22
Mayıs
2024
Çarşamba
KÜLTÜR/SANAT

Bir marka: Ara Güler

“Patates tüccarı olsaydım daha çok kazanırdım”


O sadece Türkiye'nin değil dünyanın en iyi fotoğrafçılarından. Ama bakın neler söylüyor

O sadece Türkiye'nin değil dünyanın en iyi fotoğrafçılarından. “Bu ülkede sanattan para kazanılmaz” diyen Ara Güler, yine de Time muhabirliğini en üst düzey müdürlükten bile değerli buluyor...

MARKA başarısı için ürün kalitesi ve yüksek satış rakamlarının yeterli olduğu devir çoktan geride kaldı. Marka bilinirliği ve tüketici nezdindeki algısı da olmazsa olmaz koşullar arasında. Marka imajının güçlenmesi için şirketlerin elindeki en büyük silahsa sosyal sorumluluk kampanyaları. Türk şirketleri arasında da adeta bir “en sosyal sorumlu benim” rekabeti başlamış durumda...


Sosyal sorumluluk projelerinde yelpaze inanılmaz geniş. Son dönemlerin en ilginç projelerinden birine de Nobel İlaç imza atıyor. Şirketin bu yıl dördüncü kez düzenlediği “Doktor Objektif” fotoğraf yarışmasında doktorların ve eczacıların fotoğrafları değerlendiriliyor. Yarışmanın jüri koltuğunda ise fotoğraf dünyasının duayen isimleri yer alıyor...
İşte bu isimlerden Ara Güler'le hem dijital teknolojiyle birlikte büyük değişim geçiren günümüz fotoğrafçılığı, hem de Nobel İlaç'ın bu ilginç projesi üzerine sıcak bir söyleşi yaptık.

Dijital fotoğraf makinesi çıktı mertlik bozuldu mu?
Eskiden fotoğraf cama çekilirdi. Sonra film çıktı. Şimdi de fotoğraf dijitalleşti. Sevsek de sevmesek de bu değişimin olduğunu kabullenip, yeni teknolojilere açık olmayı başarmamız gerekiyor. İşin aslı, ben cep telefonuyla bile konuşmayı sevmiyorum. Ama artık cep telefonu da dijital fotoğraf makinesi de gündelik hayatımızın birer gerçeği oldu. Cebimde ikisinden de birer adet taşıyorum.

Çok sık kullanıyor musunuz?
Birçok firma yeni çıkan dijital makinelerinden bana da hediye etti. Sevmesem de hepsinin teknolojisini kullanmayı biliyorum. Özellikle yeni tanıştığım insanların fotoğraflarını çekip, yeniden hatırlamak amacıyla saklıyorum.

Bu ürünlerin fotoğrafçılıkta “devrim” yarattığı fikrine katılıyor musunuz?
Sektörün büyük bir değişim geçirmesine neden oldu; birkaç yıl sonra da gerçekten devrim yaratacak. Sektörde bu durumdan olumsuz etkilenenler de yok değil. Mesela Amerika'da fotoğraf laboratuarı kalmadı. Fotoğraf filmi üretenler için de aynı durum söz konusu. Şüphesiz bu yeni teknolojiyle birlikte yeni üretim ve istihdam alanları oluşacak.

Dijital fotoğrafçılığın sanat ve teknolojinin kesiştiği bir nokta olduğunu düşünüyor musunuz?
Şimdilik hayır. Çünkü bir dijital makineyle çekilen fotoğraf asla manuel makine derinliğine sahip olamıyor. Belki sıradan bir göz bu farkı ayırt edemez ama ben o derinliğin yeterli olmadığını görebiliyorum. Böylece o fotoğraf sanat olmaktan çıkıyor. Öte yanda teknolojinin birkaç yıl içinde buna da çözüm bulacağından kuşkum yok.

