Biraz da iyi haberler alsak!..
Nasan Tur’un Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’ndeki ‘Ortak Duyuru’ adlı sergisi etkileyici. Karanlığa yerleştirilmiş monitörlerde kara kalem portreler beliriyor.
Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi’nde Rene Block’un küratörlüğünü yaptığı ‘İstiklâl Serüveni’ başlıklı sergiler dizisi, Nasan Tur’un ‘Ortak Duyuru’suyla sürüyor.
Niye ‘ortak duyuru’ demiş Nasan Tur, herhalde sergisinde izlediğimiz ‘gerçek’ler hepimizi ilgilendirdiği için: Yakın tarihte yaşanmış ve hemen hepimizin toplumsal belleğine kazınmış birtakım ekonomik, siyasi, kültürel olaylar... Üst kattan başlarsanız, sanatçının tatlı sürpriziyle karşılaşacaksınız: Öyle bir gazete tasarlamış ki Nasan Tur, son yirmi otuz yılın yalnızca iyi haberleriyle dolu. Irkçılığın, ayrımcılığın, savaşların, ekonomik krizlerin sona erdiği pembeşeker bir dünya görüntüsü var Tur’un ‘İyi Haberler’ gazetesinde üstelik hepsi, Nelson Mandela’nın serbest bırakılmasından Diana-Charles evliliğine kadar- sahici. Projenin nereden çıktığı malum: Sizin de canınız sıkılmıyor mu gazeteleri okurken? Bir gün de iyi bir şeyler olsa, demiyor musunuz? 5000 kopya olmak üzere izleyicinin alıp gidebileceği gazete formatında gerçekleştirilen ‘İyi Haberler’in ilk anda insanda yarattığı iyimser duygu çabucak kayboluyor ama, onu da belirtelim. Dünya daha iyi bir yer oldu mu ki, bir sürü iyi şeyden sonra?.. Kısacası, Nasan Tur’un sanatının genel bir özelliği olarak görünen ironik tavır, burada da iş başında. İşlerinin taşıdığı kamusallık boyutu da Tur’un tasarladığı gazetenin belirleyici özelliklerinden: ‘İyi Haberler’de artık yalnızca dışardan bakarak yargılar hale gelen insanın kamusal sorumluluklar karşısındaki edilgen tutumu da okunabiliyor.
Resim sehpası gibi ekranlar
Biz ‘İyi Haberler’den başladık ama, Nasan Tur’un sergisinde izleyiciyi öncelikle karşılayan iş, sergiye de adını veren ‘Ortak Duyuru’, aslında son derece karamsar bir boyuta sahip: Bu karamsarlığı ifade eden karanlık bir atmosferde izlediğimiz videolarda, kaybolmuş kişilerin sokak sanatçıları tarafından portrelerinin yapılması sürecini izliyoruz. Nasan Tur burada da aslında kamusal alanı galeriye taşımış, her bir videoyu sokak sanatçılarının resim sehpasıymış gibi bir düzenek içinde mekâna yerleştirmiş. Portrelerin yapılış sürecini izlemenin keyifli oluşu, işe yine ironik bir boyut kazandırıyor: Herkes etrafına toplanır o sanatçıların, benzerlik yakalayabilecek mi diye bekleşenler olur, bilirsiniz. Ne var ki Nasan Tur’un videolarındaki kişiler siyasi faaliyetlerden dolayı ortadan kaybolan kişiler ve ancak bu portrelerde yeniden varlık kazanıyorlar. Tur’un anlatımı etkileyici ama, kayıplar konusundaki ‘Bir Anıt İçin Proje’ başlıklı videosuyla Venedik Bienali’nde önce 2005’te Latin Amerika pavyonunda, uyandırdığı yoğun ilgi nedeniyle yeniden aynı videoyla 2007’de bienalin ana sergisinde yer alan Oscar Munoz’u düşününce özgünlüğünü ne yazık ki büyük ölçüde yitiriyor. Munoz da beş adet videoda karakalem portreleri yapıldıkça silinen yüzler aracılığıyla Kolombiya’da siyasi olaylara bağlı olarak ortadan kaybolanları gündeme getirmişti. Munoz’un işiyle karşılaştırıldığında Tur’un sergileme biçimi, sokak sanatçılarını özellikle çağrıştırdığı için daha ‘neşeli’; Munoz’un işi, konu itibarıyla, daha iç çelici ve derin(di).
İkinci bir benzerlik vakası
Hale Tenger ‘olayından’ sonra bu sergide de böyle bir benzerlik, Türkiye’de çağdaş sanatçıların özgünlüğü ve yaratıcılığı bir yana, geriden takibi konusunda bazı düşünceler uyandırıyor: Dünyanın dört bir yanındaki tüm bienalleri olmasa da en azından Venedik gibi belli başlılarını izlemek ve bir sanatsal özgünlük iddiası varsa daha önce yapılmış işlere benzer işler yapmamak tercihi, işin bir boyutu. Küresel dünyada günümüz sanatçısı için atölyeye -ve dünyaya kapanmak- pek yerinde bir tercihmiş gibi görünmüyor. Öte yandan, nasıl soyut resmin ve heykelin de bir dili var idiyse, zihinsel kavramsallaştırma süreçlerine dayanan ve video, enstelasyon gibi anlatım biçimlerine dayanan işlerin de bir dili olduğunu ve sanatçıların bu dili bazen birbirlerine benzer şekillerde kullanabileceklerini, hatta bazen farkında olmaksızın klişeleşmiş ifadelere başvurabileceklerini kabullenmemiz gerekiyor. Kısacası ‘çalıntı, çalıntı’ korosu yerine, günümüzde yaratıcılığın boyutları, özgünlüğün anlamı, sanatsal arayışların sınırları ve sınırsızlığını tartışmak çok daha anlamlı görünüyor.
Nasan Tur’un ‘Ortak Duyuru’ sergisi 21 Haziran’a kadar Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi’nde. (Tel: 0212-2524700)