15
Mayıs
2024
Çarşamba
KÜLTÜR/SANAT

Edebiyatın çınarı Metin And

Metin And seksen yaşına bastığı 2007 yılı için 'çok şanslı bir yıl' diyor. Hakkında hazırlanan kitap ve toplantılara sevinmiş ama en çok TÜYAP'ın onur yazarı olmasına şaşırmış. "Bu sayede gençlerin aç kurtlar gibi kitaplara saldırmasını izleyeceğim" diyor.

'Merak edip araştırmaya başlıyorum sonra bakıyorum kitap olmuş' diyen Metin And, elliden fazla kitaba bin beş yüz civarında makaleye imza attı. Yazar iki yeni kitabını da tamamlamak üzere

Kültür arkeoloğu Metin And


TÜYAP Kitap Fuarı'nın onur yazarı Metin And, seksen yıllık bir çınar. O, on parmağında on marifet olan bir sanatçı. Tükenmeyen enerjisiyle yepyeni projelerin peşinde koşuyor, durmaksızın yazıyor, üretiyor.
Metin And, başta Türk tiyatrosu olmak üzere sanat tarihi hakkında ellinin üzerinde kitap yazdı ve bu nedenle kendisini "Kültür arkeoloğu" olarak tanımlıyor. Ankara'daki evinde Radikal Kitap'ın sorularını yanıtlayan And, bugünlerde yeni bir kitap üzerinde çalıştığının müjdesini veriyor. 'İstanbul'un Çarşı Ressamları' ismiyle gelecek yıl YKY'den çıkacak kitap, çarşılarda çalışan yerli ressamları bugüne taşıyor. Dönemine damgasını vuran ressamların yapıtlarında özellikle günlük hayat ve kadınlara odaklanacak bir belgesel kitap olacak bu. Metin And, bu araştırma sayesinde, artık olmayan pek çok İstanbul binasının da resmini bulduğuna dikkat çekiyor. Hatta Boğaz'da ve Kavaklar'da aslında iki hisar daha bulunduğunu ve onlardan bugüne tek bir taş bile kalmadığını belirten And, "Araştırırken gördüm ki, çarşı ressamlarının çizdiği surlar, Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde de var" diyor.


Onur yazarı seçilmesine şaşırmış...


Metin And, TÜYAP Kitap Fuarı'nın Onur Yazarı seçilmesine çok şaşırdığını ama çok da mutlu olduğunu kaydediyor. 2007 yılı bana uğurlu geldi diyor: "Seksen yaşına bastığım için İstanbul'da iki sürpriz hazırladılar bana; bir tanesi Truva Kültür Derneği'nin Başkanı Ali İlhan Gülek'in düzenlediği gece, ikincisi ise, Sabri Koz'un hazırladığı kitap. Koz, 474 sayfalık bir kitap hazırladı benim için tek başına; adı Metin And'a Armağan. Ama TÜYAP Kitap Fuarı'nın onur yazarı olmak benim için sürprizlerin en büyüğüydü." diyen Metin And, onur konuğu seçilmesine en çok, gençlerin "aç kurtlar gibi kitaplara saldırmasını" izlemeye olanak sağlayacağı için sevindiğini söylüyor.


"Bende projeden çok bir şey yok" diyen Metin And, kitap yazmaktan çok araştırmaktan, yeni bilgileri ortaya çıkarmaktan heyecan duyuyor: "Yani o süreç benim için önemli, onun tadını alıyorum. Kitap çıktıktan sonra bakmıyorum bile içine, yanlışa rastlarım falan da üzülürüm diye. Bir de meraklarım var tabii, Örneğin koleksiyonculuğum. Merak ettiğim veya koleksiyon yaptığım bir konuda araştırmalar yapıyorum ve araştırırken büyük heyecan duyuyorum. Benim bir iskambil kâğıdı koleksiyonum vardı ve ben bu konuda araştırmalar yaparken, dünyanın en eski iskambil kağıtlarının Memluk kâğıtları olduğunu, bunları Anadolu'ya Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı aldığı zaman gölge oyunuyla yani Karagöz'le getirdiğini fark ettim. Yanında da 600 tane Memluk sanatçısı getirmiş." 


