27
Mayıs
2024
Pazertesi
KÜLTÜR/SANAT

Klasik müziğin babası Haydn

“Tanrı beni neşeli bir kul olarak yarattığına göre ona neşeyle hizmet etmemi de hoş karşılayacaktır muhakkak.” Joseph Haydn; dinledikçe insana sonsuz huzur ve keyif veren, neşeli, hoppa, şakacı eserlerinin ilham kaynağını böyle açıklıyor.

Mozart için, ‘Hüznü anlatamamıştır’ diyen Hugo von Hofmannstahl, eserlerinde hüzünlü satırlara nadiren rastlanan Haydn için kullansaydı bu sözü belki yeriydi.
Tam iki yüzyıl önce, 31 Mayıs 1809’da ölen Avusturyalı besteci Haydn, müzikte klasik dönemin, sözcüğün tam anlamıyla ‘babasıydı’. Günümüzde, sadece Mozart ve onun inanılmaz dehasıyla özdeşleştirilen ‘müzikte klasik dönem’in harcını karan, yapı malzemelerini geliştiren kişiydi aslında Haydn. Kendisine Haydn tarafından miras bırakılan, mükemmele ulaştırılmış müzik formlarıyla, etkisi yüzyıllarca sürecek eserler bestelemek ise, tüm zamanların en büyük müzik dâhisi Mozart’a düştü. ‘Klasik dönemin en büyük bestecisi’ denildiğinde akla hemen Mozart’ın gelmesi bundandır. Haydn ne yazık ki uzun yıllar Mozart’ın baş edilemez dehâsının gölgesinde kaldı. Müziği, 19. yüzyıl romantizminden 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar ‘hafif, derinliği olmayan, yüzeysel’ gibi birtakım alçaltıcı tanımlamalarla anılageldi.

Tıpkı Gustav Mahler ve barok dönem bestecileri gibi Haydn da 1950’lerden itibaren ‘müzikte yükselen değerler’ arasındaki yerini aldı. O güne değin, sadece ‘Yaratılış’ ve ‘Mevsimler’ oratoryoları, birkaç senfonisi ve birkaç oda müziği dörtlüsüyle repertuvarda yer alan Haydn için ‘keşif turları’ başladı. Ne kadar yaratıcı, ne kadar uzak görüşlü, ne kadar harika ve muzip eserler yazabilmiş bir besteci olduğu, gitgide kabul gördü. Harold Schonberg’in yerinde özetleyişiyle, Haydn’ın aslında ‘saf ve kusursuz bir tekniğe, her daim iyimser bir bakış açısına, duru bir anlatıma, erkeksi (maskülen) tınlayan melodilere, şaşırtıcı zenginlikte bir armonik yapıya ve muhteşem neşe duygusuna’ sahip benzersiz bir besteci olduğunun ayırdına varıldı.

Haydn; J.S. Bach ve Handel gibi iki barok müzik devinin 1750’li yıllardaki ölümlerinin ardından ortaya çıkan, bu iki dâhinin ayarında ilk büyük besteciydi. Ama Mozart ve Mendelssohn gibi bir ‘harika çocuk’ değildi. ‘Olgun Haydn’ en güzel eserlerini kırklı yaşlarından itibaren vermiştir. Genç yaşta vefat etseydi bugün Joseph Haydn gibi bir besteciden bahsedemeyeceğimizi gösteriyor bu ‘geç açılma’. 1792’de, 63 yaşına geldiğinde ise, dünyanın yaşayan en büyük bestecisiydi Haydn. Mozart öleli bir yıl olmuş, 22 yaşındaki Beethoven henüz Birinci Senfoni’sini yazmamıştı. Haydn için ‘geç açıldı’ dedik ama besteci yaşamının sonbaharı olan bu yıllarda bile, henüz ne iki anıtsal oratoryosunu, ne en iyi solo piyano müziklerini, ne o çok alkışlanan missalarını, ne de en muhteşem oda müziği dörtlülerini yazmıştı.

