24
Mayıs
2024
Cuma
KÜLTÜR/SANAT

HOLLANDA'DA ALTI OYUN YAZIP, YÖNETEN TÜRK

10 yaşında ailesiyle geldiği Hollanda’da önce annesini trafik kazasında kaybeden ardından babası tarafından terk edilen Nilgün Yerli Gürel’i 15 yaşına kadar rahibeler büyüttü. Gürel şimdi Hollanda Kraliyet Tiyatrosu’nun oyuncusu...

Sergilediğim oyunu tabii anlatırım ama mutlaka buraya gelip kendin görmeli, yerinde izlemelisin” dedi telefonda Nilgün Yerli Gürel.
Yaklaşık 10 gün sonra Hollanda’nın önemli tiyatro salonlarından Kleine Komedie’deydim.
Bir salon dolusu seyirciyle birlikte, tek kişilik oyunu ayakta alkışlarken aklımdan ilk “haklıymış” sözcüğü geçiyor.
İki saat boyunca bir kişinin bile bırakıp çıkmadığı bir oyun, kesintisiz kurulan diyaloglar, üç boyutlu sahnenin dört yanında dolanan, dekorların üzerindeki demir çubuklara tırmanan, seyircisini sık güldüren, arada bir gözlerin dolmasına neden olan bir kadın.
“Adem ve Havva” Nilgün Yerli Gürel’in kendi yazıp Hollanda’da sergilediği altıncı oyun.
Genç kadın sahnede seyirciyle öyle güzel bir elektrik yakalıyor ki, şimdi karşıma ne çıkacak diye sorarken iki
saat su gibi geçiyor...

Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Kırşehir’de yaşayan beş çocuklu bir aileydik biz. Babam ilköğretim müfettişiydi. 10 yaşındayken babamın Hollanda’ya tayini çıktı. Annem karides fabrikasında işçiydi. 15 yaşına geldiğimde babam, annem yanındayken ağır bir kaza yaptı. Annem öldü, babam beyin kanaması geçirdi. Aylarca hastanede yatan babam Türkiye’ye döndü ve bizi terk etti. Ben bilmediğim bir ülkede yalnız kaldım.

Babanız niye böyle davrandı sizce?
Bilmiyorum. Yeniden evlenmiş ve sanırım evlendiği kişi geçmişini istememişti.

Siz bu olaydan sonra hayata nasıl tutundunuz?
Hollanda’da rahibelerle okumaya başladım. 15 yaşına kadar annemden sevgi, babamdan aldığım terbiye bana kalan tek mirastı. Anne yok, baba yok, para yok. Lise bitince sistem gereği rahibe okulundan ayrılmak, kendi ayakların üzerinde durmak zorundasın. Her sabah altıda iki saat temizlik ve ütüye gider, sekiz buçukta okulumda olur, akşamüstü dört buçuktan sonra lokantada garsonluk yapardım.

Tiyatro nasıl başladı?
Üniversitede ekonomi okumaya başlamıştım. Hocam “Nilgün, sen niye tiyatroyu seçmedin? Çok güzel anlatıyor
ve derste sürekli konuşuyorsun” deyince tiyatro kanıma girdi. Bir Türk arkadaşımla birlikte “Turkish Delight” adlı hobi grubu kurarak tiyatroya başladık. Türklere karşı belirgin bir önyargı vardı. Oyunla bunun üzerine gittik. Çok beğenildi. Her şey iyi giderken iki kişilik grubumuz dağıldı.

“Her oyundan sonra eşimin gözlerinde ‘İşte karım’ parıltısını görüyorum”

Yine tek başınıza kaldınız yani.
Tiyatroya yalnız devam ettim. 1993’ten 2005’e kadar 12 sene yazdığım oyunları oynadım.

Kraliyet Tiyatrosu’nda oynamak, sanatçılar için terfi anlamına mı geliyor?
Kendini, sanatını kanıtlamışsın anlamına geliyor. 2005’te 1750 kişiye tek kişilik oyunla kapalı gişe oynadım. Oğlum Leon bebekti ve yandaki otelde uyuyordu. “Nilgün Gelmen gereken nokta buydu” dedim ve o akşam tiyatroyu bırakıp eşimle Türkiye’ye dönmeye karar verdim. Üç yıl kaldım Türkiye’de ama çok sıkıldım. Hollanda’da mesajı olan bir insandım, ama Türkiye’de eşimin çevresinde kokteyllere giden bir kadın olmaya başlamıştım.

Eşiniz Türkiye’de siz Hollanda’da yaşıyorsunuz. Böyle zor olmuyor mu? Nasıl idare ediyorsunuz?
Harika bir hayat arkadaşım var. Hafta sonları yanımıza geliyor. O bana sahnede âşık oldu. Her oyundan sonra gözlerinde “İşte bu benim karım” parıltısını görüyorum.

 

“Annem için yazdığım ‘Karides Ayıklayan Kadın’ kitabım film olacak”

Tiyatronun yanı sıra bir film projeniz var. Nasıl bir film olacak bu?
Annem için yazdığım “Karides Ayıklayan Kadın” kitabım, önümüzdeki yıl uzun metrajlı film haline getirilecek.

Tiyatro sanatı adına Türkiye ve Hollanda arasındaki en büyük fark ne?
Türkiye’deki kabiliyeti, verimi hiçbir yerde görmedim. Ancak yaratıcılık gücümüz az.

Türkiye’de tiyatro yapmayı düşünüyor musunuz?
Türkler kritiğe açık olmayan bir halk. Türk halkı değişime karşı “Sana ne ben böyleyim işte!” diye yaklaşıyor. Oysa ağaç
bile her mevsim değiştiği için büyüyor.

“Hollanda’daki Türkler hâlâ kızlık zarıyla meşgul”

Burada doğup büyüyen, ikinci hatta üçüncü kuşak Türkler Hollanda’ya uyum sağlayabildi mi?
Hayır, üstelik Hollanda’daki Türklerin yaşamı hâlâ 1960’ların Türkiye’si gibi. Kan davası ve kızlık zarıyla meşguller. İçgüdüsel olarak güçlü olabilmek için değişime direniyorlar.

Onlar böyle davrandıkça ırkçı yaklaşımlar artıyor mu?
Elbette. Özgürlük Partisi Lideri Geert Wilder Müslümanlardan iğreniyor ve bu politikasıyla epey büyüdü. Hollanda’nın ilk
üç partisinden biri haline geldi.

 

Dilek Gappi - Milliyet
Yayın Tarihi : 6 Haziran 2010 Pazar 18:58:15


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?