16
Haziran
2025
Pazertesi
KÜLTÜR/SANAT

Çeng, Topkapı Sarayı'nda

 
Türkiye’de arp Batı’ya özgü bir müzik aleti olarak bilinir. Fakat avcılıktan doğan arpın bütün dünya kültürlerinde yeri vardır. Nitekim 2000’li yılların başında Türk ve İslam kültüründe de arp olduğu öğrenildi. Türk arpının adı çeng. Batı arpından daha küçük ve kucakta çalınıyor. Dünyaca ünlü arpist Şirin Pancaroğlu da Türk arpı çeng ile Batı arpını Tekfen Senfoni Orkestrası’yla 300 yıl sonra Topkapı Sarayı’nda buluşturdu. Şimdi çengi dünyayla tanıştırmaya hazırlanıyor. 

Arp, Yunan mitolojisinde tanrıçaların, çizgi filmlerde ise prenseslerin ve peri kızlarının çaldığı aristokrat bir enstrüman olarak tarif edilir. Su sesini andıran huzur verici bir sese sahip olan arp, bu sebeple güzelliğin simgesi olarak gösterilir. Türkiye'de ise senfoni orkestralarında çalınan arp, 1999 yılına kadar Batı'ya özgü bir müzik aleti olarak tanınıyordu. Fakat müzisyen Fikret Karakaya'nın araştırmaları sonucunda öğrenildi ki; Osmanlı'da da 17. yy'ın sonlarına kadar arp vardı. Daha çok Osmanlı sarayında kullanılan bu arpın adı 'çeng'di ve Batı arpından farklı olarak kucakta çalınırdı. Bazı minyatürlerde ise müzisyenler at üstünde çeng çalarken tasvir edilmiş. Kayıtlarda Selçuklu döneminde de Kayseri'de kurulan şifahanelerde akıl hastalarının tedavisinde çeng kullanıldığı yazılıyor. Neden sonra bu çalgı 18. yy'ın başlarından itibaren kullanılmaz olmuş. Tam üç asır sonra ise 1999 yılında Karakaya, çengi minyatürlerden ve edebi metinlerden yola çıkarak yeniden üretti ve bir albümle Türk kamuoyuna tanıttı. Dünyaca ünlü Türk arp sanatçısı Şirin Pancaroğlu ise geçtiğimiz hafta “çeng”i Batı arpı ile sarayda buluşturdu. Yıllarca yurtdışında yaşayan Şirin Pancaroğlu, Türkiye'ye geldikten sonra Türk ve İslam medeniyetlerinde de arp var mı diye araştırmaya başlamış. Çünkü hemen hemen her kültüre özgü bir arp olduğu biliniyor ve Türklerde de olmalıdır. İşte bu sırada Pancaroğlu, çengi Karakaya'nın kurduğu ve otantik Türk müziği yapan Bezmara topluluğundan dinler. Sonra birçok kaynağı tarar, okur, minyatürleri inceler ve dünya arp sanatçılarının çıkarttığı bir sanat dergisine Türk arpı “çeng” hakkında bir makale yazar. Bir süre önce de İTÜ konservatuardaki çalgı yapım bölümünden Yücel Işın ve hocası Mehmet Söylemez'e çeng yaptırır. 6 aylık bir çalışmanın ardında da geçen hafta otantik Türk ve İslam arpı 'çeng'le modern Batı arpını aynı sahnede buluşturan bir konser verdi. Pancaroğlu, Hasan Uçarsu'nun çeng için özel bestelediği “Davetsiz Misafir” eserini Aya İrini'de Tefken Filarmoni Orkestrası ile birlikte icra etti. Şimdi ise temmuz ortasında Amsterdam'da dünya arpistleri önünde çeng çalacak ve Türk arpı 'çeng'i dünyayla tanıştıracak.



Saray çengi rolünü uda kaptırmış


Uzun yıllar yurt dışında yaşayan arpist Şirin Pancaroğlu Türkiye’ye döndüğünde müzik şirketleri “ne zaman bizden bir şey yapacaksın?” demeye başlamış. Ondan, Anadolu ezgilerini arpla çalmasını istemişler. Pancaroğlu ise bütün medeniyetlerde kendine yer edinen arpın Türk ve İslam kültüründe de olması gerektiğini düşünürmüş hep. Çünkü Güney Amerika'da, Orta Asya'da, Afrika'da arpın değişik versiyonları olduğu bilinmektedir. Bu kocaman ailenin içinde Pancaroğlu’nun çaldığı Batı arpı ise teknolojinin bütün imkânlarını kullanan modern bir versiyonu. Kısa bir araştırma sonunda Türk arpı çengin varlığından haberdar olmuş. Sonrasını sanatçıdan öğreniyoruz: “Çeng, arp ailesi içinde Yakın Doğu'daki versiyonu. Açılı arp adını veriyoruz çenge. Çenglerin İslam medeniyetlerinde beğenilen ve yaygın bir müzik aleti olduğu biliniyor. Çeng özellikle İran'da ve Osmanlı saraylarında gözde bir çalgıymış. Fakat 17. yy. sonlarına doğru kullanımdan kalkmış. Yapısı dolayısıyla, komalı sesleri üretemiyor, mandalları yok. Eskiden kanunlar da öyleydi, kanuna ne zaman mandallar eklendi, müzik içerisinde daha sağlam bir yere sahip oldu. Çengin bir özrü bu. Bir akort yapıyorsunuz tek bir makam içinde çalmanız gerekiyor, ne zaman makam değişiyor, o zaman akordu değiştirmelisiniz. Bu anlamda eksik çalgılar kategorisine giriyor. Aslında kendisi çok narin bir müzik aleti. Minyatürlerde de görebiliyoruz, heykel gibi...” Fakat bu teknik sorunlar sebebiyle giderek karmaşıklaşan 18. yy müziğinde çeng kendine yer bulamamış. Ve bu yüzyılda Yakın Doğu'da popülerleşen ve çengle aşağı yukarı aynı ses yelpazesine sahip olan udlar çengin yerini almış. Pancaroğlu’nun değimiyle çeng, rolünü uda kaptırmış

GÜLİZAR BAKİ / Zaman
Yayın Tarihi : 12 Temmuz 2008 Cumartesi 14:53:04
Güncelleme :12 Temmuz 2008 Cumartesi 14:56:15


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?