1
Haziran
2024
Cumartesi
KÜLTÜR/SANAT

İstanbul’da ‘Latin’ rüzgârı...

Genç caz kuşağının en önemli gitarcılarından Sarp Maden, uzun zamandır çalıştığı arkadaşlarının da desteğiyle Brezilya esintili, başarılı bir solo albüme imza attı 



Sarp Maden caz severlerin çok uzun süredir tanıdığı, sayısız konserde izlediği bir isim. Onu en son, 15. Caz Festivali kapsamında 14 Temmuz günü, trompetçi Stephane Belmondo ile verdiği konserde izlemiştik. Uzun ve üretken bir kariyere sahip olan Maden, tek başına sivrilmekten ziyade hep yol arkadaşlarıyla birlikte ilerlemeyi tercih etmiş bir isim. 

Zaten cazın ruhu da öncelikle kolektivizmden, paylaşmaktan, dinlemekten geçmiyor mu?
Sarp Maden’in, uzun yıllardır Quartet Muartet gibi gruplarda ve çeşitli konserlerde birlikte çalıştığı Genco Arı, Eylem Pelit, Volkan Öktem ve Sibel Köse’nin desteğiyle hazırladığı ilk solo albümü “Bence” de hem bu başarılı işbirliğini hem de sanatçının özgün çizgisini yansıtıyor. Maden, albümle ilgili sorularımızı yanıtladı.
Üretken bir bestecisiniz; albümdeki sekiz parçayı hangi kritere göre seçtiniz?
Evet, yıllardır biriken bir sürü parçam var. Bu albümü genelde Latin caz havalı parçalarla oluşturmayı tercih ettim. Sonuç gerçekten çok tatmin etti beni. İlerde aynı çizgide bir albüm daha yaparım tahminen. 

“Bence”nin kaydı hücum kayıtla yapılmış; stüdyodaki iletişimi biraz anlatabilir misiniz?
Evet, albümü dördümüz aynı anda çalarak kaydettik. Sibel başka bir gün çaldıklarımızın üstüne söyledi kendi partilerini. Stüdyo süreci çok rahat ve keyifliydi. Tanju Duru’nun stüdyosunda 2 günde kaydettik 8 parçayı. Yıllardır beraber çaldığımız için artık oturmuş bir kimyamız var. O yüzden çok kolay bir kayıt oldu diyebilirim. Ayrıca Tanju’yla çalışmak da müthiş rahat ve konforlu oluyor.
Albümdeki, askerliğinizde yazdığınız beş parçadan “Yıldıray Benzin” diğerlerinden biraz ayrılıyor sanki...
O parçayı askerdeki bir arkadaşımın doğum günü için yazmıştım. “Yıldıray Benzin” arkadaşımın kod adıydı. Birkaç yıldır konserlerde final parçası olarak çalıyoruz. Repertuvarın kalan kısmıyla güzel bir tezat oluşturuyor.
Uzun zamandır çalıştığınız arkadaşlarınızdan oluşan Quartet Muartet yeni bir albüm çıkardı; ayrıca siz ve Genco Arı da birer solo albüm hazırladınız...

Solo çalışmalar ve grup çalışması nasıl birarada ilerliyor? 

Aslında solo çalışmalar ve grup albümleri arasında bir fark yok benim için. Çünkü ikisini de genelde aynı insanlarla yapıyorum. Sanıyorum bu yıl Quartet Muartet’le yeni bir albüm kaydederiz. Alp’in (Ersönmez) albümü bitmek üzere. Adnan Karaduman, Eylem Pelit, Turgut Alp Bekoğlu ve benim sonbaharda bitecek bir çalışmamız var. Ayrıca Volkan (Öktem) ve Eylem’in de (Pelit) solo albüm planları var. 

Gitarda özellikle etkilendiğiniz isimler kimler? Kendi tarzınızı oluşturmanız nasıl, ne dönem oldu?
Aslında gitarcılardan ziyade nefesli çalanlardan etkilendim. Ama yine de çok sevdiğim gitarcılar var. Allan Holdsworth, Wes Montgomery, Ralph Towner, Sylvain Luc, Louis Winsberg gibi. Ayrıca Türkiye’de Erkan Oğur, Neşet Ruacan, Erdem Sökmen, Ercüment Ateş ve Akın Eldes gibi hayran olduğum harika gitarcılar var. Kendi tarzımı oluşturma gibi bir kaygım hiç olmadı. Ben sadece içimdeki müziği ortaya çıkarmaya çalıştım. Bu da hayat boyu devam edecek bir süreç...
Brezilya müziğinin de sizin için ayrı bir yeri var.

 Caz Festival’inde Caetano Veloso ve diğer konserleri takip edebildiniz mi? 

Bossa nova ve samba çok sevdiğim ve kendimi yakın hissettiğim tarzlar. Yazı güneyde geçirdiğim için Caetano Veloso konserine gidemedim. İstanbul’a kendi konserim için iki günlüğüne gelebildim sadece. Ama Antonio Carlos Jobim, Joao Gilberto, Caetano Veloso, Milton Nascimento, Airto Moreira, Egberto Gismonti gibi isimleri çok seviyorum. Caz Festivalinde beraber çaldığım Fransız trompetçi Stephane Belmondo da Brezilya müziğine yakın bir isim. Hatta Milton Nascimento’yla beraber bir albüm yaptılar bu yıl. 

Son dönemlerde Latin müziğinin Türkiye’de oldukça popüler hale gelmesini olumlu karşılıyor musunuz? 

Olumlu karşılıyorum tabii. Ama her müzik gibi Latin müziğinin de iyi ve kötü versiyonları var. Ayrıca Latin müziği son derece çeşitli ve zengin. Ama insanlar biraz araştırırlarsa çok güzel şeyler keşfedebilirler.

Milliyet
Yayın Tarihi : 30 Temmuz 2008 Çarşamba 14:52:38
Güncelleme :30 Temmuz 2008 Çarşamba 14:59:21


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?