaparken, Evrim Alataş Kürtlerin simgeleştirdiği dağlardan ve mekânlardan söz etti. Gazeteci ve yazar olarak izlenimlerini kitaplaştıran Westerman ise ‘Ararat’ adlı kitabından bölümler okuyarak Ağrı Dağı’nın bölgede yaşayan halklar tarafından algılanışı üzerinde durdu.

Edebiyat Günleri’nin tek şiir etkinliğine Çağdaş Kürtçe şiirin temel taşlarından kabul edilen Arjen Ari, Güney Afrikalı Diana Ferrus ve Antiller Aruba’dan Lasana M. Sekou katıldı. Üç şairin okudukları şiirlerin ortak temasını halklarının karşılaştığı siyasi ve kültürel baskılar oluşturuyordu. Harold Hermano Lake olan ve adını Lasana (şair) Sekou (savaşçı) olarak değiştiren şairin, sahnedeki yerini terk ederek dinleyicilerin arasında şiirlerini okuyarak performans sunması beğeni topladı. Diana Ferrus’un okuduğu bazı şiirlerden sonra söylediği şarkılar ilgiyle dinlendi.

Ortak acılar
İnci Aral, Markar Esayan, Diana Ferrus, Abdelhay Moudden ve Lasana M. Sekou’nun katıldığı ‘Kültürel Kimliğin Bastırılması, Kaybedilen Tarihle Yüzleşme’ başlıklı panel ise, dinleyicilerin de aktif olarak katıldığı bölümü oldu Edebiyat Günleri’nin. Yazar, şair ve Afrikalı kadınlar için mücadele eden Güney Afrikalı Diana Ferrus ile Faslı yazar Abdelhay Moudden, aynı zamanda kendi ülkelerinde kurulan Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu üyelerinde oldukları için söyledikleri ilgiye değerdi. İnci Aral’ın, etkinliğin sonunda, Kürt yazarların sesinin Türkiye’de duyulmadığı yönündeki eleştiriye verdiği cevap da dikkat çekiciydi. Aral, “Kürt yazarların sesini ve bölgede yaşananları her zaman duyduk ve sesimizi ortaklaştırmak istedik. Ama bizim sesimiz de yasalarla bastırıldı. Bundan sonra daha güçlü bir şekilde seslerimizi birleştirmeye gayret edeceğiz,” dedi.

Edebiyat Günleri’nin son etkinliği Kürt yazar Erebê Şemo’ya ayrılmıştı. Kars’ın Sususz köyünde 1897’de doğan Şemo’nun maceralı bir hayatı olmuş. Kürtçenin yanı sıra Türkçe, Ermenice ve Rusça öğrenen yazar, 1914 yılında Rus ordusunda tercümanlık yaptı. Bolşeviklere katıldıktan sonra sürgüne gönderildi. Ekim devriminden sonra yükseköğrenim gören yazar, daha sonra Leningrad Şarkiyat Enstitisü’nde Kürt edebiyatı üzerine çalışmaya başladı. Kürt dili için Latin alfabesinin geliştirilmesine katkı sundu. Erivan’da yayımlanan Riya Teze (Yeni Yol) gazetesinin kurucuları arasında yer aldı. 1937’de Sibirya’ya sürgüne gönderilen Şemo, ancak Stalin’in ölümünden sonra dönebildi.

Erebê Şemo’ya bir etkinliğin ayrılmasının nedeni sadece hayatı değil kuşkusuz. Kürtçeye katkılarının yanı sıra ilk Kürt romanı olarak kabul edilen Şivanê Kurmanca’nın (Kürt Çoban) yazarı olması, Erebê Şemo’yu Kürt edebiyatı içinde ayrıcalıklı bir konuma getiriyor.

‘Acımızın ve Sevincimizin Evine Davet’ başlıklı etkinlik, Kürtçenin baskılara karşı ayakta durabilmesine bir saygı duruşu niteliğinde gerçekleşti. Dicle-Fırat Kültür Merkez’inden dengbêjlerin katılımıyla başlayan etkinlik, dünya yazarlarının Şivane Kurmanca romanından birer ikişer paragrafı Kürtçe okumasıyla devam etti. Bu sembolik gösterinin amacı, Kürtçenin üzerindeki baskılara dikkat çekmek ve Kürtçe sanatsal üretime destek olmaktı.

Amerika’da yaşayan Diyarbakırlı Ermeni, Udi Yervant’ın küçük bir dinleti sunması etkinliğin sürpriziydi. KESK Müzik Grubu’nun etkinliğin sonunda verdiği konser, üç gün boyunca dil, kimlik ve tarihle yüzleşme konuları üzerine kafa yoran sanatçıları da coşturdu. Diyarbakır’da toplanan dünya yazarları Diyarbakırlılarla birlikte halay çekerek bitirdiler Edebiyat Günleri’ni...

Vecdi Erbay - Radikal
Yayın Tarihi : 10 Kasım 2009 Salı 16:49:27


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?