20
Mayıs
2024
Pazertesi
KÜLTÜR/SANAT

Louvre'dan bile daha çekici bir müze

Büyük Petro’nun buz ve bataklık üzerinde kurduğu şehrin merkezinde yükselen sarayda 1917 Ekim (Kasım) devriminden beri Ermitaj Müzesi yer alıyor. Çarların eski kışlık sarayıydı. Modern Rusya’nın kurucusu olan Çar burada yaşamadı; böyle bir saray kurmayı da düşlemedi. Haleflerinden neden sonra onu izleyen kızı Çariçe Yelizaveta (Elizabeth) Petrovna 16 Haziran 1754 tarihinde Neva kıyısında her yere hakim muhteşem bir barok sarayın planlarını onayladı ve inşası için emir verdi.
Hayatını Rusya’ya ve sadece Rusya’dan gelecek kazanca değil; hiçbir yerde rastlanmayacak çılgın israfın verdiği imkanlardan yararlanmaya adayan İtalyan dahisi Francesco Bartolomeo Rastrelli üç yıl üzerinde çalıştığı planla Versaille’dan sonra bütün Avrupa’nın en pahalı sarayını inşa için işe girişti. Çariçe Yelizaveta Petrovna 1761’de öldü, orada oturmak ona kısmet olmadı.
Bir yerde başkentin israfı için çalışan milyonlarla köylü gibi ne babası ne kendisi böyle bir yerde oturabilmişti. Ondan sonra 20 yıl daha saray döşendi, Giacomo Quarenghi, Auguste Montferrand, Carlo Rossi gibi büyük sanatçılar orijinal dekor ve mobilyayla bir kışlık saray yarattılar. Sarayın kurucusu olan Çariçe’nin mücevherleri, bilhassa çiçek demeti broşları gelecek nesilleri büyülemek için hazine dairesinde bekleşti.

Roma eserleri ve kopya Yunan heykelleriyle doldu
Avrupa’nın en büyük koleksiyonlarından birini, Yelizaveta’nın gelini ve izleyicisi Alman Prensesi II. Katherina yarattı. Anhalt-Zerbst Prensesi Sophie Augusta fakir prenslikteki gençliğini Rusya’yı modernleştiren fetihlerle büyüten müsrif çariçe olarak telafi etti. Karl Marx dahil bazılarının “Taçlı fahişe”, bugünkü Ruslar dahil diğer bir grubun ise “Büyük” unvanı verdikleri Katherina, sarayın bir kısmına Ermitaj adını verdi.
Güya bir “l’hermit” münzevi keşiş gibi sarayın bu bölümüne çekiliyor, kitapları ve sevdiği sanat eserlerinin ortasında zaman zaman dünyevi bir tefekküre, zaman zaman da dini bir tecerrüde kapanıyordu. Çariçe milyonlarca serfin doyurmaya çalıştığı bir Rusya’nın başındaydı ama Aydınlanma döneminin en büyük ve en önemli düşünürleriyle de temas halindeydi. Ermitaj Müzesi böyle bir çelişkili ortamda doğdu.
Çariçe; Berlinli tüccar Johann Ernst Gotzkowsky’nin Rusya’ya olan borçlarına karşılık onun 225 adet resimden oluşan koleksiyonuna el koydu. Sonsuz merakı doyuma ulaşamadı. Rus devletinin resimden anlayan uzman tutma merakı Katherina ile başlar, Stalin’le bile devam eder.
Ünlü kapitalistler Morozov ve Şçukin hem çarlığın son döneminde hem de Stalin döneminde Rusya’ya empresyonistleri, Picasso ve Matisse’leri kazandırdılar. II. Katherina’nın adamları da ne Hollanda’da ne İtalya’da ne de Fransa’da resim bırakmışlardı. Sadece resim değil; Çeşme Savaşı sırasında Sakız Adası’ndan yanlışlıkla Homer’in dedikleri bir Roma lahdini dahi Ermitaj’a kaldırdılar. Zaten Ermitaj bir anda Roma eserleri ve Roma kopyası olan ünlü klasik Yunan heykelleriyle doldu.
Gerçekten Ermitaj’da British Museum ve Louvre gibi Fidias, Praksiteles ve Miron gibi büyük Yunan heykeltıraşları bulunmaz ama onların mükemmel Romalı kopyaları vardır. Tabii sağda solda bilhassa İtalyan toprağındaki lekithos denen küçük heykelcikler ve bunların Attika’daki buluntuları satın alınmıştır. Ermitaj’ın eski Yunan seramik koleksiyonu eşsizlerdendir ve Mısır-Suriye toprağından gelenler bu zenginliğe ilave olarak düşünülmelidir.
Bizim için Ermitaj’ı Ermitaj yapan asıl koleksiyon İslamiyet öncesi Asya ve Sibirya topraklarından çıkan ve Türklüğü çok ilgilendiren parçalardır. Bizim küratörler bunların çok küçük bir kısmını Londra’daki “Türkler” sergisi için celbetmeyi başardılar ve ortaya muhteşem bir Türk tarihi panoraması çıktı. Hassaten Pazırık kurganlarından çıkan halı ve kumaşlar Türk-İran tarihinin karanlıklarını aydınlatacak önemdedir. Müzenin elindeki Sasani devri ve İslami devir İran koleksiyonları Tahran’daki Bastan müzesini kıskandıracak düzeydedir. Müzenin genel müdürü Piotrovsky de bu dalların uzmanıdır.

