22
Mayıs
2024
Çarşamba
KÜLTÜR/SANAT

Gök ekini biçmiş gibi...

Cemal Süreya ‘her ölüm erken ölümdür’ dese de genç ölümler bir başka yaralar insanı. Hayatlarının ilk baharında güzel atlara binip giden güzel insanlardan geriye bir boşluk kalır. Kendini çoğaltan katlanılmaz bir acı her daim yankılanır bu boşlukta.
Yarım bırakılmış hikayeler titrek bir hüzünle anılarda, sohbetlerde, fotoğraflarda yaşar.

Ahmet Günbaş, ‘Erken Ölümlü Şairler Anotojisi’nde ‘gök ekini biçmiş gibi’ genç yaşta toprağa düşen şairleri anlatıyor. Geçtiğimiz günlerde Hayal yayınları arasında çıkan kitapta, Cumhuriyet döneminde yaşamış kırk dört şairin yaşamöykülerine ve seçme şiirlerine yer veriliyor. Günbaş, antolojinin sunuş yazısında bu isimleri nasıl bir araya getirdiğini anlatırken dergileri ölçüt aldığını söylüyor: “Öncelikle şiirin dergilere düşen gölgesinden hareket ettim. Dergi mutfağına uğramayan kitapları belirleyici kılmadım.” Günbaş, sunuş yazısının sonunda haklı bir yakınmasını da dile getiriyor: “Kimi şairler hâlâ kuşakdaşlarının ilgisiyle kitaplaşmayı bekliyorlar. Şiirleri dergi yaprakları arasında varlığını korusa bile özgeçmişlerinden haber yok.” Kitapta bir kronoloji takip edilmiş. Antoloji 1906 doğumlu Şinasi Gündoğdu’yla başlıyor, 1978 doğumlu Can Tanyeli ve Mehmet Fatih Öztan’la son buluyor.

Şairleri öldüren, ‘ince hastalık’

Şair ölümlerini üç grupta toplamak mümkün. Hastalık (verem, kanser gibi), trafik kazaları ve intiharların yol açtığı ölümler… Antoloji dikkatle incelendiğinde ‘Cumhuriyet dönemindeki erken ölümlerin nedeninin birçoğunun verem olduğu görülüyor. Ahmet Günbaş bu ölümleri halkımızın makus talihine benzetiyor. Mazlum Kenan Köstekçi, Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu gibi ilk erken ölümlerin seyrine bakılırsa, yoksulluk insanımızı, dolayısıyla şairlerimizi de, ‘ince hastalık’la alıp götürmüştür. Zamanla bu amansız hastalığın yerini kanser alır. Gürhan Sümer, Mustafa Perçin, Cenk Koyuncu, Fatih Mehmet Öztan kanserle mücadelelerinde yenik düşerler.

Şehir Şarkıları’nın şairi Haşim Çatış (44 yaşında) ve Cemal Süreya’nın ‘Kasabalı Lorca’ diye nitelendirdiği Abdülkadir Bulut (42 yaşında) trafik kazasında hayatlarını kaybeder. Sağlığında yayımladığı kitabına “Gençölmek” adını veren Ergin Günçe’nin kısa yaşamı da bir uçak kazasıyla noktalanır. “Sen bu şiiri okurken, ben belki başka bir şehirde ölürüm” dizelerini bize bırakan Behçet Aysan, Madımak Oteli’nde yanarak can verecektir.

En trajik ölümlerden biri de Arkadaş Z. Özger’inkidir. TRT’de kurgucu olarak çalışan Özger, bir gece adının geçtiği programı Ankara Zafer Pasajı’nda izlemek için dışarı çıkmış, dönüşünde bir çukura düşmüş, hastaneye kaldırılmışsa da kurtarılamamıştır. Öldüğünde daha 25’inde olan şairin ‘Tamirat’ şiiri bir kuşağın şiiri kabul edilir.

Cenk’in ve Rodos’un hikayesi

Kimi ölümlerse en güzel aşk öykülerini bile kıskandırır. Tıpkı Rodos’la Cenk Koyuncu’nun art arda yitiklikleri gibi! Şiirlerinde Rodos takma ismini kullanan Göksel Koyuncu bir kalp krizi sonucu 34 yaşında vefat eder. Eskiz ve Sonkişot dergilerinin editörlüğünü yapan eşi Cenk Koyuncu da bu ayrılığa fazla dayanamaz ve yaklaşık bir yıl sonra kanserden ölür. 38 yaşında sessizce bu dünyadan çekilen Cenk Koyuncu’dan erken ölümü çağıran şiirleri kalır. “Yalnızlar garında öleceğim, üzerime/ bir bulut örtsünler istiyorum, yeni/ yerlere giden trenin düdüğü çalarken/ benim veda marşım olsun, diliyorum!”

Kitaptaki toplamın çoğunu müntehir şairler oluşturuyor: Rabia Bayraktar, Can İren, Yetik Ozan, İlhami Çiçek, Soysal Ekinci, Nilgün Marmara, Hüseyin Alacatlı, Kemal Taştekin, Kaan İnce, Zafer Ekin Karabay ve Özge Dirik… Listedeki şairlerin bir çoğunun daha otuzuna varmadan yaşamlarını noktaladıklarını görüyoruz. İntihar eden şairlerden bazıları şiirlerinin kitaplaştığını bile görememiş. Nilgün Marmara, Zafer Ekin Karabay, Hüseyin Alacatlı gibi.. Bazılarının şiirleri ise hâlâ kitaplaşmayı bekliyor. Şiirler incelendiğinde, şairlerin kırılgan, naif, içe kapanık aykırı duruşlarıyla karşılaşıyoruz. Ölüm ve intihar sıklıkla geçen iki kelimedir bu şiirlerde….

Kendini ölümün kucağına gönüllü bırakan ilk genç şair olarak Rabia Bayraktar tanıtılıyor. 25 yaşında denize atlayarak ölümü seçen 1929 doğumlu şair, intiharından dört gün önce ‘Deniz ve Ötesi’ adlı bir şiir yazar. “İntiharlar / her akşam ıslak-yapışkan / saçlarıyla girip odama / paniğimden pay toplarlar” diyen İlhami Çiçek, tedavi gördüğü hastanenin 5. katından atlayarak canına kıyar. Hüznün mesnevisini yazan şair daha 29’undadır… “Pek az zamanı kaldı bu zora koşulmuş bedenimin” diyen Nilgün Marmara da 29 yaşında kendini evinin balkonundan atarak yaşamına son verir. Tek şiir kitabı Şubatta Saklambaç ölümünden sonra yayınlanan Zafer Ekin Karabay, Nilgün Marmara’nın peşinden gider. 27 yaşında intiharı seçen Karabay, son mektubunda “Daha ne kadar dayanabilirdim, herkesin bir başkasının acısı pahasına mutlu olduğu yaşama” cümlesiyle kırgınlığını dile getirir.

Ahmet Günbaş’ın bir vefa örneği göstererek hazırladığı antoloji, ilk olma özelliği taşıyor. Çünkü erken ölen şairler, ‘ilk kez bir araya gelmenin şansıyla gülümsüyorlar.’



ZEYNEP ELİF YAĞMUR/zaman-kitap
Yayın Tarihi : 2 Ağustos 2007 Perşembe 14:09:29


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?