19
Mayıs
2024
Pazar
KÜLTÜR/SANAT

Sessiz dünyanın anlattıkları

Tarihî mezar taşlarının sahip oldukları değer ve bugüne taşıdıkları zengin bilgi, onca yıkımdan sonra nihayet fark edilmeye başlandı. Ancak bu miras, hâlâ sahipsiz ve korunmasız...

Geçen 70-80 yılda tarihî ve kültürel mirasımıza yönelik kadir kıymet bilmezliğimizin en çarpıcı, en buruk göstergesi hiç şüphesiz tarihî mezar taşlarıdır. Binbir çeşit süsleme ve hatla, sanat ve estetik değerin üst mertebelerine yükseltilmiş bu taşlara biçtiğimiz kader, yaşadığımız toplumsal vandalizme şahitlik ediyor adeta. Mezarlardan kopardığımız bu taşları, ufalayarak mozaik, nostaljik köşelere yerleştirerek dekorasyon malzemesi, yola atarak kaldırım taşı, bina yaparken temel taşı, hatta tuvalet taşı olarak kullandığımız oldu. Harap bir halde yerinde kalmayı başaran tarihî mezar taşları ise mezarlıklarda sahipsiz ve korunmasız bir şekilde, çalınmayı, talan edilmeyi, en iyi ihtimalle kendiliğinden yok olmayı bekliyor.

Fakat bu acıklı tablonun aksine, paha biçilmez bu kıymetin farkında olanları ümitlendiren gelişmeler de oldu yakın dönemde. Son bir yılda çeşitli mezarlık ve hazirelerde bulunan mezar taşları ile ilgili yayınlanmış üç kitap, ‘Osmanlı-İslam kültüründe ölüm’ temalı bir serginin mezar taşları bölümü ve bu sergi kapsamında mezar taşları ile ilgili yapılacak bir söyleşi, bu gelişmelerden birkaçı. Çeşitli disiplinlerden, mezar taşları üzerine çalışan araştırmacı ve bilim adamlarının az da olsa artan sayısı da bu gelişmelere eklenebilir.

Kitaplardan ilki, İstanbul’da Hekimoğlu Ali Paşa Camii haziresindeki tarihi mezar taşları ile ilgili yapılmış çalışma. Damla Yayınları tarafından yayınlanan ve ‘Kaybolan Medeniyetimiz’ adını taşıyan çalışmayı, bu camide 24 yıl imamlık yapan ve günümüzün önde gelen hat sanatçılarından biri olan Hüseyin Kutlu hazırladı. Haziredeki bütün mezar taşlarının nitelikli görsel kayıtlarının bulunduğu ve üzerlerindeki yazıların tercüme edildiği çalışmada, mezar taşlarının sembolik dili ve Ali Paşa Camii ile ilgili zengin bir bilgi sunuyor. Hattat Kutlu’nun cümleleriyle, kitabın ifade ettiği anlamlardan biri şu: “Ali Paşa imamının ‘İslam bir medeniyettir, bu medeniyetin merkezi ise camidir. O halde cami muhteşem İslam medeniyetinin bütün güzelliklerini bünyesinde cem eden bir merkez olmalıdır.’ tezinden hareketle başlattığı cami modeli çalışmasının bir kesitini yansıtıyor. Ayrıca kolektif bilincin, cemaat şuurunun; imam ve cemaatin neler başarabileceğine dair bir belge hüviyeti de taşıyor.”