Darülbedayi'nin kurucusunu yazıyor


Proje çok dedi ya, haklı. Mesela üzerinde çalıştığı bir diğer kitap da 1914 yılında Türkiye'ye gelerek, Darülbedayi'nin (İstanbul Şehir Tiyatroları) kuruluşunda büyük emeği geçen Andre Antoine üzerine: "Andre Antoine çok büyük bir adam ve Fransızlar için de çok önemli. Paris'te kütüphanede çalışırken aklıma bu geldi. 'Herhalde birşeyler yazmıştır' diye düşündüm ve o dönemin gazetelerini taramaya başladım. Meğer 1914'te Marsilya'da bir gazetede tefrika halinde Türkiye'yi anlatmış. Abdülhak Hamit'le nasıl tanıştığını, ilk Karagöz'le nasıl karşılaştığını, Darülbedayi'nin kuruluşunda yaptıklarını... Bunları yazmış o gazetede. Ayrıca o yılın gazetelerini taradım, neler yazdıklarını bulmak için. Neler yazmamışlar ki... Andre Antoine'ı Türkiye'nin sanatseverlerine yeniden tanıtacağım, bitti sayılır. Kitabın adı da, 'Andre Antoine İstanbul'da' olacak."


'Tiyatroda metin sorunu var'


Metin And Türk tiyatrosunun en önemli araştırmacısı. Nitekim konu tiyatroya geldiğinde çok ilginç şeyler anlatıyor, mesela tiyatroda metnin bir engel olduğunu söylüyor: "Eski çağlara ait bir oyun, aynı dili konuşan bugünün seyiricisi için bile bir engel teşkil ediyor. Edebi metin her zaman tiyatro için bir engeldir. Tiyatro aslında görmek, bakmak demek. Halbuki günümüzde, özellikle Türkiye'de bakılan, seyredilen bir şey yok. Daha çok dinlenilen bir şey var; iki aktör karşılıklı konuşuyorlar. Görsel hiçbir şey yok. Bunu Avrupa için de söyleyebilirim. Oysa bazı tiyatro adamları edebi metni geri plana itip görselliği ortaya çıkarıyorlar ki, doğrusu da bu. Yani, göz kulaktan üstündür. Hatta yalnız göz olabilir. Böyle tiyatrolar da var." Metin And tiyatroda beden dilinden makyaja, dekora kadar 13 farklı dil olduğunu ama Avrupa tiyatrosu, özellikle de Türk tiyatrosu edebi metne fazla bağlı kalıyor. Bunun için de tiyatro bir konuşma tiyatrosu olarak gözüküyor.


"Bu nedenlerle ben on üç yıldır tiyatroya gitmiyorum ve oyun izlemiyorum. Yapılagelen tiyatrolardan sıkılıyorum çünkü" diyor.


And'ın bizimle paylaştığı bir başka ilginç sav ise şehir tiyatrosunu ilk kuran kişinin Muhsin Ertuğrul olmadığı. Güllü Agop'un öncülüğünde, Tanzimat'ta Osmanlı Tiyatro Topluluğu İstanbul'un beş semtinde tiyatro kurmuş: "Bunu kimse bilmez veya bilmek istemez. Yine Muhsin Ertuğrul'un iki kadın sanatçıyı Hamlet rolüne çıkarması yenilik sayılmış. Oysa Tanzimat'ta Siranuş Hanım, Hamlet rolünde oynayarak yeniliği çoktan yapmıştır. Ben Cumhuriyet tiyatrosunu fazla beğenmem; Tanzimat Dönemi tiyatrosunun zenginliğini ve atılımını daha fazladır. Bence Muhsin Ertuğrul Türk tiyatrosuna büyük zararlar vermiştir. Bana göre Muhsin Ertuğrul, Alman ve Sovyet Rusya tiyatrolarının taklitçisidir."


Motivasyonu amatör ruh


Metin And, çalışmalarının itici gücünün amatör ruhunu korumasında ve para kaygısı gütmemesinde olduğu düşüncesinde. "Şöyle bir düşündüm, kitaplarımın yarısından para almamışım," diyor. Emekli maaşı olduğunu ve kendi evinde oturduğunu anlatan And, paranın her zaman ikinci planda kaldığını söylüyor. "Benim para kazanmak gibi bir derdim olmadı." diyor Metin And, ve yazma serüvenini şöyle özetliyor: "Ben Türkiye'de hukuk okudum. Master için İngiltere'ye gittim. Orada çok yoğun çalıştım masterimi hazırlamak için. Konum da, Uluslararası Ticaret Anlaşmaları...


