19
Mayıs
2024
Pazar
KÜLTÜR/SANAT

BATI'YI ARARKEN KENDİNİ BULANLAR

S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi’nin yeni sergisi, Türk resminin 1860-1930 yılları arasına rastlayan 70 yıllık serüvenini, serginin anafikrine dair ipuçları da veren ‘Batı’ya Yolculuk’ başlığıyla sunuyor.

Türk resmi, gerçekten de başından beri bir Batı’ya yolculuk serüveni. Bir gidişler ve dönüşler öyküsü. Ve aslında Batı’ya o yolculuğun 1930’da bitmediğini hepimiz biliyoruz; bunu yalnızca sanatsal üretimimizden değil, zaman zaman sanatçılarımızın söylemlerinden de izleyebiliyoruz: Devlet hesabına, ta 1970’lerde Avrupa’ya gönderilenler dahi bir misyon duygusuyla gidip, yine bir misyon duygusuyla dönüyorlar Türkiye’ye, Batı sanatını yakalamak, geri kalmamak uğraşı içinde!..

Kaçınılmaz bir artzamanlılığı da beraberinde getiren bu durum, Türk sanatı tarihinin de belkemiğini oluşturuyor: Türk İzlenimcileri demiyor muyuz? Ya da Anadolu Kübistleri? Bu durum Türkiye’ye özgü değil elbette; üstelik sergi kataloğunda Ferit Edgü’nün belirtmiş olduğu gibi, sanatçıları Batı resmini ‘öğrenip’ eser vermeye başlayan pek az ülkede Türkiye’deki gibi bir gelişme, bir nitelik var sanat alanında. ‘Batı’ya Yolculuk’ sergisinin öncelikle gösterdiği, düşündürdüğü işte bu oluyor.

Seçkinin kapsadığı 70 yılın Türk sanatındaki çok özel bir sürece tekabül etmesi ise yalnızca ilkleri ve erken aşamaları içermesinden değil, Türk resminin bazı en ilginç figürlerinin bu dönemde ürün vermesinden kaynaklanıyor: Çallı gibi, Lifij gibi. Osmanlı toplumundan modern Türkiye’ye geçiş sürecinde güdümlü modernizmin dışındaki modernleşme dinamiklerini hissettiren bir arayış, bir merak, bir duyuş yoğunluğu var bu dönemin sanatçılarında: ‘Batı’ya Yolculuk’ sergisi, kendilerinden bir sonraki modernist kuşak tarafından acımasızca eleştirilen ilk Türk modernlerinin kısıtlı konu dağarcıklarına, kültürel/sanatsal birçok kaygılarına rağmen -gerçekte ne kadar ‘ressamca’ duyuşa sahip sanatçılar olduklarını tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor.

Kurgusunu Ferit Edgü ve Nazan Ölçer’in üstlendikleri ‘Batı’ya Yolculuk’ sergisi, genç Türk’lerin ilk Batı yolculuklarının görsel yansımalarını sunması bir yana, Türk sanatında bir bakma ve görme, görme ve duyma, duyma ve ifade serüveninin adım adım nasıl geliştiğini gösterebilmesi açısından da ilginç. Osman Hamdi, Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid’in gözlemlediği dünyadan, Hoca Ali Rıza’nın adeta seyrettiği, Lifij’in, Çallı’nın, Nazmi Ziya’nınsa renkle, ifadeyle resmettiği dünyaya uzanan bir yolculuk bu, dolayısıyla salt Batı’ya değil, sanatçının kendi iç dünyasına, kendi algısının ve kavrayışının ve hatta becerisinin sınırlarına yapılan bir yolculuk da. Bundan dolayı belki, Batı’ya yapılan yolculuklara rağmen en kendi olabilmiş bazı Türk ressamları da onlar arasında...

Serginin en keyifli yönleri

İzleyici olarak Türk resminin bu erken dönemlerinin içinde gezebilmek, Batı’ya gidenle gitmeyen ressamları karşılaştırmak, benzer konulara (manzara, natürmort, enteriyör, figür) hangi sanatçının nasıl daha başka bir özgün ifade getirebildiğini görsel olarak okuyabilmek serginin en keyifli yönleri.
Sergide temsil edilen sanatçıların birden çok, üstelik çoğu son derece nitelikli örneklerle gösterilmesi bir yana, bazılarının örneğin Hoca Ali Rıza’nın -adeta küçük birer kişisel sergi gibi sunulması da yoğunlaşmayı, izleyicinin sanatçıyla daha yakın bir bağ kurmasını sağlıyor. Serginin eğitici yönü bir yana, Osman Hamdi’nin kadın portreleri, Hoca Ali Rıza’nın mevsim mevsim manzaraları, Çallı’nın kadınları, Lifij’in gizemi, Nazmi Ziya’nın renkleri resim seveni zaten alıp götürüyor.

‘Batı’ya Yolculuk’ sergisinin bir önemli yanı da Türkiye’nin özel müzelerinin en azından dönem dönem Türk sanatına yönelmesinin gerekliliğini hatırlatması: Türkiye, bırakın Batı sanatını röprodüksiyonlardan görmeyi, aslında kendi sanatını da çoğunlukla kitaplarda, dergilerde, müzayede kataloglarında röprodüksiyonlardan izliyor. ‘Batı’ya Yolculuk’ sergisi, ağırlıklı olarak Sabancı Müzesi’nin kendi koleksiyonundaki resimlerin yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Atatürk Müze Köşk, Dolmabahçe Sarayı, Ankara ve İstanbul Resim Heykel Müzeleri, Kemal Bilginsoy, Ömer Dinçkök, Ferda-İbrahim İper, Belma Simavi ve Mustafa Taviloğlu koleksiyonlarından derlenerek hazırlanmış. Ankara ve İstanbul Resim Heykel Müzelerinin durumu da düşünüldüğünde, ister kamusal ister özel koleksiyonda olsun gerçekte kapalı kapılar ardında kalan resimlerin Türkiye’de ancak böyle gün yüzüne çıktığını söylemek mümkün.

Son yıllarda özel müzelerin genellikle yurtdışından gezici sergilere yöneldiğini izliyoruz ama, nitelikli örnekler doğru kurgular içinde sunulduğunda ister Türk ister yabancı her türlü izleyicinin, Türkiye’nin tarihsel serüvenindeki ilginç kesitleri içeren görsel birikime daha derinden bakmak isteyeceğine şüphe yok. Bu açıdan ‘Batı’ya Yolculuk’, çağdaş Türk sanatının ilk evrelerini izlemek için kaçırılmaz bir fırsat; müzeye yakışır bir müze sergisi.

Batı’ya Yolculuk-Türk Resminin 70 Yıllık Serüveni 30 Haziran’a kadar Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde. Tel: 0212 277 22 00

 

Ahu Antmen - Radikal
Yayın Tarihi : 23 Nisan 2009 Perşembe 13:27:49


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?