19
Mayıs
2024
Pazar
KÜLTÜR/SANAT

Aşka duran şair İlhan Berk

Cahit Sıtkı’nın “Her mısrada bir cigara yaktırıyorsun” dediği, Necatigil’in “Şirimizin uç beyi” diye tanımladığı, Mehmet Fuat’ın “Elini sürdüğü şeyi şiire çeviriyor” dediği ozan İlhan Berk, şiirini, kendisinden 62 yaş küçük aşkını ve Bodrum’u anlattı. 

Kendini sayılardan “3”e, harflerden “f”ye benzeten bir şairi görmek düşümdü; daha fazla ertelemedim, gerçeğe dönüştürdüm. “Sonra diye bir şey yoktur. “Tarih dışıdır sonra” diyen bir şairi görmeyi daha fazla ertelemek tarih dışına çıkmak olacaktı. 88 yaşında hâlâ şiire çalışan ve “dururum herhalde aşka / herhalde oraya” dizelerindeki sözünü tutan, 24 yaşındaki sevgilisiyle “aşka duran” şair İlhan Berk’i sizinle paylaşmak istedim.


Bir gün Eleni geliyor
Bir sokaktan ilk defa deniz görünüyor



ŞİİRDE BOMBALAR SIRALAMAK GEREK! 

Cahit Sıtkı Tarancı şiiriniz için ‘her mısrada bir cigara yaktırıyor’ demiş. Ben de şiirlerinizi okuduğum zaman çok heyecanlanıyorum. Ama sigara içmediğim için de ne yapacağımı bilmiyorum. Ne tavsiye edersiniz? 

Çok güzel... Şimdi çok ilginç birşey o. Bir şairin halinden bir şair daha kolay anlıyor. 1955’ler yahut 57’ler olabilir. İstanbul’da Beyoğlu’nda Salah Birsel’le dolaşıyorum. Cahit Sıtkı’ya rastladık; ben tanımıyorum onu. Salah Birsel beni tanıttı. Adımı söyleyince birdenbire dedi ki, “Kardeşim,” “sen her mısrada bir cigara yaktırıyorsun”. Bu çok önemli bir şey. Bunu bir şair kavrayabiliyor. Demek ki o zamana kadar yazılan şiirlerde- hâlâ da öyledir ya- bir şiir, bir mısra arka arkaya gelir. Benim o zaman bulduğum teknik ki onu Fransa’da çok sevdiğim Apollinaire diye bir şair vardı, onda fark ettim, dizeleri arka arkaya getirmiyor; aralara boşluklar bırakıyor, atlaya atlaya gidiyor. Benim tekniğim yeniydi. Bu teknik Cahit Sıtkı’yı ilgilendirmiş.

Beyazdı. Beyaz bir su, kocaman, eski
Düşendim ben öpüşünün balkonlarından. 
Vurmuş göğüme yatıyordu Çılgın.


Şiiriniz çok heyecanlandıran ve şaşırtan bir şiir. 

Şiir şaşırtmalıdır derim, doğal olarak. Tabii heyecanlandırmalı da. Okur için ve benim için bu önemli bir şey. Bu kolay değildir; bir şiirin heyecanlandırması. Böyle bir şiir yazmak gerekiyor. İlk anda ben şiirimin şaşırtıcılığına inandım. Şaşırtan şiirleri yazmaya çalıştım. Şimdi de doğal olarak devam ediyorum. Şiirin öyle yerleri olmalı ki, okurken bile şiire bombalar sıralamak gerek. Yani öyle bir tekdüzelik değil de birdenbire bir yerlere atlamalı. Birdenbire şiir kendini değiştirmeli, birdenbire okuru şaşırtmalı.

Böyle söylediğinizde şiiri ‘us’la yazılan birşeymiş gibi algılamak gerekiyor. Ama şiirde ‘us’u dışlamaktan yanasınız. Bu bir çelişki değil mi?
Usun şiirdeki yeri benim gözümde çok azdır. Çünkü usun girdiği yerde heyecan, şaşırtma pek olmaz. Şiir şaşırtmalı dediğim zaman usu bir kenera atalım demiyorum. Gerektiğinde kullanıyorum usu. Çünkü us girdiği zaman her şey anlaşılır oluyor. Diyelim bir Orhan Veli şiirini okuduğunuz zaman baştan sona anlarsınız ilk ağızda. Ben böyle bir şeyi düşünmüyorum. Şiiri ikide bir şaşırtmalı, düşündürmeli diyorum.

Şair İlhan Berk’i neler şaşırtıyor? 

Gittikçe şaşırtan şeyler azalıyor benim için. Bu kadar yaşayınca... Şaşırtan şeyleri arıyorum. Yaşlı bir şair var, çok seviyorum şiirlerini, kapalı bir şiir. Yakınlarda öldü bir kaç yıl önce. Bir lafı var diyor ki, “Şairin hiçbir şeyi yoktur. Bir ünü vardır. O da ohhoooooooo” diyor. Öyle.


Şimdi 1994’te Fransa’da kitabım çıktı. 95’te İspanya’da kitaplarım çıktı. Son olarak yine İspanya’da 4. kitabım çıktı. Geçen yıl da Amerika’da bir kitabım çıktı; seçme şiirler. İspanya’da çıkanlar; seçme şiirler. Ekim’de de seçme şiirler İngiltere’de çıkacak. Ne diye anlattım bunları sana?. Haa... Şimdi Almanya Heidelberg’e çağırdılar beni. Sonra da Hamburg’a da gideceğim.

