17
Haziran
2025
Salı
KÜLTÜR/SANAT

GELENEK ÖNEMSİZLEŞİNCE YOK OLUR...

Milli Reasürans’taki ‘Kuşaklararası Geçişler-Çağdaş İspanyol Fotoğrafı’ sergisinde işleri sergilenen Magnum üyesi fotoğrafçı Cristina Garcia Rodero, 20 yıldır İspanya’nın geleneklerini ve dini ritüellerini fotoğraflıyor. Rodero ‘Gelenekler halk için önemli olduğu için varlar, önemsizleşince yok olur’ diyor

10 çağdaş İspanyol fotoğrafçı ‘Kuşaklararası Geçişler’ sergisinde Milli Reasürans’ın duvarlarını süsledi. Küratör Oliva Maria Rubio ilk defa İstanbul’da sanat severlerin karşısına çıkan bu sergide hepsi İspanyol fotoğrafçılığının önemli isimleri olan 1950 kuşağı sanatçıları ile, 1960’lı yıllarda doğan, şimdilerde uluslararası sanat ortamında yer alan genç kuşak sanatçıların arasından seçtiklerini bir araya getiriyor.

Eski kuşak fotoğraf sanatçılarından Cristina Garcia Rodero’yla röportaj yapmak üzere Milli Reasürans’a gittiğimiz zaman önyargılarımız sebebiyle duvara tosladık. Yıllarca İspanya’nın festivalleri gelenekleri ve ritüellerini belgeleyen ardından da Karayip Adaları’nda geçirdiği beş yıl boyunca burayı kendine özne edinen Rodero kıpkırmızı (ama ne kırmızı) bir pantolon ceket takım ve topuklu ayakkabılarıyla pürmakyaj karşımıza çıktığı zaman gezgin fotoğrafçının illa ‘back pack’li dağınık saçlı olması gerekmediğini aslında dışarıdan konkene gider gibi görünen süslü bir kadının da hayat, fotoğraf gibi konularda söyleyeceklerinin olabileceğini fark edince kendimden utandım. Şaşkınlığımızı üstümüzden attıktan sonra konuşmaya başladık.

Rodero fotoğraflarındaki tarafsızlığını sorulara verdiği cevaplarda da sürdürdü. Kendi gözlemlerindense fotoğrafçılıkla İspanyol fotoğrafıyla ilgili gerçeklerden bahsetti.

Magnum’un sitesinde kendi sitesinde bir lafınız vardı: İspanya’nın ruhundan bahsediyorsunuz, tutku, aşk, mizahi yönü, acısı vs. Kendi deneyiminize göre İspanya’nın ruhunun bunlardan oluşmasının sebebi nedir? Havası mı, suyu mu, tarihi mi?

Bu cümleyi ‘Gizlenmiş İspanya’yı yaparken İspanya’yla ilgili duygularım İspanya’nın bende yarattığı hislerdi. Bu benim İspanya vizyonumdu. Aynı zamanda İspanya’daki gerçekliği yansıtmaya çalıştım ve bunu yaparken de mizah duygumu hiç kaybetmemeye özen gösterdim. Gerçeklikten ve öfkeden bahsetmiştim bu da beğenmediğim unsurları anlatabilmek içindi. Bu eser ilk eserim ve bütün eserlerim gibi çok uzun bir sürede ortaya çıktı. 1973 sonunda başladım 1989 yılında tamamladım. Bu süre zarfında İspanya çok değişti. Tahmin ediyorum ki bugün yine o yerlere gitsem o görüntüleri bir daha yakalayamam. O değerler de geriye gelmeyecek.

Toplumların geleneklerine sizi çeken şey ne oldu?

Bence gelenekler o halk için önemli oldukları için varlar ve kaybolduklarında aslında önemi yitirdiği için kayboluyorlar. Bu yüzden önemli.

İnsanların dini eğilimlerini de fotoğraflamışsınız. Dinin devam etmesinde geleneğin ne kadar önemli olduğunu düşünüyorsunuz?

Ben fotoğrafçılığa başladığımda din İspanya’da çok güçlüydü. Katolik kilisesi günlük hayatta fazlasıyla güçlüydü ve bence bu iyi bir şey değil. Katolik kilisesi asırlarca süren Pagan geleneklerini biraz Hıristiyanlaştırdı ve mesela en Pagan şenlikler olarak değerlendirebileceğimiz karnavalları bile Hıristiyanlaştırdı. İnsanlar karnavala bile gitmeden önce ayine gidip ayin çıkışında maskelerini takıp kutlamalara gidiyordu. O yüzden sanırım fazla şey sahiplendi o dönemde kilise. Franco döneminde İspanya’da katolik kilisesinin gücünün gereğinden fazla hissedildiğini düşünüyorum.

Peki kendi ilişkiniz nasıl İspanya’nın gelenekleriyle?

Öncelikle ben bu festivalleri çok seviyorum. Çünkü ben bu şenlikleri yaşadım ve onların hem acılarını hissettim hem de eğlenceli taraflarını. Hayatımın 20 yılı onları incelemekle geçtiği için onları birinci elden tanıma fırsatım oldu. O yüzden seviyorum ve onlara karşı değişik bir aşkım var diyebilirim. Çok kitlesel fetsivallerden çok hoşlanmasam da.

Üniversitede resim okumuşsunuz. Fotoğrafçılığa nasıl geçtiniz? Eğitiminizin fotoğrafçılıkta nasıl bir etkisi oldu?

Resim bölümünü kazandığımda çok mutlu olmuştum. Fotoğrafçılığa başlamamın sebebi bir burs yüzünden oldu. Festival fotoğraflamanın bir yıl kadar süreceğini düşünüyordum. Ancak yeni bir aşkla tanıştım ve yavaş yavaş resimden uzaklaştım. Resim belki insanın içsel bir bakışı fotoğrafsa dünyaya bakışı. Fotoğrafçılık yapabilmek için dışarıda olmanız gerekiyor ve günlük bir mücadelenin içine giriyorsunuz. Bu bakımdan da resme göre daha kolay fotoğraf. Beyaz bir tuvalin önünde tek başınıza kalmaktansa fotoğraf size dünyayı tanıma fırsatı veriyor. Dünyada var olan güzelliği görmenizi sağlıyor.Dışarıya bakabilme unsuru taşıdığı için fotoğrafı çok seviyorum. Aslında resim yapmak istiyorum ama hırs uğruna değil sadece keyif almak için bunu istiyorum. Bu duyguyu tekrar tatmak istiyorum. Yaşın da bunda bir etkisi var tabii.

Gençliğinizden beri İspanya’da fotoğrafçılığın nasıl bir hal aldığını düşünüyorsunuz?

Öncelikle çok önemli bir faktör: Ekonomi düzeldi İspanya’da. Ekonominin düzelmesiyle fotoğrafçılığın da koşullarını iyileştirdi. Daha iyi fotoğraf makinelerinden daha iyi okullara birçok değişiklik oldu. Bu sergideki çoğu sanatçı aslında kendi kendilerini yetiştirmiş insanlar çünkü onların döneminde fotoğrafçılık okulları yoktu. Bugün ise özel okullar var. İspanyollar artık yurtdışına seyahat edebiliyor ya da dışarıdan kitap geliyor, İspanya kendi kitaplarını basabiliyor. Önemli fotoğraf festivalleri de var artık.

 

Dilay Yalçın - Radikal
Yayın Tarihi : 21 Şubat 2009 Cumartesi 16:25:47
Güncelleme :21 Şubat 2009 Cumartesi 16:29:09


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?