18
Mayıs
2024
Cumartesi
KÜLTÜR/SANAT

SANATLA UĞRAŞINCA İÇİNDEKİ ÇOCUKSU RUH HEP KALIYOR

Hepimizin müzayedecilik dendiğinde ilk gelen isim Rafi Portakal’dır. Ama son zamanlarda birdenbire seksi, şeker bir kız çıktı karşımıza. “Ben de varım, ben de bu işi yaparım” diye. Genç yaşına rağmen tek başına müzayede idare etti ve bu işten anlayanların beğenisini kazandı. Boynuz kulağı geçer mi henüz bilmiyoruz ama Rafi Portakal’ın 26 yaşındaki kızı Maya Portakal yaptığı işte gayet iddialı. Sohbet ettiğinizde de yaşından çok olgun, entelektüel, güzel bir genç hanım buluyorsunuz.

* Seni tanımayanlar için bize ne okudun, ne yaptın biraz anlatır mısın?

Liseyi Yüzyıl Işıl’da okudum. Sonra Paris’te Amerikan Üniversitesi AUP’ye gittim. Bir sene orada iletişim okudum. Sonra Sorbonne’a geçtim, orada Fransızca öğrendim ve nihayet idealim olan şeyi, yani Sanat Tarihini Ecole des Roches’da okudum.

* Türkiye’de müzayede denilince ilk akla gelen isim baban Rafi Portakal. Babanla müzayedeye gider miydin? İlk müzayedeye gittiğinde kaç yaşındaydın?

İlk müzayedeye gittiğimde 3-4 yaşındaydım. Tabii o yaşta hiçbir şey anlamam mümkün değildi, ama o ortamın içinde büyüdüm. O atmosferi küçüklüğümden beri yaşadım.

Küçükken kendimi müzayedeci olarak hayal ediyordum ve oldum

* Ailen 3-4 kuşaktır bu işi yapıyor. Böyle bir aileden olmasaydın yolun buralardan geçer miydi?

Babam beni hiçbir zaman “Kızım sen bunu yapacaksın” diye zorlamadı. Fakat öyle bir şekilde büyüdüm ki kendimi bu işin içinde buldum. Kendimi zaten böyle hayal ediyordum ve öyle oldu.

* Bir müzayede öncesinde nasıl bir hazırlık yapılıyor? Yani nasıl bir hazırlık süreci var?

2-3 ay önceden çok ciddi bir tempoya giriyoruz. Katalogları hazırlıyoruz. Önce eserleri topluyoruz ve müşterilerimizle beraber bir fiyat belirliyoruz. Biz yönlendiriyoruz. Tabii ki ciddi bir ekspertizden geçiyor. İlk başta babamın gözünden bir ekspertizden geçiyor, daha sonra konuyla ilgili uzmanlarımıza danışıyoruz. Resim konusunda, hat konusunda, gümüş konusunda, her türlü eserde uzmanlarımız var. Danıştığımız uzmanların da okeyini aldıktan sonra ciddi bir fotoğraf çalışması yapıyoruz kataloğumuz için. Çok ciddi bir araştırma yapıyoruz. Mesela eğer bir tabloysa ressamın biyografisini, o eserle ilgili yorumları ekliyoruz.

Taşların iyice yerine oturması ve fiyatların dengelenmesi için zamana ihtiyacımız var

* Müzayedecilikte daha çok erkekler egemen. Niye kadınlar daha az ve ayrıca bir kadın olarak bu sektörde var olmak adına daha mı çok mücadele vermek gerekiyor?

Bunu zaman gösterecek ama şimdilik hiçbir dezavantajını görmedim. Tabii ki çok genç müzayedecilerle dünyanın hiçbir yerinde karşılaşılmıyor. Ben de henüz tek başıma birkaç müzayede yaptım. Bunlar da bağış müzayedeleriydi. Bu iş için gerçekten ciddi bir deneyim gerekiyor. Orası bir sahne, bir şov ve karşınızdaki kalabalığın dikkatini hep üzerinizde tutmanız gerekiyor. Babam bu konuda bana çok iyi bir örnek diye düşünüyorum. O yüzden onu izleyerek bu işte iyi bir yere geleceğime eminim.

* Geçen Yıl “Mavi Senfoni” tablosunun rekor bir fiyatla satılmasından sonra müzayedeciliğe ilgi arttı. İnsanlar bu olayla eskisinden daha çok ilgilenmeye başladı. Buna “Mavi Senfoni öncesi ve sonrası” diye bir ayırım yapabilir misin?

