20
Mayıs
2024
Pazertesi
KÜLTÜR/SANAT

BİR ELDE KURAN BİR ELDE KADEH

ELDEN ele, kulaktan kulağa dolaşan ölçülü sözler, yergiler vardır; lakin bunların bazıları yakıştırıldıklarına ait değildir, Namık Kemal’e, Şair Eşref’e, Mehmet Akif’e mal edilseler de “Bak, ne demiş?” diye yakıştırıldıkları kişilerle anılır olsalar da gerçek öyle değildir.
Doğu dünyasının büyük düşünürü, şairi, filozofu Ömer Hayyam’a da yakıştırılan mısralar vardır.
Bir okurumuz bunların birinden şüphe etmiş olacak ki, bize sordu:
“Ömer Hayyam’ın mı?” diye...
Hayır, değildir...
* * *
ÖMER Hayyam’ın “Rubailer”ini Farsçadan çeviren Ahmet Kırca der ki... (Ötüken Yayınları)
Önce Ömer Hayyam’dan bir örnek verir:
“Ey, salt varlık olan rabbim: Sen yokluktan uzaksın,
Hiçbir yerde değilsin ama her yerde varsın.
Ey, yeri yönü bulunmadan var olan varlık!
Sen neredesin? Neresi var ki orada olmayasın.”
Ahmet Kırca bir örnek daha verir:
“Ben ne camiye yararım, ne havraya
Bir başka hamur benimki, başka maya
Yoksul, gâvur, çirkin orospu gibiyim
Ne din umurumda, ne cennet, ne dünya”
Ahmet Kırca ikinci rubaiden sonra şöyle der:
“Hayyam bu kadar incelikten yoksun ve çirkin sözü söylemiş olabilir mi?”
İlk rubaiyi okuduktan sonra “Sen nerdesin? Neresi var ki orada olmayasın?” diyen Hayyam’a hiç bu ikinci rubai yakışır mı?
* * *
İNSANA, her ne ararsan kendinde ara, diyen şu rubai...
“Dün gece göründü ve dedi ki: Bensem muradın,
Neden başkalarını araya koymaktasın?
Özüne dön ve kendine bir bak göreceksin:
Ben senim, sen de ben, sen kendini bende aramaktasın.”
* * *
ŞARAP, Ömer Hayyam’da bir simgedir.
Neye karşı simgedir?
Bağnazlığa, haksızlığa, ezilmişliğe, yokluğa, umutsuzluğa, zamanın ve ölümün acımasızlığına karşı bir çıkış, panzehirdir.
“Sünneti tut, farzı yerine getir
Bir lokmayı başkalarına da yedir
Kimsenin malına canına dokunma,
Sana cennet benden, durma, şarap getir.”
* * *
YA ölüm, kim ölmeyecek ki!
“Sırlar perdesinin arkasında yok yok,
O âlemden bir haber veren de yok,
Toprağın bağrıdır gideceğimiz yer
Dünya gerçeği bu, masal dinlersen çok...”
* * *
ÖMER Hayyam, yobazlığa karşı ve yaşama sevincine olan bağına yetmiş yaşında bile sahiptir:
“Kaba sofuluk ve tövbe yazısını çizeceğim
Ak saçlarımla şarap içmeye niyetleneceğim
Ömrümün kadehi yetmişini doldurdu
Şimdi coşmazsam, ne zaman coşacağım? (x)
* * *
VE bin yıl öncesinden bugünü görüş:
“Bir elimizde Kuran, bir elimizde kadeh
Gâh helal ehliyiz, gâh haramzadeyiz,
Şu gelişmemiş gök kubbenin altında
Ne saltık kâfiriz, ne saltık Muselman (xx)
Öyle değil miyiz?
—————-
(x-xx) Ömer Hayyam, Rubaiyat, Abdülbaki Gölpınarlı, 1953, Remzi Kitabevi.

Milliyet/Hasan Pulur
Yayın Tarihi : 9 Ağustos 2008 Cumartesi 12:21:14
Güncelleme :11 Ağustos 2008 Pazartesi 04:57:15


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?