Ermitaj bilginin yeridir, bunu itiraf etmek lazım
Ermitaj Müzesi doğrudan Rönesans dönemine ait, mesela çok az Rafael eserine sahiptir. Ama 17 ve 18’inci yüzyıllar için Avrupa müzelerini dahi gölgede bırakacak zenginlikler buradadır. Rubens’ler, Van Dyck’lar, Frans Hals, Rembrandt van Ryn, sonra 19’uncu yüzyıl Fransız avangardları Ingres, Delacroix ve sonra Sisley, Monet, Pisarro, Degas, Renoire, Cezanne gibi empresyonistlerin ardı kesilmez.
Rusya’nın büyük sanat adamları o dönemde Avrupa’da sıkıntıyla yaşayan sanatçılara hakkını vererek bu resimleri ülkelerine celbetmişlerdir. Ermitaj Müzesi bilginin yeridir, bunu itiraf etmek lazım. İkinci Cihan Harbi’nde bombaların altında kuşatılan ve açlık çeken şehirde; Vladimir-Loewinson-Lessing, bugünkü müze müdürünün babası Boris Piotrovsky ve Mikhail Dobroklonsky gibi fedakar uzmanlar Ermitaj’da birçok eseri kurtarmış ve saklamışlardır.
1837 yangınında harap olan müze, o tarihte başarıyla boşaltılmış, sonra bugünkü saray o asra göre bir teknik harika olarak yeniden yapılmıştır ve yeniden inşa edenler Rostrelli’nin orijinal mimarisindeki cepheleri muhafaza etmişlerdir. Doğrusu çarların kışlık sarayı olan Ermitaj’ın dışını ve içini gezmek, sayısı 2 milyon olarak belirtilen ama teşhire 10’da biri bile konamayan parçaları seyretmek bir kazançtır.
Ermitaj her zaman Louvre’dan daha çekici ve ilgiyi diri tutan bir müzedir. Türkler bu ünlü müzeyi yaz turlarıyla çok ziyaret ediyor ama maalesef ziyaretler verimli bir biçimde düzenlenmiyor. Kaldı ki Ermitaj’ın yanı başındaki Rus müzesiyle birlikte değerlendirilmesi gerekir.

Milliyet
Yayın Tarihi : 1 Eylül 2008 Pazartesi 17:29:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?