14
Haziran
2025
Cumartesi
KÜLTÜR/SANAT

Tanpınar’ın tabiriyle durum abes

‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun bu sezon yeni oyunlarından. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kült romanından, Özgür Yalım’ın uyarladığı oyun, saat ustası Nuri efendi ve ayaklı İsveç yapımı eski bir duvar saati olan Mübarek üzerinden, saat-zaman-insan ilişkilerini irdelerken, Türk insanının Doğu ve Batı arasındaki bölünmüşlüğünü de gözler önüne seriyor. Özgür Yalım aynı zamanda geçtiğimiz sezon Dostoyevski’nin ‘Yeraltından Notlar’ını da sahneye taşıyarak başarılı bir işe imza atmış bir yönetmen olarak da biliniyor.

Yalım, ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü sahneye taşırken romanı oyunlaştırma düşüncesinden değil de romandan bir oyun çıkarma düşüncesiyle hareket etmiş ve bunu oyun broşüründe de belirtmiş. Oyun izleyici tarafından çok beğeniliyor, uzun uzun alkışlanıyor ve dolu salona oynuyor.

Ancak, söz konusu Tanpınar uyarlaması olunca bütün dikkatleri üzerine çeken oyun hakkında kafalar karışık. Kimileri Yalım’ın uyarlamasını çok beğeniyor, kimileri bu romanın uyarlamasının olamayacağını söylüyor, kimileri de sorunun kaynağını Özgür Yalım’da arıyor.
Eleştiriler ve ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ üzerine internet aracılığıyla konuşma imkânı bulabildiğimiz Özgür Yalım, eleştirilerden önce romanı değerlendiriyor, “Roman, Batılılaşma serüveni üzerine, tez niteliğinde bir eleştirel bakış içeriyor. Sorun, modernleşme ya da Batılılaşma çabasının kendisi değildir.

Bir makalesinde Tanpınar, Tanzimat’ın getirdiği, görüntüde, yarım yamalak Batılılaşma hareketinin, toplumu ikna edemediğinden ve kafa karışıklığı yarattığından bahsederken; Cumhuriyet’in, köklü ve modernleşmenin özü olan ‘pozitif aklı’ devreye sokarak giriştiği yeni Batılılaşma çabasını olumlar. Ancak ellili yıllara varıldığında, hedeflerden vazgeçilmiş, başlananlar yarım bırakılmış, başka keyfiyetlerle girişilen işler, toplumu Batılılaşma projesine yabancılaştırmıştır, Tanzimat’la başlayan kafa karışıklığı, giderilemediği gibi, Tanpınar’ın değimiyle bir ‘Medeniyet değiştirme psikozu’na dönüşmüştür. Manzara, yine Tanpınar’ın değimiyle, ‘abes’tir. ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ romanı, özetle bu abesi gözler önüne serer.”

2000’li yıllarda Tanpınar’a ilgi gittikçe arttı. Hiç okumamış insanlar bile, Tanpınar’ı öğrenmek için Özgür Yalım’ın uyarlamasını büyük bir ilgiyle izliyor. Bu ilginin nedenini romanın günümüzde yaşadığımız kültürel kaosun, en azından köklerini ve mentalitesini ortaya koymasına bağlayan Yalım’a göre, “Sorunlarımızı analiz etmeyip, uydurma önlemlerle kangren olmaya terk ediyorsak; çelişkilerimizi ak-kara sığlığında, takım tutar gibi bir zihniyetle algılıyorsak; evrensel bir insan kavrayışına ulaşamamışsak, birbirimizi, etnik, dini, doğucu, Batıcı, sağcı, solcu gibi özelliklerimizle, farklı yaratıklar gibi algılıyorsak; o zaman akılla ve bütünleştirici modern bir kültürle buluştuğumuzu ileri sürebilir miyiz? Tanpınarın ‘asıl sıkıntıyı gelecek kuşaklar çekecek’ derken işaret ettiği kuşaklar bizleriz. Çünkü biz, iki kültürün arasında değil, kültürel bir girdabın içinde sıkışmış durumdayız. Bu şartlarda, durumu biraz olsun görünür kılan bir ayna insanlar için son derece merak uyandırıcıdır elbette...”

Rejisini yaptığı oyunun, ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün uyarlaması olmadığını ve bu romandan yola çıkarak yazılmış bir oyun olduğunu söyleyen Özgür Yalım’ın çıkış noktası ise, “Osmanlı’nın buluşamadığı akılla, modern Türkiye’de bizim ne kadar buluşabildiğimiz” sorusu olmuş. Çünkü Yalım’a göre, “Modernleşme iddiası içinde olup, akla uygun olmamak, kanımca Tanpınar’ın bu romanda ana izleklerinden biridir. Bu izlek, bizim modernizmimizi tarif ettiği kadar, modernizmin kendisine de dokunan bir eleştiri içeriyor”

‘Sonuca mahkûm oldum’
Oyunun prodüksiyon yetersizliği konusundaki eleştirileri çok da haksız bulmadığını belirten Yalım, bununla ilgili eleştirilere verdiği cevapsa bir oyunu sahnelerken yaşanan sürecin ve imkânların ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor, “Ortaya çıkmış bir işin özrü olmaz, ama DT’nin bu yıl içinde bulunduğu güç durumun programlama hatalarının, zamanın aşırı kısa tutulmasının işe olan hâkimiyetimi engellediğini ve çıkan sonuca mahkum olduğumu belirtmek isterim”
Bu cevap Tanpınar hayranlarını tatmin eder mi bilinmez ama, “özellikle Tanpınar’ı okumamış genç seyircide romana yönelik merak uyandırıyor” diyen Yalım, gençlerin oyuna gösterdiği ilgiden de oldukça memnun.

Oyun, 11-15 Mart arası Beykoz
Feridun Karakaya Sahnesi’nde,
17-22 Mart arası Harbiye Kenter Tiyatrosu’nda izlenebilir.

Radikal
Yayın Tarihi : 11 Mart 2009 Çarşamba 16:47:22
Güncelleme :11 Mart 2009 Çarşamba 17:07:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?