18
Mayıs
2024
Cumartesi
KÜLTÜR/SANAT

Bir katır için dilenen özür...

Sonunda bizim de Çanakkale Savaşı'nı anlatan bir kitabımız oldu işte! Hem de buram buram Anadolu kokan, direnişimizi anlatan, işgale uğrayanın, ezilenin, mazlumun, yani bizim tarafımızdan yazılan bir Çanakkale kitabı!..

Ayrıntıları, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Sunay Akın'ın yazısından alıntılayarak aktarıyoruz:

Eline, beynine, yüreğine sağlık Erol Mütercimler ... Uykusuz gecelerin için sana minnettarım!

Söylenecek başka söz yoktur, Erol Mütercimler'in 'Gelibolu' adlı kitabını okuduktan sonra...

Hem de bir değil, birkaç kez okudum bu müthiş eseri. Sonunda bizim de Çanakkale Savaşı'nı anlatan bir kitabımız oldu işte! Hem de buram buram Anadolu kokan, direnişimizi anlatan, işgale uğrayanın, ezilenin, mazlumun, yani bizim tarafımızdan yazılan bir Çanakkale kitabı!..

Ateş ve çelik yağmuru altında dimdik duran piyade tüfeği, dönemin en modern silahları karşısında bir adım geri atmayan insan bedeni... Mütercimler, kitabın arka kapak yazısında şöyle sesleniyor okura: ''1915 yılında bu toprakları işgale gelip Çanakkale Boğazı'nı geçmeye çalışan, ardından Gelibolu'ya asker çıkaran işgalci ordular, 25 Nisan 1915'ten 9 Ocak 1916'ya kadar, mitlerin yarattığı tanrıların değil ama yurtseverliğiyle, inançla ve umutla ayağa kalkan savaş tanrısının yani Mehmetçik'in gazabına uğradı. Bu topraklar, tarihin başından beri hiçbir zaman istilacılarını bağışlamamıştır. 1915 yılında da bağışlamadı.''


Çanakkale direnişi...


İngiliz, Avustralya ve Yeni Zelanda edebiyatlarında Çanakkale Savaşı'nın anlatıldığı sayısız kitap bulabilirsiniz... Ama Türkçe, Çanakkale direnişinin dilinden aktığı insanlar tarafından doğru dürüst yazılması için Erol Mütercimler'i bekliyormuş. Mütercimler, uzun yıllar süren bir birikimin doğurduğu bu kitabında, hep dinlediğimiz, yarım yamalak öykülerini okuduğumuz Çanakkale'yle ilgili külliyatın Anafartalar cephesi kumandanı gibi çıkıyor karşımıza. Kitabın kaynakça kısmında adı geçen 140 eserden 26'sı yabancı yayın. Bu şu demek: Yazar, kitabın sayfalarını yaşadığı toprağın kaynağından doldurmuş.

Mütercimler titiz çalışmasını dışarıya pazarlamak ya da yurtdışında takdir edilsin düşüncesiyle kaleme almamış. Yazarın tek amacı var: Çanakkale'de ülkelerinin işgaline karşı direnen insanların torunlarına en küçük ayrıntısına kadar gerçeği anlatmak!

Her öğretmenin ve öğrencinin mutlaka okuması, ülkesine duyarlı insanların da başucu kitabı yapması gereken bu önemli eserden birkaç alıntı yaparak, güncel bir iddiadaki tezata değinmek istiyorum. Önce alıntılar:

Avusturyalı asker A. R. Ditterich 'in mektubu: ''Türklerin yaralı ve ölülerimize işkence ederek onların el ve kollarını kırıp kestiğine ilişkin dedikoduları duymuşsunuzdur. Hastanemizin doktoru Springhthorpe , tüm Mısır'da bunun tek bir örneğine rastlanmadığını ve tek bir kişinin bile böyle bir olaya tanık olmadığını söylüyor.

En yetkili kişiler de bize Türklerin bu oyunu dürüst oynadığını söyledi. Çıkarmadan önce bizlere resmen, Türklerin yaralı ve esirleri sakat bırakıp işkence ederek öldürdüğü söylenmişti. O zamandan bugüne, bu tür rapor ve haberlerin doğru olmadığı artık anlaşılmış bulunmaktadır.''

