14
Haziran
2025
Cumartesi
KÜLTÜR/SANAT

DÜNYANIN EN BÜYÜK TİYATRO FESTİVALİ

Avignon temmuz ayında gönüllü olarak kimlik bunalımı yaşayan şizofrenik bir kent. Kültürel etkinlikler dünyasında klinik bir vaka. Temmuz, kent sakinlerinin hem yakındıkları, hem de dört gözle bekledikleri farklı bir parantez. Bu parantesi açan Avignon Festivali.

Bu yıl 7 Temmuz’da başlayan festival toplam 700 bine yakın tiyatro biletinin satıldığı bir etkinlik. Kısaca ‘in’ ve ‘off’ diye ikiye ayrılıyor festival. Yaklaşık 40 etkinlikle 120 bin izleyici çeken resmi program ‘in’, Avignon’un prestijli beyni. Popüler gösterilerle avangard oyunları yan yana sunan ‘off’ ise, bu yıl yeni bir rekor kırarak 985 değişik etkinlikten oluşan kalın kataloğu ve 500 bini aşan seyirci potansiyeliyle, küresel krize karşın gelişmesi dizginlenemeyen devasa bir şölen...

İlk kez 1966’da gündeme gelen ‘off’un kurucusu, 2000’li yılların sancılı sürecinde görevini devretmek zorunda kalan André Benedetto’nun, 75. yaşgününün arifesinde geçirdiği kalp krizi sonucu Avignon’da ölmesi, ‘off’ tarihini yeniden gündeme getiriyor. Benedetto’yu ölümünden iki gün önce sahneye çıktığı Théâtre des Carmes’da izleyenler, geçmişi daha da derinden duyumsuyorlar. Aynı sahnede yıllar önce Mehmet Ulusoy’u da (1942-2005) izlediğimi anımsıyorum hemen...

Avignon düşkünü, daha doğrusu bağımlısı tiyatroseverlerin önündeki pencereler giderek çoğalınca, seçim yapmak da zorlaşıyor. ‘In’ programda, çoğunluğun merak ettiği bir ‘must’ var: Festival programını, ortak sanatçı kimliğiyle yönlendirdiği 2005 yılında sert tepkilere hedef olan Jan Fabre’ın kendine özgü kışkırtıcı tavırda bir basamak daha ileri gittiği söylenen son gösterisi ‘Orgie de la tolérance’...

Irkçı ve faşist eğilimlere demokrasi adına gösterilen ‘hoşgörüye’ karşı, ‘hoşgörüşüzlüğe’ çağrı niteliğindeki Jan Fabre’ın oyununu izlemeden once, ‘off’ta kaçırmamam gereken bir oyuna öncelik tanıyorum: Yaklaşık 40 yıldan bu yana Fransa’da tiyatro yapan İstanbul’lu Lulu Menase’nin sahneye koyduğu ‘Kaygıların Yürürlükten Kaldırılması’, kentin göbeğindeki ‘Amphoux’ tiyatrosunun 45 kişilik küçük sahnesinde 31 Temmuz tarihine kadar sunuluyor. Polisiye romanlarıyla tanınan Fransız kadın yazar Fred Vargas’ın iki denemesinden uyarlanan bu oyun, İstanbul Tiyatro Festivali programında da yer almış, ardından da Ankara ve İzmir’de tiyaroseverle buluşmuştu. Yazarın ikiz kız kardeşi ressam Jo Vargas’ın dekorlarını yaptığı tek kişilik oyunun genç yorumcusu Oriane Littardi’nin özgüveni sağlam sıcak yorumuyla derinlik kazanan içtenci metin, küçük salonu dolduran izleyicileri fethediyor. İçtenlikle alkışlıyorlar...

Fransız tiyatrosunun yaşlı ulu çınarlarından Claude Régy, ‘Deniz Gazeli’nde (Ode maritime) Portekizli ozan Fernando Pessoa’nın düş dünyasında yolculuğa çıkıyor. Sisler içinde, alabildiğine estetize edilmiş loş iskelenin üzerinde tek başına duran oyuncu Jean-Quentin Chatelain’in sesi, iki saat boyunca, Claude RÈgy mizansenlerine özgü o ağır ve yavaş ritm içinde, Pessoa’nın umulmadık tınılar içeren farklı, yapay sesine dönüşüyor...

Sanatsever politikacılar...
Avignon’da tanınmış politikacılar da var. Dört gün içinde Kültür Bakanı Frédéric Mitterrand’ı bir Victor Hugo oyunununda, eski kültür bakanlarından Renaud Donnedieu de Vabres’ı Amos Gitai’nin bilet kuyruğunda gördüm. Cüneyt Türel’le birlikte oturduğumuz kahvede sosyalist parti Parlamento Grup Başkanı Jean-Marc Ayrault çıktı karşıma Bizim politikacılarımız da sinema ve tiyatro festivallerine, konser ve sergilere aynı yoğun ilgiyi gösteriyorlar mı acaba?
 

Mehmet Basutçu - Radikal
Yayın Tarihi : 23 Temmuz 2009 Perşembe 17:15:15


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?