30
Mayıs
2024
Perşembe
KÜLTÜR/SANAT

İSLAM MİMARLIK SANATINA GENEL BİR BAKIŞ (1)

 Acaba hiç düşündük mü; niçin sanat tarihi literatüründe hep İslâm sanatından, İslâm mimarlığından bahsedilir de Hıristiyan sanatı, Hıristiyan mimarlığı deyimi kullanılmaz? Bizde İslâm Eserleri Müzesi vardır da batıda niçin Hıristiyan Eserleri Müzesi yoktur? Bunda İslâm’da tarih boyunca din ve devletin aynı potada eritilmesinin rolü var mıdır? Bir de şu var: İslâm’da insanın günlük yaşamının önemli bölümünü kapsayan bir dini yaşam söz konusudur. Bu nedenledir ki, İslâm mimarlığında cami, medrese gibi ibadet ve dini öğretim mekânları, türbe gibi öbür dünya yapıları ön plana çıkmıştır. Diğer sosyal yapılar önemsenmemiştir. Arap ülkeleri dışında sadece Selçuklu ve Osmanlı (Türkler), tabhane, imaret, darüşşifa, han, kervansaray, hamam, çeşme gibi sosyal yapı mimarlığına önem vermiştir.

Ortaçağ Avrupa’sında da kilise = herşey’di. Ortaçağ karanlığından kurtulan Hıristiyan dünyasında dini yaşam, insanoğlunun uğraşları içinde fazla yer kaplamamaya başladı. Sonuçta Pazar ayinleri ve Noelle sınırlı kaldı. Batı, bu sayede uygarlık yolunda büyük adımlar attı. Sosyal yaşamlarında, kütüphane, opera, tiyatro, konser salonları, güzel sanatlar galerileri, saraylar, bilim, teknoloji ve spor yapıları gibi; festivallere, toplantılara, danslara sahne olan kent meydanları gibi mimarlık eserleri yer aldı. Mimarlık sanatında salt din mimarlığı değil, sosyal donatılarla beraber dinî yapıları da içine alan romanesk, gotik, rönesans, ampir, rokoko, eklektik, arnuvo, modern, postmodern, … gibi stillerde eserler ortaya çıktı.

Hz. Muhammed’in yaşam döneminden zamanımıza hiçbir mimarlık eseri gelmemiştir. İlk mimarlık yapıtı olarak sadece evvelden de var olan Kâbe’yi anabiliriz. İslâm’dan önceki Araplar, kabileler halinde küçük yerleşim birimlerinde, Bedeviler çöllerde göçebe çadırları içinde yaşadıkları için kendilerine özel mimarlık üslupları olmadığı gibi, evleri de geometri bilimine dayanmayan basit yapılardan ibaretti. Kendi kabukları içinde Mısır, Antik Yunan, Roma ve diğer uygarlıklara ait mimarlık eserleri onlara hiç ulaşamamış, kendileri de bir mimarlık üslubu yaratamamışlardı. Ancak her türlü soyut kavramları da içeren geniş Arap dilini ve yazısını dikkate alırsak, aslında hiç de boş adamlar olmadıklarını teslim etmemiz gerektir.

Kuzeyde İran, büyük bir uygarlıktı. Dolayısıyla mimarlık açısından da çağın ilerisinde bir ülke idi. Keza Semerkand, Taşkent gibi Ortaasya ve Göktürk illeri de uygar diyarlardı. Mimarlık sanatı nedir bilmeyen Araplar, İslâm’ın fetihlerle yayılma safhasında mimarlık eserleri ile tanıştılar. Ele geçirdikleri kentlerdeki binaları kendi amaçları doğrultusunda kullanıyorlar, düzgün bir eseri hemen camiye çeviriyorlardı. Fetihlerde Müslüman olmayanlara karşı çok gaddar, çok acımasızdılar. Kent talanları, savaş ganimetleri ile halife ve askerleri büyük servet sahibi oldular. Çin saldırıları sonucu çöken Göktürk devleti, aşiretlerden oluşan Han’lıklara dönüşmüştü. Bu nedenle Türkler üzerine yapılan saldırılarda başarılı oldular. İslâmlık, altı yüzyıl içinde doğuda Hindistan, batıda İspanya’ya kadar yayıldı.

