3700 yıllık müzik aletlerini, kil tabletlerden bularak yeniden yapan bir grup müzisyen ve tarihçi, bu müzik aletleriyle konser verecekler.
“Hattuşa Orkestrası”adı verilen orkestra, Hitit müziklerini değil ama Hitit çalgılarını kullanacak. ‘Kaleidoscop Europe Projesi’ kapsamında oluşturulan Hattuşa Orkestrası, Cumartesi Ankara’da, 28 Eylül’de Çorum’da ve 2 Ekim’de Portekiz’de konser verecek. Konserlerde, yedi tane ‘workshop’ çalışmasının yanın sıra, atölye çalışmaları ve sergiler de olacak.
Proje kapsamında 11 adet Hitit çalgısı yeniden üretildi. Konserlerde Hitit çalgılarından çıkan özel seslere göre, müzisyen Ertuğrul Bayraktar tarafından yeniden bestelenen türküler seslendirilecek. Türkiye Sivil Toplum Diyaloğu ‘Kültür Köprüleri’ Programı çerçevesinde Avrupa Birliği tarafından desteklenen ‘KaleidoscopEurope’ projesi, İtalyan Kültür Merkezi, ODTÜ, TOBAV tarafından yürütülüyor ve İtalya ile Portekizli sanatçılar da konsere destek veriyorlar.
Projenin mimarı Oğuz Elbaş, müziklerin bestecisi Ertuğrul Bayraktar ve Yönetmen Yardımsı Okan Murak Öztürk, Radikal’in sorularını yanıtladı. Oğuz Elbaş, 15 yıllık bir çalışmanın sonucunda ortaya çıkan projenin, günümüz sanatını etkileyebileceğini söylüyor. Çalgıların orijinallerine çok benzediğini ama bir orkestra içinde çalınacağı için üzerlerinde küçük düzenlemeler yapıldığını kaydeden Erbaş, ortaya ilginç bir saundun çıktığını söyleyerek, şöyle devam etti:
Anadolu’da yaşıyor
“Hitit müziğinin dinsel ve saray törenlerindeki kullanımıyla ilgili birçok belge ve bilgi bulunmaktadır. Genel anlamda müzik ve dansın bayram törenleri (bayramların başlangıç ya da bitişlerinde, kralın bayrama gelişi...), dini törenler (kurban sunumu, tanrı simgelerinin bakımı...), saray törenleri (kralın binaya gelişi ya da çıkışı...) gibi çok çeşitli etkinliklerde kullanıldığını anlıyoruz. Hitit yaşamında törenler yapılırken müziğin ne zaman devreye gireceği kurallara bağlanmıştı. Hitit kültürü, günümüz Anadolu kültür yaşamını da etkilemiş. O çağdan kalma müzik, dans, edebiyat, tıp, halk ilaçları, büyücülük, batıl inançlar, giysi, evlilik v.b. kültür değerleri hala Anadolu’da yaşatılıyor.”
Erbaş, Hitit müziğinin de Anadolu’da yaşadığını anlattı: “Anadolu’nun arkeolojik kaynaklarına da baktığımızda kullanılan çalgılar itibariyle bugün halk kültürü içinde bilinenlerle, dünün arkeolojik uygarlıklarının bize sunduğu veriler arasında maddi kültür bakımından büyük benzerlikler var. Mesela uzun saplı çalgılar. Günümüz bağlamalarının bir benzerini Hititler de kullanıyordu. Günümüz davulunun aynısı, hatta biraz daha büyük boy olanını Hititler de kullanıyordu. Günümüzün nefesli çalgılarının pek çoğunu daÖ Kavallar meselaÖ Frigler’de de çok yaygın bir şekilde kullanıldığını biliyoruz. Bu daha sonra Yunan kültürüne aulos adıyla geçmiş ve Yunan müziğinin en temel çalgılarından birisi haline gelmiş. Onların aulos dediği çalgıya Romalılar kibiya demeye başlamışlar. Bu ve benzeri göstergeler, maddi kültür ürünlerinden hareketle bir yorumlama yapıyoruz. Bunun bilimsel bir temeli var, keyfi bir uygulama değil.”
Projenin müziklerini besteleyen Ertuğrul Bayraktar ise, Türkiye’de müzik müzesinin bulunmamasından yakınarak, “Kültürel zenginliğimizin müzik kültürümüzün gün yüzüne çıkması gerekiyor ve onların arkeolojik olarak gün yüzüne çıkması gerekiyor. Biz onu yapmaya çalışıyoruz. Türkiye’de çok eksiği olan bir şey var; bir müzik müzesi yokÖ Oysa toplumlar müzelerle yaşıyorlar, geçmişlerini müzelerden öğreniyorlar. Böylece bir kültürel derinlik ve kültürel kimlik sahibi oluyorlar.
Bu kültürel kimliğe müzek açısından bakarsak, bir müzik müzesinin varlığının gerekliliği ortaya çıkıyor. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, bu konuda hassasiyet gösterir ve bir müzik müzesinin kurulması için destek verir. Benim, Kültür Bakanı Günay’dan bu konuda hassasiyet göstereceğine yönelik bir iyi niyetim var” diye konuştu.