16
Mayıs
2024
Perşembe
KÜLTÜR/SANAT

Kahkaha dolu bir bale

İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin sahneye koyduğu “Şımarık Kız” balesi, 24 Kasım’da saat 15.30’da AKM’de izlenebilir. Böylesine klişe bir konu ancak bu kadar güzel bir koreografik örgüyle yeniden var edilebilirmiş...

“Şımarık Kız”, öyküsüne bakılıp da gidilecek balelerden değil. Dul anne kızını hâli vakti yerinde biriyle evlendirmek istemektedir ama kızın gönlü sevgilisindedir. 

Anne kızını zengin bir adamın aptal oğluna vermeye çalışır, ama başarılı olamaz. Aşıklar birleşir, mutlu son gerçekleşir. Çok basit, hatta biraz fazla klişe bir konusu olan eseri izledikten sonra şöyle düşünüyorsunuz:
Böylesine klişe bir konu, ancak bu kadar güzel bir koreografik örgüyle yeniden var edilebilirmiş. Bayat bir güldürü, ancak böylesi taptaze bir dans ve mim anlayışıyla bu denli güncel kılınabilirmiş.

İlk kez 1789’da oynandı
İlk olarak 1789’da oynanan eserin müzikleri Fransız Herold ve İngiliz Lanchbery tarafından yazılmış. Operaya yakınlığı olan izleyiciler bazı sahnelerdeki müziklerin Rossini operalarından alındığını fark edecekler. O günden bu yana geçen iki yüz yılı aşkın sürede esere pek çok değişik koreografi yazılmış.
Bugün sahnelenen versiyonda ise İngiliz koreograf Frederick Ashton’ın 1960’larda yaptığı koreografi kullanılıyor. Nasıl kullanılmasın ki?

Ashton’ın koreografisi tek kelimeyle mükemmel. Eseri İngiliz mizahına boyayıp tüm koreografiyi incelikli bir dans dili ve yerinde esprilerle renklendirerek, izlemesi çok keyifli bir bale ortaya çıkartmış yaratıcı.
Ashton’ın koreografisi, dansların genel düzeni, figürler, karakterlerin eser içinde konumlanışı, dansların başdansçılar ve karakter oyuncuları arasındaki dağılımı gibi kriterler açısından beklentileri kırarak ilerleyen, bu sırada da seyirciyi epey güldüren bir yaratı.
Beklenti kırmanın dozajı devrim düzeyinde değil. Örneğin bir sahnede dansçılar şarkı söylüyor ama Ashton bu buluşunu aşırı kullanmak yoluyla eskitmemiş de yalnızca bir renk öğesi olarak kullanmakla yetinmiş.

Ucuzculuğa düşülmemiş
Bir erkek tarafından canlandırılan anne Simone oldukça groteskleştirilmiş bir duruş içinde ama yine de ucuzluğa düşmeden mizah duygusunu verebiliyor. Bir başka klişe olan aptal zengin çocuğu da, şaşırtıcı derecede zeki bir dans dili yoluyla, basit nesneler (şemsiye), komik yürüyüşler, yarı-spastik dans figürleriyle tasvir edilmiş. Asthon alaycılığının önemli bir özelliği de koreografın karakterleri iyilemek ya da kötülemek derdinde olmaması, olayların mizahi yönleriyle yetinen durum komedisi içinde kalması ve hafiflik duygusunun her an korunması.

Keresteci harikalar yaratıyor
İzlediğim temsilde anneyi oynayan, İstanbul Balesi’nin eski başdansçılarından Oktay Keresteci, bu karakter rolünde harikalar yaratıyor, seyirciyi gülmekten kırıp geçiriyordu. Temsilin en başarılı dansçı /oyuncusu ise Cem İndere idi.
Beceriksiz, kadınlara olan ilgisinde kaba, şemsiyesi dışında bir şey düşünemeyen bu karaktere Ashton hem çok güzel bir tiyatro hem de komik danslar yazmış. İndere müthiş bir inandırıcılık ve özdeşleşmeyle icra ediyor rolünü. Ashton’ın koreografik imgeleminde ipler, kurdeleler de var bolca. 

Bu nesneler süs öğesi olarak kullanılmanın ötesinde, dansçıların kuvvet almasını, tutunmasını, gerilmesini sağlayan fiziksel araçlara da dönüşebiliyor.
Kısacası Ashton başarısının özü, aksiyonu dansa çok başarılı bir şekilde aktarabilmesinde yatıyor. Şımarık Kız rolünde Zuhal Balkan, aşığı Colas rolünde Berk Sarıbay ve tüm kordo bale (solistler haricindeki topluluk) doyurucu bir performans sergiliyorlar eserde. Bana öyle geldi ki içinde zeka olan bir eserin oynanması da topluluğa hareket ve şevk getirmiş. 

Topluluk herhangi bir sahnede dağılmadan, akıcılığı bozmadan oyunu başarıyla götürüyor. Evinize neşeli gitmek istiyorsanız, basit bir konunun, dahiyane bir koreografiyle başyapıta dönüşebileceğini gösteren Ashton koreografisini kesinlikle izleyin.

Milliyet
Yayın Tarihi : 22 Kasım 2007 Perşembe 15:43:53


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?