Yeni yaptıkları inşaatlarda fethedilen yerlerde buldukları mimar ve ustaları kullandılar. Horasan, İran ve Bizans yapıtları, bölgeler arasında değişik üsluplar sergileseler de İslâm kültürü ile bağdaşarak yeni Arap mimarlık üslubunun doğmasına neden oldular. Keza İspanyol mimarlığından etkilenen Endülüs mimarlığında da kendine özel Arap damgası bariz olarak hissedildi.

İslâm mimarlık eserleri anlatılarına geçmeden evvel, özellikle İslâm’ın yeryüzündeki yayılışını ve mimarlık oluşumlarını ve eserlerini, kısmen ve olabildiğince kronolojik sıra içinde özetlemekte ve bir liste sunmakta yarar görüyorum:

HZ. MUHAMMED DÖNEMİ:
Mekke’nin tek dini yapısı: Kâbe. Yesrib’e hicret (622). Kasabanın kentleşmesi, Medine = Kent adını alması. Dini ve sosyal toplantıların yapıldığı ilk ‘Cami’ ve ilk ‘Şerefe’nin düzenlenmesi. Mekke’ye dönüş; Kâbe’ye yeni dinde işlev verilmesi. Hz. Peygamber’in vefatı (632).

DÖRT HALİFE DÖNEMİ: (632–660)
Hz. Muhammed’in vefatı ile Hz. Ebubekir’in Halife olarak seçimi. Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali dönemlerinde çıkan karışıklıklar, iktidar kavgaları. İlk mezheplerin ortaya çıkışı. Hazar Türk boylarına saldırılar, İran ve Horasan’ın fethi. Kıyımlar ve İran uygarlığının yıkımı. Kudüs’ün fethi (638). Başkentin Hz. Ali tarafından Medine’den Kûfe’ye taşınması (656).

EMEVİ HALİFELERİ: (660–750)
Başkentin Dımışk’a (Şam’a) taşınması. Kâbil, Fergana, Semerkand seferleri (710). Kudüs’te Mescit-i Aksa ve Kubbe-tüs Sahra’nın inşası (691). Şam Ulu Camii (Ümeyye) (710) ve Kuseyr Amra’nın (711) inşası.

ENDÜLÜS EMEVİLERİ: (756–1031)
İspanya’nın fethi (711). Arap dünyasından bağımsız Endülüs devletinin kurulması (756). Kurtuba (Cordoba) Büyük Camii inşası (786–987). İşbiliyye’de Giraldo Minaresi (1195). Gırnata (Granada)’da El Hamra Sarayı inşası (1348). İşbiliyye’de Alkazar Sarayı inşası (Müdejar üslubu ile) (1353–1361). Poitier’de Arap yenilgisi. Gırnata’nın İspanyollarca zaptı (1492).

ABBASİ HALİFELERİ: (750–1258)
Başkentin Şam’dan Bağdat’a taşınması. Bizans’ın haraca bağlanması. Halife Harun-ür Reşid döneminde ayaklanmalar. Kölemen Türkleri Abbasilerin hizmetinde. İran ve Sasani etkili mimarlık. Suriye’de Samarra Cami ve Anıtları (836–892). Kudüs’ün Haçlılar tarafından zaptı (1099).

TULUNOĞULLARI: (868–905)
Mısır’da kurulan Türk devleti. Kahire’de İbn-el Tulun Camii (876–879)

FATIMİLER: (969–1171)
Soylarının Hz. Peygamber’in kızı Fatma’dan geldiğini iddia eden hanedan. Mısır, Kahire’de El Ezher Camii kuruluşu. (970)

EYYUBİLER: (1174–1250)
Selahattin Eyyubi. (Ölümü: 1193 Şam). Kahire’de İmam-ı Şâfiî Cami ve türbesi (1176). Şam, Kudüs, Halep’te eserler.

MEMLÛKLER: (1250–1517)
Çerkes-Türk hanedanı. Mısır’da Kahire’de Baybars Camii (1267). Kalavun Camii (1285). Hasan Cami ve Medresesi (1356). Kayıtbay Cami ve Medresesi (1472–1474).

