15
Haziran
2025
Pazar
KÜLTÜR/SANAT

ERDOĞAN KEŞKE ATİNA'YA GİTSEYDİ...

Başbakan Erdoğan, 20 Haziran Cumartesi günü Yunanlıların rüya projesi Akropolis Müzesi'nin açılışına son andaki rahatsızlığı nedeniyle katılamamıştı. Keşke katılabilseymiş Başbakan. Katılıp da bir ülkenin; tarihini, kültürünü nasıl dünya vitrini haline getirebildiğini görseymiş.

İki gün önce altı-yedi saatliğine Atina'daydık. Bir öğle yemeği ve kısa bir müze turu süresi kadar. On sekiz yıl önce iptal edilen İzmir-Atina doğrudan uçak seferlerinin yeniden başlaması şerefine gittik komşu topraklara. Kemerlerimizi bağlamamızla Atina'ya inmemiz bir oldu. Sadece 35 dakika. Halbuki yıllardır İzmir'den Atina'ya gidebilmek için önce İstanbul'a uçmak sonra orada bağlantı uçaklarını beklemek falan derken en az beş-altı saati göze almak gerekiyordu. Salı günü ise ilk seferi yapan SunExpress'in hostesleri daha servislerini tamamlayamadan, iniş için masaların kapatılıp, kemerlerin bağlanması anonsu başlamıştı.

Programa göre Yunanlıların 30 yıl hayal kurup 9 yıl inşasının bitmesini bekledikleri ve tam 130 milyon euro harcadıkları, rüya projeleri Akropolis Müzesi'ni görecek olmamız seyahati daha da çekici yapmıştı. Ama en az müze kadar çekici olan yapılmasındaki amaçtı. Çünkü Akropolis'in eteklerinden çıkarılan ve bu müzede olması gereken eserlerin en önemlileri Londra'daki British Museum'da sergileniyor. Elgin Mermerleri olarak bilinen ve Parthenon tapınağını süsleyen bu eserler Yunanistan'ın Osmanlı'ya bağlı olduğu dönemde İngiltere'nin İstanbul'daki elçisi Lord Elgin tarafından ülkesine götürülmüş. Sonra da İngiliz elçi maddi sıkıntıya düşünce Akropolis'ten getirdiği değerli eserleri 1817 yılında British Museum'a satmış.

Yunanistan, Osmanlı'dan ayrıldıktan sonra 96 plakadan 56'sı Londra'ya götürülen bu eserleri defalarca geri istemiş. Ama İngilizler her defasında geri vermeyi reddetmiş ve en önemli gerekçesi de "Atina'da insanlık tarihi için çok önemli olan bu eserleri barındırabilecek bir müze yok" olmuş.

İşte bunun için Yeni Akropolis Müzesi Yunanlılar için adeta bir gurur meselesi haline gelmiş. Planlanandan çok daha geç sürede tamamlanan müzenin açılmasını sabırla beklemişler. Şimdi "İşte size müze. Hem de güneş ışığına, yangına, depreme ve eserlere zarar verebilecek her türlü doğa olayına karşı teknolojik olarak British Museum'dan çok daha ileri" diyorlar.
Yunanistan, 30 ülkenin devlet ve hükümet başkanları, kültür elçileri, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği temsilcilerinin katılımıyla müzenin açılışını büyük bir şov ve uluslararası zirve haline getirmeyi başardı.

Zarf iyi mazruf kötü
Peki ne var müzede? Benim için harika müze tasarımı dışında büyük bir hayal kırıklığı. Yıllar önce Yunan adası Rodos'ta bir hediyelik eşya mağazasında sağıma soluma bakınırken satıcı hangi ülkeden olduğumu sormuş "Türkiye'den" dediğimde "Ne işin var senin burada. Tarih, zenginlik sizin orada. Bizim üç taşımız var onları satmaya çalışıyoruz" demişti.

Bizim gibi milattan önce sekiz bin yıl öncesine, insanlığın ilk yerleşim yerlerine bile sahip bir ülkeden gelenler için yere göğe sığdırılamayan Akropolis Müzesi'nde sergilenenler gerçekten hayal kırıklığı.

