22
Mayıs
2024
Çarşamba
KÜLTÜR/SANAT

Eski çağların içki kültürü

Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi Koleksiyonu’ndan yapılan seçkiyle oluşturulan “Eski Çağ’da İçki ve Sunu Kapları” sergisi üç ay boyunca müzede görülebilecek


Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi Koleksiyonu’ndan yapılan seçkiyle oluşturulan “Eski Çağ’da İçki ve Sunu Kapları” sergisi, üç ay boyunca müzede görülebilecek. Serginin konusunu Sadberk Hanım Müzesi koleksiyonunda yer alan, Bizans dönemi öncesine ait içki ve sunu kültürünü yansıtan kaplar oluşturuyor.
İnsanlık tarihinde nasıl bulunduğu tam olarak bilinmeyen biranın, ekmek yemekle birlikte insan olmanın ön koşulu kabul edilecek kadar yüceltildiği zamanlarda üretilen bu kaplar, zarif ve kullanışlı tasarımlarıyla dikkat çekiyor. Su, bira ve şarabın tarih boyunca hem günlük hayatta yer alan, hem de tanrılara sunulan kutsal içecekler oluşu, ilkçağ kültürlerinde içki konulan bu kapları daha da özellikli kılıyor.
Sergide, Eski Çağ’da Anadolu ve Ege dünyasının farklı bölgelerinde pişmiş toprak, metal ve camdan imal edilip içeceklerin depolanmasında, servisinde ve içiminde kullanılmış olan kapların çok sayıda örneğine yer veriliyor. Bu kapların çoğu, Vehbi Koç Vakfı tarafından 1983 yılında müzeye kazandırılan Hüseyin Kocabaş Koleksiyonu’na ait. Müze bünyesindeki bu koleksiyon; İlk Tunç, Asur Ticaret Kolonileri Çağı, Hitit, Urartu, Frig ve Lidya uygarlıklarıyla Helenistik Çağ ve Roma döneminde geniş bir coğrafyada, farklı bölgelerde üretilmiş eserleri kapsıyor.
Bunların Klasik Çağ öncesi örnekleri arasında iri fincan, bardak, tankard, depas, gaga ağızlı ve yonca ağızlı testiler gibi kaplar bulunuyor.
Hellen ve Roma dönemlerinde, günlük yaşamda genellikle su veya şarabın servisinde ve içiminde pişmiş topraktan üretilmiş kaplar kullanılmış. Bununla birlikte, statü ve zenginlik sembolü olarak kabul edilebilecek altın, gümüş ve bronz gibi değerli metallerden üretilmiş kaplara da rastlanıyor. Roma döneminde bu repertuvara camdan üretilmiş örnekler de eklenmiş.


Kral mezarına bırakılan hediyeler
Su dışında, bira ve şarap gibi sıvıları barındıran kapların her zaman özel formlarda yapılmış oldukları sergideki örneklerden anlaşılıyor.
Gaga ağızlı testiler özellikle İlk Tunç Çağı’nda büyük önem taşımış, kral mezarlarına ölü hediyesi olarak bırakılmışlar. Hatta Hititlerde ölülerin yakıldığı ateş, bu testilerden dökülen şarapla söndürülmüş.
Troya kazılarını yapan ilk arkeolog olan Heinrich Schliemann, Homeros’un “İlyada” ve “Odysseia” destanlarında sözünü ettiği, uzun silindir gövdeli ve çift kulplu kapları, Troya’da yaptığı kazılarda bulduğu kaplara benzeterek, Homeros gibi 'depas’ olarak adlandırmış. Bu tip içecek kapları, Balkanlar’dan Amik Ovası’na; Yunan anakarasından İç Anadolu Bölgesi’ne kadar geniş bir coğrafyada kullanım alanı bulmuş.
Sadberk Hanım Müzesi’nde, İlk Tunç Çağı’ndan Roma Dönemi’ne kadar kronolojik olarak örnekleri izlenebilen, çoğu yayımlanmamış olan bu eserlerden 70 adedine de sergiye eşlik eden katalogda yer veriliyor. Katalog Sadberk Hanım Müzesi uzmanlarından, arkeolog Sinem Üstün Türkteki ve Süleyman Demirel Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Bilge Hürmüzlü tarafından hazırlandı.
30 Mart 2008’e kadar. (0212) 242 38 13-14

Milliyet
Yayın Tarihi : 29 Aralık 2007 Cumartesi 16:05:43
Güncelleme :29 Aralık 2007 Cumartesi 16:09:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?