1
Mayıs
2025
Perşembe
KÜLTÜR/SANAT

Bakan'dan medeniyet dersi

Medeni bir kültür bakanı medeniyet dersi verdi

Bu pazar, (5 Nisan 2009) Çırağan Kempinski'deyim. Sabah kahvaltısının hazırlıklarını her zaman olduğu gibi sıradışı Genel Müdür Henri Biln kontrol ediyor. Saraya yakışan güzellikte yetiştirilmiş olan zarif bir hizmet ordusu, sanat dostu Ayşe Sipahioğlu, hakla ilişkiler dünyasının yeni yıldızı Çiler İlhan güneşli pazar sabahında görev aşkıyla tüm konuklara tebessüm ediyorlar. Ansızın bilindik kalabalık artıyor. Bugün ayrı bir telaş var: Medeniyetler İttifakı Zirvesi'ne ev sahipliği edecek Çırağan. Bir anda kafamı çeviriyorum, hepimizin hocası Mehmet Ali Birand Boğaz'a karşı hararetli bir röportaja başlamış bile…
Saat 11.00'i gösterdiğinde hangi ülkeden hangi tanıdık kral, başkan, bakanlar, oldukça kalabalık heyetler, temsilciler peş peşe geliyor saraya. Son dört günden beri İstanbul'da bir dizi resmi ziyarette bulunan Duisburg Belediye Başkanı Carl Jansen'a eşlik etmek için görevliyim, Jansen ülkesine dönüyor. Aynı saatlerde bir diğer ziyaretçim var. Bu sefer resmi sıfatla gelmiyor, sanatçı sıfatıyla gelen Avrupa'nın ünlü tiyatro adamı Nebojsa Bradic. Bradic, ünlü Sırp tiyatro yönetmeni, oyun yazarı. Belgrad Tiyatro Akademisi'nden mezun. Sırbistan, Bosna ve Hırvatistan'ın değişik tiyatrolarında bugüne değin 60'tan fazla oyun yönetmiş, çok sayıda başarı ödülüne sahip.

Bakandan önce insan
Savaş döneminde, kanlı lider Miloseviç yönetimindeyken Sırbistan'daydım; bir karasevda nedeniyle... NATO'nun ilk vurduğu küçük kent Novi Sad'da insanlığa duyarlı tiyatrocularla tanıştım. Tiyatro sevdam daha ağar bastı, dilbilimci arkadaşım Marina Obizhaeva'nın katkısıyla Vesna Krcmar gibi son kuruşu pahasına tiyatro dergisi yayımlayan bir kültür neferini, Kemal Gegic gibi bir piyano dehasını, Bozhana gibi sözünü budaktan esirgemeyen tiyatro eleştirmenini tanıdım. Kültür sanat insanları öyle izole olmuşlardı ki; bir yönetmenin evinde bitmek bilmeyen sorularını cevaplayarak ülkemin tiyatrosunu anlatıyordum. Novi Sad Devlet Tiyatrosu yine doğru seçim yapmıştı: "Mera za Meru (Kısasa Kısas)" Yugoslavya'nın durumuna ışık tutuyordu, yeni bir yorumla Shakespeare Yugoslavlaşmıştı ve hesap soruyordu oyunda. Biljana Srbljanovic'den ise hükümete, yönetime, rejime karşı yazdığı makaleler ve vurucu oyunları okuyordum. Sanatın silahsız savaşına tanık oluyordum. Bu zorlu ve kanlı ortamda makalem Pozoriste (Sanat) adlı tiyatro dergisinde yayımlanmıştı. O şartlarda bile telif hakkım posta ile Almanya'daki adresime gönderilmişti. Bu hassasiyetin altında yatan ne diye sorgulamaya başladım: "Alt kültürün sağlam olmasından kaynaklıyordu. Sözde değil; özde aydın kendini belli ediyordu." Çağımızda Hitler'in anlaşmalı müzisyeni Wagner gibi aynı dönemde Almanya'dan Türkiye'ye iltica eden Carl Ebert'i örneklendirmemiz hangi dönemde olursak olalım sanatçının bile insani ve vicdani değerini ortaya koymaktadır.
Medeniyetler Zirvesi'nde insanca zirve yapıp, sessizce gelip sessizce giden Nebojsa Bradic idi. Bradic, korumaları, havaalanında karşılamaları, büyükelçilerin eşliği yerine İstanbul'un sarı taksilerini tercih etti. Korumasız, kartvizitsiz ilk önce Fener Rum Ortodoks Patriği Sayın Bartelomeos'u önce insan sonra tiyatro yönetmeni ve ülkesinin Kültür Bakanı sıfatıyla ziyaret etti. Bradic şu anki Sırbistan Kültür Bakanı ama ilk önce insan! Hatta tüm şimşekleri paratoner gibi yürek gerecek kadar cesur bir sanatçı. İzmit Şehir Tiyatrosu'nda Bradic'in uyarladığı bir oyun sahnelenmekte, bu nedenle ülkemize bakanlık sıfatından soyunarak geldi. Bu oyunun en hassas yanı şu, belki de özetlersek daha kolay anlaşılacak:
Boşnak yazar Meşa Selimoviç'in romanından uyarladığı, Yugoslav edebiyatının ve Sırpça'nın başyapıtlarından biri olan Derviş ve Ölüm, "mutlak dini doğrular" üzerine kurulu dünyasında yaşayan Mevlevi Şeyhi Ahmet Nureddin'in, olaylara seyirci kalmasını ve gerçeklerden kaçmasını konu edinir. Yine aynı yazardan uyarladığı Kale, iktidar mekanizmasını eleştiren, her dönem güncelliğini koruyacak çağdaş bir başyapıttır.

Ceketi sırtında bakan
Bu denli cesur bir bakan hangi ülkede olursa olsun, muhalefetin oklarına hedef olur… Nebojsa ise ceketi sırtında, taksiye binip diplomasiye şapka çıkartabiliyor.
Sufizmi, İslamı bu denli özel analiz edebilen bir başyapıtı dışarıdan bakarak; gerçek bir tiyatro adamı olarak yorumlayan tiyatro adamı, kültür insanı Nebojsa dostumun önünde saygıyla eğiliyorum. Ancak burası İstanbul olsa da bizler Bizans oyunlarını çok iyi oynayabiliriz fütursuzca. Her kademe de her bürokrata bir araç, bir şoför verebilecek bütçemiz olan ülkemizde arabasız, şoförsüz bakan, bakan mıdır? Hele de aynı gün Başkan Obama'nın çok sayıda dublörü sokaklarda turlarken! Obama da kendini aşmış bir başkan olduğunu gösteriyor, ayakkabılarını çıkarıp camiye giriyor, sempati duyduğu sokak kedisini heyeti durdurup sevebiliyor. Gerçek liderler öncellikle kendisini aşan, yaşama eserler bırakanlardandır. Sevgili dostum Nebojsa, Sayın Bakan Bradic arabalı ya da arabasız/korumalı ya da korumasız kalbimdesin; her ne kadar sürçü lisan etti(m)kse af ola!
 

Emre Erdem-Referans
Yayın Tarihi : 12 Nisan 2009 Pazar 02:09:53


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?