İngiliz BBC televizyonu, 23 Mart 2008 tarihinde yayımladığı bir belgesel, Elizabeth Taylor ve Richard Burton'dan oynadıkları filmle yarı efsanevi bir kraliçe haline gelen Kleopatra'nın gerçek hayatına ilişkin önemli bir kapıyı araladı.
Kleopatra'nın hayatındaki çok önemli bir dönemin Efes'te ortaya çıkarılması, Türkiye'nin tanıtımına o günlerde biz farkına varmadan çok önemli katkılarda bulundu. Roma'nın ünlü komutanları Sezar ve Antonius'la yaşadığı aşklarla tanınan ünlü kraliçenin haberleri büyük ilgi gördüğü için, dünya basını olaya büyük ilgi gösterdi ve bunları anlatırken de Türkiye ve Efes'e geniş yer verdi.
Son dönemin en önemli bulgularından biri olan bu olayı ortaya çıkaran kişi ise Avusturya Bilim Akademisi Üyesi Arkeolog Dr. Hilke Thür. Yaklaşık 35 yıldan beri yılın yarısını Efes'te geçirip antik kenti gün yüzüne çıkaran Avusturyalı ekibin en önemli isimlerinden biri Dr. Hilke Thür ile İzmir, Selçuk'ta sohbet ettik.
Dr. Hilke Thür'ün efsaneleri altüst eden olayların gelişimi Kleopatra'nın kız kardeşi Prenses Arsinoe'nin Efes'teki mezarı ve iskeletini bulmasıyla başlamış.
Geniş coğrafya ve tarih bilgisine sahip olduğu belirtilen Arsinoe, Romalıların egemenliğinden kurtulup eski Mısır uygarlığı gibi Ortadoğu'yu kapsayan büyük bir imparatorluk kurmak hayaliyle yanıp tutuşur. Bunun için de Mısırlılara ve Ortadoğu'daki sayısız krallığa bölünmüş halklara güvenir. Ama Arsinoe, Kleopatra ile savaşını, Sezar'ın ablasına verdiği destek nedeniyle yitirir. Tutsak edilen prenses, diğer esirlerle birlikte sonu mutlaka ölümle biten bir uygulama olan sokaklarda dolaştırılarak Romalılara teşhir edilir. Ancak ablası Kleopatra'nın son anda araya girmesiyle ölümden kurtarılır ve MÖ 48 yılında Efes'teki Artemis Tapınağı'na sürgüne yollanır.
Ne var ki Arsinoe burada da kavgasını sürdürür. Bu durum hem Kleopatra'yı hem de artık kaderini onun ellerine bırakan Antonius'u kaygılandırır. Bu korkuyla Arsinoe MÖ 41 yılında, Antonius'un emriyle Artemis Tapınağı'nın basamaklarında öldürülür.
Mezarın bulunuşu
Filmi yapılsa gişe rekorları kıracak bu hikâyeler Dr. Hilke Thür'ün Arsinoe'nin mezarını bulmasıyla daha da ilgi çekici bir hale gelir. Dr. Thür, Arsinoe'yi Efes'te nasıl bulduğunu anlatırken ilk dikkatini çeken noktanın mezarın yeri olduğunu söyledi. "Şehrin en güzel yerinde, tam ortada sekizgen görünümlü bir mezar vardı. Bu alışılmadık bir şeydi. Çünkü asıl mezarlık şehrin dışındaydı. Kentin ortasına gömüldüğüne göre özel bir insan olmalı" diye düşündüm diyor Dr. Thür. "Mezarın, İskenderiye'deki Faros Feneri'ni anımsatarak sekizgen şeklinde olması aklıma Kleopatra'nın, Efes'e sürgüne gönderilen kız kardeşi Arsinoe'yi getirdi. Bunun üzerine ilk kez 1926 yılında açılan mezara yeniden girmeye karar verdim" diyen Avusturyalı arkeolog, 1990'lı yılların başında yeniden mezara girmiş.
