25
Mayıs
2024
Cumartesi
KÜLTÜR/SANAT

Kendini aynada arayan insanlar

Hasan Ali Toptaş kuşkusuz Türk edebiyatının en özgün yazarlarından biri. Toptaş, romanları ve öyküleriyle hem "taşra" anlayışına yeni bir bakış getirdi hem de kafalardaki yazar kalıplarını ters yüz etti. Edebiyat dünyasında sadece yapıtlarıyla var olma yolunu seçtiği için de geç keşfedildi.

Hasan Ali Toptaş'ın "Uykuların Doğusu" romanını okuduktan sonra uzun süre etkisinden kurtulamamış ve sondan başa giderek bulduğum tüm kitaplarını alarak okumuştum. "Kayıp Hayaller Kitabı", "Bin Hüzünlü Haz", "Sonsuzluğa Nokta" ve "Gölgesizler". Kasabada yaşayan, memur olarak devlet dairesinde çalışan bir adamın zaman ve mekân ötesi imge dünyasından, evrensel dilinden etkilenmemek tabii ki mümkün değil.

Toptaş, 1958 yılında Denizli'nin Çal ilçesinde doğmuş. Liseyi aynı yerde bitirdikten sonra Uşak Meslek Yüksekokulu'na girmiş ama 1980 öncesi kargaşası içinde okulu bitirememiş. 1981 yılında memuriyet sınavına girip Çivril Vergi Dairesi'nde çalışmaya başlamış. Beş yıl çalıştıktan sonra Maliye Bakanlığı'nın iki yıllık bir bursuyla Ankara'ya gitmiş. Meslek kursunu bitirdikten sonra Sincan Vergi Dairesi'ne icra memuru olarak atanmış.

Ödüllü edebiyatçı
Bir yandan vergi toplarken bir yandan da öykülerini yazmaya devam etmiş. Yolladığı yarışmalardan ödüller alsa da kitaplarını maaşından artırdığı paralarla kendi bastırmış. Şansı ancak 1994 yılında dönmeye başlamış. 1994'te "Gölgesizler" adlı yayımlanmamış ikinci romanıyla Yunus Nadi Roman Ödülü'nü almış. Basacak yayınevini zor zahmet bulduğu "Bin Hüzünlü Haz" adlı romanı Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüş.

Toptaş bir söyleşisinde "Bin Hüzünlü Haz'ı yayımlatabilmek için o kadar çok yere başvurmuş ve öyle laflar işitmiştim ki, bir süre sonra, gerçekten kötü bir şey yazdığımı düşünmeye başlamıştım; neredeyse suç işlemişim duygularına kapılmıştım. 'Kusura bakmayın, bir kazadır oldu işte, kendimi tutamayıp yazmış bulundum' diye bağırasım gelmişti" diye anlatıyor duygularını.
Ama artık Toptaş için zor günler geride kaldı. Aralık 2008'de Gölgesizler romanının Almancaya çevrilmesinin ardından Frankfurter Allgemeine gazetesinde yayımlanan bir makalede Toptaş, "Doğu'nun Kafkası" olarak niteleniyor. Yine aynı ay içinde 50. yaşı ve edebiyatta 25. yılı Bilgi Üniversitesi'nde yapılan bir sempozyumla kutlandı.

Yıldız Ecevit'in dediği ve neredeyse tüm eleştirmenlerin katıldığı gibi, Hasan Ali Toptaş sıra dışı bir yazar. Olağanüstü bir yetenekte dil ve kurgu ustası. Son derece yalın bir dille görkemli bir anlatım sunuyor bizlere. Sözcüklerle adeta resim yapıyor. Sanılanın aksine sinema diline aktarılacak en doğru isimlerden biri.

Ümit Ünal yönetti
Finans sektöründeki başarılarını arkasında bırakıp yazı, oradan da sinema dünyasına geçiş yapan Hakan Karahan da bunu anlamış olmalı ki çok isabetli bir seçimle "Gölgesizler" romanını sinemaya uyarlamaya karar vermiş. Candan Erçetin'le birlikte yapımcılığını üstlenerek projeyi hayata geçirmiş.
Belirsiz bir mekân ve zaman içinde düşle gerçeğin iç içe geçtiği, bir dağ köyünde kaybolanların ve onları arayanların, "ruhu daralmış, derisi bedenine dar gelmiş" insanların öyküsünün gerçeküstü bir dille anlatıldığı "Gölgesizler"in senaryosu yönetmenliği de üstlenen Ümit Ünal tarafından yazılmış.

Ancak Ünal daha anlaşılır olma kaygısı ve görselliği çözemem korkusuyla akışta kimi değişiklikler yapmış. Toptaş'ın zaman ve mekânı aşan dilini yok edip, olayları kronolojik bir sırayla anlatmış ve büyüyü bozmuş. İnsan filmi izlerken "Senaryoyu keşke Hasan Ali Toptaş yazsaydı, Ünal da sadece yönetmenlik koltuğunda oturarak enerjisini görsel efektler gibi teknolojinin nimetlerini kullanmaya daha fazla ayırsaydı" demeden edemiyor.
Gölgesizler'in Selçuk Yöntem, Taner Birsel, Arsen Gürzap, Altan Erkekli, Ahmet Mümtaz Taylan gibi deneyimli isimlerden oluşan güçlü bir kadrosu var. Filmdeki karakterlerden birini de Hakan Karahan yorumluyor. Karahan bekçi rolünde çok başarılı ama romandan farklı olarak filmde bekçi rolüne sanki biraz torpil yapılmış gibi görünüyor.

Bergman'vari anlatım

Gölgesizler, Bergman'vari bir anlatımla, Japon korku sineması arasında gidip gelse de hem Toptaş hayranlarının hem de yazarla yeni tanışacakların heyecanla izleyecekleri bir film. Son jenerik Candan Erçetin'in "Ben Kimim" parçası eşliğinde akıyor. Erçetin, yıllar önceki sandalyeli klibindeki gibi şarkıyı oturduğu yerden ve çok etkileyici bir şekilde söylüyor. Eminim ki perde kararana dek kimse yerinden kalkamayacak...

Zaman
Yayın Tarihi : 3 Mart 2009 Salı 17:00:36
Güncelleme :4 Mart 2009 Çarşamba 17:42:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?