13
Haziran
2025
Cuma
KÜLTÜR/SANAT

İtalyan operası baş aşağı

Çağdaş müziğin büyük ismi Pierre Boulez ‘opera salonlarını dinamitlemeli’ demişti, anakronik bir sanat olarak gördüğü operaya duyduğu tepkiyi ifade etmek için.

Şimdilerde İtalyan opera kurumlarının başına gelenler karşısında bıyık altından gülüyor mudur Boulez bilinmez ama şurası bir gerçek ki tüm opera dünyası bu sanatın doğduğu topraklarda son yıllarda yaşanan büyük daralmayı endişeli gözlerle izliyor. Evet, opera hadi diyelim elli yıl öncesinde sahip olduğu kamuoyuna, basın ilgisine bugün belki sahip değil ama gelişmiş ülkelerin önde gelen opera kurumları hâlâ onlarca eserden kurulu görkemli repertuvarlar hazırlayabiliyor, geçmişin o şaşaalı günlerini akıllara getiren sıradışı yapımlara imza atabiliyor.

Ama tüm sanatların bünyesinde bir araya geldiği opera hâlâ pahalı bir sanat dalı. Metropolitan, Bastille, Covent Garden, Berlin, ViyanaÖ Hiçbiri, sezonunu yalnızca bilet gelirleriyle kurtarmak gibi bir lükse sahip değil. Gelişmiş ülkelerdeki tüm opera kurumları, ülkelerinin sanatı destekleme politikasına koşut olarak, hükümetten ve özel sektörden değişen oranlarda destek alıyor.

Örneğin Almanya veya Fransa gibi kıta Avrupa’sı ülkelerinde devlet desteği çok ciddi boyutlarda iken İngiltere‘de özel sektörün desteği daha gözle görünür bir hale bürünüyor. Atlantik’i aşıp ABD’ye baktığınızda bu sefer de devleti neredeyse göremiyorsunuz.

Operanın anavatanı İtalya’nın La Scala, Roma, Venedik, Bologna gibi dünyaca ünlü kurumları daha düne kadar çok ciddi boyutlarda devlet desteğiyle ayakta durabiliyordu. Ne var ki, Berlusconi iktidarı son yıllarda operanın üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallanmaya başladı. Son olarak, amfitiyatrosuyla ünlü, dünyanın en popüler opera festivallerinden Verona’nın da zarar açıklamasıyla endişeli bakışlar bir kez daha Çizme’ye yöneldi ve ‘Ne olacak bu İtalyan operasının hali?’ sorusu yüksek perdeden sorulmaya başlandı.

İtalyan opera kurumları yıllardır yüksek bütçe açıklarıyla yaşamlarını sürdürmeye alışmışlardır. İtalyan hükümetleri bu bütçe açıklarını kapatmakta her zaman cömert davrandılar ama Avrupa Birliği’nden bütçe konusunda gelen uyarılara dayanamayıp topu gitgide özel sektöre atar oldular. 1998 yılında çıkarılan bir yasayla İtalya’nın en büyük 12 opera kurumunun statüsü değiştirilip ‘enti lirici’den (devlet destekli) ‘fondazioni di natura privata’ya (özel sektör destekli) dönüştürüldü. Ama ABD‘ye özenilirken önemli bir detay unutulmuş, şirketlere sanata yapacakları destek karşılığında tanınan vergi muafiyetleri getirilmemişti! Ölü doğan bu yasa hiçbir şeyi değiştirmedi. Bugün İtalya’da operaya özel sektör desteği sadece yüzde altı civarında.

Hal böyleyken, 2001 yılında iktidara gelen Berlusconi, FUS diye bilinen ‘İtalyan Gösteri Sanatları Bütçesi’ne giden musluğu iyice sıkınca, İtalyan kurumları tamamen köşeye sıkıştı. Kısa süren ve bu yüzden beklentileri karşılayamayan Prodi hükümetinin ardından Berlusconi şimdi yine başbakan ve İtalya’nın her biri mücevher kutusu gibi salonlara sahip opera kurumları, 2009 kriziyle daha da ağırlaşan finansman sorunlarının altından nasıl kalkacaklarını kara kara düşünüyor.

Birkaç rakam vermek gerekirse; İtalya’da 2009 yılında 378 Milyon Avro olarak açıklanan FUS bütçesinden 200 Milyon Avro, operaları işleten vakıflara gidiyor. Bu havuzdan örneğin La Scala 31 Milyon Avro, Roma Operası 23 Milyon Avro, Venedik Operası ise 15 Milyon Avro alıyor. Yerel ve bölgesel hükümetlerin yüzde 26’lık oranla destek olduğu kurumların bilet geliri ise sadece yüzde 10 civarında kalıyor.
İtalyan opera kurumları bu olumsuz koşullarda ne personel giderlerini rahatlıkla karşılayabiliyor, ne rekabet etmeye çalıştıkları diğer gelişmiş ülkelerin opera kurumlarındaki gibi ayda beş-on farklı prodüksiyon sahneleyebiliyor ne de günümüzün süper yıldızlarını eskisi gibi rahatlıkla sahnelerine çıkartabiliyor. Bırakın son iki açmazı, sırf kabarık personel giderleriyle başa çıkmak bile bu koşullarda fevkalade güç. 2007 yılındaki devlet sübvansiyonu tüm opera kurumlarındaki personel giderlerini karşılamaya bile yetmemiş. Üstelik İtalya’da opera emekçilerinin sendikal örgütlenmesi çok etkili. Bu yüzden İtalyan sahnelerinde son birkaç yıldır temsillerin iptal edilmesi o kadar yaygın bir olay haline gelmiş durumda ki! ‘Bu akşamki temsil grev yüzünden iptal edilmiştir’ duyurusu, İtalya’da bu aralar olağan karşılanıyor.

Borç batağına sürüklenen opera kurumlarını bekleyen en büyük tehlike, ‘özel yönetim’ statüsüne alınmak. Bu statü bir opera kurumu için ‘iflas etmek’ ile eşdeğer. İtalya yasalarına göre bir opera kurumunun kayıpları iki yıl boyunca toplam varlıklarının yüzde 30’unu aşmışsa hükümet tarafından el koyma yolu açılıyor. Napoli’deki Teatro San Carlo 2007 yılında borçlarının 20 Milyon Avro’ya dayanmasından dolayı bu statüye girmişti. Onu Cenova’daki Teatro Carlo Felice izledi. Yukarıda adı geçen Arena di Verona’nın 20 Milyon Avro borçlandığının ortaya çıkması ise ülkede tüm moralleri alt üst etti. Verona gibi bilet fiyatları 200 Avro’nun üzerine çıkabilen, yaklaşık 16 Bin kişinin bir temsili izlediği büyük gelire sahip bir opera festivali bile bu kadar zarar ederse diğerleri ne yapsın, diye soruluyor şimdi ülkede.

İzlenimlerimi daha önce bu köşede sizlerle paylaştığım Savonlinna Festivali sırasında da İtalyan operasının baş aşağı gidişatı pek alışılmadık bir yöntemle kamuoyuna duyurulmuştu. Misafir ekip Teatro Massimo di Palermo’nun emekçileri, kurumun vereceği temsilden önce izleyicilere dağıttıkları İngilizce bildiride, ‘İtalyan Operası’nın Alacakaranlığı’ndan bahsediyor ve ‘İtalyan kültürünün DNA’sı’ sayılan operanın anavatanında içine düştüğü bataktan kurtarılması için ortak hassasiyet gösterilmesini talep ediyordu.
 

Radikal
Yayın Tarihi : 25 Ağustos 2009 Salı 18:49:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?