Şiirlerinizin Türkiye dışında çevriliyor ve okunuyor olması neler hissettiriyor? 

İspanya’da tanınıyorum. Şairlerin hayatı hep böyledir, kim okur, kim sever bilmezsiniz.

Böyle bir merakınız vardır ama. 

Şimdiye kadar olan merakımdan biliyorum ki kitaplarım oralarda tekrar basılmıyor. Bir İngiliz için bir Alman için bir İlhan Berk kimdir? Orada kitap çıkıyor, belki bir yirmi kişi ilgileniyor.

Şair İlhan Berk’i nelerin şaşırtığını konuşuyorduk... 

Azaldı... İlgi alanlarım azaldı çünkü. Bütün ilgiyi şiire gösteriyorum. Ondan başka birşeyle ilgilenmiyorum. 

Şimdi 24 yaşında bir sevgilim var

Sizin şiirinizde beni çarpan, etkileyen şeyin ne olduğunu düşünürken şu sonuca vardım. Siz ‘nesne öznesine karşı gelmesini bilmeli’ diyorsunuz. Çok etkilendiğim, nesnenin özne yerine geçtiği dizeleriniz var: 

“Gece burada uyuyor.”
“Güneş uzanırdı.”
Benim laflarım mı bunlar?


Kitaplarınızdan alıntı yaptım...
“Bir uyku, balkona yaslanıyor”
Müthiş!

“Yağmur, haritayı açıp nereden başlayayım diyor.”
“Bir ağaç öne çıkıyor, bir şey söylemek istiyor.”
“Dolaşmaya çıkmış deniz kıyısı kendine yeni yerler arıyor”
Çok ilginç!

Bodrum benim yazı odamdır 

Unutuyor musunuz şiirlerinizi? 

Bunları faksla bana. Unutma. Sizi alıp götüren bir şey özne. Ama öznenin ikide bir nesnenin önüne çıkması kullanılmasından rahatsızlık da duyuyorum. Özne yer değiştirmeli nesneyle. Öznenin başa geçmesini geciktirmeliyiz. Böyle bir şiir yapısı içinde zikzaklar oynayabilsin istiyorum.

Şaşırtıcılığı sağlayan şeylerden biri de bu sanıyorum.
Böyle bir boşluk da isterim. Aransın biraz diye. Ne demek istiyor bu adam diye...

Şiiriniz üzerine düşünürken şiirinizi masalsı bulduğumu da söylemeliyim. Masalsı mı?

Evet masalsı ve sözcüklerinizin uzun gölgeleri olduğunu düşünüyorum. Çok güzel. Boş kağıt var mı, yazsana oraya bu söylediklerini.

Yazdım. 

Verir misin onu bana? Evet. Sözcükler üzerine yazıyorum da bunu orada kullanabilirim.

Sevdiğim şairlerin çoğu öldü

Benim gölge olarak düşündüğüm, imgeler ve çok anlamlılık olabilir mi? 

Bir okuyuşta kendini bitiren bir şiir değil... Öyle bir şiir yazdığımı sanıyorum. Tabii öyle şiirlerim de var. Bugün öyle düşünüyorum daha çok.

“Atımı istedim evin göğü gerindi” dizenizi okuduğumda, göğün çatısı benmişim de çatırdıyorum gibi geldi bana...
İlginç tabii. Mehmet Fuat çok severdi bu dizeyi.

Çağlar arasında mekik dokuyan bir şiir aynı zamanda sizin şiiriniz. “Unutmak yoktu, daha zaman bölünmemişti. Saydamdı, baktı mı görülürdü” diyorsunuz. 

Daha çok “Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum’’ kitabından.

Bazı dizelerinizi hayatımızla ilgili bir kilidi açabilecek güçte buluyorum. Bu o kadar çok ki sizde. Sizin de bazı sözlerinizi ve şiirlerinizi anımsamadığınızı görünce... Birden çok kişinin yaşamı var sanki sizde. 

Güzel bir şey bunları görebilmeniz. Şair, köktenliği arıyor. Büyük bir kavrayışı yakalamak istiyor. Yeryüzünden böyle bir şeyin geçişini yakalamak istiyor. Çağı geçiyor mesela, o çağı yakalamak istiyor şair. Şimdi Lizbon’dayım Pessoa’nın yaşadığı kahveye gittim. Pessoa’nın yanında oturuyorum. Onunla çay içiyorum. Sonbahardı ama güneşli bir gündü. Bir kadın paltoyla geçti, müthiş giyinmiş. Heykele baka baka geçti. Birden bu kadın Pessoa’nın sevgilisi olabilir diye düşündüm.

Yaşayacağım kadar yaşadım

Neden? 

Bilmiyorum. Çünkü dünya Lizbon denilen bir kenti öğreniyor. Bir adam var, “Lizbon’da yaşamıştı” deniyor ve şiirleri yayılıyor. Bu çok hoşuma gitti benim. Orada bir kenti temsil ediyor adam. O kahveye gidermiş her zaman. O kahveci de onun heykelini yaptırmış.

NTV/Yasemin Arpacı
Yayın Tarihi : 15 Eylül 2006 Cuma 16:49:14


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?