Eski mezar taşlarında tatmin var, yenilerinde doymamışlık okunuyor

İkinci kitap ise Konya’daki çeşitli mezarlıklarda bulunan tarihî mezar taşlarının bir kısmının yer aldığı, üzerlerindeki yazıların çevrildiği ve mezar taşları ile bilgilerin verildiği bir eser. ‘Konya Mezarlıkları ve Mezar Taşları’ adlı kitap, Meram Belediye Başkanı Refik Tuzcuoğlu’nun girişimiyle ve sanat tarihçisi Prof. Dr. Haşim Karpuz’un danışmanlığında iki genç araştırmacı, Hacer Kara ve Şerife Danışık tarafından hazırlanmış. Mezar taşlarını ruhsuz parçalar gibi algılamanın yanlış olduğunu söyleyen Hacer Kara, eserin, Konya mezarlıkları hakkında önemli bir bilgiyi gelecek nesillere aktarmış olacağını ifade ediyor. Şerife Danışık ise şehrin tarihî eser bakımından önemli bir mirasa sahip olduğunu belirterek şöyle diyor: “Şehirde, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden çok sayıda cami, mescit, türbe var. Fakat mezarlıklar ve mezar taşları ile ilgili detaylı bir bilgi yoktu. Bizim gayemiz bu eksikliği gidermekti.” Geçen bir yılda mezar taşları ile ilgili yayınlanan üçüncü kitap ise ‘Mevlevi Mezar Taşları’ adını taşıyor. Naci Bakırcı’nın kaleme alıp Rumi Yayınları’nın okura sunduğu kitap, Mevlevi mezar taşlarındaki süslemelerin ve sembollerin, tarikat müntesiplerine göre nasıl bir değişiklik arz ettiğini örneklerden hareketle detaylı bir şekilde aktarıyor.

İstanbul’da Osmanlı Bankası Müzesi’nde açılan “Osmanlı-İslam Kültüründe Ölüm ve Ritüelleri” adlı sergi ise alanında hazırlanmış ilk sergi olma özelliğini taşıyor. Pek çok bölümden oluşan serginin bir bölümü, tarihî mezar taşlarına ayrılmış. Prof. Dr. Ethem Eldem’in küratörlüğünde hazırlanan ve 31 Mart’a kadar açık kalacak sergi bünyesinde, 13 Mart’ta bir söyleşi gerçekleştirilecek. Mezar taşlarındaki sözlerin tarih içindeki değişiminin anlatılacağı söyleşiye, konu ile ilgili bir kitabı bulunan Doç. Dr. Şeref Boyraz katılacak. Konu ile ilgili görüştüğümüz Dr. Boyraz, birer tapu senedi olan mezar taşlarının, bugüne nasıl bir bilgi taşıdığına örnek olarak şunları söylüyor: “Üzerlerindeki sözler o dönem insanlarının dünya görüşünü ortaya koyar. Mesela dünün mezar taşlarında dünyaya doymamışlık noktasında insanların tatminkâr olduğunu; ancak cumhuriyet dönemi ve sonrasındaki mezar taşlarında bu doymamışlığın adeta haykırıldığını görürüz. Eskinin hem biçimi hem içeriği ile birer sanat eseri olan mezar taşlarına karşılık günümüz mezar taşları, fabrikasyon, ışık ve gölge oyunlarından yoksun, birbirinin aynı, estetikten uzaktır. Yani görsel zevkin tarih içindeki seyrini de okumamıza yardım eder mezar taşları.” Yakın dönemde mezar taşları ile ilgili çalışmaların giderek arttığını; çünkü kıymetlerinin yeni yeni fark edildiğini söyleyen Boyraz, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Mezar taşları hayatın ve kültürün o kadar çok alanı ile ilgili veri sunuyor ki pek çok bilim dalı, mezar taşları ile ilgilenmeye başladı. Tıp tarihi, sanat tarihi, Türkoloji, antropoloji, halkbilim, bunlardan aklıma ilk gelenler.”

Mezar taşlarının kıymeti henüz bilinmese de andığımız çalışmalar, kamuoyunun ve yetkililerin bu tarihî mirasa dikkatinin çekilmesi bakımından önemli. Henüz kişisel çabalarla ortaya konan bu çalışmalar, bir bilinç oluşturma yönünde ilk adımlar mı olacak, bunu önümüzdeki zaman gösterecek. Zaten vakit biraz daha geçerse ortada okunacak, geçmişten bugüne ses verecek tarihi mezar taşı da kalmayacak.

