19
Mayıs
2024
Pazar
KÜLTÜR/SANAT

Onun olduğu yerde ölüm yok!

Kemoterapi tedavisi sırasında ortaya çıkan desenlerinin de bulunduğu iki sergi açan Uluç, “Burası son” diyor ama bir tabloda kullandığı şu söz her şeyi açıklıyor: “Ölümün olduğu yerde ben yokum”. Bu, Uluç için de geçerli

“Sihirbazlar hünerler edinir. O da fazla bir hüner değildir ama o sırada hünerdir... İşte bizimki de o” diyor Ömer Uluç. Oysa sadece bir ‘hüner’ değil, o söz konusu olduğunda. Bunun en güzel kanıtı ise kuşkusuz art arda ürettiği eşsiz düş gücünün ürünü olan eserleri...

Türk çağdaş sanatının en ‘üretken’, en ‘sınırsız’, en ‘eğlenceli’ ve de en ‘bilge’ isimlerinden olan Ömer Uluç, eylül ayında Beylerbeyi Sarayı’nın tünelinde açtığı “Beylerbeyi Cinleri” adlı sergisinin izleri hâlâ konuşulurken bu kez iki sergiyle izleyicinin karşısında. Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde “Parçalanmanın Kimyası”, Yapı Kredi Sermet Çifter Salonu’nda “Sağ El, Sol El Desenleri” adlı iki sergisi de, sanatçının son dönemde yaşadıklarının izleriyle dolu...

‘Kemoterapi desenleri’
Sanatçının “Sağ El, Sol El Desenleri”, gördüğü ağır kemoterapi tedavisi sırasında ortaya çıkan desenlerinden oluşuyor. Her bir desen Uluç’un o anlarda neler yaşadığı, gördüğü ve düşündüğünün görsel tanıkları. Uluç, 2 aylık kemoterapi sırasında 680 sayfayı doldurduğu desenlerin ortaya çıkışını şöyle anlatıyor: “Sert bir kemoterapi gördüm. Orada kafa döndü; bilinçaltı dönüşleri, geçişler, bağırmalar, bir çeşit kokain etkisi...

O anki ruh halimin yansıması hiç şüphesiz bu desenler. Ben onların kaybolmasını istemediğim için bu sergiyi yaptım. Bütün bu günler geçer; bakarsın yaşarız. Yıllar sonra bakarım neler geçirmişim diye.”

Uluç, desenlerinin kimini sağ, kimini sol eliyle çizmiş tedavi nedeniyle. Sağ elinin hünerini zaten biliyorduk Uluç’un. Ama ya sol el? Gördük ki sağ elden hiç farkı yokmuş. Sanatçı, “Bu desenlerin en büyük hikâyesi sağ ve solun aynı şekilde kullanılması. Sağın erişemeyeceği yerlerde sol... Çizerken sağ kolun erişemeyeceği şeye erişiyormuşsun gibi bir duygu veriyor sol ile çizmek. Çok enteresan bir şey; yabancılık hissediyorsun resmen. Yatıyordum düşün. Bir şeyler yapmak istiyorum ama sağ kolumu oynatamıyorum. Çünkü sağ kolumdan serum veriyorlar. Solla çizmeye başladım. Bilinçdışı bir sürü şeyler çizdim” diyor. Desenlerin her birinin ilginç isimleri var: “Şemsiyenizi unutmayın”, “Parçalar”, “Düşme”, “Tüm bu durum” ve “Masumiyet müzesi” gibi... Uluç, Orhan Pamuk’un “Masumiyet Müzesi” romanıyla ilgisi olmadığını söylüyor bu desenlerden bir kısmına aynı adı vermesinin: “Masumiyet Müzesi’nin hiçbir satırını okumadığım gibi, ilgimi çekmiyor yazar olarak Orhan Pamuk.”


‘Burası son’ diyor ama
Sanatçının bir diğer sergisi “Parçalanmanın Kimyası”. Uluç, bu serideki resimlerin bilimin sanattaki yansıması olduğunu düşünüyor. Uluç, “Her bir desen, farklı durumlardan buraya gelmiş parçalar. Mesela parçalıyoruz ve nereye gidecek merak ediyoruz. Ve sonunda ortaya çıkana bakıyorum da; bu da bir yapı hatta daha enterasan bir yapı”. Art arda gelen tüm bu sergilerin sonrasını soruyoruz Uluç’a, bu sergilerin ardından nelerin geleceğini. “Burası son” diyor ama biliyoruz ki, kendisi de inanmıyor buna, biz de. “Parçalanmanın Kimyası”nda sergilediği “Ölümün Kaçışı” adlı tablosunda kullandığı Lucretius’un sözü her şeyi açıklıyor aslında: “Ölümün olduğu yerde ben yokum, benim olduğum yerde ölüm yok”. Bu, Ömer Uluç için de böyle... Her iki sergi 13 Aralık’a kadar açık...

Yasemin Bay - Milliyet
Yayın Tarihi : 16 Kasım 2009 Pazartesi 21:01:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?