Yapmam. Şöyle ki dünyada yatırım olarak sanatı gerek medya, gerekse diğer mecralar o kadar duyurdu ki sanat çok doğru bir yatırım aracı haline geldi. Şöyle düşünün bir araba alıyorsunuz, fiyatı ne olursa olsun kontağı çevirdiğiniz an değeri düşüyor. Ama bu sanatta tam tersidir. Dolayısıyla bütün dünyada sanata bir yatırım aracı olarak da bakılmaya başlandı, daha fazla müzayede takip ediliyor. “Mavi Senfoni”nin Türkiye’de bu derece fiyata satılması herkesin ilgisini canlandırdı tabii ki. Bir de Çağdaş Türk Sanatı artık başka bir yere geliyor. Biraz daha zamana ihtiyacımız var diye düşünüyorum. Taşların iyice yerine oturması ve fiyatların daha dengeli olması için.

Sohbet edebileceğim kalabalıkların içinde olmaktan hoşlanıyorum

* Sen sanatın içinde büyüdün ve ağır ortamlarda bulundun. Hep böyle ağırbaşlı bir kız mıydın? Hiç çılgın bir genç olmadın mı?

Hâlâ çılgın olabilirim. Aslında sanatla uğraşınca içinizdeki çocuksu ruh hep kalmalı. Bu gerçekten hiç ağır bir iş değil, zaten olmamalı da. Sanatla uğraşıyorsunuz çünkü. O delilik, o çılgınlık hep kalmalı.

* Peki sen neler yaparsın? Spor yapar mısın, seyahat eder misin mesela?

Ben çok uzun bir süre piyano çaldım. Maalesef bu koşuşturmada o arka planda kaldı. Benim yapmaktan en keyif aldığım şey arkadaşlarımla iyi yemek yemek, onlarla seyahate gitmek ve bilinmedik köşelerdeki sergileri keşfetmek. Arkadaşlarımla keyif alabileceğim, sohbet edebileceğim kalabalığın içinde bulunmaktan çok hoşlanıyorum. Sosyal hayat benim hayatımın çok önemli bir parçası.

* Peki spor?

Maalesef pek yapamıyorum. Aslında vakitsizlik diye hep bahane buluyoruz ama bence gerçek sebep sporu hayat tarzının içine oturtamamaktan geliyor.

Litografi, serigrafi ve karakalem koleksiyonu yapıyorum

* Müzayedelere gelen iki tip kalabalık var sanki. Birisi gerçekten bu işi anlayan ve takip eden bir de sadece moda diye gelen. Sizin gerçek alıcılarınız kimler?

Vallahi net bir şekilde söyleyeyim bizden moda diye alan yok. Birçok yeni genç, sanatsever müşterimiz var fakat her biri hakikaten alırken soran, sevdiğini almaya özen gösteren, dünyadaki yerini takip eden müşteriler. Ama dediğiniz gibi moda diye takip eden bir kalabalıkta var tabiki.

* Bir de bildiğimiz kadarıyla şahsi bir koleksiyonun da var. Sen nasıl eserler topluyorsun?

Minik şeyler topluyorum, çok iddialı değil.

* Yani kişisel olarak nasıl bir tarz beğeniyorsun?

Açıkçası ben bir sürü gencin de topladığı gibi litografi, serigrafi, sadece Türk değil yabancı sanatçıların da minik eskizlerini ve karakalemlerini topluyorum ama bunlar koleksiyonum var denebilecek düzeyde asla değil. İnşallah zamanla olacak.

Türkiye’de gerçekten ümit vadeden gençler var, ama henüz imkan yok

* Peki yeni nesil Türk sanatçılarından bir gelecek görüyor musun?

Gerçekten ümit vadeden gençler var Türkiye’de ama bu gençlere daha çok imkân tanımak lazım. Burada da bize, koleksiyonerlere, galericilere pek çok iş düşüyor, onları desteklemek adına.

* Türkiye’de müzayedecilikte hareketlenme başlayınca yabancı markalar da geldi. Bunlar sizi etkiledi mi?

Bu bizi etkilese etkilese pozitif olarak etkiler. Çünkü piyasa canlanıyor. Ayrıca bu vesile ile dünya koleksiyonerlerinin de Türk sanatçılarının eserlerine sahip olması olası hale geliyor.

* Şu anda bir serginiz var değil mi?

Evet 19 Nisan’da açılışını yaptığımız sergide Damien Hirst’ten Andy Warhol’a kadar birçok modern ve çağdaş sanatın ustaları yer alıyor ve bu sergi 9 Mayıs’a kadar devam edecek.

* Peki bu sergiden sonra yeni bir tane daha geliyor mu?

Evet, ilk sergiyi çok başarıyla tamamladık, 12 gün içinde 12 bin 500 kişi geldi. Hatta hiç tahmin etmesiniz Anadolu’dan otobüsle bile geldiler ve bu bizi inanılmaz mutlu etti. Sanat hocaları öğrencilerini alıp sergimizi gezdirdi. Anlayacağınız biz de böyle şeylerden besleniyoruz.

Ayşe Brav - Vatan
Yayın Tarihi : 25 Nisan 2010 Pazar 16:31:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?