J.S.Bach’ın ölümünden Beethoven’in rüştünü ispatladığı 1800’e kadar çekebileceğimiz elli yıllık çizgi, müzikte barok formların yerini klasik formlara bıraktığı devrimci bir dönemdir. Haydn’a ‘baba’ lakabının yapıştırılması, bu elli yıl içerisinde ifa ettiği şekillendirici rolden ileri gelir. Bu yıllarda; süit, missa, oratoryo, füg, konçerto grosso gibi barok dönem müziğin en belirleyici türleri yerlerini senfoni, sonat ve solo enstrümantal konçertoya bırakır.

Müziğin ortaya çıktığı mekânda da köklü bir değişiklik yaşanır. Aydınlanma çağının müziği, yüzyıllardır kubbesinin altında bebeklik ve çocukluk yıllarını geçirdiği kiliseden nihayet kopup, Haydn’la birlikte, aristokrasinin himayesinde farklı türler ve formlar kuşanıp, ergenlik dönemine adımını atar. Sırtını otuz yıl boyunca Macar asıllı Esterhazy soylularına yaslayan Haydn, müzik tarihinin aristokrasi tarafından istihdam edilmiş ilk büyük bestecisidir.

1732 yılında doğan Haydn olağanüstü verimli bir besteciydi. Elini atmadığı hemen hiçbir form kalmamıştı. Ama diğer türlerde cömertçe sergilediği dehâsını 23 eser yazdığı opera alanında gösterebildiği söylenemez. Ama 104 senfonisi, 83 yaylı çalgılar dörtlüsü, 60 piyano sonatı, çok sayıda konçertosu ve şarkısı, 4 oratoryo ve birçok missasıyla Haydn, bu türlerden ‘senfoni’ ve ‘yaylı çalgılar dörtlüsü’ türlerinin en önemli şekillendiricisi olduğu için, ‘başlatıcı’ anlamında ‘baba’ lakabıyla onurlandırılır.

Haydn’ın müziğini, pek çoğunu kendi koymadığı ‘Ayı’, ‘Tavuk’, ‘Sürpriz’, ‘Askeri’, ‘Veda’ gibi adlar taşıyan muzip ve olağanüstü melodik senfonilerini dinleyerek aralamak yerinde olur. Thomas Fey’in Heildelberg Senfoni’yi yönettiği Hannsler’den çıkan kayıtlar, Haydn’ın senfonilerine son yıllarda inanılmaz bir devinim kattı. Oda müziği meraklıları, bestecinin bu türde özellikle geç döneminde verdiği eserlerinden çok zevk alacaklardır. Dönemsel yorum topluluğu Quatour Mosaique, Naive’den çıkardığı kayıtlarıyla, Haydn dörtlülerinin son yıllardaki en müthiş icracısı sayılıyor. Rene Jacobs yönetimindeki Freiburg Barok Orkestrası’nın ‘Mevsimler’ oratoryosu kaydı (Harmonia Mundi) her saniyesiyle dinleyene inanılmaz keyif veriyor. Büyük usta Nikolaus Harnoncourt yönetimindeki Concentus Music Wien’in yeni çıkan ‘Yaratılış’ kaydı (Deutsche HM) ise, çıkar çıkmaz birincilik tahtına oturdu bile.

Öte yandan, Haydn’ın tüm önemli eserlerinin kayıtlarına kısıtlı bir bütçeyle yatırım yapmak isteyen müzikseverler için, Naxos’un bu yıl çıkarttığı ve ülkemize de getirtilen - hepsi de belli bir kalitenin üstündeki kayıtlara sahip - kapsamlı Haydn kutuları, bir numaralı tercihiniz olmalı.

Serhan Bali/Radikal
Yayın Tarihi : 9 Haziran 2009 Salı 18:41:09


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?