20
Mayıs
2024
Pazertesi
KÜLTÜR/SANAT

Bu bale kaçırılmaz

Son yılların en iyi bale yapımlarından Çaykovski’nin 'Fındıkkıran’ı bu yıl da sahneleniyor. Prodüksiyon kaliteli, dansçıların performansı yüksek. Böyle bir bale izlenmez de ne yapılır?

Büyük Rus koreograf Yuri Grigoroviç’in İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde birkaç sezon önce sahneye koyduğu, Çaykovski’nin ünlü balesi “Fındıkkıran”, ne şanslıyız ki bu sezon da oynanmaya devam ediyor. 

“Fındıkkıran”ın bir Noel gecesi cereyan eden öyküsü gereği dünya balelerinde aralık ve ocak ayında gösterilmesi adet olmuş. 

Yapıt, temsile gelmeden önce zaten ezbere bildiğimiz, “O güzel müzik buymuş” dedirten ezgileri, baleye uygun konusu, rengarenk kostüm ve dekorları ile her daim koreografların beyinlerini harekete geçirmiş bir eserdir.
Balenin orijinal koreografisi Petipa ve öğrencisi Ivanov tarafından yapılmış (ağırlıklı olarak hangisinin yaptığına dair farklı bilgiler mevcut). Daha sonra masala el atan yaratıcılar arasında Balanchine, Neumeier ve Barışnikof da var. Hikâyeyi klasik bale fanatiklerini biraz da rahatsız edecek şekilde ters yüz eden Matthew Bourne’un sunduğu modernist yorumu da eklemek lazım.

Küçüklere ve büyüklere
Yapıt konusu itibarıyla çocuklara dönük bir bale gibi gözükse de (nitekim matine ve suareler okullardan topluca gelen çocuklarla dolup taşar) aslında hem büyüklere hem de çocuklara seslenen, onları ortaklaştıran bir dünya sunuyor. 

Küçük kız Klara’nın (versiyona göre Mary ya da Maşa) evindeki Noel kutlamasında, çocukların sevgilisi Drosselmeyer hepsine hediyeler verir. Gece olunca konuklar gider fakat Drosselmeyer, Klara’yı içinde sevdiği prensin, canlanmış oyuncakların, şeker perilerinin olduğu bir aleme sürükler.

Sonunda Klara uyanır ve her şeyin bir düş olduğunu anlar, ama çok mutludur. Libretto, çocukların o sevgi dolu, hayallere ve oyunlara dayalı, yalın dünyalarına ait, renklerle bezeli bir masal gibi görünse de metne büsbütün farklı okumalar yapmak da mümkün.

Yetişkini çocuklaştırıyor
Drosselmeyer, saf ve sevgi dolu küçük kız Klara’nın bir üstbeni gibidir. Egonun hiç yer almadığı bu çocuk saflığı, onun tüm hayallerinin gerçek olmasını sağlar. Drosselmeyer önce fareler sahnesiyle ona kavgayı, savaşı gösterir. Sonra onu ülkelerin karakteristiklerini taşıyan oyuncakları dans ettirerek eğlendirir.
En sonunda Klara’yı en yüksek enerjiyle, aşkla buluşturur. Fakat her şey metafizik bir zeminde cereyan eder, öte dünyada örneğin ölüm de yaşam gibi bir hayaldir. Fareler kralı, Fındık Prens’le olan çatışmasında ölür, ama o bile gerçekten ölmez, komik bir şekilde can çekişir. Hem güldürür hem de anlatır.
Yetişkinler ise kaybolan bir saflığın anlık dokunuşuyla hüzünleniverir bu eserde. 'Fındıkkıran’ bir çocuksanız mutlu olacağınız, bir büyükseniz ağlayabileceğiniz, fakat her durumda içinizi sıcak duygularla dolduracak bir eser.

Masraftan kaçınılmamış

Elbette eserin başarısında Grigoroviç’in olağanüstü koreografisinin, Virsaladze’nin parmak ısırtan dekor ve kostüm çalışmasının payları da çok çok büyük. Grigoroviç’in figür dili klasik balenin asaletini biraz kıran bir tarzda:
Sokulgan ve seyri çok zevkli. Ayrıca dehşete düşürücü doğrulukta bir sahne düzeni yaratıyor. Perdelerdeki çizimler, şeker ülkesinin canlandırılışı, gerçek ve hayal Noel ağacı arasında kurulan korelasyon gibi binlerce detay, AKM sahnesinin bugüne dek gördüğü en güzel tablolardan bazılarını yaratıyor. 

Prodüksiyon olarak da masraftan kaçınılmamış, çok kaliteli bir yapım.
Eserin baş dansçıları Zuhal Balkan, Erhan Güzel, Bahadır Ovacıklı, hepsi birbirinden eğlenceli ve teknik beceri gerektiren ülke danslarındaki dansçılar ile tüm kadro iyi bir performans sergiliyor. 

Orkestrada aksayan kimi noktaları ise benim sıramda oturan çocuklar dahi fark etti. Bu muhteşem koreografi ve sahneleme karşısında Grigoroviç’in önünde saygıyla eğiliyorum. Bu baleye gidilmesin de ne yapılsın?

Milliyet
Yayın Tarihi : 23 Ocak 2008 Çarşamba 15:13:21


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?