1
Haziran
2024
Cumartesi
KÜLTÜR/SANAT

Bir nevi Türk - Alman düğünü

Dortmund Sanat ve Kültür Tarihi Müzesi (Dortmund Museum für Kunst und Kulturgeschichte) bu yıl 125. yaşgününü kutluyor. Bu vesileyle, Ruhr Bölgesi’nin bu en eski müzesi ziyaretçilerine bir sergi hediye ediyor: ‘Evet Ja, ich will’. Sergi, ‘19. yüzyıldan bugüne Alman ve Türk düğün kültürü ve düğün kıyafetleri: İki kültürün buluşması’ alt başlığını taşıyor. Sergi, 19. ve 20. yüzyılda yapılan düğünlere, toplumsal değer yapılarının, aile kavramının nasıl değiştiğine göz atıyor. Bin metrekare alana kurulan bu sergide Türkiye ve Almanya’nın belli başlı müzelerinden ve özel koleksiyonlardan beş yüze yakın eser ve obje ziyaretçileri tarihte şenlikli ve romantik bir yolculuğa çıkarıyor.
Serginin sponsorları Dortmund Enerji ve Su İşletmesi ile Sparkasse Dortmund. Her biri 150 bin avro destek sağlamış. Normalde daha uzun zaman hazırlık gerektiren sergiyi 1,5 yılda toparladıklarını söylüyor müze müdürü Wolfgang E. Weick. Geçmişe değil, geleceğe bakmayı hedefleyen sergiye 25 bin ziyaretçi bekleniyor. Proje sorumlularından Gisela Framke ise hazırlık sürecinde, unutulan gelenekleri yeniden keşfettiğini söylüyor. Bu sergiyle insanın ‘kendi kültürüm’ dediği kültüre ne kadar yabancı, ‘yabancı’ dediği kültüre de ne kadar yakın olduğunu fark edebileceğini vurguluyor. Bu, Almanların ve Türklerin birbirlerine uyum sağlamaları yolunda çok önemli bir vurgu kanımca.
Altı ay boyunca Dortmund’da kalacak, daha sonra Mannheim’a taşınacak serginin zengin bir etkinlik takvimi var. Ocak 2009’a kadar konserden tiyatroya, okuma günlerinden panellere kadar düğün, düğün kültürü, aşk vs. etrafında etkinlikler düzenlenecek. Serginin ilk etkinliği Cem Mansur yönetimindeki Türkiye Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası’nın 18 Ağustos akşamı verdiği muhteşem konserdi.
Serginin ilk gününde ise kapılar herkese açıktı. Sergi, ücretsiz gezilebildiği bu ilk günde hem Türk hem Alman ziyaretçilerin ilgisini çekti. Davul ve kaval eşliğinde bu tür Türk-Alman etkinliklerinde olduğu üzere Türk yemekleri de vardı. Çocuklar için etkinlikler, okumalar yapıldı, Türk dansları tanıtıldı. 1830’lardan bir Alman çiftçi düğünü temsil edildi. Ekim ayı sonunda da bir kına gecesi yapılacak müzede.
Sergiye dair izlenimler ve eleştirilere gelince, genelde pozitif izlenim hakim. “Süslemelerden, işlemelerden çok hoşlandık, etkilendik” diyor Angelika Kaminski ve Elvira Rosenberg. İkisi de gönüllü kültür elçisi gibi. Çokkültürlülüğü içeren hemen hemen her türlü etkinliğe katıldıklarını anlıyorum sohbetimiz sırasında. Elvira bir ara dayanamayıp: “Ben,” diyor “serginin başlığına takıldım. Birçok göçmen evliliği aracılı ve zoraki yapılırken sergiye ‘Evet - Ja, ich will” (Evet, istiyorum) adının verilmiş olması beni biraz rahatsız etti doğrusu. Aslında “Evet Ja, ich muss (Evet, zorunluyum) olmalıydı!” diyor.

KADIN BEDENİNE DAİR
Serginin içeriğinin kapsamlı olmadığına, araştırmalara gitmek yerine müzelerden toplanmış resmi bir tarihin sergilendiğine yönelik eleştirilere proje sorumluları Gisela Framke ve Petra Hesse-Mohr “Bu sergide politik bir ideoloji yok, biz burada tipik örnekleri sergiliyoruz” diye cevap veriyor.
Feminist bakışı hayatının her ayrıntısına taşıyan biri olarak ben, bu sergiyi kadınların tarihi diye okumak istiyorum. İki ülkenin düğün kıyafetleri ve kültürünü yansıtan, birbirinden farklı olduğu zannedilen iki kültürün araştırıp inceleyince ne kadar da çok ortak noktası çıktığını gösteren bu sergide bakıyorum gelinlikler, taçlar, kemerler, hotozlar, duvaklar, bindallılar, üçetekler, süslemeler, işlemeler, çantalar, ayakkabılar, takunyalar, takılar, kemerler, hediyeler, örtüler, yemeniler başrolü oynuyor. Hepsi de kadına, kadının bedenine ait. Cam vitrinin arkasında korunan gelinliklerin içinde, bir boşluk halini almış bedenler kimbilir neler yaşamışlardı diye düşünmeden edemiyorum. Bu sergi, aslında bu perspektifle de kotarılabilirmiş diye düşünüyorum.
Kadının özel alanına dair ne tüm hikâyelerini anlatarak iki kültürü buluşturabilecek bir sergi yapmak da mümkün. Kimbilir bu serginin devamı olarak, mesela, ‘Evet Ja, ich muss’ adında bir sergi olur, orada hem zoraki aracılı evliliklere (hem Türk hem de Alman toplumundaki), hem de kadın, güzellik, giysi ve moda kavramlarına, bunların arasındaki ilişkilere bakılır. Kadınların bedenlerinin denetlenmesi adına ne gibi uygulamalar yapıldığına odaklanılır. Neden olmasın?

Radikal
Yayın Tarihi : 7 Eylül 2008 Pazar 14:46:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?