31
Mayıs
2024
Cuma
KÜLTÜR/SANAT

Denizlerin ressamı anılıyor

10 yıl önce yitirdiğimiz ve 'denizlerin ressamı’ olarak anılan Özer Kabaş, Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde açılan sergiyle anılıyor. Kabaş’ın eserlerinden oluşan sergi 2 Mart’a kadar açık.

Bugün tam 10 yıl oluyor Özer Kabaş aramızdan ayrılalı. 10 yıldır bedeni aramızda değil, ama şu sıralar Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’ni dolduran resimleri sayesinde ruhu burada... 30 Ocak 1998 günü, aynı mekânda son sergisini açmaya hazırlanırken bir kalp krizi sonucu kaybetmiştik Kabaş’ı. Şimdi 40 yıllık sanat yaşamından geriye kalan pek çok resim, desen, eskiz ve gravür bu retrospektifte sergileniyor. 

Farklı dönemlerde yapılmış olsalar da ortak bir özellikleri var: Her birinde heyecan, coşku, insan emeği ve doğanın hükümdarlığı başrolde... Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nin duvarlarından taşıyor lacivert suların üzerindeki bembeyaz köpükler. Tuvallerin üzerindeki zeytin ağaçlarının savrulduğu rüzgar neredeyse galerinin içinde dolaşıyor. Balık ağlarının kırmızısı ne kadar gerçek ne kadar capcanlıysa; balıkçıların yüzündeki görmüş geçirmişliğin verdiği bilge ifade de o kadar gerçek.

Boğaz’dan kopamadı
Bu resimlerin yaratıcısı Özer Kabaş, 1936 yılında Mersinli bir baba ve İstanbullu bir annenin oğlu olarak Mersin’de doğdu. Ancak hayatının büyük bir kısmı İstanbul’da, Boğaz kıyısında geçti. Boğaz’ın lacivert sularıyla ilişkisi Robert Kolej’e girdiği zaman başladı. 

Robert Kolej’in yüksek bölümünde makine mühendisliği öğrenimini bitirdikten sonra 1957’de doktorasını yapmak üzere Yale Üniversitesi’ne giden Kabaş, burada hayatının seyrini değiştirecek olan hocası, Bauhaus ekolünün yetkin isimlerinden Josef Albers ile tanıştı; onunla resim ve gravür çalıştı. 1962 yılında Boğaz onu “çekti” ve yeniden İstanbul’a döndü. Burada devam ettiği çalışmalarında figürü öne çıkardı ve sonrasında 'denizlerin ressamı’ olarak anılmasına neden olacak, fırtınalı denizlerin, hırçın dalgaların, kıyılarda boylu boyunca uzanan mitolojik varlıkların başrolde olduğu resimlerini yarattı. Türk resminde 1970 kuşağının önemli temsilcilerinden biri oldu.

Karanlık sulardaki form
Dünyaca ünlü sanat tarihçisi Godfrey Goodwin, şöyle değerlendiriyor Kabaş’ın resimlerini: “Koyu ama son derece dikkatle sınırladığı renk paleti, arada bir yeşilin ya da başka renklerin aniden parlaması dışında son derece kontrollü olan kompozisyonlarındaki derinliğin bir parçasıdır.” 

Goodwin’e göre Kabaş, “Karanlık sulardan muazzam heykelimsi formlar ortaya çıkarır; deniz, tekne ve insan, direnç dışında hiçbir duygu göstermeyen tek bir kompozisyonda birleşirler.” 

Özer Kabaş, sanatın bütün alanları hakkında sahip olduğu engin bilgisini gelecek kuşaklara aktarmayı görev edindi ve öğrencilerinin gözbebeği bir eğitim görevlisi oldu. Öyle ki, Bülent Gültekin’in serginin kataloğuna yazdığı yazıya göre; Boğaziçi Üniversitesi’ndeki hocalığı sırasında bütün öğrencilerin tanıdığı tek öğretim görevlisiydi.

Takı tasarımında öncü
1983’te Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü’nde dersler vermeye başladı. 1991’den ölümüne dek ise Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü Başkanlığı’nı yürüttü. 

Kabaş’ın öncülük ettiği konulardan biri de modern takının Türkiye’ye gelmesi ve takı tasarımlarında Anadolu medeniyetlerinden figürler kullanılması oldu. 1971’de iki kardeşiyle birlikte kurduğu Urart Sanat Atölyesi, hâlâ modern takı tasarımının önde gelen isimleri arasında yer alıyor.
2 Mart’a kadar. (0212) 252 47 00

Milliyet
Yayın Tarihi : 30 Ocak 2008 Çarşamba 18:31:22


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?