25
Mayıs
2024
Cumartesi
KÜLTÜR/SANAT

Rol kesmenin ‘serin’ halleri

‘Cool bir tarzdır. Ama sadece stille ilgili değildir. Hayatla ilgilidir. Her şeyi görmüş geçirmiş olmak, ama bunu umursamamak. Şıklık, ama bunu mevzu etmemek. Tepki vermemenin teatralliği. Kayıtsızlık ve tavır almak, espriyle ciddiyet. Belanın püsküllüsüne talip olmak ve şikâyet etmemek. Sinema, cool karakterlerin doğal mekânıdır. Hem de henüz cool lafının ayağa düşmediği zamanlardan başlayarak...’
Cool duruşu böyle tanımlayan ve bu duruşu sinemaya pek yakıştıran sinema yazarları Fatih Özgüven ve Yeşim Tabak, İstanbul Modern’in Ocak ayı sinema gösterimleri için ‘Robert Mitchum ve Cool’un Doğuşu’ adlı bir program hazırladı. Özgüven ve Tabak’ın seçtiği filmlere ve bu filmler hakkında yaptıkları yorumlara bakınca cool’un ne demek olduğunu daha iyi anlayacaksınız...

Serseri Âşıklar
Jean-Luc Godard’ın yönetmenliğini yaptığı, başrolünde Jean Paul Belmondo’nun oynadığı 1960 yılında çekilen bu film, Fransız Yeni Dalga akımının ilk örneklerinden biri. Öyküsünü François Truffaut’nun yazdığı filmde kolaj tekniği kullanılarak sinema dünyası için bir devrim yaratılmıştı. Küratörler bu filmi neden cool bulduklarını şöyle açıklıyor: “Belmondo cool çünkü Godard gibi kara gözlükler takıyor, filtresiz sigaralar içiyor ve iki paralık bir gangster olarak Paris’te Herald Tribune satan Amerikalı Jean Seberg’e âşık oluyor. Kızın ihanet edeceği baştan belli ama Bogart gibi davranan Belmondo, bu ladese bile bile evet diyor. Filmde kameranın pervasızca sokaklarda gezmesinden, sıçramalı kurgudan daha cool olan bu.”

Caniler Avcısı
Robert Mitchum’un başrolde oynadığı bu filmde ‘Cool’un aşırısı şizofreniyle arkadaş mıdır’ meselesi sorgulanıyor. Charles Laughton’ın 1955’te çektiği filmde Mitchum, bir elinde ‘sevgi’, diğer elinde ‘nefret’ dövmesi olan psikopat bir vaizi canlandırıyor. Filmi cool yapansa bir katilin zihni kadar tekinsiz ve karanlık oluşu...

Ajan X27
Josef von Sternberg’in yönetmen koltuğunda oturduğu film, 1931 yılında çekilmiş. “X27 tarihin en büyük casusu olabilirdi, eğer kadın olmasaydı” diyen açılış cümlesine yanıt verelim: Ajan X27 bunu umursamıyordu ve bu yüzden çok cool’du! Sinemanın en cool kadını Marlene Dietrich başrolde...

Performance
1970 yılında Donald Cammell ve Nicolas Roeg tarafından çekilen bu filmin en cool yanı başrol oyuncuları Mick Jagger ve James Fox. Küratörler bu filmi şöyle tanımlıyor: “Roeg’in trip filmlerine son noktayı koyan bu filmi, gayet cool bir tarzda şunu öne sürüyor: Bütün hayal gördürücü maddeler tükendikten sonra insanın içinde kendini kaybedebileceği en iyi şey başka bir insan, mümkünse hemcinsidir.”

Darağacımı Yükseğe Kur
Jacques Tourneu’nun 1947’de çektiği film, bir ‘femme fatale’e âşık olmanın sonuçlarına katlanmayı göze alan bir adam üzerine... Robert Mitchum başrolde.

Sürekli Tatil
Sinemanın ‘bağımsız’ çocuğu Jim Jarmusch’tan cool’un son demlerini yakalayan bir New York hikâyesi... Hızlı yaşayıp genç ölmek, 1980 yılında çekilen bu filmin temel meselesi.

Ölü Adam
Jim Jarmusch’un 1995’te çektiği ‘Ölü Adam’da Johnny Depp, Gary Farmer ve Crispin Glover var. Bir de kadın kıyafetleri içinde ormanda fasulye pişiren Iggy Pop ve Neil Young’ın kederli elektrogitarı... Film, ölümün ‘soğuk’luğu üzerine çok ‘cool’ bir ağıt yakıyor.