Nobel İlaç'ın “Doktor Objektif” yarışmasının fotoğrafçılığa katkı sağladığını düşünüyor musunuz?
Birçok şirket, son yıllarda fotoğraf sanatının ve fotoğrafçılığın gelişimine katkıda bulunuyor. Tüm bu yapılanları takdirle karşıladığımı söylemem lazım. Bu yıl dördüncüsü düzenlenen “Doktor Objektif” yarışması da iki açıdan önemli. Öncelikle bu yarışma sayesinde hiç izine bile rastlayamayacağımız yetenekler ortaya çıkıyor. Mesela geçen yıllarda yarışmaya katılan Erdal Kınacı'nın fotoğraflarını ben çok beğendim ve bunlardan birkaçını koleksiyonuma kattım. Bunun dışında da yarışmaya katılan çok müthiş fotoğraflara şahit olduk. Ancak yarışmanın en önemli sonucunun fotoğrafla alakası olmayan bir kesime bu sanatın sevdirilmesi olduğunu düşünüyorum. İnsanlar en azından bu tür projelerle birlikte deklanşöre basmayı ve fotoğraf çekmeyi öğreniyor.

Siz aynı zamanda ünlü Time dergisinin de foto muhabirisiniz. Ülkemizdeki gazetecileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'de gerçekten çok iyi gazeteciler var; ama iyi gazete yok. Türkiye'deki medya patronları gündemi etkileyecek işlere imza atamıyor. Türkiye'de bir gazetenin yazdığı bir yazıyla dünyada ne değişebilir ki? Ama Time bir şey yazarsa harp bile çıkabilir...

Bunların dışında bir de isminizi taşıyan kafe var…
Evet. Ancak herkes o kafenin bana ait olduğunu sanıyor. Sadece bulunduğu bina benim. Ara Cafe sinemacı bir arkadaşıma ait.

İsminiz için bir bedel istediniz mi?
Tabii ki hayır...

Ama kafe sizin isminiz sayesinde dolup taşıyor...
Ara Güler ismi hep bir marka oldu. Ama bunu paraya çevirmek benim işim değil. Ben üniversite eğitimimi ekonomi üzerine yaptım. İstesem çok ünlü bir bankanın müdürü bile olabilirdim. Ama Time'ın muhabiri olmak benim için hepsinden daha önemli.

Peki fotoğrafçılıktan çok para kazanıyor musunuz?
Türkiye'de sanattan para kazanan tek kesim var, o da şarkıcılar. Onun dışında kimsenin Türkiye'de sanat yapıp çok büyük paralar kazandığını sanmıyorum. Ben sadece sergilerde sattığım fotoğraflardan para kazandım. O da çok büyük rakamlar değil; fotoğraf başına 1-2 bin dolar. Açıkçası patates tüccarı olsam daha çok kazanırdım.

Büyük ödül: Laos'ta çift kişilik tatil

Nobel İlaç tarafından dördüncüsü düzenlenen yarışmaya bu yıl doktorların yanı sıra eczacılar ve son sınıf tıp öğrencileri de katılıyor. “Hızlı düşün, anı yakala” sloganıyla başlayan yarışmada amaç, hayatın çoğunlukla acı yönlerini gören doktorların yaşadıklarını farklı bir gözle anlatmalarını sağlamak.
Yarışmanın jüri koltuğunda Ara Güler, İzzet Keribar, Mehmet Günyeli, Kamil Fırat ve Hasan Şenyüksel gibi Türkiye'nin fotoğraf alanında tanınmış başarılı isimleri var. Yarışmaya başvurmak isteyenler, çektikleri fotoğrafları Nobel İlaç tıbbi mümessillerine teslim ediyor ya da www.doktorobjektif.com adresine yükleyebiliyorlar.
Başvuruları 25 Ocak 2008'e kadar sürecek olan yarışmanın kazananlarını bekleyen sürpriz ödüller var. En büyük ödülse www.dunyaninrenkleri.com ile Kuzey Tayland Laos'ta bir hafta çift kişilik bir tatil...

Melis Tosyalı/Para Dergisi
Yayın Tarihi : 29 Ekim 2007 Pazartesi 12:44:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?