Mezar taşlarının sahibi de yok, benzeri de

Hüseyin Kutlu: Osmanlı toplumunun kethüdasıyla, yeniçerisiyle, şeyh efendisiyle, dervişiyle, çeşitli meslek sınıflarıyla, çeşitli meşreplerde olanlarıyla adeta o alanda gezindiklerini görürsünüz. Mezar taşlarının şekli, üzerindeki yazıları, süslemeleri onları tafsilatlı bir biçimde algılama, görme imkanı sunar bize. Sosyal hayatını, yaşamını, edebiyatını, felsefesini, sanatını, tarihini, kılık kıyafetini, örf ve ananesini mezar taşına böylesine zengin ve estetik bir biçimde yansıtan başka bir toplum yok dünyada. Mezarlıkların sahibi belediye; fakat mezar taşlarının sahibi yok. Yetkililer ekonomik getiriyi çok fazla önemsiyor. Bu talebi karşılayacak; fakat tarihî mezar taşlarını koruyacak projeler de hazırlanabilir. Tarihî mezarlıkların belli bölümleri düzenlenip buralara rehberler eşliğinde turlar düzenlenebilir. Çünkü değil bugün, insanlık tarihinde benzeri yok böyle bir şeyin.

Mezar taşları sosyal tarihin izdüşümüdür

Şeref Boyraz: Mezar taşları dinî değil, kültürel açıdan bakıldığında, ölümün kıyısına atılmış itilmiş, donmuş, basit yapılar değildir. Her şeyiyle dönemlerini, üretim tüketim kalıplarını, hayata bakışlarını, dinî, meslekî, sosyal aidiyetlerini, meşreplerini, mensubiyetlerini yansıtan belgelerdir. Günlük hayatta nasıl değişim dönüşüm yaşanıyorsa mezarlıklarda bunların izdüşümlerini görürsünüz. İşin acı tarafı, bütün bu tarihî mirasın, hem bilimsel, hem sanat değeri bakımdan kıymetli hazinenin sahipsiz, korunmasız durumda oluşu. Birçok Batılı seyyah Osmanlı mezarlıklarını, bir açık hava müzesi olarak görüyor. Değeri tarifsiz bu sanat müzelerine ilgisizliğimiz, kayıtsızlığımız, acınası bir durum. 24 saat koruma altında olması, bakımlarının yapılması, envanterlerinin çıkarılması, bu çalışmalara sağlıklı bir şekilde kaynaklık etmesi için hazırlanması gerekir.

Kadın mezar taşları

Tarihi kadın mezar taşları çiçek motifleri ile dikkat çeker. Osmanlı kadınlarının günlük hayatta kullandığı hotozlar ve takılar, mezar taşlarında da vardır. Uzaktan mezarın bir kadına ait olduğu anlaşılır.

Denizci mezar taşı

Yeniçerili askerlerin mezar taşlarında, sahibinin 61 yeniçeri bölüğünden hangisine ait olduğunu gösteren simge bulunurken denizci askerlerin mezar taşlarında ise yelken ya da çapa sembolü görülür.

Mahmudî mezar taşı

1828’den itibaren giyilen feslerler, mezar taşlarına da işlendi. Üç çeşit fesli mezar taşı modeli var: Mahmudî, Hamidî ve Azizî. Her birinin şeklinden, sahibinin hangi padişah döneminde yaşadığı anlaşılır.

Bektaşî mezar taşı

Bektaşî mezar taşlarında güneşe ben-zer 12 köşeli ‘teslim taşı’ bulunur. Bektaşî şeyhlerinin mezar taşlarının baş kısmında ise 12 dilimli ‘Hüseynî’ ya da 4 dilimli ‘Edhemi’ sarık kullanılır.

Melâmî mezar taşı

Melâmîlik özel derviş kıyafetlerini reddettiği ve gizlilik esasına dayandığı için mezar taşlarında başlık olmaz. Bu taşlar, ‘başsız ayaksız’ anlamına gelen ve ‘bî ser ü pâ’ denen başlıksız formlarıyla ayırt edilebilir.

Doğumda ölen kadın

Dokunaklı ölümler, bir yazıyla belirtilmek yerine, estetize edilip inceltilerek çeşitli sembollerle anlatılır mezar taşında. Kızının doğumunda ölen bir kadının mezar taşında servi içinde servi motifi kullanılır.



Zaman-Turkuaz
Yayın Tarihi : 26 Şubat 2006 Pazar 18:20:21
Güncelleme :26 Şubat 2006 Pazar 18:28:05


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?