Dr. Thür, "Mezara girdiğimizde başı olmayan bir kadın iskeleti bulduk. Kemiklerin yapısı genç bir kadın iskeleti olduğunu gösteriyordu. Ben Avusturya'da yayımlanan kaynaklardan 1950'li yıllarda Efes'te çıkarıldıktan önce Almanya'ya sonra Avusturya'ya götürülen daha sonra da ortadan yok olan bir kadın başından haberdardım. O olayla bağlantı kurdum. Mezar ilk açıldığında kafatası alınarak önce Almanya'ya götürülmüş. Daha sonra Avusturya'ya götürülerek ölçülmüş, özellikleri kaydedilmiş ve fotoğrafları çekilmiş. Bu kafatasıyla ilgili bilgi ve fotoğraflar akademi tarafından yayımlanmıştı. Ama kafatası İkinci Dünya Savaşı'nın kargaşası arasında kaybolmuş" diyerek bu ilginç hikâyeyi dile getiriyor.
Dr. Thür'ün bulduğu Kleopatra'nın kız kardeşi olduğunu iddia ettiği iskeleti inceleyen antropologlar, kemiklerin iyi beslenen, sağlıklı birine ait olduğunu belirtiyor. Bu da o dönemde üst sınıflarda yaşayan birisine ait olduğu tezini güçlendiriyor. "Ama" diyor Dr. Thür "Yıllarca benim savlarımı çürütmek için akla gelmedik saçmalıklar yapıldı. Erkek iskeleti olduğunu öne sürenler bile çıktı" gibi çekişmelere dokunmadan edemiyor.
Sonunda Avusturya Arkeoloji Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden bir uzman istiyor. Antropolojist Fabrian Kanz iki yıl önce ilk çalışmalara başladıkları zaman büyük şüpheleri olduğunu BBC'ye anlatmış. Önce iskeletin Arsinoe'ye ait olmadığını ispatlamak için tüm metotları denemişler. Şu nedenlerle olamaz diye birkaç liste çıkarmışlar. Karbon yöntemiyle tarihi belirlediklerinde milattan önce 200 ile 20 yılları arasında olabileceğin tespit etmişler.
Öncelikle kemiklerin 15 ile 18 yaşları arasında bir kadına ait olduğu kesinleşmiş. Kleopatra'nın da o çağlarda 27 yaşında olduğun düşünülürse kendisinden küçük olan kardeşinin yaşı tahminlere uyuyor. Herhangi bir hastalık olmamasına rağmen aniden ölmüş olması ve iskeletin Kuzey Afrikalı birine ait olması da Arsinoe ihtimalinin iyice güçlendirmiş. Daha sonra Efes'ten alınmış 500 kadar iskeletin incelenmesinden sonra Dr. Thür'ün teorisi daha güçlü hale gelmiş.
Şimdi antropologlar araştırmalarını daha da geliştirmek için ABD'li antropologların daha ileri teknolojileriyle Arsinoe'nin iskeleti üzerinde araştırma yapmak için işbirliğine hazırlanıyor.
Bir katilin portresi
Arsinoe'nin başına gelenler Dr. Thür'ün buluşundan sonra BBC'de "Bir Katilin Portresi" adıyla belgesel olarak yayımlandı. BBC'ye konuşan Thür, "Ptolema hanedanından birinin mezarını ve iskeletini bulmak bir arkeoloğun yaşamında eşi benzeri olmayan bir olaydır. Arsinoe'nin Afrikalı bir anneden olmuş olması Kleopatra'nın ailesi ve iki kız kardeş arasındaki ilişki konusunda bize yeni bir açılım kazandırdı" demiş.
Belgeselin sunucusu ve arkeolog Neil Oliver ise "Kleopatra, Julius Sezar, Mark Antony gibi isimlerin tümü tarihin ikonik isimleridir. Bunların gerçekten insan olduklarını hatırlamak mümkün değil, daha çok Richard Burton ve Elizabeth Taylor tarafından canlandırılmış yarı efsanevi karakterler olduğu düşünülür. Bu buluş adeta bu karakterlerin gerçek insan olduklarını hatırlatmak için yüze serpilen soğuk su etkisi yarattı" yorumunda bulunmuş.
Bugün 69 yaşında ve emekli olmasına rağmen Efes'ten ayağını kesmeyen Thür'e bu olayın Efes'e katkısının ne olacağını sorduğumda, "Efes'in kendisi o kadar büyük bir olay ki Kleopatra hikâyesi onun yanında çok küçük kalır" diyerek eşi bulunmaz bir antik şehirle olan duygularını dile getirdi. Geçen 35 yılda Efes'in ne kadarının ortaya çıkarıldığını sorduğumda ise "Sadece yüzde 10 kadarı" diyerek çok daha büyük bir oran beklediğim için beni çok şaşırtan bir cevap verdi.