Fatih Özgüven: Çeşidi bol tuttuk
Program için film seçerken çok çeşitli olmasına özen gösterdik. Doğrudur, cool olmanın maskülen bir yanı varmış görülebilir ama aslında bu yeni çıkan muğlak ve bu yüzden de hem kullanışlı hem de tartışmalı kategoriler özel bir cinsiyet vurgusu taşımıyor. ‘Loser’, ‘white trash’, ‘cool’ aslında cinsiyetsiz tanımlar. Yine de seçtiğimiz filmlerin erkek bir duruşu olduğu düşünülmesin diye özellikle Marlene Dietrich’i (Ajan X27) ve cinsiyetler arası geçişlilik konusunda cool bir tavır sergilediği için Mick Jagger’lı ‘Performance’ı koyduk. Ayrıca ‘gençlik ve cool’ (Sürekli Tatil) ve ‘yaşlılık ve cool’ (Ölen Adam) da aynı kaygıyla vurgulandı. Türk sinemasında Turan Seyfioğlu diye bir aktör vardır. Resimlerini gördüm ama hiçbir filmini seyretmedim. Onda Amerikan filmlerinden öğrenilmiş gibi dursa da ilginç bir cool poz sezerim. Cahide Sonku’yu müdanasızlığı ile cool bulmak mümkün, eğer müdanasızlık, cool’un Türkçe’ye tercümelerinden biri sayılabilirse... Sinemanın en cool dönemi ve yönetmeni hakkındaysa bir fikrim yok.

Yeşim Tabak: Cinsiyetsiz bir kavram
Cool’luk sertlikten ziyade bir tür zarafetle de ilgili olduğu için, erkeksi bir tanım diyemeyiz. Cool, cinsiyeti olmayan bir kavram. Konusu ve karakterlerinin konumuzla pek ilgisi yok ama, Metin Erksan’ın ‘Kuyu’su (1968), anlatım dili ve estetik açısından izlediğim en cool Türk filmi. Bizde cool’luğa karşı ‘önlem’ olarak ‘Artistlik yapma!’ gibi yaygın uyarılar bulunduğundan, buna cesaret eden artistimiz de pek az. Ama Cahide Sonku aklıma gelen ilk örnek. SİYAD’ın özel ödülünü Açıkhava Tiyatrosu’nda görkemli bir tören yerine hep içtiği meyhanede almayı tercih eden, “Sigaramı yakmak için beş çakmak uzandığı zaman onları bozardım, çünkü dalkavukluğa tahammülüm yoktur” diyen ve rivayete göre evine gelen Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın yanına ‘Rol ezberliyorum’ diye çıkmayan bir efsane ne de olsa... Sinemada cool olmak anlamında haklı olarak adı çıkmış, bu yüzden hâlâ da ilham kaynağı olmaya devam eden bazı dönemler var. 20’lerin Alman, 60’ların Fransız, 70’lerin Amerikan sineması gibi. Sanırım en cool dönemler onlar.

Sinema yazarları hangi film ve oyuncuları seçti?
Selim Eyüboğlu
(Akademisyen, sinema yazarı)
Öncelikle Robert Mitchum, cool’luğa damgasını vuruyor bu seçkide. Cool açısından düşününce bu filmlerin ortak bir özelliği yok. Olması da gerekmiyor. Çünkü her bir film cool’luğun değişik bir açılımını, dönemini, hatta bizim bu kavramla olan ilişkimizi ortaya koyuyor.
Tüm zamanların en cool aktörü, aktrisi, filmi ve yönetmenini seçmek zor hatta belki de imkânsız. Çünkü cool olmak dönem, yaşanmakta olan popüler kültür ve o dönemin ikonları ile ilgili. Kuşkusuz kendi dönemlerinde ‘Metropolis’ (1926) ve ‘Kameralı Adam’ (1929) son derece cool bulunmuşlardı. Biz bu filmleri ancak bir festivalde canlı bir orkestra ile restore edilmiş bir kopyası gösterilirse görmeye gidiyoruz.
Cool film diye düşününce yüzlerce örnek aklıma geliyor. İnsan seçim yapmak konusunda çekimser kalıyor, çünkü cool her zamankinden daha endüstrileşmiş bir kavram. Bir zamanlar James Dean’in ‘Rebel without a Cause’ filmindeki asi kişiliği cool bulunurken şimdilerde bir filmi Blue-ray formatında ve plazma televizyondan seyretmek cool bulunuyor. Yine de birkaç örnek verecek olursak, ‘Pulp Fiction’, ‘Fargo’, Stanley Kubrick’in tüm filmleri, ‘Yojimbo’, ‘The Usual Suspects’, ‘The Lost Highway’ farklı nedenlerle cool bulduğum birkaç film.
Oyuncularda da benzer bir durum söz konusu. Yine de ilk akla gelenler Clint Eastwood, Tony Leung, bazen George Clooney. Kadın oyunculardan da ‘Bound’ filminde Gina Gershon, ‘Basic Instinct’te Sharon Stone, ‘La Femme Nikita’da Anne Parillaud, Uma Thurman’ın hemen tüm rolleri...

