16
Haziran
2025
Pazertesi
KÜLTÜR/SANAT

Orada Bir Köy Var Uzakta

Şair, oyun yazarı, akademisyen ve milletvekili Ahmet Kutsi Tecer’in en ünlü şiiri ‘Orada Bir Köy Var Uzakta’yı bilmeyenimiz belki yoktur fakat sözü edilen köyün Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Apçağa olduğunu çoğumuz bir çırpıda söyleyemeyiz.

Ne de olsa köy ve köylülük Cumhuriyet’in ilk yıllarında fazlasıyla önemsenen konu başlıklarıyken, sanayileşme ve kentleşmeyle birlikte tırnak içindeki seçkinlerimizin hayli mesafeli yaklaştığı kavramlara dönüşmüştür. Dolayısıyla memleket elitleri için de çok uzun zamandır en iyi köy, en uzaktaki köydür ve isminin Apçağa olup olmaması kesinlikle fark etmemektedir.

Eh zaten bu yazının konusu da halkçılık ideolojisi, köycülük faaliyetleri veya Köy Enstitüleri olmadığı için halihazırdaki bilinç akışımı balla kesmem gerekiyor, çünkü köy ve köylü romantizminin getirdiği üstten bakışa kendini kaptırmaksızın Anadolu’nun en uzaktaki köylerini didik didik etmiş idealist, sahici, yaratıcı ve yetenekli biriyle hasret giderme zamanıdır bugün. Çünkü besteci, yapımcı, aranjör ve yorumcu Nezih Ünen’in yedi yıl boyunca izini sürdüğü ‘Anadolu’nun Kayıp Şarkıları’ nihayet bulundu ve filmin soundtrack CD’si film vizyona girmeden önce Kalan Müzik etiketiyle yayınlandı.

10 bin yılı aşkın tarihi kapımıza getiren bir müzikal-belgesel olarak ‘Anadolu’nun Kayıp Şarkıları’, farklılıklarımızla bir arada yaşamanın güzelliklerini vurguluyor ancak bu anafikre erişmeden önce Nezih Ünen’i, aslında hepimizce malum şifreleriyle biraz hatırlayalım istiyorum. Çünkü o, müzik üzerinde durup düşünülmesi, tartışılıp çözümlen(eme)mesi gereken bir dünya mesele varken 90’lı yıllarda hayatımızı işgal eden Türk Pop’una karşı, avamlaşmak zorunda kalmadan zafer kazanmış bir kaç hakiki iyi adamdan biridir.

Nezih Ünen 1986’da televizyon dizisi ‘Yarın Artık Bugündür’ün müzikleriyle bu işlere girip dizi ve reklam müzikleriyle devam etmiş, akabinde yaptığı radyo jingle’ları ve televizyon programı müzikleriyle ilk etapta daha ziyade isimsiz kahraman olarak pek sevilmiştir. 1993’te ise ‘Berlin in Berlin’e yaptığı müziklerle beraber gayet ünlü ve bir o kadar ünsüz ‘Yasak Elma’ albümünü yayınlamıştır yayınlamasına, ancak o dönemde albümün kendisi değil, bu albümden seçilmiş sinyal müziği ile Super FM bilincimizin en altlarına kazınmıştır. Ünen’in nezdimizdeki asıl başarısı ise müziğin dokusuyla birlikte görselliği de taçlandırdığı ‘Karnaval’ isimli solo albümüyle kendini göstermiştir. Albümdeki ‘Çingene Yüreğim’ isimli parçaya Charles Richards’ın, ‘Karnaval’ isimli parçaya ise Ezel Akay’ın çektiği klipler değil ait oldukları 1997’de, bugün bile video klip piyasamızda eşine az rastlanır estetik anlayışlarını temsil etmiş, neredeyse soyut dışavurumculuğun gündelik hayatta iğreti durmayan yansımaları olmuştur.

Türkçe, Süryanice, Ermenice
Bu iki parçanın ardından Nezih Ünen’in bir kez daha gündem yaratması ise Özcan Deniz’in entelijansiyamızın ilgisini çektiği ‘Ses ve Ayrılık’ albümüne rastlar. Çünkü Ünen; Özcan Deniz’i kanatlandıran bu albümün aranjörü ve prodüktörüdür. Fakat popun sığ deryasında uzun kulaçlar atmaktansa, gönlünün derin sularını yavaş yavaş katetmeyi tercih eden sanatçı “Bir senaryomuz yok. Anadolu yazacak; biz çekeceğiz” diyerek 2002’de kendini ‘Anadolu’nun Kayıp Şarkıları’nın peşinde, yollara vurur.

Mardin’deki Süryani kilisesi ayninden, Kırtıl’daki semaha, Varto’daki dengbejin stranından, Mevlana’nın rubaisine kadar bohçasını binbir renkli kültürle doldurur. Bozlaklar okunur, horonlar tepilir, ağıtlar yakılır, kılıç kalkanlar oynanır.

Anadolu’nun dört bir yanından Türkçe, Kürtçe, Farsça, Ermenice, Rumca, İbranice, Arapça deyişler, gazeller, destanlar söylenir. Kah davullar, bendirler döğülür kah kemanlar, tulumlar, sipsiler dillenir. Uzun sözün kısası Nezih Ünen bu müzikal belgeseli hazırlarken müzisyenliğiyle fotoğrafçılığını harmanlayıp, seslerle beraber görüntüleri de kaydeder ve 350 saatlik deli işi bir çekim yapar.

Türkiye’nin en ücrasında yaşayan insanların provaya gerek duymaksızın kaydedilmiş ham müziklerini kendi rafine altyapılarında kullanırken; makamsal unsurları, süsleme notalarını, usul ve ritmleri de tek tek gözetir. Otantiklerle modern müzikleri kaynaştırma bahanesiyle burnu Kaf Dağı’na firar etmiş orkestrasyonlardan uzak durur.

Bu zorlu süreçte kendisine el veren ekipte Cengiz Ercümer, Mehmet Akatay, Sarp Özdemiroğlu, Eyüp Hamiş, Mert Önal, Çağ Erçağ, Utku Ünal, Ozan Musluoğlu, Alp Ersönmez, Sarp Maden ve hatta Erkan Oğur gibi gayet tanıdık isimleri görüyoruz. Albümün ortak yönetmeni ise yine gayet iyi tanıdığımız Serhat Ersöz. Fakat yine de bu albümün asıl sahipleri, gitmesek de görmesek de orada olduğunu bildiğimiz uzak köylerin binbir dilli yerlileri.

‘Anadolu’nun Kayıp Şarkıları’nın filmi 12 Mart’ta vizyona girecek. O tarihe dek Gürcan Öztürk’ün birbirinden güzel fotoğrafları eşliğinde film müziği albümünü dinlemenin ruhlarımızı sağaltacağını düşünüyorum. Sağaltmakla bitmiyor, elbet biraz kemirecek de. Varsın kemirsin, yeter ki Anadolu’nun sadece Türklere ait olmadığını birileri bir noktada kabullenmeye başlasın!

Eray Aytimur - Radikal
Yayın Tarihi : 14 Şubat 2010 Pazar 15:35:58


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?