Gözümü orada açtım. Her gece tiyatro, bale, operalara gider buldum kendimi. Tezimin ortalarına geldiğim bir sırada, bir gece geç vakit kendi kendime 'Ben bunları niye yapıyorum? Benim ne işim var burada? Benim istediğim bu değil ki, ben sanatla uğraşmak, yazmak istiyorum' dedim ve tezimi attım. Üniversiteye haber bile vermeden Türkiye'ye döndüm. Kendimi başta tiyatro olmak üzere birçok konuda yetiştirdim. Elli dört kitap yazdım ve bu kitaplarımın çoğunu İngilizce kaleme aldım. 1500'ün üzerinde makale yazdım, hâlâ da yazıyorum. Hazırlamakta olduğum birçok kitap var. Ankara Üniversite Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nde dersler verdim uzun yıllar. Türkiye Bilimler Akademisi TÜBA'ya üye seçildim. Daha ne isterim? Hayatı dolu dolu yaşadım. Konuları nereden bulduğum sorusuna gelince, ben merak ediyorum ve araştırıyorum. Bir de bakıyorum ki kitap olmuş."


Gökkuşağının sekizinci rengi


Metin And'ın 'kızımdan sonra en sevdiğim insan' diye andığı araştırmacı Sabri Koz'un hazırladığı harika bir kitap, Metin And'a Armağan. Talat Sait Halman'ın önsözünü yazdığı kitabın önemli bir yanı, imkânsızı başarıp yazıları ve kitaplarıyla belki de eksiksiz bir Metin And bibliyografyası içermesi. Kitapta, And'la yapılmış söyleşiler, 'sevgi yazıları' başlığı altında her biri Türkiye'nin önde gelen isimleri olan dostlarının onun için yazdıkları ve 'makaleler' başlığı altında onun için yazılmış araştırmalar var. Tabii bir de fotoğraflar.
Metin And'a Armağan kitabını 'sevgi' bölümünden bir kaç alıntı yaptık:


'Benim yaşlılık dostum'


Adalet Ağaoğlu: Biliyor musun, "Kavaklıdere bağlarının sahibidir" diye adın çıktığı zamanlarda benim içimden "Canım herhalde rahatlıktan canı sıkılıyor da ondan tiyatroyla ilgiliymiş gibi yapıyor" diye geçmişliğin de var. Çalışmaların nedeniyle adım adım sana karşı atıp duran hayranlığıma sığınarak bunu burda böylece açıklayabiliyorum işte! Bunda utanmış bulunmaklığımı, tıpkı özürlerim gibi lütfen kabul et benim 'Yaşlılık dostum'. Çok yaşa!


Gökkuşağının sekizinci rengi


Enis Batur: Metin And'la ilk kez 1979'da, Ankara'da bir bekleme salonunda karşılaşmıştım. Herkes boş boş oturup sırasını beklerken, o küçük bir pilli radyodan müzik dinliyordu. Bende, hemen, uyurken bile bir şeyler yapmayı başardığından şüphe duyduğumuz özel insanlar türüne ait olduğu duygusu uyanmıştı.(...) Kendisinden bile saklanarak sigara içmeyi bilen Metin And'ı tanımış olmak benim hayatıma delişmen bir renk kattı: Gökkuşağının sekizinci rengi. Ama asıl mühür, onun anıtsal yapıtından geliyor.


Ağabeyim ve ben


Tuncay Çavdar: Metin yaşamındaki pek çok ilgi dalını benimle paylaştı. Örneğin hokkabazlık tutkusunda ben onun ketum çırağıydım. Ya yapılacak oyunun ne denli olağanüstü olduğunu vurgulamak için oyunu eline yüzüne bulaştıran beceriksiz yardımcı, ya kanlı tabağın içinde gaipten seslenen kesik baş olurdum. Gezmeden dönen annemle, babama kesik baş 'hoş geldiniz' diye seslenir, onlar da sıkça gördükleri bu sahnelere kayıtsız bir selam sallayıp geçerlerdi. Neşeli ve olağandışı geçerdi aile yaşamımız, herkesin hoşgörüyle karşıladığı muzipliklerle bezeli. Hatırlıyorum, bir defa Suadiye'de yazlıkta annemi banyoya dışardan kilitleyip sanki çok lazımmış gibi sabah kahvesini anahtar deliğinden kamışla içirtmiştik. Sonra da banyonun penceresinden merdivenle indirmiştik kahkahalarla gülen annemizi.


'Her zaman ilk ve mükemmel'


Doğan Hızlan: Metin And için yazmaya kalkışınca, bu kez de çeşitlilik ortasında şaşırdım kaldım. Ortaoyunundan baleye uzanan çizginin her noktasında onun özgün bir yapıtı var. İlk ve mükemmel kelimesini o hep bir arada tutmuştur. O kitaplar yazılmasaydı, o konuları başkasından öğrenemeyecektik.