Avusturyalı çavuş H. D. Collyer 'in yazdıkları: ''Türklerin aslında iyi kalpli olduğunu biliyorum. İşte bunu kanıtlayan hatırladığım üç olay: Bir keresinde on iki yaralı askerimiz, cephede Kızılay ekibi tarafından bulunur. Esir alınmazlar. Yaraları sarılır ve kendilerine 'Sizinkiler gelip sizi alırlar' denilip bırakılırlar. Bir başka sefer bir Türk askeri, yaralı ve yürüyemeyecek bir askerimizi bulur. Yaralarını temizleyip sarar. Onu kuytu bir yere yerleştirir. Arkadaşları tarafından bulunması gecikebilir endişesiyle de yanına su ve bisküvi bırakır. Gene bir başka Türk, yaralı bir askerimizin yarasını sarar ve hemen gitmesini, aksi takdirde bir Alman subayı gelirse her ikisini de vuracağını söyler...''

Lord Kitchener 'in İngiliz parlamentosunda yaptığı konu şmadan: ''Türk, Prusya daha henüz ilkel dönemini yaşarken, asker düşmanına centilmence davranmak gibi takdir edilecek bir savaşçı olma meziyetine sahip olagelmiştir.''


'Türkler çok dürüst savaşçılar'


Bir Avusturyalı albayın 'The Age' gazetesindeki sözleri: ''Türkler çok dürüst savaşçılar. Kahramanlık ve cesaretleri tartışılamaz. İşkence, zulüm ve domdom kurşunu konusundaki tüm iddialar yalandır. Geçen gün, yanlışlıkla atılan şarapnel ile iki Kızılhaç katırlarından birisini öldürdüler. Anında özür dilediler. Daha önce de, yaralılarımızla ilgilendiler. Onları kıyıya bırakıp bize haber verdiler. Burada hiçbirimizin Türklere karşı büyük bir düşmanlık beslediğini sanmıyorum.''

Çanakkale'de işgal güçlerinin hayranlığını kazanan bir millet, aynı günlerde bir 'soykırım' yapıyor olabilir mi?

Evet, yukarıda yaptığımız alıntıların yazıldığı yıl ve Ermeni soykırımı iddialarının yılı aynı: 1915!..

Bir katır öldürdü diye özür dileyen bir halkın, aynı günlerde çoluk çocuk demeden on binlerce masum insanı öldürdüğüne kim inanır?

Sahi, kim doğru söylüyor; Çanakkale'ye işgale gelen askerler mi, yoksa bir İngiliz ajanının yazdığı ve sonradan yazarı tarafından yalanlanan 'Mavi Kitap' mı?

Ne dersiniz, belki de Çanakkale'ye savaşmaya gelenlerin babaları, dedeleri yalancıdır!?

Tehcir kanunu sonrasında Anadolu'da acıların yaşanmadığını söylemek istemiyorum. Soruyorum yalnızca; topuyla tüfeğiyle ülkesine gelenlere dahi insanca davranan bir millet, aynı dönemde 'soykırım' yapacak kadar cani olabilir mi?

Çanakkale Savaşı sırasında dürüstlüğümüzün, mertliğimizin, esirlere ne denli insanca davrandığımızın yazıldığı, bu değerleri nasıl taşıdığımıza tanık olmuş onca belge...

Soruyorum, sadece soruyorum; onlar, Ermeni soykırımı iddialarının hangi kefesine konmalı!?.

CUMHURİYET
Yayın Tarihi : 7 Ağustos 2005 Pazar 03:20:28
Güncelleme :8 Ağustos 2005 Pazartesi 13:22:25


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
MEHTAP YALÇIN IP: 193.255.3.xxx Tarih : 16.08.2005 15:03:14
Önce böyle bir kitap yazdığı için Erol Mütercimler'e sonrada bunu bize duyuran Sunay Akın'a çok teşekkürler.Milletimle gurur duyuyorum!onca yoklugun sıkıntının ve moral bozukluğun içinde dahi böylesine nazik duyarlı ve insancıl olabilen atalarımıza hayranım ama aynı zamanda nezaket ve cenilmenlik konusunda onlara layık birer torunmuyuz diye sorguluyor zihnim.Umarız öyleyizdir.Bu tarz kitaplara cok ihtiyacımız olan bir dönemdeyiz bence.İnsanlarımızın böyle yayınları daha fazla okuması hatta sık sık Çanakkale gibi istikbalimizin belirlendiği mekanları ziyaret edip bugünleri yaşayo olmamızın bedelini hatırlayıp vatanımıza daha sıkı sarılmamız gerekiyor. En kısa zamanda bu kitabı edineceğim her vatandaşıma da tavsiye ediyorum. (kültür sayfasının zenginliğinden ötürü emeği geçenlere teşekkürler...)