Ama sergileme ise bir şaheser. İsveçli Amerikan mimar Bernard Tschumi'nin tasarımını yaptığı müze cam, beton ve çelik karışımından inşa edilmiş. Uzaktan çekici olmakla birlikte böyle bir yapının hemen eteklerinde bulunduğu Akropolis'e ne kadar uyumlu olduğu sorusunu insan kendine sormadan edemiyor. Ancak ne zaman ki merdivenlerden müzenin bahçesine inip giriş kapısına yöneliyorsunuz o zaman binanın gerçek yüzünü keşfediyorsunuz. Camdan bir zeminde yürürken Atina'nın milattan önce üç bin yılına kadar uzanan katmanlarını çıkarmak için yapılan kazı alanlarını kuşbakışı seyrediyorsunuz. Bu görüntüyü zemininin büyük bölümü camdan yapılan binanın üçüncü katına çıktığınızda da görebiliyorsunuz.

Binaya girdiğinizde ise camla kaplı duvarlar arkasında sergilenen 2500 yıllık tarihi eserlerin arasında kendinizi buluyorsunuz. Cam ve çelik ağırlıklı inşa edildiği için doğal ışıklandırmanın ağırlıkta olduğu müzede zaman zaman bazı bölümler bilinçli olarak boş bırakılmış. O bölümlerin British Museum'dan gelmesi gereken eserleri beklediği izlenimi veriliyor. Bizim özellikle Ege kıyıları ve Akdeniz başta olmak üzere Anadolu'nun herhangi bir yerinde yol kenarında üzeri otlarla kaplı olarak karşımıza çıkabilecek ya da herhangi bir müzenin deposunda yüzlercesini, binlercesini bulabileceğimiz sütunlar, kabartma resimli taşlar, Akropolis Müzesi'nde hikâyeleri anlatılarak öylesine güzel sergileniyor ki kıskanmamak mümkün değil.

En üst kat, Eski Yunan'da Olimpos Dağı'nın tepesinde yaşadıklarına inanılan 12 tanrıya ayrılmış. Camdan olan dış cepheyle eserlerin bir bölümünü binanın dışından görmek mümkün. Müzenin bir cephesinde kullanılan cam sayesinde, MÖ 447-438 yıllarında, Kral Perikles zamanında İktinos ve Kalikratis adlı iki mimar tarafından inşa edilen ve o dönemlerde içinde tanrıça Athena'nın 1150 kilo altından yapılmış heykelinin bulunduğu söylenen Akropolis mabedi de bütün ihtişamı ile yansıyor.

Kültür turizmine yatırım
"Yunanistan'ın simge haline gelen Akropolis'ten başka fiziki tarihi eser olarak neyi var" derseniz defalarca gidip gelmeme rağmen ben pek fazla bir şey görmedim. Ama İzmir'e yarım saat mesafede binlerce yıl önce kurulan Selçuk'taki antik Efes şehri gibi bir harikayı ise dünyanın hiçbir yerinde görmedim. Efes ve Meryemana yaklaşık 2 milyon ziyaretçiyle Türkiye'nin en fazla turist çeken yerleri arasında başta geliyor. Yeni Akropolis Müzesi'nin beklediği ziyaretçi sayısı da yılda 2.5 milyon kişi.

Dünya artık deniz, güneş ve kum turizmi devrinin sonuna geliyor. Cebinde parası olan, entelektüel düzeyi yüksek insanlar tarih, kültür, inanç turizminin peşinde koşuyor. Efes'i, Bergama'yı, Kapodokya'yı yani Anadolu'yu arıyor. Ama aradığını bulduğu zaman da onunla ilgili bilgiyi en iyi sunumla almak istiyor.
Bu işler artık çeşitli bakanlıklarda uzman olmayan devlet memurlarının zihniyetinden çıkarılıp yerli, yabancı işin gerçek uzmanlarına bırakılıp üzerinde oturduğumuz hazineler gün ışığına çıkarılmalı. Sadece kültür turizmiyle 25 milyon turisti 50 milyona çıkarmak bence gerçekleşmesi çok mümkün bir hayal.
 

Selim Türsen - Referans
Yayın Tarihi : 7 Ağustos 2009 Cuma 18:43:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?