19
Mayıs
2024
Pazar
KÜLTÜR/SANAT

Serpina'nın entrikaları

Recep Ayyılmaz’ın sahneye koyduğu “Hanım Olan Hizmetçi / La Serva Padrona”da başarılı bir oyun yönetimi söz konusu. Eser, yılın küçük opera prodüksiyonları içinde en iyisi.

Tiyatronun, operaya göre çok daha çağcıl bir sahne sanatı sayıldığı ve teknolojik olarak uçurum farkıyla önde giden sinemanın damgasını vurduğu günümüzde, operaya inandırıcı bir yenilik getirebilmek kolay değil. 2007’de İzmir’de “Saraydan Kız Kaçırma”sını ve bu sezon da “Don Pasquale”sini seyrettiğim rejisör Recep Ayyılmaz, operanın karşı karşıya kaldığı bu soruna fazlasıyla duyarlı bir yönetmen. “Saraydan Kız Kaçırma”nın durağan konusunu, put gibi durarak şarkı söylemeye alışkın şancıyı, deyim yerindeyse 'oynatan’ hareketli bir sahneyle aşmış, operanın yalnızca müzikten ibaret olmayabileceğini hatırlatmıştı. 

Ayyılmaz’ın İstanbul’da sahneye koyduğu, Pergolesi’nin “Hanım Olan Hizmetçi / La Serva Padrona”sında yine başarılı bir oyun yönetimi söz konusu. Kaba barok komedisinin bilinçli yapaylığını bozmadan onu değişik bir görsellikle desteklemek gayet iyi sonuçlar vermiş. Ayyılmaz, barok estetiğine göndermeler yapan güzel bir tablonun içinde, eseri bir parça modernleştirerek monogamik aşk eksenine oturtmuş.

Sınıfsal eşitlik
Yapıt tür olarak esasen bir intermezzo. Broşürde bilgi verilmediği için terimi kısaca açıklayalım: 17. ve 18. yüzyılda ağır ve oturaklı konuları olan opera-seria’ların (ciddi opera) perde aralarında kısa ve eğlenceli, sıradan insanı konu edinen ara-oyunlar oynamak çok modaydı. İşte intermezzo bu ara-oyunlara verilen ad. (Müzik terminolojisinde terimin birkaç değişik anlamı daha var.) 

“Hanım Olan Hizmetçi”, bestecinin bir opera-seriası olan “Mağrur Mahkûm”un perde aralarında oynanmış, ancak ondan daha popüler olmuş. Evlatlık olarak alındığı evde hizmetçilikle yetinmek istemeyen tatlı ve işbilir Serpina’nın (İtalyanca 'küçük yılan’ anlamında) bir entrika çevirip efendisinin eşi olmasını anlatan komedi, alt okumada sınıfsal eşitlik yolunda ilerleyen Avrupa toplumunun temalarını da yansıtıyor.
Yapıtta opera tarihi açısından tekrarlı dizelere dayanan kıtalı aryanın yeniden canlanmasından, resitatif (şarkı söyler gibi konuşma) eşliğinin tek çalgıyla yapılmasından söz edebiliriz. Yine bu operaya özgü bir özellik, resitatifin aryayı değil, aryanın resitatifi hazırlaması. Yani, konu önce aryada açıklanıyor, daha sonra resitatifte işleniyor. 

Reji ise kısacık zaman diliminde karakterlere bir yandan şarkı söyletirken, bir yandan da barok dönemin kat kat giysilerini giydiriyor, çiçek sulatıyor, gündelik eylemin içinde koşturuyor. Oyunun basit görünen ışığı da arkadaki yarı-simgesel dekoru hoş bir şekilde tamamlıyor.

Başarılı bir Serpina
Serpina’da Ayşen Zülfikar her bakımdan başarılı. Serpina, tatlı, parlak ve güçlü orta tonları olan ve genelde komik rollere çıkan ses kategorisi 'subret’ için yazılmış. Lirik bir soprano olan Zülfikar’da ise, bu subret partisi için yeterli olandan çok daha zengin renkler var. Doğru ve güzel şarkı söyleyebildiği gibi sesine komikliği de, hafifliği de zorlanmadan katabiliyor. Sanatçı, daha önce Brescia, San Remo ve Siemens yarışmalarında derece almıştı. 

Bir bas rolü olan Uberto’da, sesinin daha çok bas-bariton olduğunu tahmin ettiğim Barbaros Taştan başarılı. Taştan kimi çok aşağı notaları hacimli veremese de eli yüzü düzgün bir Uberto çıkartıyor. 

Mim rolü Vespone’de Tayfun Savlıoğlu, Ayyılmaz’ın çizdiği çerçeve içinde iyi bir performans ortaya çıkartarak oyunun vazgeçilmezlerinden biri oluyor. Perde açılmadan önce Liszt’in solo piyano için yazdığı bir yapıtını küçük orkestranın liderliğini yapan piyanist Aydın Karlıbel seslendiriyor. 

Bu eser, yılın küçük opera prodüksiyonları içinde en iyisi. Mutlaka gidin ama eski opera izlediğinizi de akıldan çıkarmayın! 

28 Şubat saat 20.00’de Kadıköy Süreyya Operası Sahnesi’nde.

Milliyet
Yayın Tarihi : 25 Şubat 2008 Pazartesi 14:30:21


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?