KUZEY AFRİKA DEVLETLERİ:
Tunus’ta AGLEBİLER (800–969). Keyrevan’da Seydi Ukbe Camii (836–875), Fas’ta MUVAHHİTLER (1056–1147), Fas’ta MURABİTLER (1130–1269), MERİNİLER (1195–1470). Tlemsen’de Büyük Cami (1136–1138). Merakeş’te Kutubiyye Camii (1184). Rabat’ta Hassan Kulesi (1197). Fas’ta Ebu İnaniye Medresesi (1355).

SELÇUKLULAR: (1040–1308)
Tuğrul Bey. Anadolu’nun Türkler tarafından fethini açan kapı: Malazgirt zaferi (1071). İsfahan’da Alpaslan’ın oğlu Melikşah’ın büyüttüğü Cuma Mescidi (1079). Anadolu Selçuklularının başkenti: Konya. Konya, Alaaddin Camii (1156–1220). Divriği, Ulu Cami (1220). Kümbetler: Kayseri Melik Gazi ve Huand Hatun, Kemah Mengücük Gazi, Konya Sahip Ata, Niğde Hüdavend, Sivas Keykavus, Ahlat Ulu kümbetleri. Medreseler: Erzurum Çifte Minare, Sivas Gök Medrese. Konya Karatay. Mevlana Celaleddin Rumi (1207–1273). ‘Peygamber değildir ama kitabı vardır.’ Konya’da semahane yanındaki mavi türbede yatıyor.

ANADOLU BEYLİKLERİ, SELÇUKLU’nun devamıdır. Selçuk ve Beylikler, mimarlık açısından da ayrılmaz. Sayıları yirmiyi aşar. Dulkadıroğulları, Ramazanoğulları, Saruhan, Aydın, Menteşe, Germiyan, Karaman ve de Osmanoğulları…

İLHANLILAR: (1256–1344)
İran, Veramin’de Büyük Cami (1322)

TİMURLULAR: (1370–1501)
Tebriz, Mavi Cami (1450). Semerkand, Timur Türbesi (1485). Sırlı tuğla mimarlığı.

SAFEVİLER: (1502-1736)
İran’da Hz. Ali taraftarı Şii mezhebi. Olgun yapı sanatı ve mimarlık. İsfahan’da Şah Meydanı ve Mescid-i Şah. Âli Kapı, Heşt Behişt.

HİND DEVLETLERİ:
Gaznelilerin Pencap ve kuzey Hindistan’ı işgali. İran ve mahalli üslûpların karışımı bir mimarlık. Fetihpur’da Sikri Şehir (1574). Agra’da Tac Mahal (1630–1648), Ekber Sarayı. Delhi’de İnci Cami (1653–1656)

OSMANLILAR: (1300–1920)
Bizans etkisinden yaratılan Türk mimarlık üslûbu. Bursa’da Ulu Cami (1413–1421). Edirne’de Üç Şerefeli Cami (1437–1447). Rumeli Hisarı (1452). İstanbul Bayezid Camii (1501–1505). Dâhî Sinan’ı yetiştiren ortam. İstanbul Şehzade Camii (1543–1548). İstanbul Süleymaniye Camii (1550–1557). Edirne Selimiye Camii (1568–1571). İstanbul Sultanahmet Camii (1609–1616). İlk barok cami: İstanbul Nur-u Osmaniye Camii (1756). İstanbul Topkapı Sarayı. Anadolu ve Balkanlar’da dinî ve sosyal yapılar. Osmanlı’yı Arap’tan ayıran özellik (Külliyeler): Dinî yaşam dışında sosyal yaşam gereksinimlerine de cevap veren çözümler.

XX. YÜZYIL İSLÂM DEVLETLERİ:
Batı emperyalizminin, işbirlikçi Emir ve Krallarla beraber sömürdüğü petrol üreten Arap ülkelerinde, petro-dolarları tekrar batıya iade eden gerekli – gereksiz yatırımlar. Batılı yöneticiler ve mimarlarca gerçekleştirilen yapay adalar ve gökdelenler. Üretime dönük olmayan, hazır yiyici ve yapay kentler. Modern Türkiye’ye, emperyalizmin biçtiği ve giydirmeye çalıştığı kaftan: ‘Ilımlı İslâm’. Mimarlık sanatında geriye dönüş çabaları.

Bu özetten sonra ayrıntılara geçeceğiz.

Yılmaz Ergüvenç - Kenthaber
Yayın Tarihi : 13 Temmuz 2008 Pazar 18:28:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?