Osmanlı âlimi, Cumhuriyet çocuğu


Andrew Mango: Dünyaya açık, Atatürkçü bir Cumhuriyet çocuğu olan Profesör Metin And aynı zamanda kusursuz bir Osmanlı âlimi ve Osmanlı beyefendisidir. Osmanlı zevkine vukufu çocukluğuna dayanıyor. İlk hatırladığı muhit eski Beyazıt-Fatih muhitidir. Orada kulak misafiri olduğu tatlı sohbetleri, çocukken orada duyduğu huzuru hatırlıyor ve bu hatıralar onu dünyaya açık, dış dünya ile daimi ilişkide olan ama kökleri yerli bir sanat anlayışını ve bu anlayıştan esinlenen yaşam biçimini takdire sevk ediyor. Osmanlı-Türk kültürüne hem içeriden hem dışarıdan bakabilen Metin And yerliye de, yabancıya da hitap etmesini bilen bir bilim adamıdır.


Bir yaşam zengini


Ayşegül Yüksel: Metin And, gösteri sanatlarının her cephesine odaklanmış, bu alandaki bilgisini 'çok-boyutlandırma' adına yoğun emek ve para harcamaktan çekinmemiş bir akademisyen olması yanında, bir anlamda da bir 'yaşam zengini'dir. Onlarca cilt kitabın yazarı, köşesine çekilip dünyadan elini ayağını çekerek kendini araştırmalarına vermiş bir 'bilim adamı'nda görülebilecek 'gri' tonlardan alabildiğine uzak durmuş, 'renkli' kişiliğini koruyabilmiştir. Beyoğlu'ndaki eski ve görkemli tiyatro binalarını anlattığı 'Sahneden' adını taşıyan eski bir televizyon izlencesinde onu izleyenler, sanki yüzyılın başındaki Beyoğlu'nda gerçekten de yaşamış olduğu duygusuna kapılabilirler. Anadolu'daki oyun geleneğinden söz ederken, geçmişte kalmış bir dolu çocuk oyununu gerçekten oynayıp tadını çıkarmış gibidir.


Dil Tarih'te otuz yıl


Metin And, 17 Haziran 1927'de İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi'ni (1946), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni (1950) bitirdi. Londra yıllarından sonra bale, opera ve tiyatro eğitimi için Rockefeller Vakfı bursuyla New York'a gitti. Bir süre Kavaklıdere Şarapları'nda yöneticilik yaptı. Yazı yaşamına edebiyat, opera ve bale eleştirmenliği ile başladı. Forum dergisini ve yayınlarını yönetti. Ulus gazetesinde 15 yıl boyunca tiyatro eleştirileri yazdı. Kuruluşundan itibaren Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nde otuz yılı aşkın bir süre öğretim üyesi olarak çalıştı ve 1994'te emekli oldu. Emeklilikten sonra Boğaziçi ve Bilkent üniversitelerinde üçer yıl 'Kültür Tarihi' dersleri okuttu. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi gibi ödüller Fransız ve İtalyan hükümetlerinden nişanlar kazandı.


Başlıca Eserleri: Gönlü Yüce Türk. Yüzyıllar Boyunca Bale Eserlerinde Türkler (1958), Kırk Gün-Kırk Gece. Eski Donanma ve Şenliklerde Seyirlik Oyunlar (1959), Dionisos ve Anadolu Köylüsü (1962), Bizans Tiyatrosu (1962), Türk Köylü Oyunları (1964), Geleneksel Türk Tiyatrosu. Kukla-Karagöz-Ortaoyunu (1969), Meşrutiyet Döneminde Türk Tiyatrosu (1908-1923) (1971), Tanzimat ve İstibdat Döneminde Türk Tiyatrosu (1839-1908) (1972), Oyun ve Bügü. Türk Kültüründe Oyun Kavramı (1974), "Osmanlı Tiyatrosu". Kuruluşu-Gelişimi-Katkısı (1976), Dünyada ve Bizde Gölge Oyunu (1977), Osmanlı Şenliklerinde Türk Sanatları (1982), Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu (1983), Geleneksel Türk Tiyatrosu. Köylü ve Halk Tiyatrosu Gelenekleri (1985), 16. Yüzyılda İstanbul, Kent, Saray, Günlük Yaşam (1994), Minyatürlerle Osmanlı İslâm Mitologyası (1998), 40 Gün 40 Gece. Osmanlı Düğünleri-Şenlikleri-Geçit Alayları (2000).

BEHZAT MİSER/radikal
Yayın Tarihi : 29 Ekim 2007 Pazartesi 16:33:05


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?