Uğur Vardan
(Sinema yazarı-Radikal)
Cool tanımı, bence bir geçmiş zaman refleksi. Her şeyin zamana karşı yaşandığı ve aslında bu tavrın bir işe yaramadığı ama yine de öyle olmanın önemli sayıldığı bir dünyada, cool olsanız ne yazar!
Perdede cool olmak kolay. Çünkü orası hayat değil. Dolayısıyla beyazperdenin (ister yabancı, ister Türk olsun) cool’ları hakkında gerçek ve derin bir şeyler söylemek bana zor geliyor. Robert Mitchum’un cool’luğunu bilmiyorum ama bana sorarsanız, tanımın karşılığına yakın tek bir isim geliyor aklıma; Clint Eastwood. Hem filmlerinde hem de hayatında... Ayrıca hepimiz insanız, bazılarımız panik (ve atak), bazılarımız da sakin. Önemli olan cool’a cool’luk etmemek. Zaten, Orhan abimizden mülhem ‘Hatasız cool da olmaz’.

Nil Kural
(Sinema yazarı-Milliyet)
Seçkide iki filmi ile yer alan Jim Jarmusch, son dönem sinemada cool denince ilk akla gelen isimlerden biri şüphesiz. Onun sadece seçkideki iki filminde değil, hemen hemen her filminde cool olmayan bir karaktere rastlamak güç. ‘Stranger Than Paradise’ın üçlüsü, ‘Broken Flowers’daki Bill Murray’in karakteri gibi örneğin. Bu arada Bill Murray için bir parantez açalım. Zira aktörün komedi ile başlayan kariyerinin, son dönemdeki rolleriyle nasıl cool’luğa evrildiği de ayrı bir inceleme konusu olabilir.
Nick Cave, son yıllarda sinemaya senarist sıfatı ile daha ciddi el attı. O günden beridir, ‘Kanlı Teklif/Proposition’la western gibi modası geçmiş türü bile cool hale getirebiliyor. İster endamını, ister kalemini konuştursun Cave’in el attığı her alan cool’luğundan nasibini alıyor. Hiç bozulmayan kumral saçları, akıllara zarar ses tonu ve her daim telaşsız yürüyüşü ile Lauren Bacall, gelmiş geçmiş en cool aktrislerden...

Yerlide favori Müjde Ar
Tuncel Kurtiz (Oyuncu): İnsanın aklına birden gelmiyor. Herhalde çok vardır ama ‘Türk sinemasının en cool aktörü benim’ diyeyim.

Küçük İskender (Şair): Türk sinemasının en cool aktrisi Müjde Ar tabii ki, özellikle ‘Ah Belinda’ filmindeki haliyle... En cool aktörse Haluk Bilginer, ‘Kısık Ateşte 15 Dakika’daki rolüyle... En cool bulduğum yönetmense Mustafa Altıoklar.

Tarık Akan (Oyuncu): İşin içindeki birinin bunu yanıtlaması zor. Ama kimsenin itiraz etmeyeceği ya da herkesin katılacağı tek isim var, o da Yılmaz Güney. Türk sinemasının gördüğü en cool adam bence Yılmaz’dı.

Şerif Sezer (Oyuncu): Benim zihnimde cool kavramının bile tam karşılığı yok ki Türk sinemasının cool’unu söyleyeyim.

Naim Dilmener (Müzik yazarı): En cool aktör İzzet Günay, ‘Vesikalı Yarim’deki rolüyle. Aktris Müjde Ar, ‘Teyzem’deki rolüyle. O filmi o kadar çok severim ki ayda bir izlerim. En cool yönetmense Ö. Lütfi Akad. Yeşilçam’ın o her şeyi göstermeye bayılan tarafına hiç yüz vermeyip bildiğini okuduğu için...

Radikal
Yayın Tarihi : 17 Ocak 2009 Cumartesi 22:16:38


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?