14
Haziran
2025
Cumartesi
KÜLTÜR/SANAT

ÜÇ BOYUT TEKNOLOJİSİ ÇIKTI, SİNEMADA İÇERİK BOZULDU

Korku-gerilim sinemasının önemli filmleri arasında yer alan 'Son Durak' üç boyutlu sahneleriyle seyirciyi tedirgin etmeyi başarsa da içerik olarak oldukça boş. Bu da '3D' teknolojisinin kullanımıyla ilgili yeni bir tartışmayı gündeme getiriyor.

Beyazperde, üçüncü boyutu yakalayınca sinema salonları da hatırı sayılır bir seyirci kitlesi kazandı. Hem Türkiye'de hem de dünyada üç boyutlu çekilen filmlere ilgi hayli yoğun. Hal böyle olunca, hem üç boyutlu film gösterme teknolojisine sahip salon sayısı hem de bu tür filmlerin sayısı hızla artıyor. "Buz Devri" serisinin üçüncü filmi "Dinozorların Şafağı" 1 milyon 200 bin seyirciyi geçerek Türkiye'de son 15 yılın en fazla izlenen on yabancı filmi arasına girmeyi başardı.
"Dünyanın Merkezine Yolculuk" filmi de 2008'in en fazla izlenen yabancı filmi olmuştu.

Üç boyutlu film izlemek, sinema izleyicisi açısından farklı bir deneyim. Bu teknoloji özellikle aksiyon ve korku filmleri için biçilmiş bir kaftan. Ancak, üç boyut teknolojisinin gücüne yaslanan yapımcı ve yönetmenlerin seçtiği kolay yol kısa süre sonra seyirciyi bıktırabilir. Her ne kadar seyirci, burnunun dibinde gerçekleşen hoplayıp zıplamaların, kafası kopan insanların, çarpışan arabaların, akan kanların heyecanıyla sinema salonlarını doldurmayı sürdürüyorsa da bir süre sonra içerikten verilen ödünler ters tepebilir. Çünkü, özellikle kurmaca filmlerde, hikâyeyi es geçip görüntünün gücüyle seyirciyi eğlendirmeyi (ya da korkutmayı-tedirgin etmeyi) düşünen yönetmen ve yapımcılar birbirinin benzeri işleri temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze koymaya başladılar.

Hikâye unutulmamalı
Gerçi sonuçta sinema bir görsellik işi. Mucitleri "Lumiere Kardeşler"in gösterimlerinde beyazperdede ilerleyen trenin üzerlerine geleceğini düşünerek salonu terk eden seyircilerin ruh haliyle aynı değil şimdiki sinema seyircisinin algısı. Üç boyutlu filmin görsel hazzı eğer iyi bir hikâye ve içerikle desteklenirse o zaman çok daha etkili bir seyir zevki ortaya çıkacak demektir.

İlginç hikâyesiyle korku-gerilim türü sevenlerin gönlünde hatırı sayılır bir yer edinen "Final Distination-Son Durak" serisinin üç boyutlu çekilen dördüncü filmi de ne yazık ki, yukarıdaki kolaycılığa kaçanlardan. Özellikle ilk filmdeki içerik ve zekâ pırıltısından uzak olan film, parçalanan bedenler, kopan kafalar, seyirciyi tedirgin etmek için konulan efektlerle heyecan yaratıyor. Ama filmden çıktıktan ve nabız normala döndükten sonra geriye kalan bir hiç.

Büyük bir kazadan ya da felaketten, birisinin uyarısı sonucu kurtulan (ama aslında ölmeleri gereken) bir grubun üyelerinin teker teker ölümü üzerine kurulu ana hikâyesiyle dikkat çeken "Son Durak" serisinin bu filminin de temel trükü yine aynı.

Ölümden kaçılmaz
Film bir grup gencin araba yarışı izledikleri sahne ile açılıyor. Nick, pistte bir kaza olacağını ve bu kaza sonucu tribünlerdeki karmaşada pek çok kişinin öleceğini görür. Nick arkadaşlarını uyarır ve karmaşada bir grup stadyumun dışına çıkar. Tam o sırada Nick'in öngördüğü kaza gerçekleşir ve tribünlerde onlarca kişi ölür. Olay tam da gençlerin oturduğu yerde gerçekleşmiştir.

Film, bundan sonra aslında ölmeleri gerektiği halde, yaşayan bu bir grup insanın teker teker akla hayale gelmeyecek biçimlerde öldürülüşüyle ilerliyor. Ama işin bundan sonrası meselenin nasıl olacağından çok, bizatihi oluşuyla ilgili. Dolayısıyla ölüm sahnelerini görkemine ve seyircide bırakacağı etkiye fazlasıyla takılan yönetmen David R. Ellis ortaya sabun köpüğü bir iş çıkarıyor.

Gerçi elimizin altındaki sürekli kullandığımız onca alet edavatın bir anda öldürücü bir silaha dönüşmesi gibi "parlak" buluşlar, bu araçlara bir süre mesafeli yaklaşmamıza neden olmuyor da değil! Filmin oyun gücüyle fazla sorunu olmadığı için Bobby Campo, Shantel VanSanten, Nick Zano, Haley Webb ve Mykelti Williamson gibi genç oyuncuların performansı hakkında bir şey söylemek de zor.
Sonuç itibariyle "Son Durak 4", vizyona girdiği Türkiye'de üç boyutlu film gösterilen 34 sinema salonunu ziyaret eden seyirciye heyecanlı dakikalar yaşatabilir. Ama belli ki, eli yüzü düzgün üç boyutlu bir film izlemek için James Cameron'un "Avatar"ını beklemeye devam edeceğiz.

Şenay Aydemir - Referans
Yayın Tarihi : 2 Eylül 2009 Çarşamba 21:39:57
Güncelleme :2 Eylül 2009 Çarşamba 21:42:56


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?